Prof. Dr. Sinsi
|
Allahın Varlığının İspatı,Kanıtı...
Allah'ın varlığının delilleri nelerdir?
Varın ispatı yokun ispatından her zaman daha kolaydır Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz Halbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü hatta kainatı dolaşıp ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir Bu ise imkansızlık çapında bir zorluk demektir Öyleyse diyebiliriz ki; yok hiçbir zaman ispat edilemez  
Bir sarayın kapılarından 999'u açık biri kapalı olsa kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez İşte inkarcı devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister Aslında o kapı da onun ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır Mümin için kapalı kapı yoktur Yeter ki gözlerini yummasın!  Zaten 999'u herkese açıktır Hem de ardına kadar  İşte o kapı ve o delillerden birkaçı :
İmkân Delili: İmkân olmanın da olmama kadar eşit ihtimale sahip olması demektir Günlük konuşmalarımızda da mümkün erken olabilirde olmayabilir de manasını kast ederiz Yaratılmış olun her varlı bize şu gerçeği haykırır: Benim olmamla olmamam eşit idi Şu ana ben varsam var olmamı yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir O ise Ancak Allahtır
Hudus delili: Hudus sonradan olma demektir Hudusun en büyük delili değişmedir Bir varlıkta değişme varsa bu hareketin bir ilk noktası olacaktır İşte o noktadan önce o şey varlık sahasına çıkmamıştı Henüz yoklukta isen var olmayı kendi kendine irade edemeyeceğine ve buna güç yetiremeyeceğine göre bu var oluş Allahın yaratmasıyla gerçekleşmiş demektir Maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması kainatın durmadan genişlemesi güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi vakıalar bu varlık aleminin bir başlangıcı olduğunu gösteriyor
San'at: Atomdan insana hücreden galaksilere kadar bütün kainatta ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır Evet bir baştan bir başa kainattaki her eser şu özelliklere sahiptir:
• Büyük sanat değeri taşır
• Çok kıymetlidir
• Çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır
• Çok sayıda olmaktadır
• Karışık ve çeşit çeşittir
• Devamlıdır
Halbuki kısa zamanda çok sayıda kolay ve karışık yapılan işlerde san'at ve kıymet olmaması gerekir Ancak yapan Allah (c c ) olursa o zaman her şey değişir ve zıtlar bir araya gelebilir! 
Devir ve Teselsülün Muhal olması: Devrin muhal olduğu şu misalle açıklanıyor Bir yumurtayı tavuğun yaptığını iddia eden adama soruyorsunuz Tavuğu kim yaptı? Buna karşılık onun çıktığı yumurtayı gösteriyor Buna göre tavuğu aradan çıkardığımızda yumurta yumurtayı yapmış oluyor Bu ise muhaldir Teselsül ise bir şeyin silsile halinde ta ilk noktasına kadar gidip o ilk varlığı kimin yaptığını sormak suretiyle Allahın varlığını ispat metodudur Yani bu meyveyi şu ağaç yaptı o bir önceki meyveden oldu o da bir önceki ağaçtan Böylece ilk ağaca yahut ilk meyveye kadar varıyor ve soruyoruz : Bunu kim yarattı diye 
Kur'an yolu devir ve teselsülden çok farklıdır Yumurtayı kim yaptı? Yahut meyveyi kim yaptı? sorusunun cevabı doğrudan doğruya “Allah yarattı” diye cevap verilir İlim irade şefkat merhamet kavramlarından bir nasibi olmayan insanı tanımayan hikmetten sanattan anlamayan bu sebeplerin (tavuğun ve ağacın) sonucun yaratılmasında hiçbir tesirleri olmadığı ispat edilir Böylece devir yahut teselsül deliline gerek duyulmaz
Hikmet ve gaye delili: Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye bir maksat bir fayda takip edildiği göze çarpmakta ve hiçbir şeyde gayesizlik manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir Hâlbuki ne madde aleminde ne bitki ve hayvanat dünyasında ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki bu gayeler silsilesi takip edilebilsin Öyle ise kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allaha isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz
Yardımlaşma delili: Yağmurun toprağın imdadını güneşin gözlerin yardımına koşmalarından ta havanın kanı temizlemesine kadar bu alem bir yardımlaşma hareketiyle adeta dolup taşmaktadır Bu yardımlaşmayı yapan taraflar birbirlerini tanımamakta bilmemektedirler Öyle ise bu merhametli icraatı sebeplere vermek mümkün değildir
Temizlik: Kainattaki nezafet ve temizlik başlı başına bir delil olarak bize Kuddüs ismiyle müsemma bir Zat'ı (c c ) anlatmaktadır Toprağı temizleyen bakteriler böcekler karıncalar ve nice yırtıcı kuşlar; rüzgar yağmur ve kar; denizlerde buzullar ve balıklar; fezamızda atmosfer semada kara delikler; bünyemizde kanımızı temizleyen oksijen ve ruhumuzu sıkıntılardan kurtaran manevi esintiler hep Kuddüs isminden haber vermekte ve o ismin verasındaki Zat-ı Mukaddes'i göstermektedir
Simalar: Herhangi bir insanın siması en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine kat'iyen benzememektedir Bu kaide kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir Bir cihette birbirinin aynı diğer cihette birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip sonra da kendileri gibi olması mümkün milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak elbette ve elbette yarattığı her varlığı hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten Cenab-ı Hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilandır
Fıtrat ve Vicdan Delili: Allahı tanımanın sayılamayacak kadar çok delil ve işaretleri insanın yaratılışında fıtratında mevcuttur Bunlardan sadece örnek: İnsan fıtratı ve vicdanı her nimetin mutlaka şükür istediğini bilir Bir peygambere kavuşmuş ve hidayete ermişse şükrünü Allaha yapar Aksi hale batıl mabutlara tapar Bu tapma insan vicdanın insanı zorlamasıyla gerçekleşir Güzelliği takdir hissi de insan fıtratında mevcuttur Sergiler fuarlar bu his ile gerçekleşir İnsan bu yaratılışının gereği olarak şu sema yüzünde sergilenen yıldızları zemin yüzünde boy gösteren çiçekleri ağaçları ormanları dolduran ceylanları aslanları denizlerde kaynaşan balıkları seyretmek ve onlardaki İlâhî sanatın mükemmelliğini takdir etmek durumundadır
Tarih: Dinler tarihi şahittir ki beşeriyet hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir Batıl hatta gülünç dahi olsa hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir İnsan fıtratına bu Allah koymuştur ve insan ona inanmakla mükelleftir
Kur'an: Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığını da ispat eder durumdadır Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna dair yüzlerce delil vardır ve bunlar o mevzu ile alakalı İslam kaynaklarında en ince teferruatına kadar mevcuttur Bütün bu deliller kendilerine mahsus dilleriyle "Allah vardır" derler
Peygamberler: Peygamberlerin ve bilhassa Peygamberler Efendisi İki Cihan Serveri'nin (s a v ) peygamberliğini ispat eden bütün deliller de yine Cenab-ı Hakk'ı anlatan delillere dahil edilmelidir Zira Peygamberlerin varlıklarının gayesi Tevhid; yani Allah'ın varlık ve birliğini ilan etmektir Öyleyse her peygamberin kendi peygamberliğini ispat eden bütün delilleri aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığına da delil olmaktadır Bir peygamberin hak nebi olduğunu ifade eden bütün deliller aynı kuvvetle hatta daha da öte bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir" demektedir
ALLAH'IN VARLIĞI’NIN AKILSAL YOL İLE İSPATLARI :
Varın ispatı yokun ispatından her zaman daha kolaydır Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz Halbuki yokluğunu iddiâ eden kimse bütün yeryüzünü, hattâ kâinatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir Bu ise, imkânsızlık çapında bir zorluk demektir Öyleyse diyebiliriz ki, yok hiçbir zaman ispat edilemez  
İki ispat edici, binlerce inkâr ediciye tercih edilir İki kişi aynı hakikatte ittifak etmişse, binlerce insanın kendi dar pencerelerinden şahsî bakışlarıyla onu inkârları hiçbir değer ifâde etmez
Bir sarayın kapılarından 999'u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez İşte inkârcı, devamlı sûrette kapalı olan o bir tek kapıyı dikkate verip onu göstermek ister Aslında o kapı da, onun ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyâlarına kapalıdır Mü’min için kapalı kapı yoktur Yeter ki gözlerini yummasın!  Zaten 999’u herkese açıktır Hem de ardına kadar  İşte o kapı ve o delîllerden bir kaçı:
1- Düzen,Uyum (İntizâm) Kanıtı ( TELEOLOJİK İSPAT)
I-Evrende bir DÜZEN (Armoni) görmekteyiz Örneğin 23 27 dk dünyanın elips şeklindeki eğikliği, dört mevsimi oluşturması;insan vücudundaki 150 000 km civarı kılcal damarlar;milyarlarca yıldızın yörüngelerindeki muhteşem hareket;arının bal için en uygun şekil olan altıgen petek yapması v b
II-{Madde’nin (Atom), aklı olmadığına göre-} Hiçbir nesne KENDİ KENDİNE TESADÜFEN düzenli bir şeyi ortaya çıkaramaz Muhakkak ki düzeni,programı,planı ortaya koyan bir akıllı varlık ÖZNE olması gerekir Aklın ortaya koyduğu ”Her düzenli şeyin bir Düzenleyicisi bulunur ” ilkesi vardır Örn: Sıra düzenlidir ve bir planlayıcı öznesi olan marangozu vardır,binayı,uçağı yapan bir mühendis olduğu gibi (Çünkü ağacın,çimentonun,demirin aklı olmadığına göre bu programı kendi kendine tesadüfen oluşturamaz )
III- O halde bu evrene de bir düzen,uyum veren bir varlık olması gerekir ki –bu basit bir varlık olamaz örneğin 150 000 km kılcal damarı 1 5 m ’ye insanoğlu sığdıramaz - O da gözle görünmeyen her şeye gücü yeten yüce bir varlıktır ki O da Allah’tır
2- Hudûs Kanıtı
Âlem değişkendir, durmadan değişiyor Değişen her şey sonradan olmuştur Bu bakımdan madde ezelî olamaz Evet, maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kâinatın durmadan genişlemesi, güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi olaylar, varlığın bir başlangıcı olduğunu gösteriyor Sonradan olan her varlığın bir yaratıcısı vardır; sebepsiz sonuç ve sanatkârsız sanat mümkün değildir Sebepler ise zincirleme devam edip sonsuza kadar mantıken gidemez Öyleyse durmadan değişen, ezelî olmayıp sonradan oluşan ve bir ilk sebebe muhtaç olan şu madde dünyasının da bir yaratıcısı olması gerekir O da Allah (cc)'dır
3- İmkân Kanıtı
Şu Âlem, imkan dahilindedir Yani varlık ve yokluğu eşittir Varolduğu gibi, olmayabilir de Varolurken de, sonsuz oluş şekillerinden herhangi birinin olması imkân dahilindedir Yani en az varolan kadar olmayan da varolma şansına sahiptir İmkan dahilinde olan her varlık ise, kendi dışındaki bir sebebe bağlıdır Öyleyse önce varolmayı, sonra da varolma şeklini tercih eden birisi vardır O da Allah (cc)'dır
4- Sanat Kanıtı
Atomdan insana, hücreden galaksilere kadar bütün kâinatta ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır Evet, bir baştan bir başa kâinattaki her eser, çok büyük sanat değerine sahiptir; Her sanat eserinin muhakkak onu yapan sanatçısı olması gerekir O da Allah’tır
5- Hikmet Ve Gâye Kanıtı
Her varlıkta kendine mahsus bir amaç, bir maksat, bir fayda ve bir netice takip edildiği göze çarpmakta ve bir atomda dahi gâyesizlik, ma'nâsızlık sayılacak herhangi bir durum görülmemektedir Halbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanlar dünyasında, ne de eşya ve olaylarda şuur ve anlayış mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin Öyle ise, Kâinattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gâyeleri ancak Allah (cc)'a dayandırmakla makul bir yol tutmuş olabiliriz
6- Şefkat-Merhamet Ve Rızık Kanıtı
Bütün yaratıkların ve bilhassa insanın ihtiyacı sonsuz, iradesi ise bir hiç hükmündedir Öyleyken, bütün ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçları hiç ümit edilmeyen yerden ve hiç ümit edilmeyen bir tarzda, kimin neye ne kadar ihtiyacı varsa, o şekil ve miktarda karşılanmaktadır Yardım gönderilmesi, gönderilen bu yardımın ihtiyaca tam cevap vermesi açıkça ispat ediyor ki, bütün bu ihtiyaçlara, her şeye kendisinden daha yakın bir şefkat eli cevap vermektedir Kâinat çapında işleyen ve sonsuza kadar da işleyecek olan bu sistemli şefkat, merhamet ve rızıklandırma, bütün bu işleri yapabilme sıfatlarıyla var olan ve noksan sıfatlardan da uzak olan bir Yüce Varlığı anlatmakta ve ispat etmektedir
7- Yardımlaşma Kanıtı
Birbirine en yakın olandan en uzak olana kadar, bütün yaratıklar birbirlerinin yardımına koşuyor Aralarında hiç münasebet bulunmayan iki ayrı varlık cinsi, böyle bir yardımlaşmada âdetâ aynı bütünün parçaları haline gelip birbirini tamamlıyor Düşünmeli ki, bakteriler, solucanlar ve toprak elbirliği içinde ve aynı gâye etrafında toplanıp bitkilerin imdâdına koşuyor ve bu imdâda koşuş tekrar edip duruyor Akıl ve şuurdan mahrum bu varlıkların, aklı hayret ve şuuru hayranlık içinde bırakan bu faaliyetleri, perde arkasında ‘’Varlığı Zorunlu’’ bir Zâtın hikmet dolu faaliyetini gözler önüne sermektedir Yani bütün kâinat, bu yardımlaşma diliyle “Allah” demektedir  
8- Sîmâlar Kanıtı
Esasen bütün mâhlûkata yaymak mümkün iken, meseleyi somutlaştırmak açısından, sadece insanı ve her insan ferdini diğerlerinden farklı kılan onun en bariz ayırıcı vasfı durumundaki sîmâsını ele alarak konuya yaklaşmış olalım:
Herhangi bir insanın sîması, en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine katiyen benzememektedir Bu kural, kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir Bir yönüyle birbirinin aynı, diğer yönüyle de birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip, sonra da kendileri gibi olması mümkün milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten Cenâb-ı Hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilândır Evet, sîmâda yer alan organları başka sîmâlardaki organlardan ayrı yaratmak ve her gözü, mutlak surette diğer gözlerden ayırt edici bir özellikle donatmak, gözünde fer olmasa bile, sînesinde kalp bulunan her vicdân sahibine, bütün bunları yaratıp sonsuz hikmetlerle donatan Zât (cc)'ı gösterir ve tanıttırır 
9- Sevk-i İlâhî Kanıtı
Yavru ördek, yumurtadan çıktığı anda yüzmesini becerebiliyor Kozadan çıkan karıncalar, hemen dehliz kazmaya başlıyorlar Arı, çok kısa zamanda sanat hârikası olan peteği; örümcek ise, gergef inceliğindeki ağını örebiliyor Bütün bunlardan anlıyoruz ki, bunlar ve bunlar gibi olanlar başka bir âlemde kendilerine öğretilen bilgilerle ve yaratılıştan gelen bir kâbiliyetle iş görüyorlar Halbuki insan, her şeyi bu dünyada öğrenmek mecburiyetindedir; hem de varlıklar arasında kabiliyetçe en mükemmel yaratık olduğu halde Demek oluyor ki, diğerlerine bu özellikleri veren bizzat kendileri değil, her yaptığını hikmetle yapan bir Zât'tır ki, onlara böyle ihsanda bulunmuş  
Kilometrelerce ötede yumurtalarını bırakıp dönen yılan balıklarının yavruları, yumurtadan çıkar çıkmaz yola koyulur ve annelerini sanki elleriyle koymuş gibi bulurlar Bunu İlâhî bir sevkten başka ne ile izah edebiliriz? Hayvanlarda gördüğümüz bu hârikulâdelik, ancak ve ancak Allah (cc)'ın bir vergisi olarak açıklanırsa, işte o zaman buna aklî ve mantikî bir açıklamayla bakılabilir
10- Rûh Ve Vicdân Kanıtı
Özelliklerini bilmemekle beraber, varlığından kimsenin şüphe etmediği rûhumuzun ve ona ait fonksiyonların bedenimize egemen olma özellikleri de, yine Cenâb-ı Hakk'ı bildiren kanıtlardandır Madde âlemiyle özellikleri noktasında hiçbir münâsebeti olmayan rûhun kendine mahsûs bir âlemden buraya gönderilişi, olgunlaştırılmaya tâbi tutuluşu ve bunun da belli bir programla yürütülüşü, şüphesiz Cenâb-ı Hakk'ı ilân eden en mühim delillerden biridir
Diğer taraftan, insandaki iç sezişler ve görünen hiçbir sebep yokken Rab'be dönüşler ve O’na yönelişler ve bu hâdiselerin milyonlara ulaşan adette tekrar edilişi açık bir delildir ki, insanda yaratılıştan var olan ve Hakk'ı bulmanın en mühim vesilelerinden biri durumunda bulunan vicdân, kendi Yaratıcısı’na tapma isteğinde , bütün varlığıyla O'nunla irtibat halindedir İşte vicdân, bu şahitliğin hakkına uyma zarûret ve mecbûriyetinin yönlendirmesiyle “Allah” demektedir  
11- Fıtrat ve Tarih Kanıtı
Her insanda iyi ve güzele karşı bir sevgi, buna mukabil kötü ve çirkine karşı da bir nefret hissinin varlığı, aksi hiç kimsenin hatırından bile geçmeyecek açıklıkta bir realitedir Demek oluyor ki, bu duygular, ahlâklı davranma ve iyi işler yapma yönündeki meyilleri ve ahlâksızlıktan ve çirkin davranışlardan da nefret verip kaçınmayı temin eden yapıları itibâriyle işaret etmektedir ki, insana iyiyi, güzeli emreden ve onu kötülük ve çirkin davranışlardan yasaklayan sistemin sahibi kim ise, kendisine bu duyguları veren de, O Zât'tır Bu Zat da, hiç şüphesiz Allah (cc)'dır
Dinler tarihi şahittir ki, beşeriyet hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir Bâtıl, hattâ gülünç dahi olsa hemen her devirde bir dine inanmış ve bir ma’nevî sistemi takip etmiştir Ayrıca, inanmak bir zarûrettir; zira o fıtratta vardır İnsan fıtratına bu ihtiyacı yerleştiren Zât'la, bize inanmayı emreden Zât, aynı Zât'tır Ve O da Allah (cc)'dır
12- Duygular Kanıtı
İnsan, binlerce duyguyla donatılmıştır Her duygu, madde dışı bir âlem özelliği taşır Ancak insanda bir duygu daha vardır ki o, doğrudan doğruya Cenâb-ı Hakk'ı tanıtır Bu duygu, insanda varolan ebed ( sonsuzluk) duygusudur Bu duygu sebebiyle insan, dâima sonsuzluk için çırpınır Sonlu olan hiçbir şey, insanı hakiki ma'nâda tatmin edemez Ve bu duygu, insana başka bir sonlunun tesiriyle verilmiş olamaz Sonlu olan sebeplerin hiç biri, bu sonsuzluğu sunamaz Halbuki, bunun varlığı bir vâkıa'dır, inkârı da mümkün değildir Öyleyse bu duygu bize, bizi bu duygu ile yaratan Zât tarafından verilmiştir Ve, ebedî hayatı da yine O verecektir
13- İttifak Kanıtı
On tane yalancı, arka arkaya gelip bize evimizin yandığını söylese, bu adamların hayatta bir defa dahi doğru söylediklerini duymamış olmamıza rağmen, “ihtimal” der onlara inanırız Zirâ ortada bir ittifak hâdisesi var Halbuki, bahsini ettiğimiz ittifak, binlerce Peygamber, yüz binlerce evliya ve milyonlarca da inanan insan arasında meydana gelmiş bir ittifaktır Çeşitli zamanlarda ve ayrı ayrı mekânlarda yaşamış bu insanların ittifak ettiği en birinci nokta, “Allah vardır” hakikatidir On yalancının bir yalan üzerindeki ittifakına önem verildiği halde, milyonlarca, hem de hayatlarında bir kere dahi yalan söyledikleri duyulmamış Nebîler ve velilerin bu çaptaki ittifakına inanmayan insan nasıl olabilir?
Yalan belli bir zamana kadar sürer Yalancının mumu yatsıya kadar yanacağı için Peygamber ve İnsanlık Tarihinin toplumlarının % 99’u Allah (Tanrı) var diyorsa binlerce yıldır yanlışlığı veya yalan olduğu niçin bir türlü ortaya çıkmamaktadır Örneğin ortaçağda batı dünyasında Galile tek kişi olarak dünyanın döndüğü gerçeğini haykırdı O zaman ki çoğunluk hayır d yordu Ama o bağnazların yalanları belli bir zaman sonra ortaya çıkmıştır Yalan her zaman ayakta duramaz İşte Tanrı’nın varlığı gerçeği binlerce yıldır çoğunluk tarafından dillendiriliyor ise Allah’ın var olduğu gerçeği ortadadır
ALLAH’IN SAYI OLARAK TEK VE BİR OLMASININ AKILSAL YOL İLE İSPATI
a)Eğer birden çok Tanrı olsa idi;Tanrı,güç demek ise her tanrı kendi isteğini yapmak isteyecek,yetki tartışması çıkıp aralarında sürtüşme olacak ve sonucunda evrende karmaşa,kaos ve düzensizlik olacaktı Fakat evrene baktığımız zaman bir düzen görmekteysek bu işleri idare eden,yaratan varlığın TEK olması gerekir Örn: Sınıfta ders anlatan öğretmen bir kişi olmalı,okulu idare eden müdürün tek olması gerekir ki işler düzenli gitsin
O halde evreni yaratan varlığın da BİR olması gerekir ki evren düzenli olsun Böylece Allah, Bir ve Tek’tir
b)Eğer bu tanrılar iş bölümü yapsın kavga etmesinler evrende düzen bozulmaz dersek bu da Tanrı kavramına yakışmaz Çünkü Allah demek Descartes’e göre “EN MÜKEMMEL VARLIK” demek ise Tanrı her işi kendi kendisine yaratması gerekir Yanına yardımcı,yedek bir tanrı alıyor ise kendisi bazı şeyleri yaratamadığı,aciz,sınırlı olduğu ortaya çıkar ki bu özellik Allah (Tanrı) kavramına yakışmaz Çünkü Allah demek en mükemmel,sınırsız,aciz olmayan Varlık demekse her şeye gücü yetip kendisi yapmalıdır Şifayı,rızkı,başarıyı,bereketi ,aşkı başka tanrılar yaratıyorsa o tanrılar aciz olur Bu da Allah’a yakışmaz O halde yaratıcı Allah (Tanrı),bir ve tek olmalıdır
c)Plato’nun (Eflatun) Timaios adlı kitabında Allah’ın bir ve tek olduğunu sayılardan örnek vererek açıklar
O’na göre sayma sayıları içinde en mükemmel sayı 1’dir Çünkü kendi kendi var olan,başka bir sayıya ihtiyacı olmayan,kendi ayakları üzerinde durabilen,aciz olmayan bir rakamdır Fakat diğer sayılar 1’in toplamına ihtiyacı vardır 2, iki olabilmesi için 1+1’in toplamına muhtaçtır 2 zaten 1+1’in açılımı olduğuna göre her sayı 1’e muhtaçtır,kendi kendine var değildir Çünkü tek ve bir olmak güzeldir,değerlidir İnsanın zihninde de tek olmak ideali vardır,evrende teklik mükemmelliktir Örn:Eşsiz ve benzersiz tek bir mücevher değerlidir Ama ikinci benzeri çıkınca değeri azalacağına göre tek olmak güzelliktir,yüceliktir
1
1 + 1 =2
(1+1) 2 + 1 =3
(1+1+1) 3 + 1 =4
‘ + ‘ = ‘
‘ + ‘ = ‘
O halde zihinde TEK ve BİR olmak mükemmellik ise evrenin yaratıcısı dediğimiz EN YÜCE VARLIK OLAN ALLAH’IN (TANRI’NIN) da bir ve tek olması gerekir ki Allah, birdir
|