Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
“mutsuzluk, sebebi, sendromu”nun

“Mutsuzluk Sendromu”Nun Sebebi

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

“Mutsuzluk Sendromu”Nun Sebebi




ÇAĞIMIZIN EN BÜYÜK BULAŞICI HASTALIĞI OLAN “MUTSUZLUK SENDROMU”NUN SEBEBİ



Şükretmeden yaşıyoruz Ya da gerçek şükürle tanışmadığımız için; nimetler artmıyor “Nimetler şükürle artar” Evet ama, nimetler sayısal olarak artarken, alınan haz duygusal olarak azalıyor


Pazar sabahları 53 çeşit “Sunday Branch” ile Pazar kahvaltısı yapan aile, milletin içinde çocuğu haşlıyor;


-“Ye zıkkım olasıca Neyin eksik? Niye yemiyorsun? Oğlum yesene Beni deli etmesene Allah cezanı vermesin Yemeğini bitirsene


Aile farkında değil, çocukları onca nimet arasında, nimetlerin tadından mahrumken, yemeğin farkına nasıl varsın Dolayısı ile ilk önce nimetlerin farkına varmak gerek


Filmi başından alalım


Ailecek, arabalarına binip, lüks bir otelin cafesinde Pazar Kahvaltısına gidiyorlar


Bir kere; Pazar günü hayattasın


Ailenle birliktesin


Evden çıkıyorsun, kendi isteğinle Yani ev sahibi kirayı ödemediniz diye sizi kapı dışarı edip evden atmıyor


Arabanız var


Arabaya binecek ayakların var


Lüks bir otele gidecek paran var


Gittiğin yerde önüne serilen 53 çeşit kahvaltılığı görecek gözün var


O mis gibi, sıcacık ekmeğin kokusunu alabilen burnun var


O reçeli ekmeğe sürebilecek ellerin var


Şeker hastası değilsin Reçel yiyebiliyorsun


Hastanede yoğun bakım ünitesinde cihazlara bağlı bir hayatın yok


Hapishanede tutuklu da değilsin, özgürsün


Annen ölmüş; öksüz, baban ölmüş; yetim değilsin


Annen ve baban çocuk sahibi olmayan, çocuk hasreti ile yanıp ama çocukları olmadığı için, içleri hep buruk kalan bir aile de değil


Türkiye’de yaşıyorsun Irak’ta, Filistin’de, Afrika’da değilsin Bir devletin var Bağımsız ve özgür Kaos ortamında değilsin


Otele giderken, yolunu kesen eşkiya yok


Otelde (en azından) Irak’taki gibi her gün patlayan onlarca bombanın birisinin patlama riski yok Rahatsın


Baban işini kaybetmemiş, işi var ve kazancı iyi


Annen babandan boşanmamış, ufak tefek sorunlar elbette olabilir ama mutlu bir ailen var


Annen baban seni Çocuk Esirgeme Kurumu’nun kapısına bırakmamış


Dışarıda hava güzel Sibirya’da yaşamıyorsun Dondurucu bir soğuk da yok Ya da çöllerin ortasındaki kıl bir çadırda değilsin


Küresel ısınma elbette büyük bir tehdit ama hala masada hem de birkaç bardak su var, çayın – kahvenin yanında


Anne ve babanla, çöpten ekmek toplayan bir aile değilsin


Kılık kıyafetlerinle kabul gördüğün kesin, seni içeri aldıklarına göre Hırpani kılıklı, köprü altı tinercisi değilsin Ailen de değil


İtibarlı bir ailedesin İtibarın var


Sizi kovmadıklarına göre, cebinizde yiyeceğiniz yemeklerin parası da hazır


Masada, birbirinizin yüzüne sevgiyle bakacak kadar güzelsiniz Yüzü yanmış masum ve garip hasta çocuk değilsin sen Ki kaldı ki yüzü yanık ya da yara izli nice insan, diğerlerine nazaran daha şükürlü ve sevgi, dolu yaşıyor hayatı Annesi yüzüne bakarken korkan bir çocuk değilsin Ve senin annen de yüzüne bakılmayacak bir insan değil Biyolojik ve fiziksel olarak bakınca iğrenilecek bir yanık yüz yok Babanda da yok, öyle bir yüz


İnsan içine çıkmanı engelleyen bir rahatsızlığın da yok


İnsanların senden rahatsız oldukları da yok


Masada iştahını kaçırtan bir sebep de yok ortada


Peki evladım niçin yemiyorsun, o güzeller güzeli nimetleri?


Yedi milyar dünya insanından en azından altı milyarına nasip olmayan o nimetleri, niçin yemiyorsun?


İştahını kesen şey ne?


“Şükürsüzüm abi Annemle babam bebeklikten bu yana, bana şükrü hiç anlatmadılar, biliyor musun”? (Küçük Emrah modunda olacak _)


İşte bu iştahsızlık, şükürsüzlük iştahsızlığıdır dostlar


Ve şükürsüzlük iştahsızlığı, iştah şurubu ile gelmez


Onun için daha başka, bambaşka bir şeyler yapılması gerek


Hepimizin yapamadığı, es geçtiği, ihmal etiği bir şey


Çocuklarımız gözlerimizin önünde eriyip gidiyor


Kişilik olarak eriyip gidiyorlar Bedensel, zihinsel, fiziksel ve ruhsal olarak eriyip gidiyorlar


İştahları kesilince; iştah şurubu,


Zayıflayınca; kuvvet mucunu,


Canları sıkılınca; anti depresanla çocuk büyütüyoruz


Bir şükürsüzlük yolundayız ki Dostlar sormayın gitsin


Ne başı belli, ne sonu Şükredemeden değil, şükrü düşünemeden yaşayıp, gidiyoruz şu garip Dünya’dan


Peki ne yapacağız?


Nasıl çıkacağız içinden bu şükürsüzlük sendromunun?


Ki o şükürsüzlük sendromu değil midir, mutsuzluk sendromunu doğuran?


Doğru ya; kaç anne baba var, en yeni, en iyi, en pahalı oyuncakları almasına rağmen, çocuklarının gözünde o hasret kaldığımız mutluluk ışıltısını görebilen? Sahi kaç anne baba?


Eskiden çarığı ayakkabı, dalından yere düşmüş portakalı top yapıp, çift kale maç ederdik, Osmaniye’de


Eski – yırtık pırtık bir çocuk kitabı, onu okumaktan ve defalarca her sayfasını büyük bir istekle tekrar tekrar çevirmekten, haşat olurdu o minik ellerimizde


Bir arkadaş geldi mi yanımıza, yüzümüz güler, bir akraba geldi mi evimize evimiz şenlenirdi


Şimdi Palyaço Ekibi ve şenlendirici hokkabazlar bile, neden güldüremiyor çocuklarımızı düşünen var mı? O eski ölümsüz gülücükleri, o nurani yüz ifadesini, o “gülünce göz bebeğinin içi gülerdi” gülücüklerini göreniniz duyanınız var mı?


Anneannem rahmetli, Dedemizin eski kıyafetlerinden, önüne bir ibadet aşkı ile kurulduğu elle çevirmeli Singer Makinesinde bize bayramlık kıyafet çıkartırdı Takar – takıştırır, ne eder eder ama bizi bayrama bayramlıksız çıkartmazdı Ve giyince şükrederdik Ama gerçekten şükrederdik Yeni bir kıyafetti Eskiden bozma diye bozulmazdık Sevinirdik, billahi Ve hatta evdekilerin ellerini öperdik sırayla, üstümüze yeni bir kıyafet giydiğimizde Onlar da sevinirdi Ve eminim evin o havasından, yanı başımızda hep bizimle olan Melekler bile sevinirdi Ve üstümüze sinerdi onların o kutsal sevinçleri ki, o mutluluk hep uzun sürerdi


Şimdi alınan onca bayramlıklar, daha alışveriş merkezlerinde onları alırken bile; -“Açtırmayın lan benim bayramlık ağzımı” fırçaları ile alınmıyor mu?


Verilen hediyelerin sevinci, paketi açana kadar


En çok doğum günlerinde görüyorum, çocukların sevinçlerini Gelen onca hediyeye rağmen, mutlulukları sadece hediye paketini açana kadar sürüyor, nedendir bileniniz var mı?


Ne bekliyor, o minik dünyasında, neyi hayal ediyor acaba da yerine getirilmeyen o beklenti üzüyor onu, bilmiyorum Ama bildiğim tek bir şey var, mutlu değiller Mutlu olamıyorlar


“Hıımmm Bu muymuş” edasıyla açılıyor paketler Ne alana, ne verene bir kutsi teşekkür Ne de buna sebep olana


Hızlı yaşıyor çocuklarımız Çünkü onlar da bizim şu küresel hızdaki hayatımıza ayak uydurmak zorundalar Ve o hızda, elde ettiklerinin şükrünü idrak edecek kadar vakitleri olmuyor, dolayısıyla


Ve haz alamıyorlar Vitaminini alamıyorlar, elde ettiklerinin Özümseyemiyorlar ellerindeki nimetleri, şöyle doya doya…


Hani kırk kez çiğne der ya uzmanlar, bir lokmayı Kırk kez düşünemiyorlar, o nimeti, ki ben birine bile razıyım


Çocuklar böyle de biz farklı mıyız sanki?


Biz de böyleyiz


İş bulana kadar çektiğimiz acı, işi bulduğumuz gün sevindirebiliyor bizi Ve birkaç gün sonra ayaklar geri geri gitmeye başlıyor, uğruna büyük bir mücadele vererek girdiğimiz o iş yerine Ve içimizden artık gitmek gelmiyor Ve ah keşke başka bir iş yeri olsa diye, aramaya başlıyoruz Aranmaya başlıyoruz


Dünya’nın en (fiziksel) güzelleri ile evlenip 3 gün sonra boşanan çiftler niçin ayrılıyor zannediyorsunuz? Elde edene kadar her şey Sonra cazibesini, büyüsünü kaybediyor


ÖSS’yi kazanana kadar her şey Sonra uğruna hayatımızı heder ettiğimiz o üniversite bile cazip hale gelemiyor


Uğruna mücadele edilen her şey, ev, araba, iş… Her şey ama her şey tılsımını kaybediyor, elde eder etmez


Halbuki bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırının olduğu bir kültürde yetişmedik mi biz? Bırakın bir fincan kahveyi, eşimize aldığımız bir kahve makinasının bile 40 dakikalık hatırı olmamasının sebebi nedir Sizce?


Sebep çok basit Canlar; Şükürsüzlük Sendromu Ve tabi bunun yol açtığı mutsuzluk sendromu ki, içine düşüldüğünde öyle iştah şurubu ya da anti depresanlarla geçmiyor


Sevgili Babam, Oğlum der; -“Seni 4 kat fazla seviyorum Birinci sevgim; dost sevgisi Çünkü bugüne kadarki dostlarım içinde bana en fazla dost olan sensin İkinci sevgim; akraba sevgisi Çünkü akrabalarım içinde bana en fazla dost olan, beni en çok anlayan sensin Üçüncü sevgim; kardeş sevgisi Çünkü kardeşlerim içinde bana en fazla kardeş olan, bana onlardan daha fazla iyilik yapan sensin Dördüncü sevgim; evlat sevgisi Çünkü evlatlarım içinde en fazla gurur duyduğum, en dolu dolu dua edebildiğim, en içten ve samimi duygularla özlediğim sensin…”


Ve ekler yaşaran gözlerini silerken usulca; “Dolayısı ile evladım ben seni dört kat fazla seviyorum


Bazen muziplik işte Aradığında yarı şaka yarı ciddi sorarım: “Hoopp! Bi dakika Hocam, kim arıyor?”


-“Gardaş Şükrü” arıyor derse, cevap hemen hazır; -“Buyur Gardaşım” derim Baba Şükrü arıyor derse, -“Buyur Can Babam, Buyur Babacığım” derim Ve yaşadığımız olaylarda, bazen Hocam olur, bazen dostum, bazen arkadaşım, bazen bir akrabam ve bazen de Babam Can Babam


İşte bu sevgiyi ondan öğrendim ben Sevginin artabileceğini, tek bir sevgi ile yetinilmemesi gerektiğini Sevgiye sevgi katamazsak, sevgiye sevgi katmayı öğrenemezsek, mutlu olamayacağımızı ondan öğrendim


İnsanlar niçin boşanıyorlar Sizce, Dostlarım? Kader Elbette doğru Ama bir de alt yapıda, derin yapıda, bilinçaltında şöyle bir şey yok mu; Eşi sadece eş olarak görmek Ve eşliği ile ilgili, eş olarak yapabilecekleri bittiğinde onu terk etmek Üstelik yapabileceklerinin bitmesine de gerek yok Azıcık azaltsın, siz seyreyleyin gümbürtüyü


Halbuki eşlerimizi hem eş, hem arkadaş, hem en iyi dost, hem en iyi akraba, hem en iyi can yoldaşı yapsak fena mı olur? Sevgilerine sevgi katsak? Adlarının yanına eklediğimiz değişik iltifatlarla, onları onure etsek Bizimle olduklarına, kahrımızı çektiklerine, bizim için süpürge ettikleri saçları adına, en azından yaptıkları fedakarlıklara dem vursak, fena mı olur?


Eskiler maharet iltifata tabidir demiş Ne güzel de demiş Yukarıda anlattım Çocuklarda şükürsüzlük sendromu var da, sanki bizde yok mu? Şükürsüzlük sendromu çağımızın manevi vebasıdır ve veba bulaşıcıdır Ve siz çocuklarınızdaki bu hastalığın kimden bulaştığını gayet iyi biliyorsunuz artık


Eşlerimiz yemek yapar, tuzunu beğenmeyiz Ev işi yapar sitilini beğenmeyiz Yardımcı olur, tarzını beğenmeyiz O şükürsüzlük sendromu ilk bizde var çünkü


Ne olur sanki; bir araba aldıysak, onun şükrünü arttırarak kullansak Araba için şükür nasıl artar ki dediğinizi duyar gibiyim Artar elbet Dünyada 6 milyar insanın arabası yok Ama aldığımız arabanın şükrünü arttıracağımıza, daha üç ay geçmeden modelini arttırmaya bakıyoruz Çünkü eskiyor onun verdiği mutluluk ve haz Ve hemen daha iyi, daha yeni ve daha süper bir model peşine düşüyoruz


Yüksek model araba alanlara bir sözümüz yok Ama ne olur, aldığı arabanın şükrünü de modelini yükseltmeye çalıştığı kadar yükseltse insan?


Ne olur, ailesini huzurla gezdirse? Arabanın içini eşine ve çocuklarına zindan etmeden, fırça atma yeri haline getirmeden, mutlu ve huzurlu bir şekilde o anın hazzını yaşasa? Hissetse, araba ne büyük bir nimettir Ve bunu çocuklarına da hissettirse


Akrabalarını da dolaştırsa Sebepsiz – habersiz, çat kapı çalsa bir gün Uzak bir akrabasına Araba aldım da, sizi bir gezdireyim dese, ne olur?


Yolda kalmışları alsa, arabasına güvenli olarak


Ehliyeti olmayan bir kişiyi kendi arabasında eğitse Onun da ehliyet almasına yardımcı olsa?


Doğru kullansa arabasını Temiz tutsa? Öyle ya İlk aldığında her gün yıkarken, tertemiz bakarken, 3 ay sonra umursamaz hale gelmek neden?


Ve her ay en az bir hayır işinde kullansa arabasını Dese ki, arabam hazır İstediğiniz zaman alabilirsiniz Ne olur, sırması mı sıyrılır?


Arabanın bir kullanımla sırmasının sıyrılmayacağı kesin ama bizim bunca nimet içine gark olmuşken, içine düştüğümüz şükürsüzlük sendromu dolayısı ile sıtkımızın sıyrıldığı kesin



Şükür nasıl artar? Daha daha, nasıl şükredebiliriz? Şükrümüzü daha fazla nasıl arttırabiliriz?




Anne, babamız, eşimiz – çocuğumuzla ilgili nasıl daha fazla şükredebilirizi de düşünmenizi istiyorum


Küçük bir ip ucu Bugüne kadar çocuğu olmayan bir aileye, içlerindeki o çocuk sahibi olma duygusunu onlara da yaşatma adına tıbbî yardım alabilmeleri için üç beş kuruş verdiniz mi hiç? 15-20 arkadaş bir araya gelip, işyerinden, aileden, dost grubundan, çocuğu hastahanede parasızlık nedeniyle rehin kalan bir garibana yardımcı olmak da, sizin çocuk sahibi olmanızın şükrünü başka bir yolla ve en iyi bir şekilde ifade etmek değil de, nedir?


Ve düşünün Canlar Bir kalemi aldığınızda, bir telefon, bir bilgisayar, bir kıyafet… Şükrünüzü nasıl arttırabileceğinizi düşünün?


Her gün onlarca kez önünden geçmemize rağmen, bizde hiçbir olumlu duygu uyandırmayan o minik caminin anlamını, yurtdışına gittiğinizde, küçücük bir apartman altı mescidi için onlarca yıl mücadele veren gurbetçilerimizden dinlediğinizde anlar gibi oluyorsunuz


Ve başımızı kaldırıp, şöyle büyük bir özlemle, hasretle, gururla bakmayı yıllardır unuttuğumuz, o “şehadetleri dinin temeli” olan ezanların gönderi minarelerin kıymetini, Londra’da minare izni alan Dostlarımızın; Caminin yanına şöyle mütevazi bir minare yaptıktan sonra, onu her gördüklerinde yanına gelip okşayışlarında, elleri ile dokunup ağlayışlarında anlıyorsunuz


Ne dersiniz? Nimetin kıymetini, elimizden gitmeden önce, şöyle doya doya yaşasak, fena mı olur?



Münir Arıkan

Alıntı Yaparak Cevapla

“Mutsuzluk Sendromu”Nun Sebebi

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

“Mutsuzluk Sendromu”Nun Sebebi




bu paylaşımı görünce aklıma bir yazı geldi
insan başına gelen kötü olayları sayıyor hep , iyi olayları sayabilseydi eğer ALLAH'ın ona ne kadar güzellik verdiğini anlıyabilirdi gibi birşeydi yanlış hatırlıyor olabilirim ancak mantıklı ve doğru olanda bu bence
herşeye rağmen şükretmesini bilmeli insan diye düşünüyorum
ancak çoğu zaman karamsar düşüncelere kapılıyor ve mutsuzluk içinde bulunuyorum biraz düşündüğümde bu olayı tersine çevirebilceğimi farkediyorum buda mutlu olmam için yetiyor
önemli olan bu karamsarlığı aşabilmek , ve inanıyorum başarıcam
hayırlı paylaşımınız için teşekkürü bir borç bilirim

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.