Prof. Dr. Sinsi
|
Allah Mefhumu ( Kavramı )
Prof Dr İbrahim Coşkun'un Muhyiddin İbn Arabi felsefesini baz alarak hazırladığı uzun yazısından alıntılar yer alıyor aşağıda;dileyen internette yazarak tam metne ulaşabilir
"Vahdet-i Vücud; varlığın bir olduğunu savunan düşünce sistemidir Bu düşüncenin temelinde mutlak, sonsuz ve ezeli bir varlıktan, bütün varolan, varolmuş ve var olacakların da bu mutlak varlıktan türediği düşüncesi yer almaktadır Vahdet-i Vücud, varlık ve birlik sözcüklerinden oluşmuş ve varlığın birliği anlamında kullanılmış olan Allah-evren birliğini kurmaya çalışan bir düşünce sistemidir
Allah her varlıkta tecelli eder Ancak, bir varlık ne kadar yüksek ve mükemmel olursa onun tecellisini o ölçüde yüksek derecede ve mükemmel biçimde yansıtır Ona göre Allah maddede, bitkide, hayvanlarda ve insanda farklı şekillerde tecelli eder Bu, onun düşüncesine göre aynı zamanda insanın yaratılış nedenidir İnsanın dışındaki bütün varlıklar insanın hizmeti için yaratılır ve en son halka olarak insan, kendinden önceki tüm halkaları toplar ve dengeler İnsan sadece biyolojik unsurlardan oluşmuş değildir Allah insanoğlunu kendi suretinde yaratmıştır Bunun anlamı ise, insan bütün ilahi isimlerin suretinde yaratılmıştır İnsan ilahi yönlerin veya yüzlerin sonsuz çeşitliliğini sergiler
İbn Arabî, evreni ilahi isimlerin etkilerinin ve sıfatlarının özeti olarak nitelendirmektedir İnsan dışındaki, her şeyle birlikte evren sadece mutlak gerçekliğin suretinde yaratılmıştır Evren ve mutlak gerçeklik birbirinin aynasıdır Bütün evren ve mutlak gerçeklik arasındaki fark ise, mutlak gerçekliğin zatı ile varolması ve evrene ihtiyacının bulunmamasıdır Fakat, evrenin kendi zatında bir varlığı söz konusu değildir ve her an mutlak gerçekliğe muhtaç durumdadır
İbn Arabî, yetkin insan ve biyolojik insan ayrımını yapmakta ve yetkin insanı bireysel, tarihi varoluşunu kendi imkan ve yetenekleri sayesinde anlamak, kökenine doğru, kendi içinde bir yolculuğa çıkmak suretiyle sürekli bir olgunlaşma ve Sûfîlerin deyimiyle, yolda olan insandır Biyolojik insan ise, gerekçesi ve sebebi ne olursa olsun, yolun herhangi bir aşamasında takılıp kalmış insandır Anlaşıldığı üzere, İbn Arabî, insanın dışında, herhangi bir amaç, ilke, fikir ya da inançtan, hareket eden anlayışı kabul etmemektedir
İbn Arabî varoluşu; her şeyi kuşatan mutlaktan kaynaklanan bir açılma, iniş ve tekrar ona yükselen bir çıkış olarak belirlemektedir
İbn Arabî hakikati iki açıdan görür Allah’ı bütün görünen şeylerin özü sayar ve ‚Hakk‛ adını verir, ya da bir açıdan görünen madde sayar ve ‚Halk‛ olarak adlandırır İbn Arabî’ye göre, tek ve çok yalnızca bir hakikatin iki ayrı ifadesinin isimleridir Hakk değişmeden kaldığı halde halk o değişmeyen varlığın değişen ve sayılmayacak kadar çeşitlilik gösteren zuhur ve tecellisidir
O’nun Allah anlayışında Hakk, varlığın ruhu, evren de onun zahiri (görünen) suretidir Onun tasavvur edilmesi ve hakikatinin ifade edilmesi imkansızdır Ona göre, Hakk yegane varlıktır, dolayısıyla onun dışında hiçbir şey yoktur Onun dışındaki her şey Onun birliğinin kendisinde mevcut olan bütün isim ve sıfatların toplamıdır
İbn Arabî, Hakkı zatı itibariyle bilinemeyen tek varlık diye tanımlamaktadır Hakk, sürekli tecelli konumunda olan, her şeyi bilen mutlak varlıktır
İbn Arabî’ye göre Allah’tan başka var olan her şey sonlu ve mümkün varlıklardır Allah, sonsuz, zorunlu tek mutlak varlıktır Varolan ve görünen her şey mutlak varlığın kendini sergilediği suretlerden başka bir şey değildir İbn Arabî’ye göre Allah, hiçbir şeyle karşılaştırılamaz Çünkü, O mutlak olarak her şeyin ötesindedir Yine O’na göre Allah’ın şeylere benzerliği, kendi niteliklerini şeyler yoluyla sergilediği için mümkündür Allah, isimlerinin ve sıfatlarının özelliklerini insanda ve evrende görünür kılarak kendini sergiler Allah’ın kendini sergilemesi olan tecelli durumu her şeyi kuşatır
Bu tecellinin iki boyutu söz konusudur Zahir ve batın; zahir görünür evren, batın görünmeyen evrendir İnsan, bu iki evreni de kendinde barındıran küçük alemdir Bu nedenle, beden Allah’ın görünür tecellisi; ruh görünmeyen tecellisi, nefis ise görünür ve görünmezlik arasında bulunan tecellisidir
Allah nitelikleriyle belirdiği için biz onu zatıyla (özüyle) göremeyiz ancak onu kendini bize sıfatlarını yansıttığı görünür kıldığı evren yoluyla bilebilir ve görebiliriz
İbn Arabî’ye göre mutlak varlık birdir, bu aynı zamanda mutlak birliktir ve buna ne ad verilirse verilsin tek hakikat tek vücud vardır, O’da Allah’ın vücududur Evrendeki nesnelerin ayrı vücudu yoktur Onlar Allah’ın vücudu ile varlığa gelen çeşitli suret ve şekillerin tecellilerinden ibarettirler
Bu sebep, öz varlığıyla aşkın, isim ve sıfatlarıyla içkin olan mutlak varlık, Allah’dır Allah her varlıkta zatı itibariyle değil, sıfat ve isimleriyle belirmiş, açığa çıkmıştır Dolayısıyla, bilinenden yola çıkılarak bilinmeyene ulaşılabilir Yani Allah, evrenle bilinebilir Allah’ın evren yoluyla bilinebilmesinin yolu ise müşâhede (seyretme)ile gerçekleştirilen keşf ve ilhamdır
|