Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dua, edelim, ermek, hidayete, için

Hidayete Ermek İçin Dua Edelim

Eski 08-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hidayete Ermek İçin Dua Edelim




Selamın Aleyküm değerli kardeşlerimAllah'ın rahmeti üzerinize olsunKonudaki maksadım birbirimize hidayete ermemizi için dua etmektirAllah (cc) dosta edilen duayı kabul edermiş Konunun işleyişi şu şekilde olsun diyorum; Örneğin bir üyemiz adını yazdın Mesela Hakan yazdı diyelimDiğer yorumu yazacak kişi şu şekilde dua etsin:

Allah'ım; Sen Hakan kardeşimi hidayet makamına eriştirOnun gözlerini aç ve gafletten uyandırAmin Desin ve ismini yazsın


Katılan katılmayan herkesden razı olsun Allah Konuyu okuyan kişiler isimlerini yazabilirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Hidayete Ermek İçin Dua Edelim

Eski 08-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hidayete Ermek İçin Dua Edelim




Ayrıca şu yazıyıda paylaşmak isterim:







Allah ile insan arasındaki basamaklar 28 basamak dedik
1- Birinci basamakta, olaylar var (Dehr suresi 3'üncü âyet-i kerime)
2- Etrafımızda olaylar var Bu olayların mukayesesi gerekli, muhakemesi gerekli Önce olayları karşılaştırıyoruz birbiriyle, sonra değer hükümlerini devreye sokup bir hüküm vermek üzere bir değerlendirme yapıyoruz Bunun adı muhakeme; bu ikinci basamak
3- İkinci basamağın muhakemenin ötesinde artık bir karara varmamız lâzım, bir hükme varmamız lâzım İşte bu hüküm iki şekilde tecelli ediyor: Ya insanoğlu şeytanın yoluna doğru bir yaklaşma hissediyor İşte bugün Transantal Meditasyon yapanlar, reenkarnasyona inananlar, büyü yapanlar Araf-146 bunu anlatıyor
İşte kim, irşad yoluna tâbî olacaksa, bu âyet-i kerime gereği o kişi kalbinde Allah'a ulaşmak konusunda bir istek duyar ve bu isteği duyan kişi, kalbi Allahû Tealâ'ya ulaşmayı dileyen kişi, mutlaka Allah'ın yardımlarına muhatap olur
(Bakara-256)
4- Dördüncü basamakta Allahû Tealâ;
Kim, Allah'a ulaşmayı dilerse onun üzerinde "rahim" esmasıyla tecelli ediyor (Yusuf suresi 53'üncü âyet-i kerime)
5- Dördüncü basamakta tecelli eden Allahû Tealâ, beşinci basamakta (Maide suresinin 16'ncı âyet-i kerimesine göre) o kişiyi mürşidine ulaştırmayı garanti ediyor
6- Altıncı basamakta, insanların kulaklarındaki "vakra" ismindeki bir ağırlığı alıyor
7- Yedinci basamakta, kişinin kalbindeki "ekinnet" isimli engeli alıyor Kulağından vakrayı aldığı kişi, irşad makamının sözlerini işitmeye başlıyor, kalbinden ekinneti aldığı kişi de irşad makamının sözlerini idrak etmeye başlıyor; işitmenin ötesinde bir idrak müessesesinin oluştuğunu görüyoruz
İşte, Allahû Tealâ, kimler Allah'a ulaşmayı dilemezse, o kişileri bu makamlara getirmiyor, onlar ikinci basamakta kalıyorlar
Öyleyse, Allahû Tealâ'nın mutlaka bir hedefi var İşte bu hedefe insanları ulaştırmak için onları, kendi Zatı olan bu hedefe ulaştırmak için onları evvela mutlaka mürşidlerine ulaştıracak
Bir insanın Mürşidine ulaşmasının ön hedefi ise, kişinin kulaklarındaki vakrayı ve kalbindeki ekinneti Allah'ın alması
Bir insanın kulaklarına "vakra" İsra suresinin 45 ve 46'ncı âyet-i kerimeleri gereğince konuluyor Kalbin de "ekinnet" konuluyor ve Hac suresinin 54'üncü âyet-i kerimesine göre de bunlar insanoğlundan alınıyor; eğer o kişi yedinci basamağa ulaşmışsa
8- Sonra ne görüyoruz? Sonra kişinin kalbine Allah'ın hidayet koyuduğunu görüyoruz (Tegabün suresi 11'inci âyet-i kerime)
9- Bu hidayetin o kişinin kalbini Allah'a çevirdiğini görüyoruz (Kaf suresi 33'üncü âyet-i kerime)
10- Sonra Allahû Tealâ'nın o kişinin göğsinden kalbine bir yol açtığının görüyoruz: 10'uncu basamak Allahû Tealâ şöyle söylüyor;
"Femen yüridillâhü en yehdiyehü yeşrah sadrehü lil'islâm"

Allah kimi kendi Zatına ulaştırmayı dilerse onun göğsünden kalbine, onun göğsünü teslime açar
Yani göğsünden kalbine bir yol açar Ne olur bu yol açılırsa?
11- Kişi zikir yapmaya başlayacaktır ve Zümer suresinin 23'üncü âyet-i kerime gereğince, kişinin zikriyle Allah'tan gelen 2 tane nur; rahmet ve fazl o kişinin göğsünden kalbine ulaşacaktır ama kişinin kalbi baştan sölediğimiz Casiye suresini 23'üncü âyet-i kerimesi gereğince mühürlü İşte bu muhüre kadar ulaşan Allah'ın rahmeti ve fazlı kişinin zikriyle; mührün kenarına kadar gelecek, mührün kenarlarından içeriye yalnız rahmet sızacak Fazl hiç giremeyecektir
Ve bu o kişinin kalbinde yavaş yavaş bir nurun birikmesine sebebiyet verecektir: 11'inci basamak
12- 12'nci basamakta bu nurlar %2 çevresine ulaşacaktır ve kişi Hadid suresinin 16'ncı âyet-i kerimesine göre huşû sahibi olacaktır
13- İşte huşû sahibi olan bu kişi hacet namazını kılacaktır, Allah ona Mürşidini gösterecektir: 13'üncü basamak
Ve bu kişi mürşidine ulaşacaktır ve mürşidin önünde tövbe edecek ve "lâ ilâhe ilâllah muhammeden resûllullah" diyerek tâbî olacaktır mürşidine İşte burası 14'üncü basamaktır
Burası bir insanın mürşidine ulaştığı yerdir Allah'ın bir farz emrini kişinin yerine getirdiği yerdir Bu söyledeğim standartlar tahakkuk etmeden hiç kimsenin mürşidine ulaşması mümkün değildir
Öyleyse görüyorsunuz ki, bir insanın mürşidine ulaşması 14 basamaklık bir olgudur Ancak, 12'nci basamakta kişi huşû sahibi olabilir
Huşû sahibi olamazsa, o hacet namazını kılsa bile Allah ona mürşidini göstermeyecektir Öyleyse bir insanın mürşide ulaşmaktan bir muradı var: Ancak Allah'a ulaşmayı dileyen kişi mürşidine ulaşabilir Bir insan Allah'a ulaşmayı diliyorsa, o kişiyi Allah mutlaka kendisine ulaştırmayı diler
10'uncu basamakta Allahû Tealâ; Allah kimi kendi Zatına ulaştırmayı dilerse, onun göğsünü teslime açar, yani onun göğsünden kalbine bir yol açar, diyor
Kim bunlar? Allah'ın Kendisine ulaştırmayı dilediği kişiler
10'uncu basamakta Allah'ın kendisine ulaştırmayı dilediği bu kişi, üçüncü basamakta yani daha başlangıçta Allah'a ulaşmayı dileyen kişidir
MÜRŞİDİNE ULAŞAMAYAN
YENİLERİNİ GERÇEKLEŞTİREMEZ


Öyleyse kişi Allah'a ulaşmayı dilemiştir, Allah da onu kendisine ulaştırmayı dilemiştir ve bu ulaştırma işlemi ancak mürşidler kanalıyla gerçekleştirilecektir
Gerçekten bir insanın ruhunu Allah'a ulaştırmasının kendi kendine mümkün olmadığını söylüyor iki grup âyet-i kerime:
1- Rahman-33
Ey insan ve cin tapluluğu! İçinizden hanginiz, şu göklerin ve yerlerin çapını aşabilir? (Göklerin çapını aşıp Allahû Tealâ'ya ulaşabilir yani) Hiçbiriniz nüfuz edemezsiniz Ancak bir sultanla
Diyor Allahû Tealâ İşte bir insanın göklerin çapını aşabilmesi, Allah'a ulaşabilmesi ancak bir Sultanla mümkün; ancak mürşidine, sultanına ulaşmasıyla mümkün Secde suresinin 24'üncü âyet-i kerimesi aynı gerçeği başka bir açıdan daha vurguluyor Allahû Tealâ diyor ki;
"Ve ce'alnâ minhüm eimmeten yehdûne biemrinâ"

Onlardan imamlar kıldım, mürşidler kıldım Niçin? Emrimizle insanları hidayete erdirsinler diye
Hidayet gördük ki, ruhun ölmeden evvel Allah'a ulaşması Yani, emrimizle insanların ruhlarını Allah'a ulaştırsınlar diye
İnsanlar kendi kendilerine bunu yapabilmiş olsalardı, Allahû Tealâ'nın sultanları, mürşidleri vazifeli kılmayacağı kesindi
Demek ki bir insanın Allah'a ulaşabilmesi, mutlaka mürşidine ulaşmayasıyla mümkün
Nefsini tezkiye etmesi, (Allah'a verdiği ikinci yemin) o da aynı sebebe bağımlı İşte Nisa suresinin 49'uncu âyet-i kerimesi;
Habibim, o nefslerini tezkiye ettiklerini, temizlediklerini, arıttıklarının söyleyenleri görmüyor musun? Hayır, öyle değil!
(Yani, hiç kimse ben nefsimi temizledim demekle, nefsini tezkiye etmiş olmaz!) Şöyle bağlıyor Allahû Tealâ;
Ancak Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder
Öyleyse nasıl tezkiye eder? Mürşidleri vasıta olarak kullanarak
Öyleyse onlar olmadan nefs tezkiyesi olmuyor Öyleyse mutlaka nefsimizin tezkiyesi için de, ruhumuzun Allah'a ulaşması konusunda da mutlaka mürşidimize evvela vâsıl olmamız lâzım
Peki, fizik vücudumuzun Allah'a kul olması için mürşidine ihtiyacımız var mı? Elbette, çünkü Allahû Tealâ Nahl suresinin 36'ncı âyet-i kerimesinde;
Biz bütün kavimlerin içinde mürşidler bas ederiz, mürşidler hayata getiririz; o kavimlerde yaşayan insanları şeytana kul olmaktan kurtarsınlar da Allah'a kul etsinler diye
Öyleyse, biz insanlar için söz konusu olan şey, Allah'ın mürşidlerine mutlaka ulaşmak
Gördük ki, nefsimizin tezkiyesi için Allah'a yemin vermişiz, ruhumuzun Allah'a ulaşması için Allah'a misak vermişiz, fizik vücudumuzun Allah'a kul olması için Allah'a ahd vermişiz Bunların üçünü de yerine getirmemiz mutlaka mürşidlere ulaşmamıza bağlı




YEMİNLERİN İFASI CENNETE
ULAŞTIRIR



Getiremezsek ne olur? Getiremezsek Allah'ın cennetine ulaşmamız da söz konusu değil! Yeminlerin yerine getirilmesi bir insanı cennete ulaştırır mı? Kesin İşte, Allahû Tealâ Fecr suresinin 27,28,29 ve 30'uncu âyet-i kerimelerinde diyor ki;
"Yâ eyyetühennefsülmutmainne, irci'ıy ilârabbiki râdıyeten merdıyyeh, fedhuluy fiy ibâdiy, vedhuliy cennetiy"

Ey mutmain olan nefs! Allah'tan razı ol ve Allah'ın rızasını kazan! (Yani Allah'a verdiğin yemini yerine getir: Tezkiye ol!)
Ruha sesleniyor;
İrci'ıy ilâ rabbiki; Sen de Rabbine geri dön, Rabbine ulaş! Allah'a verdiğin misakı yerine getir!
Fizik vücuda sesleniyor;
Fedhuliy fiy ibâdiy; o zaman, (nefsini tezkiye ettiğin zaman, ruhunu da Allah'a ulaştırdığın zaman) o zaman kullarımın arasına gir! Allah'a verdiğin, şeytana kul olmaktan kurtulup Allah'a kul olma ahdini böylece yerine getirmiş ol!
Sonuç; 30'uncu âyet-i kerime;
Vedhuliy cennetiy; ve cennetime gir!

Her kim Allah'a verdiği bu üç tane YEMİNİ yerine getirirse, o kişinin mekanı cennettir ki, hiç kimse bunları mürşidine ulaşmadan yapamıyor Mutlaka gördük ki, üç tane yemininin üçü için de mürşidine ulaşması lâzım


NEFS TEZKİYESİNDE
MÜRŞİDİN ROLÜ



Bir insanın yeminini yerine getirmesi mutlaka nefs tezkiyesine bağlı Nefs tezkiyesinin başlayabilmesi için, o kişinin nefsinin kalbinde nefs tezkiyesinin başlaması lâzım Böylece bir şey nefsin kalbinde 4 tane unsura bağlı;
Birincisi o kişinin kalbine Allah hidayet koyacak (8 basamak)
İkincisi, bu hidayet o kişinin nefsinin kalbinini Allah'a döndürecek (9 basamak)
Ondan sonra Allah o kişinin göğsünden kalbine bir yol açacak, (10 basamak)
Ve nihayet; 14 basamakta bir başka olay; kişinin nefsinin kalbindeki mühürü, kalbinin içine "iman" yazan Allah açmış olacak
Demek ki, kalbinin içine bir insanın mutlaka "iman"ın yazılması lâzım Kişinin kurtuluşu mü'min oluşuna bağlı Mü'min olabilmesi de Allahû Tealâ tarafından onun kalbinin içine "iman"ın yazılmasına bağlı Mücadele suresinin 22 âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, mürşidine ulaşan kişinin kalbinin içine "iman"ın yazıldığını söylüyor
"ketebefiykulûbihimül'iymân"

Onların kalplerinin içine "iman"ı yazarız
Dördüncü şart, 14 basamakta teşekkül ediyor ve kişi ancak ondan sonra nefs tezkiyesine başlıyor
Nesf tezkiyesine başlamayan bir kişinin nefsinin tezkiye etmesi mümkün değildir
14 basamaktan evvel de bir insanın nefsinin tezkiye etmesi mümkün değildir
10 basamaktan evvelse, bir kişinin kalbinin içine Allah'ın nurlarının hiçbir şekilde girmesi mümkün değildir
Öyleyse, bir insanın nefsini tezkiye ettiği yere, nefs tezkiyesi açısından bakarsak, şunu görüyoruz
Ne zaman bir insan Allah'ın nurlarıyla nefsinin kalbinin yarıdan fazlasını ışıtırsa, aydınlatırsa, Allah'ın nurlarını nefsinin kalbindeki karalıklara ne zaman galip kılarsa, işte o zaman o kişi nefs tezkiyesini gerçekleştirmiştir Bir de söylediğimiz dört şarta bağlıdır
Dördüncü şart, kişinin kalbinin içine imanın yazılmasıdır Bu, ancak kişi mürşidine ulaştığı gün gerçekleşen bir olgudur
O gün Allah'ın birinci ihsanı, başımızın üzerine mürşidimizin ruhunun gelip yerleşmesi (Mücadele 22'de) Allahû Tealâ;
Onların üzerine, katımızdan eğitim görmüş bir ruhu gönderip onunla destekleriz, diyor Bu, mürşidin ruhu
Aynı gün, kalbinin içine "iman"ın yazıldığından bahsediyor
Öyleyse 4 şart bizde varsa ne olur? Nefs tezkiyesine başlarız
İşte, bir insanın nefs tezkiyesine başlaması için bu 4 tane şartın var olduğunu söyledik Ne olur?
Kişi zikir yapar, bu 4 şartın sahibi olan kişi Allah'tan gelen rahmet ve fazl göğsüne gelir, göğsünden kalbine ulaşır Allah, kalbin içine imanı yazarken, mührü açarak kalbin içine imanı yazdığı için o kişinin kalbinin mührünün içeriye doğru rahmet, fazl ve salavat bastırır; zulmet kapısına kadar indirir Ve Allah'ın hem rahmeti, hem fazlı açılan rahmet kapısından içeri girer, zulmet kapısı da kapalı olduğu için zikir boyunca o kişinin nefsinin kalbine karanlıklar giremez
İşte yalnız 2 tane nur girse kalbinize, o zaman siz nefs tezkiyesine başlamış oluryorsunuz (Nur suresi 21 âyet-i kerime) Allahû Tealâ buyuruyor;
" Ve lev lâ fadlullahi aleyküm ve rahmetühü mâ zekkâ minküm min ehadin ebeden"

Eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı kalbinize girmezse, nefsinizin kalbine girmezse (üzerinize ulaşırsa) içinizden hiçbiriniz nefsinizi ebediyyen tezkiye edemezsiniz, diyor
İşte burası nefsimizin kalbinin tezkiye edilmeye başladığı nokta Öyleyse gördük ki, bir insanın nefsinin tezkiye edilmeye başladığı nokta 4 tane kalp şartının o kişi tarafından temin edilmesine bağlı
Ancak kalbine imanı yazdığı takdirde gerçekleşebilen bir olgu bir kişinin kalbine Allah imanı yazmıyor
Öyleyse, bu kişinin nefs tezkiyesine başladığı yer burası Bu da mürşidine ulaştığı gün
O gün kişinin vücudundan kendi ruhu ayrılıp Sırat-ı Müstakiym'e ulaşır İşte bir insanın Allah'a verdiği, rununu Allah'a ulaştırma yemininin yerine getirmesi gene görüyoruz ki, ancak mürşidine ulaşmakla mümkün Nebe 38'de Allahû Tealâ bir kişinin murşidine ulaşıp da onun önünde yapcağı bir tövbeden bahsediyor
Nebe 39'daysa Allahû Tealâ ruhumuzun vücudumuzdan ayrılıp, bu merasimden sonra Sırat-ı Müstakiym'e ulaştığını söylüyor:
"Zâlikelyvmülhakk, femen şâettehaze ilâ rabbihi meâbâ"

İşte o gün hak günüdür, dileyen kişi kendisine Allah'a ulaşan yolu; Sırat-ı Müstakiym'i yol ittihaz eder
Neyi dileyen kişi? Allah'a ulaşmayı dileyen kişi Allah'a ulaşmak üzere ruhunu Sırat-ı Müstakiym'e ulaştırıyor
İşte, bir insanın ruhunu Allah'a ulaştırmak konusundaki yeminini yerine getirmesinin başlangıç noktası burası Hiç kimse mürşidine ulaşmadan o kişinin ruhu vücudundan ayrılıp Sırat-ı Müstakiym'e ulaşamaz
Sırat-ı Müstakiym'e ulaşmak, Allah'ın bütün insanlara farz emridir
İşte En'am suresi 152 âyet-i kerime: 3 yeminimiz birden üzerimize farz kılınıyor:
"Ve bi'ahdillahi evfû"

Allah ile olan ahdlerinizi ifa edin!
Ve bir sonraki âyet-i kerime: En'am-153; Allahû Tealâ buyuruyor En'am 153'de, diyor ki:
"Hâzâ sırâtıymüstekıymen fettebiûh"

İşte o Sırat-ı Müstakiym'dir

Sizin Allah'a verdiğiniz yeminlerden, ruhunuzu Allah'a ulaştırma yeminini yerine geirmeniz, ruhunuzun Sırat-ı Müstakiym'in üzerinde olmasına bağlıdır Ona tâbî olun!
Bütün insanlara verilen bir farz emirdir bu, herkesin Sırat-ı Müstakiym'e tâbî olması emrediliyor Yani, herkesin ruhu mutlaka vücudundan ayrılacak ve Sırat-ı Müstakıiym'e ulaşacak
Bu ise hiçbir şekilde Allahû Tealâ'ının mürşidine ulaşmadan gerçekleşmeyen bir olaydır Ancak mürşidimize ulaştığımız gün ruhumuz vücudumuzdan ayrılır ve Sırat-ı Müstakiym'e ulaşır
Allah'a doğru yola çıkar Hiç kimsenin ruhu Allah'a doğru yola çıkmadan Allah'a ulaşamaz! Allah'a doğru yola çıkması ise mutlaka mürşidine ulaşmasına bağımlı
Öyleyse mürşid farz mı?
Görüyorsunuz her açıdan mürşidin farz olduğu sonucuna ulaşıyoruz
Öyleyse o kişinin hidayete ermesi de mümkün olmayacaktır
Her açıdan meseleye baktığınız zaman aynı sonuçla karşı karşıyasınız; kişinin bırakınız dünya saadetine, daha cennet saadetine ulaşması için, mutlaka mürşidine ulaşması gerekiyor ve Allahû Tealâ görüyorsunuz ki, bütün bu standartları açık bir biçimde yerli yerine oturtmuş
Hiç kimse demek ki mürşidine ulaşamadan nefsini tezkiyeye başlayamıyor, gördük Hiç kimse mürşidine ulaşamadan ruhunu Allah'a ulaştırmak için, ruhunun Allahû Tealâ'ya ulaşmak istikametindeki yolculuğuna başlaması; Sırat-ı Müstakiym'e ulaşamıyor
Biz bu iki işlemi tahakkuk ettiremezsek, nefsimizi tezkiye edemezsek, ruhumuzu da Allahû Tealâ'ya ulaştıramazsak o zaman Allahû Tealâ'nın indinde hiçbir zaman bir cennet ehli olamıyoruz Gördük onu Öyleyse, nefsimizin tezkiyesi mi, ruhumuzun Allah'a ulaşması mı?
Her ikisi de mutlaka mürşidimize ulaşlamıza bağlı Evvela mürşidimize ulaşıyoruz; o gün ruhumuz vücudumuzdan ayrılıp Sırat-ı Müstakiym'e ulaşıyoruz; o gün Allah kalbimizin içine imanı yazıyor; 4 kalp şartı tahakkuk ediyor Ve nefs tezkiyesine başlıyabiliyoruz
Bu cümleden olarak konunun en önemli noktasına bakalım: Bundan 14 asır evvel sahabe ne yapmışlar? Tâbî olmuşlar Bütün sahabe irşada ulaşmış mı? Baştan söyledik; hepsi irşada ulaşmış Kim irşad etmiş? Peygamber Efendimiz (SAV) (Hucurat-7) Öyleyse Sahabenin mürşidlerine ulaştığı, irşad oldukları kesin Hepsi Peygamber Efendimiz (SAV)'e ulaşmışlar ve ona tâbî olmuşlar Sonra, 4 tane halifeye (Hülâfâ-ı Râşidîn) denilen irşad yetkisine sahip olan 4 halifeye tâbî olmuşlar
Ondan sonraki nesil sahabeye tâbî olmuş
Ondan sonraki nesil de sahabeye tâbî olanlara tâbî olmuş
Tâbiyet zamanımıza kadar hiç kesilmeden eksiksiz olarak gelmiş; hep insanlar tâbî olmaya devam etmişler Unutmayın ki, bugün dünya üzerinde 2 tane mezhebin salikleri yaşamaktadır 4 tane mezhep, dördü de haktır; Hanefi, Hanbeli, Maliki ve Şafi Bu dört tane mezhepten hayatta olanlar; Hanefi mezhebi ve Şafi mezhebidir Hanefi mezhebinin kurcusu olan İmam-ı Azâm Ebu Hanefi Hzleri Caferî Sadık ismindeki Mürşidine ulaşmış ve diyor ki;
-Eğer ben mürşidime ulaşamasaydım mahvolurmuşum
Şafi mezhebinin kurucusu olan İmam-ı Şafi Hzleri ise, Şeybani Râi isminde bir çobana tâbî olmuş Ve bu tâbî oluşunun arkasından kendisine;
-Sen bir mezhep kuracak kadar büyük bir ilmin sahibi iken, nasıl olur da bir çobana tâbî olursun? diyenlere demiş ki,
-O çoban bana dinimi öğretti ve kurtulmamı sağladı
Öyleyse bu 2 tane mezhebin kurucusunun mürşidlerine ulaşığını hiç unutmamamız lâzım Bu gün birçok din adamı diyorlar ki;
-Bu kadar din adamı gelmiş, bunları söylemiş; hiçbirisi mürşidin farziyetinden behsetmiyor da, siz mi bahsediyorsunuz? Siz onlardan daha iyi mi biliyorsunuz?
Biz de onlara deriz ki;
-Sen hangi mezheptensin kardeşim?
İki tane cevap verebilirler bana, Şafi mezhebindenim diyecek veya Hanefi mezhebindenim diyecek Kim Şafi mizhebindeyse bilsin ki, onun mezhebinin kurcusu mürşidine tâbî olmuş Kim Hanefi mezhebindenim diyorsa, onun da mezhebinin kurucusu gene mürşidine tâbî olmuş Öyleyse biz onlara sorarız;
-Siz, o sizin tâbî olduğunuz mezhebi kuranlarıdan daha mı iyi biliyorsunuz? Öyleyse yeryüzündeki en büyük bu mezhebin kurucusunun da mürşidlerine tâbî olduğunu gördük Bir mezhep kuracak kadar büyük ilmin sahiplari olan bu insanlar mürşidlerine tâbî olmuşlarsa, hep tâbiyet müessesesi de varsa, tâbiyet olamadan insan cennete ulaşamıyorsa, hepinizin Allahû Tealâ'nın tâbiyet müessesesini yerine getirmeniz gerekiyor
Öyleyse hepinizin mürşidlerinize tâbî olarak cennet saadetene ulaşmanız Allah'tan dileyerek bu yazıma burada son vermek isteriz
Dualarımızla

(Alıntı) Kaynak

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.