Prof. Dr. Sinsi
|
Resülullah (S.A.V)?İn Nurunun Yaratılması
Resülullahın (s a v)?in Nurunun Yaratılması
Resülullah (s a v) şöyle buyurmuştur:
?Allah?ın yarattığı şeylerin ilki benim nurumdur ?
Resulullah (s a v)?in nurunun nasıl yaratıldığı hakkında pek çok rivayetler vardır Ebu Musa el-Medeni, Şeref?ul-Mustafa adlı kitabında derki:
Hz Muhammed(s a v)?in nuru, bütün yaratılmışlardan, Arş ve Kürsi?den, Levh ve Kalem?den dokuzyüzbin yıl önce yaratılmıştır Nur, mekansız olan gayb alemi sahrasında uzun müddet dolaştıktan sonra, Allah?a secde etmesi emredildi
Binyüz yıl secdede kaldı Sonra alemlerin yaratanı ve bütün mahlukların rızkının vericisi olan Yüce Allah, sınıf sınıf mahlukatı, basit ve bileşik cisimleri yaratmayı diledi Bu nurdan bir cevher yarattı ve O?na kudret nazarı ile baktı O cevher, Hak Teala?nın bakmasının heybetinden eridi, su oldu Akmağa başladı Öyle aktı ki, hiçbir yerde durmadı Binyıl devamlı aktı Yüce Allah o suyu on kısma ayırdı
Birinci kısmından Arş?ı yarattı Arş?ın dörtyüz bin direği vardır Her direğin arası dörtyüzbin yıllık yoldur
İkinci kısımdan Kalem?i yarattı Uzunluğu beşyüz yıllık yoldur Eni ise kırk yıllık yoldur Bir rivayette, yüz boğumdur Her boğumu 50 yıllık yoldur
Sonra kaleme; (Ey kalem! Yaz) dedi Kalem, (Ey Rabbim, ne yazayım?) diye sordu Yüce Allah: (Benim mahlukat hakkındaki ilmi yaz ) diye buyurdu Kalem: (Ey Rabbim, ona ne ile başlayayım?) diye sordu Hak Teala hazretleri : (Bismi?llahi?r-Rahmani?r-Rahim) diye yaz, buyurdu Kalem, Bismillah? yazınca, Allah?ın adının heybetinden iki parça oldu Birkaç bin yıl, ikiye ayrılmış olarak kaldı Sonra birinci parça ile (Rahman)ı, ikinci parça ile (Rahim)i yazdı Besmeleyi yüzyılda tamamladı
Yüce ve Ulu olan Allah?dan bir hitab geldi:
?Ey kalem! İzzet ve celalim hürmeti için ümmet-i Muhammed?den erkek veya kadın bir kimse ?Bismi?llahi?r-Rahmani?r-Rahim? dese, O?nun amel defterine yediyüz yıllık ibadet sevabı yazarım ? Buyurdu Bilmiş ol ki, bu yıllar ahiret yılıdır ki üçyüz altmış gündür Her günü bin dünya yılı kadar uzundur
Sonra Yüce Allah (c c), kaleme şunu yazmasını emr etti:
?Ben o Allah?ım ki, benden başka tanrı yoktur Muhammed aleyhisselam, Allahın resulsüdür Bir kimse, kazama teslim olsa, belama sabr etse, ni?metlerime şükretse vehükmüme razı olsa, ben O?nu sıddiklardan (doğru kişilerden) yazarım ve kıyamette, sıddiklar ile haşrederim Eğer bir kimse kazama teslim olmaz, belama sabretmez, ni?metlerime şükretmez ve hükmüme razı olmaz ise o kimse, kendine benden başka Rab arasın ?
Sonra Yüce Allah, kaleme, yağmurların damlalarını, kumların adedlerini, ağaçların yapraklarını, yaratıkların rızıklarını, denizlerin köpüklerini, kıyamete kadar gece ve gündüzün adedini ve bu gece ile gündüzlerde neler olacağını bütün ayrıntıları ile yazmasını emretti Kalemde yazdı
Rivayet edilirki, kalem, Muhammed aleyhisselamın adını yazdığı zaman Allahu Teala?ya secde etti Bin yıl secdede durdu Sonra kalkıp (Esselamu aleyke ya Muhammed : Sana selam olsun ey Muhammed) dedi Hak Teala, Habibi tarafından kalemin selamını alıp: (Sana ve O?na selam ve rahmet olsun Cenneti, habibime ve O?nun tasdik edenlere vacib kıldım ) buyurdu Onun için selam vermek sünnet, selam almak farz oldu
Yüce Allah üçüncü kısında Levh?i yarattı Levh, beyaz bir inciden yaratılmıştır Kenarları kızıl yakuttur Yer ile gök arasındadır Hak Teala hergün bu Levh?e bakar Levh?de şu yazı vardır: ?Ölüyü diriltir, diriyi öldürürüm Zengini fakir, Fakiri zengin yaparım Zelili aziz, azizi ise zelil ederim ? Levh?in yukarısı Arş?a bağlıdır Aşağısı ise, büyük bir meleğin omzunda durur
Dördüncü kısımda Ay?ı yarattı
Beşinci kısımda Güneş?i yarattı
Altıncı kısımda Cennet?i yarattı Cenneti velilere ve doğru yolda olanlara mesken eyledi Yüce Allah, Cennet?i beş şey ile süsledi:
- Emr-i bi?l-ma?rüf (yani,iyiliği öğütlemek)
- Nehy-i anil-münker (yani kötülüklerden alıkoymak, sakındırmak ve uyarmak)
- Cömertlik
- Allahu Teala?ya itaat
- Büyük günahlardan (kebairden) kaçınmak
Yedinci kısımdan gündüz?ü yarattı ve gündüzü çalışma ve geçimlik kazanma zamanı kıldı
Nitekim yüce Allah, Nebe? süresinde şöyle buyurur: ?Uykunuzu dinlenme vakti kıldık Geceyi bir örtü yaptık Gündüzü geçimi sağlama vakti kıldık ? (Nebe? : 9-11)
Sekizinci kısımdan melekler?i yarattı ve sınıf sınıf ayırdı Kendisine ibadet etmelerini ve mü?minler için de istiğfarda bulunmalarını O?nlara emretti
Dokuzuncu kısımdan Kürsi?yi yarattı Bir inciden yarattığı kürsi, gökleri ve yedi kat yerleri doldurdu Yer ve gök, Kürsi yanında sahrada kum gibi kalır Kürsi?nin sağında onbin, solunda onbin kürsi vardır Her kürside bir melek oturur Ayet?el-Kürsi okumakla meşgul olurlar Sevabını ümmet-i Muhammed?den bu ayet-i okuyanların, amel defterlerine yazarlar
Bakara süresinin 255?inci ayeti olan Ayet?el-Kürsi?nin manası şöyledir:
?Allah, O?ndan başka ilah olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, Diri, her an yarattıklarını gözetip durandır Göklerde olan ve yerde olan ancak O?nundur O?nun izni olmadan katında şefeaat edecek kimdir? O?nların işlediklerini veişleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilimden hiçbir şey kavrayamazlar Kürsi?si gökleri ve yeri kaplamıştır, O?nların gözetilmesi O?na ağır gelmez O Yücedir, Büyük?tür ?
Hak Teala, bu ayeti kerimeyi, Kürsi?nin çevresine yazmıştır Her kim bu ayet-i kerimeyi, okumağa devam ederse, kıyamet günü O?nun sevab kefesine Kürsi?nin ağırlığı kadar sevab verir
Onuncu kısımdan Muhammed aleyhisselam?ın temiz toprağını yarattı
Bir rivayette onuncu cüzden Muhammed aleyhisselamın ruhunu yarattı
Arş?ın sağında dörtbin yıl tesbih ve takdise devam etti Sonra Arş?ın ortasına gelmesi emredildi Yedi bin yıl burada tesbih ve tehlil etti Oradan Levh?e vardı Burada ruhunun parlaklığı arttı Oradan kürsi?ye getirildi Tesbih ve tehlil etti O zaman Cebrail, Mikail ve İsrafil adlı meleklere (aleyhisselam) şu emir verildi :
--- Gidiniz! Habibimin temiz ve pak türbesi ve nurlu Ravda?sı olacak yerden bir miktar toprak getiriniz!
Bu büyük melekler, Yüce Allah?ın emriyle dünyaya geldiler Yer sevincinden yarıldı Toprak misk gibi, siyah ilen kafür gibi beyaz oldu Melekler bir miskal toprak alıp göğe çıktılar
Yüce Allah, Cebrail aleyhisselama şu emri verdi:
--- Ya Cebrail! Cennete var Bir miktar kafür, misk,za?feran,sünbül,mai main,selsebil ve tesnim al ve toprağa karıştır
Cebrail aleyhisselam bunun hikmetini sorunca, Yüce Allah şöyle buyurdu :
--- Habibim kemiğini kafürdan, sinirini za?ferandan, kanını miskten, saçını sünbülden, yüzünü selsebilden, ağız ve dişlerini mai mainden, sözlerini de tensimden yaratırım O?nun açık ve seçik sözlerini insanlara rahmet kılarım
Cebrail aleyhisselam, Hak Teala?nın emrini yerine getirdi
Yüce ve Ulu olan Allah şöyle buyurdu :
--- Ey Cebrail! O toprağı, pırıl pırıl parlayan o nuru alıp gökleri ve tabakalarını ve çevresini dolaştır Meleklerin ve ruhların alemine : mele-i a?laya göster Cennet ırmaklarına daldır Bütün aleme karalara ve denizlere arz eyleyip şöyle seslen : Bu, alemlerin rabbi olan Allah?ın sevgilisi, günahkarların şefaatçisi, öncekiler arasında tanınmış, sonrakiler arasında anılmış olacak olan Muhammed Mustafanın temiz toprağıdır
Sonra melekler bir kandil yakıp Arş altına astılar Onu, kainatın efendisi Muhammed Mustafa?nın (s a v) nuruna yer yaptılar Resulullah?ın nuru, Adem aleyhisselamın kalbi ve cesedi yaratılıncaya kadar orada kaldı Sonra o nura, Adem aleyhisselamın iki karşı arasına gelmesi emredildi Hz Adem, kendisine ruh verilince, alnında gökteki Zühre yıldızı gibi parlayan bir nur olduğunu gördü
Şeyh Said?in Siyer?inde şöyle rivayet edilmiştir :
Resulullah?ın nuru, bir beyaz kuş biçiminde yaratıldı Bu kuş, Arş altındaki rahmet denizine daldı Dört bin yıl tesbih eyledi Denizden çıktığı zaman tüylerinden yüz yirmi dört bin damla döküldü Her bir damladan bir peygamberin ruhu yaratıldı
Bir rivayette ise bu kuş, yüz yirmi dört bin kere nefes alıp verdi Her nefesten bir peygamber ruhu yaratıldı
Peygamberlerin ruhlarının nefeslerinden sıddikların ruhları halk olundu Sıddikların ruhlarından zahidlerin, mutilerin, onlardan da asillerin ruhları yaratıldı Bunun için mutiler ve asiler, o Hazreti (s a v) severler
Sonra bu nura mahal olacak toprağa Yüce Allah dört kısma ayrılmasını emretti Toprak dörde bölündü Birisinden güneş, birisinden ay, birisinden hava, birisinden kandil yaratıldı Bu kandil üç zincir ile Arş?a bağlıdır: Beka, ata ve Lika-i ubudiyet (Yani, bakilik, ihsan ve Cemal-i ilahi) Bu kandilden bir katre damladı
--- Ey Cebrail! O toprağı bu damla ile karıştır Habibimin nuruna mahal olsun Habibimin nuru, Adem aleyhisselamın çamuru yoğurulunca O?nun alnında emanet koyun
Bahr?ul Ulüm adlı tefsir kitabında, Necm?üd-din Ömer Nesefi rahmetullahi aleyh rivayet eder:
Hz Muhammed (s a v)?in nuru, bütün varlıklardan, bir milyon altı yüz yetmiş bin yıl önce yaratıldı İki bin perdeden geçti Kudret perdesi, azamet perdesi, minnet perdesi, rahmet perdesi, seadet perdesi, keramet perdesi, menzilet perdesi, hidayet perdesi, nübuvet perdesi, rif?at perdesi, heybet perdesi, şefeaat perdesi?
Bu nur her perdede Yüce Allah?ın dilediği kadar durdu
Kudret perdesinde on iki bin yıl (subhane Rabbiyel a?la =Yüce Rabbim, Seni tesbih ederim) zikriyle meşgul oldu
Rahmet perdesinde dokuz bin yıl (Sübhane?l-Hayyüm-Kayyüm = Diri ve kayyüm olan varlığa tesbih ederim) zikriyle meşkul oldu
Seadet perdesinde sekiz bin yıl (Sübhane men hüve ganiyyum la yeftekır = Zengin olup fakir düşmeyen Zat?ı tespih ederim ) zikriyle meşgul oldu
Keramet perdesinde yedi bin yıl (Sübhane men hüve hayyun lâ yemût = Diri olup ölmeyen Zat?ı tesbih ederim ) zikriyle meşgul oldu
Menzilet perdesinde altı bin yıl (Sübhâne? el-Alîm?il-Halim = Alîm ve Halîm olan Allâh?ı tesbih ederim ) dedi
Hidayet perdesinde beş bin yıl (Sübhâne Rabbi?l-İzzeti amma yesıfûn = O?nların vasf ettiği şeylerden izzet sahibi rabbimi tenzih ve tesbih ederim ) zikriyle meşgul oldu
Nübuvvet perdesinde dört bin yıl (Sübbuhun, Kudûsun, rabbunâ ve rabb?ul-Melâiketi ve?r-Rûhî) dedi
Rif?at perdesinde üç bin yıl (sübhâne zi?l-Mülki ve?l-Meleküti = Mülk ve meleküt sahibi olan varlığı tesbih ederim ) dedi
Heybet perdesinde iki bin yıl (Sübhâne rabbiye?l-Azîm ve bihamdihî = Yüce Rabbimi tesbih eder, O?na hamd ederim ) dedi
Şefâat perdesinde bin yıl (Sübhân?Allah ve bihamdihî = Allah?ı tesbîh ve O?na hamd ederim ) demekle meşgul oldu
Bir rivayette, bu perdelerin herbirinde on iki bin yıl tesbih etti Hepsini bitirip bütün perdelerden geçtikten sonra on denize dalması emredildi Bunlar: Şefâat denizi, nasihat denizi, şükür denizi, sabır denizi, cömertlik denizi, inabet denizi, yakîn denizi, hilm denizi, kanâat denizi, muhabbet denizi
Şefâat denizinde, bin yıl (Rabbim, Rabbim) dedi
Nasihat denizinde, iki bin yıl (İlâhım, İlâhım) dedi
Şükür denizinde üç bin yıl (Efendim, Efendim) dedi
Sabır denizinde dört bin yıl (Yâ Ehad, yâ Ehad) Ey bir olan Ey bir olan dedi
Cömertlik denizinde beş bin yıl (Yâ Vâhid, Yâ Vâhid) dedi
İnâbet denizinde, altı bin yıl (Yâ vâcid, yâ vâcid = ey vücuda getirici, ey var edici) dedi
Yakîn denizinde, yedi bin yıl (Yâ Aliyu, yâ Aliyyu = Ey yüce olan, Ey yüce olan) dedi
Hilm denizinde, sekiz bin yıl (Yâ Azîm, Yâ Azîm = Ey ulu olan, Ey ulu olan) dedi
Kanâat denizinde, dokuz bin yıl (Yâ Raûf, ya Raûf = Ey çok esirgeyen, ey çok acıyan) dedi
Muhabbet denizinde, on bin yıl (Sübbûhün, Kuddûsün, Yâ Allâh, yâ Kerîm = Ey kusurlardan arı duru olan, ey hiçbir eksiği bulunmayan, Yüce ve Ulu Allâh) deyip tesbih eyledi
Allahu teala bu deniz kenarında nurdan bir konak yarattı ki, yerden ve gökten yetmiş def?a büyüktür Bu konakta yedi yüz makam yarattı Bu makamlar şunlardır:
Tevhid (Allah?ı bir olarak tanımak) makamı, Ma?rifet (Allah?ı ma?bûd olarak tanımak) makamı, îmân makamı, İslâm makâmı, Havf (Allâh?dan korkmak) makâmı, Recâ (Allah?tan ümitli olmak) makamı, Şükür makamı, Hudû ve Huşû? (Allah?a karşı alçak gönüllü olmak ve boyun eğmek) makamı, inâbet (günâhı terkedip, Hakk?a dönmek) makamı, Haşyet (saygı ile beraber korku) makamı, Hayret (hayran kalma) makamı, Kanâat (tok gözlülük) makamı, irâde makamı ve en son Muhabbet (Allah?ı sevmek) makamı
Hepsi yedi yüz makamdır Bunların her birinde Resulullah?ın nuru biner yıl kaldı En son Muhabbet makamına geldi, bin yılda bu makamda durdu Sonra Yüce Allah?tan bir nida geldi:
--- Ey Habibimin nuru! Ben kimim?
Resulullah?ın nuru cevap verip:
--- Beni yaratan, bana rızık veren, beni yaşatan ve öldüren Sen?sin ya Rabbi, dedi
Yüce Allahtan hitap geldi:
--- Ey Habibimin nuru! Beni güzel bildin Beni bildiğin gibi, Bana ibadet ile meşgul ol ki, ma?rifetin (yani beni tanımanın) Bana ibadet yapmak olduğunu bilsinler, buyurdu
Hz Muhammefd Mustafa?nın nuru hemen ibadete başladı On yedi bin yıl ibadet etti Yüce ve Ulu olan Allah kendi nurundan bir miktar, bu nur üzerine saçtı Nur-u Muhammedî, bu ihsandan dolayı şükür secdesine vardı Hak Teala bu secde için Kur?ân-ı Kerîm?i müyesser kıldı O zaman sabah namazı, nur-u Muhammedi?ye farz oldu Tekrar ibadete koyuldu On yedi bin yıl ibadet etti Hak Teala, nurdan bir elbise giydirdi Nur bu ihsandan dolayı tekrar şükür secdesine vardı Bu secde sebebiyle öğle namazı farz oldu Bu şekilde beş vakit namaz, nur-u Muhammedi?ye, şükür secdeleri karşılığında farz oldu Her secdesinde nurdan bir elbise giydirildi
Sonra Hz Muhammed (s a v)?in nuru, şimdi kılınan namaz gibi iki rek?at namaz kıldı Kıyâmda bin yıl, rüku?da bin yıl, secdede bin yıl, tehiyyâtta da bin yıl durdu Her rükünde bin yıl bekledi Selam verip sağında bin yıl ve solunda bin yıl eyledi
Sonra namazı bitirdi Yüce Allah : ?Ey Habibim güzel hizmet ettin Ümmetin için bir hil?at dile? buyurdu
Peygamber Efendimiz (s a v) de: ?Ey Rabbim! Öyle anlıyorum ki beni ileride bir topluluğa önder olarak göndereceksin O beşeriyet namazlarını noksan kılacaklar Ben bu namazın sevabını onlara hibe ettim Onlar için bağışlanma ve yarlığanma (mağrifet) hil?ati isterim?, dedi Yüce Allah?tan hitap geldi:
---?Ey Habibimin nuru, güzel hil?at istedin Ben de seni onun için yarattım ve onun için seni dost edindim?, buyurdu
Bu ihsan karşısında Hz Resul-i Ekrem?in nuru dirilip kalktı O nurdan yüz yirmi dört bin damla döküldü Her damladan Allah, bir peygamberin ruhunu yarattı Sonra tekrar başka damlalardan Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail aleyhisselam? yaratıldılar Diğer damlalardan da Rıdvan ve Arş?ı tutan melekler yaratıldılar
Bir rivayette ise sözü edilen cevher, bütün maddelerin, bütün yaratıkların aslıdır O kadar büyük idi ki, alemin dört yüz misli idi Bu cevher çok nurlu idi Yüce Allah buna heybet nazarı ile baktı Cevher üç parçaya ayrıldı Birinden suyu, birinden ateşi, birinden de nuru yarattı Su, nur ile karıştı Duman yükseldi Dumandan gökleri, köpüğünden yerleri yarattı En alttaki kısımdan güneşi, ayı, yıldızları ve cansız cisimleri yarattı Ortadaki kısımdan, Arş?ı, Kursi?yi ve Cennetleri halk etti En üstteki nuru, kendi kudret ve hazinesinde sakladı Sonra o nurdan peygamberlerin, velilerin ve erenlerin ruhlarını yarattı
Lakin kainatın efendisi Hz Muhammed (s a v)?in nurunu kudret hazinesinde alıkoydu O sultan dünyaya geleceği zaman o nuru sahibine iletti ve on sekiz bin alemi O?nunla nurlandırdı
Buraya kadar, bu mevzudaki çeşitli rivayetleri naklettik Her nekadar aralarında bazı aralıklar var ise de, hepsinin birleştiği bir husus vardır O da, bütün yaratıkların aslı ve on sekiz bin alemin ilk maddesi, Hazret-i Muhammed Mustafa (s a v)?in mübarek nurudur Eğer o olmasaydı, hiçbirşey yaratılmazdı
Bu nur-u mübini çeşitli perdelerden geçirip, pek çok makamlara ilettikten sonra, dünyanın ortası olan Mekke-i Mükerreme?den bir miskal toprak aldılar Cennet suyu ile yoğurdular Cennet ırmaklarına daldırıp, yerlerde ve göklerde dolaştırdılar Sonra bu nuru, sahibine ulaşıncaya kadar emanet olarak koymak için bir yer aradılar Lakin bu nuru taşımaya gücü yeten bir yer bulamadılar
Bazı işaret ehli (yani mutasavvıflar): ?biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz (ve teklif) ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korkup titrediler?? (Azhâb 72) manasındaki ayet-i kerimede geçen (emânet) kelimesinin bu nura işaret ettiğini söylemişlerdir Nihayet onların yüklenmekten kaçındığı bu şerefli görevi Adem aleyhisselam yüklenmiştir
Yüce Allah, ezelî iradesi gereği Hz Adem?i ve insanoğlunu yaratmak istedi Meleklere hitap edip: ?Ben topraktan (veya çamurdan) insan yaratacağım ? (Sâd71) buyurdu Ve yine meleklere : ?Ben yeryüzünde halife var edeceğim ? (Bakara30) buyurdu Buradaki meleklerden murâd, bütün meleklerdir Alimlerin çoğu bu görüşü kabul etmişlerdir Dehhâk (rahmetullahialeyh) ise, İbni Abbas?dan (r anh) rivayetle, burada hususi taifeler kastedildiğini söylemiştir Açıklaması şöyledir ki, Yüce Allah, Adem aleyhisselamdan önce yeryüzünde, cinlerin babası olan Cân?ı ve evladını yarattı Sonra Cân?ın evladı isyan ettiler Yüce Allah, bir kısım melekleri bunları helak etmeleri için yeryüzüne gönderdi Azrâil aleyhisselam başkanları idi Yeryüzüne gelip bunları öldürdüler ve yeryüzünden çıkardılar ?Rabbin, meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi ?(Bakara:30) manasındaki ayet-i kerimede buyurulan meleklerden murâd, bunlardır
Allahu Teala, Kur?an-ı Kerim?in Hicr süresi, 27 Ayet-i kerimesinde: ?Cinlerin Pederi olan Can?ı da, Ademden önce alevli ateşten yarattık ? Buyurdu Bu ateş bir büyük ateştir ki, hem nuru, hem dumanı vardır Allahu Teala, nurdan melekleri, zulmetten de cinleri yaratttı Cinlerin babasına (Dûmâs) veya başka bir rivayete göre (Târnûs) derlerdi Melekler nurdan yaratıldıkları için ibadete başladılar Cinler zulmetten halk olduklarından, küfür, isyan ve tüğyân ettiler Zamanla çoğaldılar Yüce Allah bunlara bir şeriat gönderdi Onları tâata ve ibadete çağırdı
Târnûs veevladı itaat edip, Hak Tealaya ibadete koyuldular Uzun zaman bu halde devam ettiler Altı bin otuz yıl, yahut beş bin yirmi yıl, Muhyiddîn el-Arabî?ye göre, dört bin yirmi yıl geçti Bu müddetin sonlarına doğru, inat ve isyana başladılar Zira ateşin zulmet kısmından yaratılmışlardı Kibirlenip ibadeti bıraktılar Hak Teala, büyüklerini çeşitli cezalarla helak eyledi Zayıfları, şeriattan ayrılmamışlardı İbadete devam ediyorlardı O?nun için sağ ve salim kaldılar Hak Teala, kendi cinslerinden (Hülyânîs) adında birini bunlara vali tayin edip yeni bir şeriat emretti İlkin itaat ettilerse de, uzun bir devir geçtikten sonra, bunlarda asi oldular Hak Teala bunların da kibir edenlerini helak edip, doğru yolda olanları sağ kaldı Bunların başına (Halef) adında bir cinni hakim etti Üçüncü bir devir geçti Yine doğru yoldan ayrıldılar Yüce Allah?ın gazabına uğradılar
Salihlerinden az kimse kaldı Zamanla çoğaldılar İçlerinde (Hâmûs) adlı birisi en iyileri idi O?nu kendilerine vali yaptılar Bütün ömrü boyunca iyiliği emredip öğütlemek, kötülükten de alıkoymak ve uyarmakla uğraştı ve şeriatın hükümlerini uyguladı Ömrü tamam olunca Allah?ın rahmetine kavuştu Bunun ölümünden sonra Can?ın kötü evladı, Allah?ın nimetini tanımayıp, fesat yolunu tuttular Hak Teala onlara nasihatçılar gönderdi Bu asla fayda vermedi Dördüncü devirde son buldu Yüce Allah hikmeti gereğince, melekler gönderip onların çoğunu öldürttü Geri kalanlar, adalarda, yıkıntılarda saklandılar, şuraya buraya dağıldılar Erginlik yaşına erişmemiş olanları melekler esir ettiler
Onlardan biri (Azâzîl) idi Meleklerle göğe çıkıp, aralarında büyüdü, günden güne ilerledi Günün birinde meleklerin muallimi oldu Bazıları dediki; O?nun babası Hablîs adında, arslan süretinde biri idi
Anasının adı Neblîs idi O da kurt sûretinde idi Başlangıçta babasına isyan etmişti Sonunda onun için bu belaya düştü Bir rivayete göre, göğe çıkmasına sebep, Can evladı helak olunca, fesadlarından ötürü, Azâzîl onlardan ayrılıp, bir köşede ibadetle meşgul oldu Şöyle ki, O?nun edebinden ve ibadetinin çokluğundan dolayı melekler dua edip: (Böyle kimsenin meleklerle beraber olması uygundur) dediler Yüce Allah, meleklerin bu dileğini kabul buyurup, O?nu dünya göğüne çıkardı
Burada da o kadar ibadet etti ki, ikinci gök melekleri bunu Allahu Teala?dan kendi yanlarına istediler Böylece yedinci göğe kadar çıkardılar
Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvân: (Ya Rabbi, bütün gök tabakalarındaki melekler O?nun ibadetiyle haz duydular Birkaç gün de Cennettekiler ondan istifade etsinler,) dedi Yüce Allah bu isteği kabul buyurup Azâzil?i Cennet?e aldı Orada ibadete devam etti Arş-ı a?la?da yakuttan bir minber üzerine oturur, melekler başı ucunda nurdan bayrak tutarlardı Bu vaziyette meleklere va?z verirdi Çevresine o kadar çok melek toplanırdıki, sayısını Yüce Allah bilirdi
Azâzîl böylece nice yıllar ibadete devam etti Bir zaman geldi ki, yeryüzünde vaktiyle helak olan kavimden sağ kalıp öteye beriye dağılanlar ve dağlarda yaşıyanlar zamanla çoğaldılar Öyleki yeryüzünü doldurdular Lakin Yüce Allah?a nasıl ibadet edileceğini bilmezlerdi Azâzîl bunları Hak yoluna çağırmak için Hak Teala?dan izin istedi Kabul edilip bir kısım meleklerle beraber yeryüzüne indiler O kavmi doğru yola davet ettiler Fakat çok az kimse ona itaat etti
Bunun üzerine Azazil, Sehlût bin Belâhet adında bir kimseyi, o kavmin büyüklerine gönderdi Elçi emre uyarak o kavme geldi Doğru yola çağırdı Lakin O?nu dinlemeyip şehid ettiler Azazilin bundan haberi olmadı Elçi geç kalınca bir başkasını daha gönderdi O?nuda şehid ettiler O da gelmeyince Azazil birbiri ardınca bir çoklarını gönderdi Hepsini şehid ettler En son gönderilen (Yuf bin Yâsif) adında biri, bir hile ile ellerinden kurtulup Azazil?e geldi Durumu anlattı Azazil, Yüce Allah?dan izin isteyip meleklerle beraber o kavmin üzerine yürüdü Çoğunu öldürdü Geri kalanı çevreye dağıldılar Azazil yeryüzünü bunlardan temizleyince Hak Teala yeryüzünün idaresinide ona verdi Azazil kah yerde ve kah göklerde yüce Allah?a ibadetle uğraşırdı Bazende Cennette tâatla meşgul olurdu Yerin ve göklerin idaresi kendisine verilince benlik sıfatı zahir olup kendisine gurur geldi
Kendi kendine dedi ki: Eğer Allahu Teala bu işi benden başka birine verirse O?na ibadetten yüz çeviririm Zira ilim ve amel bakımından benden üstün kimse yoktur Benden başka bu hılafet işine layık kimse olmaz
Bu durumda iken, meleklerden bir cemaat Levh-i Mahfûza bakıp, Allah?a yakın olanlardan birisinin pek yakında ilahi bir gazaba uğrayıp lanet edileceğini ve kovulacağını gördüler Bu melekler Azazil?in huzuruna geldiler Azazil (İblîs) onları üzüntülü görüp sebebini sorunca, melekler gördüklerini haber verdiler ve bu belanın kendilerinden birine gelmemesi için ondan dua etmesini istediler
Azazil (İblis) :
---Bu bela bize ve size değildir Ben o yazıyı yıllardır görüyorum Kimseye söylemedim, der
Onlar dua etmesi için ısrar edince, Azazil (yani İblis), el kaldırıp : Ey Rabbim, bunları bu beladan emin eyle! dedi Gururundan kendisini söylemedi ve kalbine azıcık bile korku gelmedi Bunun için ebediyyen mahrum kalıp hüsrana uğradı O bela kendisine geldi Azazilin bir adıda İblis idi
Rivayet edilir ki, İblis, Cennet?e varıp kapısında şu yazıyı yazılmış gördü : (Benim bir kulum vardır O?nu çeşitli ni?metlerle mükerrem kıldım Yerden göğe, gökten cennete ilettim Sonra ona bir şey emretsem yapmaz )
İblis bu yazıyı okuduktan sonra bin yıl devamla, bütün ibadet ve itatını bırakıp hakkında yazı yazılan o kimseye lanet etti
Bir rivayete göre İblis, Levh-i Mahfûza baktı (Eûzü billâhi min?eş Şeytani?r-Racim = Taşlanmış ve kovulmuş Şeytan?dan Allah?a sığınırım) diye yazılmış olduğunu gördü
---Ey Rabbim, şeytan kimdir? Diye sordu
Yüce Allah şöyle buyurdu:
---Kullarımdan bir kuldur ki, ona nice ni?metler verdim O ise benim emrimi dinlemez Ben de onu zelil vehakir eder, O?nu kovarım
İblis :
---İlahi, onu bana göster O?nu helak edeyim, dedi
---Yakında görürsün, diye buyurdu,
Rivayet edilir ki, bin yıl, yerde ve gökte secde ettiği yerde başını kaldırdıkça(Allah İblis?e lanet eylesin) diye yazılmış olduğunu görür, o da lanet ederdi Halbuki lanet ettiği kimse kendisi idi
Kaynak = kitap yazarı belli değil 2 cilt 1074 sayfa civarı yerde bulmuştuk çok eskiden kabı ve dış yapraklarının bazıları yok kitap ismi Peygamberler Tarihi
[IMG] [/IMG]
|