Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arabi, ibn, nuhun, yakarışı

Hz. Nuh'un Yakarışı (İbn Arabi)

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz. Nuh'un Yakarışı (İbn Arabi)




Pek çok kadim tufan hikayesiyle benzeşen Nuh Tufanı, semavi üç büyük dinin kutsal kitapları; Tevrat, İncil ve Kur
-an’da ayrıntılarıyla anlatılır

Bilinen hikayeye göre; kavmini imana davet eden Nuh Peygamber'i putperestlikte ısrar eden kavmi dinlemez Uzun
süren çabaları sonuçsuz kalınca, Allah’a yakaran Nuh Peygamber, bu azgın kavmin helâk olmasını diler Kendisine
vahyedilene uyarak yaptığı gemiye aldığı iman edenlerin ve canlı türlerinin haricindeki her şey çıkan büyük bir
tufanla helâk olur


Bu hikayenin Kur-an’da geçtiği ayetler okunduğunda algılanacak anlam bu özet doğrultusundaki ayrıntılar
olacaktır Defalarca okunsa da başka türlü bir anlam çıkartamaz insan Ayet konusu bu hikayeyle ilgili Kur-an’ın
engin hazinesinin anlamsal çok katlılığına örnek olan Şeyh-ül Ekber İbn Arabi’nin yorumuna ise hayret, merak ve
şaşkınlığa düşmeden bakılması ve sağduyunun kabullenmekte zorlanmaması mümkün değil

Ayette geçen hikayenin Arabi yorumunu daha anlaşılabilir kılacağından, öncelikle Arabi’nin varlık
anlayışının ilgili bölümlerine değinmekte yarar var

Vahdet-ül Vücud (Varlığın Birliği), anlayışına göre; Hakk’ın birbirine karşıt gibi görünen iki yönü
bulunmakta Görünmeyen (bâtıni) yönü ve görünen (zâhiri) yönü Görünmeyen yönüyle Hakk, en yüce bilme derecesine
ulaşmış olanlara bile perdeli kalan, “Mutlak Bilinmeyen” Görünen yönüyle ise; yaratılmış her şeyde, yaratılmış
olanın yeteneği ölçüsünce kendini “Açığa Çıkaran”

Arabi, Hakk’ın görünmeyen yönünü tenzih, görünen yönünü teşbih olarak isimlendiriyor Kelime anlamı olarak
soyutlama, arındırma anlamlarına gelen ve ilahi erişilmezliğin, aşkınlığın ifadesi olarak kullanılan tenzihi;
mutlaklık anlamında kullanmakta Mutlak’ın mutlak olarak bilinemeyeceğinin ifadesi Teşbih ise Allah’ı yaratılmış
şeylere benzetme anlamında kullanılmakta iken, Arabi’nin terminolojisinde Hakk’ın sınırlılık yönüne işaret
etmekte Yani yaratılmış şeylerde kendini açığa çıkaran Mutlak anlamında kullanılmakta

Arabi, Hakk’a karşı takınılacak en doğru tutumun her iki yönün birleştirilmesi görüşünde Hakk, sadece mutlak
kendini perdeleyen olmadığından, her yaratılmışta o yaratılmışın yeteneğine uygun olarak kendini açığa
çıkardığından; yaratılmış her şeyin Hakk’dan ayrı bir varlığının olmadığının, ama o şeyin Hakk’ın kendisi de
olmadığının idrakine vararak, birimsel akla koyduğu sınır kapasitesince bilmeye çalışmanın en doğru yaklaşım
olduğunu ifade etmekte

Hakk’ın görünen (zahiri) yönünü mantıki usa vurma yoluyla reddeden tutum için Arabi, “akıl yoluyla tenzih”
ifadesini kullanıyor Bu tenzih türünün uç noktasına varmanın O’nu manevi varlıklara benzeterek, mutlaklığını
sınırlandırmak olacağı ve belirlenmişliğe düşüreceği görüşünde

Nuh Peygamberin temsil ettiği tenzih türünü bu tutuma örnek gösteren Arabi’ye göre; Nuh peygamber çağının en
belirgin eğilimi olan putperestliği yenebilmek için böylesi uç noktada bir tenzihte ısrar etmiş Bu tenzih türüne
Arabi furkan adını vermiş Hakk’ın teklik yönünü, belirlenişinin çokluk yönünden ayırma anlamında kullanmakta
furkanı Yani furkan, içinde en küçük bir teşbih barındırmayan mutlak tenzih tutumu anlamına geliyor
Kur-an’da Nuh Suresi’nin 5 ve 6 ayetlerine göre; Nuh Peygamber kavminin imansızlığından dolayı Allah’a
yakınarak:

“5-Nuh dedi ki: Rabbim! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz davet ettim
6-Fakat benim davetim, ancak onların kaçmalarını arttırdı” demektedir

Ayetin bilinen anlamı; kavminin inatçı inkarcılığı nedeniyle Nuh Peygamberin Allah’a yakınması ve onları bu
günahkar tutumları nedeniyle itham ettiği şeklinde olmasına rağmen, ayetlerin Arabi yorumu oldukça şaşkınlığa
düşürmekte insanı Yorumu, Fusus-ul Hikem’de geçtiği şekliyle aktarmak istiyorum

“Nuh’un söylemek istediği, kendi davetine olumlu cevap verdiği takdirde bunun zorunlu sonucunun ne olacağını
bildiğinden dolayı, kavminin kendisine kulak vermediğidir Tanrı ârifleri Nuh’un kendi kavmini ithamkar bir dille
övmekte olduğunun farkındadırlar Ve bunların anladıkları gibi Nuh’un kavmi kendisini dinlemedi bile; çünkü kavmi
onun bu davetinin eninde sonunda, furkana davet etmek olduğunu biliyordu

Bu ifadeye göre anlaşılması gereken; kavmi Nuh peygamberin kendilerini davet ettiği şeyin mutlak bir tenzih
olduğunu, böyle bir şeyin de Allah’a karşı doğru bir tutum olmadığını bilmekteydi Uç noktadaki tenzih şeklinin
insanı mutlak Gayb’a götüreceği, mutlak surette bilinemeyecek olana da ibadet edilemeyeceğini kavmi anlamış olduğu
için Nuh peygamber, görünüşteki siteminin ardında aslında kavmini övmektedir

Aynı surenin son ayetlerinde ise;

24- Gerçekte bunlar birçoklarını doğru yoldan çıkardılar Ey Rabbim! Sen bu zalimlerin dalaletlerinden
(şaşkınlıklarından) başka bir şeylerini arttırma
25- Bunlar (yani zalimler) günahlarından (yani hatiatlarından) dolayı sularda boğuldular ve ateşe atıldılar
O zaman kendileri için Allah’dan başka bir yardımcı bulamadılar
26- Nuh şöyle dedi: Ey rabbim! Yeryüzünde kafirlerden hiç kimseyi bırakma!
27- Çünkü, sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar, ve onlar ancak facir ve kafir çocuklar doğururlar

Nuh Peygamber’in ilahi gazabı putperestlerden oluşan kötü topluluk üzerine davet etmesi olarak anlaşılan 24
ayetin ilk bölümüyle ilgili Arabi’nin yorumu: Çok sayıda putun varlığının, Tek’in kendini çoklukta açığa çıkarması
bakımından insanları hayrete düşürdüğü şeklinde Arabi'nin ifade ettiği "hayret" ise; yaygın anlamındaki hayret
olmayıp, Bir'likte çokluğu, çoklukta da Bir'liği müşahede eden insanların Birlik ve çokluk arasında döngüsel bir
şekilde yaşadığı "hayret" anlamına gelmekte Zıtlıkların aynı anda varlığının kabulüne zorlanılmasından dolayı
idrakte doğan bir izlenim


Devamının yorumu ise daha da şaşırtıcı Çünkü “zalim” kelimesini “nefsine zulmeden” anlamında değerlendiren
Arabi’nin yorumuna göre, nefsine zulmedenler en yüksek ve en değerli insan sınıfı “Bütün insanların en hayırlısı
Allah tarafından özel olarak seçilmiş olanlar” dediği bu insanlar için Nuh Peygamber, içinde bulundukları hayret
ve şaşkınlık durumunu daha da arttırmasını dileyerek yakarmış Allah’a

25 ayetteki "hatiat" kelimesini de, bilinen anlamı yerine; kendi kişisel belirlenimleri yani nefsleri, egoları
anlamında ele aldığı için ayetin anlamı Arabi'ye göre; manevi yokluk haline ulaşabilmek için egoların Allah'ın yüce ilim
ummanında boğulması gerektiği ve bu ateşi yaşaması gerektiği anlamını kazanmakta Bu halde iken de, hayat verici
Allah'dan başkası yoktur

27 ayetteki “facir” kelimesini; Hakk’ın tecelligahı olması sebebiyle Hakk’ı açığa çıkaran kimse, “kafir”
kelimesini ise, bunun karşıtı, kendisinin somut suretinin görünürlüğü altında Hakk’ı örten kimse anlamında
değerlendiren Arabi'ye göre; bu insanlar hem perdelenmiş olanı açığa çıkaran, hem de görünür olanı perdeleyen
insanlardır Bu nedenle de, İlahi marifete erişmek için ilk adım olan "hayret" halindedirler
Sen onları bırakacak olursan, "kullarını hayrete düçar ederek onları kulluk makamından uzaklaştırırlar ve
onları böylece hal-i hazırda gözlerine perdeli olan gerçek makamlarına yani Rabb makamına sürüklerler Eğer bu
vaki olacak olursa, kendilerini kul olarak düşünenler artık kendilerine Rabb nazarıyla bakarlar"

Özetleyecek olursak, Nuh Peygamber kavmi için; “Ey Allahım! İçinde yaşadığı çokluk alemiyle, varmak istediği
Tek’lik arasında şaşkınlıkta olan ve kendi kişisel varlıkları olarak algıladıkları nefsleri nedeniyle Hakk’dan
ayrı düşen bu insanların şaşkınlıklarını daha da arttır ki, artık benlikleri nedeniyle Hakk’dan ayrı düşen kimse
kalmasın” diye dua etmiş

İbn-i Arabi hazretlerinin tartışmalı bir şahsiyet olduğu bilinmektedir Şeyh-ül Ekber (Şeyhlerin Şeyhi)
denildiği gibi, Şeyh-ül Ekfer (Kafirlerin Şeyhi) de denilmiş Eserlerini okudukça insanların onu neden böylesine
karşıt iki uçta değerlendirdiklerini daha iyi anlıyor insan Her ne kadar eserlerini avamın okumasını men etmiş
olsa da, böylesine derin bir İlmi insanların aydınlanması adına sembollere büründürmeden böylesine açık bir
şekilde ifade etmesi elbette bıçak sırtında yürümesini gerektirecekti Ama O, bunu göze alıp günümüze kadar ulaşan
ve halâ tartışılan eserleri vasıtasıyla, nasibi olanlara ulaşmasını arzu ettiği bilgiyi ulaştırmaya devam ediyor görüşündeyim

Bilginin bu derin kaynaktan günümüze kadar gelmesine vesile olan, Arabi'nin dev eseri Fusus'la ilgili
çalışmaları bulunan: Kaşani'yi Profesör Afifi'yi, bu yazıda kaynağım olan Anahtar Kavramlar'ın yazarı Toshihiko
Izutsu'yu, çevirmeni AYüksel Özemre'yi rahmet ve minnetle anıyorum
Nuh Peygamber kavmi için dua ederek mi, beddua ederek mi yakardı Allah'a?

*alıntıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz. Nuh'un Yakarışı (İbn Arabi)

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz. Nuh'un Yakarışı (İbn Arabi)




Nefsin; işte böyle farklı, başkaldıran,kendine buyruk,olayı gizemli hale getirmeni sağlayan, olaya tersden bakmanı sana süsleyerek göstererek seni Allahdan uzaklaştırır
Sakın böyle anlamlara, böyle kafalara bulaşma yoksa Kaybedenlerden olursun
Açık ve netdir Hz Nuh'un AllaHa duası ve Hz Nuhun tufanından çıkarılıcak dersler açıkdır Bu açıkdır Şeytan ayrıntıda gizlidir Dur ve düşün eğer kalbin irkiliyorsa bu yanlış düşüncedirUzak dur
Kalbin böyle düşüncelerle kesin ürperiyodur seni cezbediyordur işte bu yanlış olandır uzak durBende okudum bana da vesvese geldi uzak durKalbini dinle
KAlbini dinle aklını kullan

Alıntı Yaparak Cevapla

Hz. Nuh'un Yakarışı (İbn Arabi)

Eski 08-20-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hz. Nuh'un Yakarışı (İbn Arabi)




bilmediğiniz konularda konuşmayın Aklınızın almayacağı yazıları okumayın Abdülkadir Geylani Hazretleri hırkasını İbn Arabiye vermiş benden sonra budur demiş

Siz bilgi birikiminiz ve çevre faktörü itibariyle zahiri yorumlardasınız Batini gözle bakamıyorsunuz Acı da tatlı da O'dur ve O'ndandır Futuhat ve Fusus taki Nuh kıssası bu şekilde anlatılmamaktadır bunu alıntı yaptığınız şahsiyet kendi üç kuruşluk aklıyla bu yorumları yapmış

Cevap bile vermeye değmez Tasavvufun T sini bile bilmediği belli

Toshihiko Izutsu İbn Arabi'yi dahi olarka görmekte AYüksel Özemre Hoca kendisi rahmetli Kadiri Tarikatı Üyesidir ki kadiriler İbn Arabi'yi zaten severler Kaşani Hazretleri Sadrettin Konevi yolundadır ki Konevi zaten İbn Arabinin üvey oğludurProf Dr Zainab Afifi nurcuları desteklediği için pek ilgimi çekmemektedir Ebul Ala Afifi yi diyorsan oda kitabında bu tür üsluplar kullanmamıştır Ayrıca bu insanların ne dediğini anlayabilmen için İbn Arabi sözlüğü (kabalcı yayınevi) kullanmalısın İbn arabide kelimeler gerçek anlamlarında değildir Çevirenler çok iyi çevirememektedir Buda kafa karışmalarına neden oluyor

Bakın İZ YAYINCILIK tan çıkan hiçbir İBN ARABİ kitabını okumayın Sadreddin Konevileri de okumayın Tamamen yanlış çevirilerle dolu Ki ekrem demirli bile Futuhat ta kendini yeni yeni düzeltiyor bence

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.