Prof. Dr. Sinsi
|
Sad Suresi
SÂD
Kamer sûresinden sonra Mekke'de inmiştir 88 (seksensekiz) âyettir İsmini birinci âyette yer alan Sâd harfinden alır
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla
1 Sâd Öğüt veren Kur'an'a yemin ederim ki,
2 Küfredenler, (iddia ettiklerinin) aksine, birgurur ve tefrika içindedirler
3 Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik O zaman feryat ettiler Halbuki artık kurtulma zamanı değildi
4 Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kâfirler: Bu pek yalancı bir sihirbazdır!
5 Tanrıları, tek tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir! dediler
6 Onlardan ileri gelenler: Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur
7 Son dinde de bunu işitmedik Bu, ancak bir uydurmadır
8 Kur'an aramızdan Muhammed'e mi indirildi? diyerek kalkıp yürüdüler Belki, bunlar Kur'an'ım hakkında şüphe içine düştüler Hayır! Azabımı henüz tatmadılar
9 Yoksa azîz ve lütufkâr olan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır!
10 Yahut göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların hükümranlığı onların elinde midir? Öyleyse (göklerin) yollarında yükselsinler (görelim)!
11 Onlar, çeşitli guruplardan oluşmuş bir ordudur; işte şurada bozguna uğratılacaklardır
12 Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi, kazıklar sahibi Firavun da, yalanladılar
13 Semûd, Lût kavmi ve Eyke halkı da (peygamberleri) yalanladılar İşte bunlar da (peygamberlere karşı) birleşen topluluklardır
14 Onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden (kendilerine) azabım hak oldu
15 Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler
16 Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver, dediler
17 (Resûlüm!) Onların söylediklerine sabret, kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla O, hep Allah'a yönelirdi
18 Biz, dağları onun emrine vermiştik Akşam sabah onunla beraber tesbih ederlerdi
19 Kuşları da toplu halde onun emri altına vermiştik Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi
20 Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş; ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik
21 (Ey Muhammed!), Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mâbedin duvarına tırmanmışlardı
22 Davud'un yanına girmişlerdi de Dâvud onlardan korkmuştu "Korkma! Biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster" dediler
23 (Onlardan biri şöyle dedi) Bu, kardeşimdir Onun doksan dokuz koyunu var Benimse bir tek koyunum var Böyle iken "Onu da bana ver" dedi ve tartışmada beni yendi
24 Davud: Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecâvüz ederler Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna Bunlar da ne kadar az! dedi Davud, kendisini denediğimizi sandı ve Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapandı, tevbe edip Allah'a yöneldi
25 Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır
26 Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık O halde insanlar arasında adaletle hükmet Hevâ ve hevese uyma, sonra bu seni Allah'ın yolundan saptırır Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır
27 Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık Bu, inkâr edenlerin zannıdır Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline!
28 Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya (Allah'tan) korkanları yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?
29 (Resûlüm!) Sana bu mübarek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik
30 Biz Davud'a Süleyman'ı verdik Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah'a yönelirdi
31 Akşama doğru kendisine, üç ayağının üzerine durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu
32 Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi Nihayet güneş battı (O zaman) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı
33 Süleyman: Gerçekten ben mal sevgisini, Rabbimi anmak için istedim, dedi Nihayet güneş battı (O zaman) Onları (atları) tekrar bana getirin, dedi Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı
34 Andolsun biz Süleyman'ı imtihan ettik Tahtının üstüne bir ceset bırakıverdik, sonra o, yine eski haline döndü
35 Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi
36 Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı
37 Dalgıç ve yapı ustası şeytanları da
38 Ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (Onun emrine verdik )
39 "İşte bu bizim bağışımızdır İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır" dedik
40 Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır
41 (Resûlüm!) Kulumuz Eyyub'u da an O, Rabbine: Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi, diye seslenmişti
42 Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su (dedik)
43 Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık
44 Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı (bir kul) bulmuştuk O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi
45 (Ey Muhammed!), Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Ya'kub'u da an
46 Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık
47 Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin iyi kimselerdendir
48 İsmail'i, Elyesa'yı, Zülkifl'i de an Hepsi de iyilerdendir
49 İşte bu, bir hatırlatmadır Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara güzel bir gelecek vardır
50 Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır
51 Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada bir çok meyveler ve içecekler isterler
52 Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır
53 İşte, hesap günü için size vâdolunan şeyler bunlardır
54 Şüphesiz bu, bizim verdiğimiz rızıktır Ona bitmek ve tükenmek yoktur
55 Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır
56 Onlar cehenneme girecekler Orası ne kötü bir kalma yeridir
57 İşte bu; kaynar su ve irindir Onu tatsınlar
58 Buna benzer daha türlü türlü başkaları da vardır
59 (İnkârcıların liderlerine) İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur (denildiğin de, liderler) Onlar rahat yüzü görmesin (derler) Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir
60 (Liderlere uyanlar ise) Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yerdir! derler
61 Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! derler
62 (İnkârcılar) derler ki: Kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız kimseleri burada niçin görmüyoruz?
63 Alaya aldığımız onlar değil miydi? Yoksa (buradalar da) onları gözden mi kaçırdık?
64 İşte bu, cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir
65 (Resûlüm!) De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım Tek ve kahhâr olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur
66 Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbi (olan Allah) üstündür, çok bağışlayıcıdır
67 De ki: "Bu büyük bir haberdir "
68 "Ama siz ondan yüz çeviriyorsunuz "
69 Onlar orada tartışırken benim melekler konseyi hakkında hiçbir bilgim yoktu
70 Ben ancak apaçık bir uyarıcı olduğum için bana vahyolunuyor
71 Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım
72 Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üfürdüğüm zaman, derhal ona secdeye kapanın!
73 Bütün melekler toptan secde ettiler
74 Yalnız İblis secde etmedi O büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu
75 Allah! Ey İblis! İki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin? dedi
76 İblis: Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın, dedi
77 Allah: Çık oradan (cennetten)! Sen artık kovulmuş birisin
78 VE ceza gününe kadar lânetim senin üzerindedir! buyurdu
79 İblis: Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver, dedi
80 Allah: "Haydi, sen mühlet verilenlerdensin ''
81 "O bilinen güne kadar" buyurdu
82 İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onların hepsini mutlaka azdıracağım "
83 "Ancak onlardan ihlâslı kulların hariç" dedi
84 Allah buyurdu ki, "O doğru ben hep doğruyu söylerim "
85 "Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım! "
86 (Resûlüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim
87 Bu Kur'an, ancak âlemler için bir öğüttür
88 Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz
|