Prof. Dr. Sinsi
|
Tarih Boyunca Levitasyon Olayları

Resim 1 ; Oniki İşaret parmağı ve bir ağızdan aynı tonda söylenen üç kelime 55 kg ağırlığı olan bu granit taşı yükseltmektedir Bu, levitasyona örnek midir?Harold T Wilkins'in derlediği efsanelerde şunlar yazılmaktadır:
«Bir zamanlar insanlar uçabiliyordu  Herşey çok hafifti kocaman taşlar kolaylıkla kaldırılabiliyordu  »
(Misteries of Ancient South America, Harold T Wilkins)

Om Rahipleri ve Akustik Levitasyon
Etnograf J R Swanton ile etnograf W Matthews'in derlemelerinde, Brezilya'nın balta girmemiş ormanlarında bile «uçan yabancılarca ve «uçan kayıklardaki büyücüler» e ait öyküler anlatılmaktadır
Kaide Büyüsü adlı kitabında Lenormand şunları yazıyor :
«Sesler sayesinde Om rahipleri, fırtınalar yaratıyor ve tapınaklarını yapmak için,' bin kişinin yerinden kıpırdatamayacağı kayaları kaldırıyorlardı »
Mısırlıların yerçekimini yok eden ses üstü araçlardan yararlanacak kavramlara sahip olduğunu ve bunlardan, gerek taşların yontulmasında, gerekse taşınmasında yararlandıklarını iddia edenler vardır
Robert Charroux şöyle yazıyor : «Tarih öncesi insanları titreşim olayını biliyorlardı ve çarpma dalgalarından yararlanarak, çakmaktaşını yontmakla bu tekniği kullanıyorlardı
Charroux'un dediğine göre, eski Mısır'da gerçek rahipler, istedikleri zaman havaya yükselebilme yeteneğine sahip olmalarıyle birbirlerini tanırlarmış Charroux bu havaya yükselme konusunda eski yazarların çeşitli ve pek ilginç gözlemlerine değinmektedir

Aztek ve İnka Rahiplerinin, Ses İle Levite Edilen
Diskler İle Havada Uçmalar
Eski Meksika ve İnka bilge rahipleri özel sesler çıkararak büyük altın diskleri havada uçurabilmekteydiler Hatta bazı büyük diskler üzerine oturarak çıkardıkları özel seslerle diskle birlikte havada dolaştıkları bir çok kaynaklardan anlaşılmaktadır

Babil Rahiplerinin, Ağır Kütleleri Ses Gücü İle
Levite Edişleri
Eski çağların en akıllara durgunluk verici öyküleri bilgelerin yerçekimini yenerek insanlarla eşyayı ha*valandırmaları üzerinedir François Lenormant bir kitabında eski Babil rahiplerinin bir takım sesler çıkararak yüzlerce adamın kaldıramayacağı kadar ağır kayaları havalandırabildiklerini yazar
Baalbek böyle mi kurulmuştu? Baalbek Terasını kuranların en dipte bıraktıkları dev çaptaki düz taş; 21 metre boyunda 4,8 metre eninde, 4,2 metre kâlınlığındadır Bunu yerinden oynatmak için 40 bin işçinin bir arada çalışması gerekir
Babilonya'nın taş levhalar üzerindeki bazı yazıları, sesin kayaları havaya kaldırabildiğini belirtiyor İncil'de Jeriko'nun taş duvarlarının ses dalgalarının etkisiyle yıkılıp göçtükleri yazılmaktadır

Piramitlerin Ağır Taş Bloklarının Levite Edilişleri
Bazı Arap kitaplarında piramitlerin nasıl yapıldığı konusunda garip öyküler anlatılır Bunlardan birinin dediğine göre, piramidin taşları papirüs kağıdına sarılmış, sonra bir rahip bunlara değnekle dokunmuş Taşlar ağırlıklarını yitirerek elli metre havaya kalkmışlar Rahip her taşı bu yoldan yükselterek piramidin tepesine ulaştırmış ve yerli yerine yerleştirmiş
Arap tarihçisi Abu Zeyd al - Balkî bu konuda şunları yazıyor :
«Piramit inşaatında, büyük taş blokları yerlerinden kaldırmak ve taşımak için, bunların üstüne üzerinde bazı formüller yazılı papirüsler konurdu Sonra bir avuç büyüklüğünde ve iç içe giren halkalarla mücehhez bir alet taş blokun üzerine tutulur, halkalar çevrilirdi Bunun üzerine taş ağır ağır yerinden kalkar ve istenen yere götürülebilirdi »
Gravitasyona karşı düşünülecek bir aletin küçük ya da büyük olması tartışma konusu olamaz Aynı izahatı okuyan büyük bilgin A Einstein bu konuda şunları söylüyor :
«Bizim bilmediğimiz bazı sırları eskilerin vakıf olduklarını kabul etmek zorundayız 600 tonluk bazı taş blokların üst yüzeylerinin konkavlaşmış olduğu dikkati çekiyor Bu ancak muazzam bir çekim veya emme kuvveti ile hasıl olabilecek bir tesirdir »

Herkesin Levite Edebildiği, 55 kg 'lık Kaya
Şivapur, Batı Hindistan'ın Puna kentinden 24 km uzaklıkta bir yerdir Tüm dünya bilginlerinin çözmek istedikleri çekimsizlik bilmecesinin anahtarı Şivapur adındaki bu küçük , ücra köyde olabilir Bu köyde Sufi mezhebinin büyüğü Ali Derviş’e ithaf edilmiş bir cami durur Caminin önündeki yeşil çimliğin orta yerinde aşağı yukarı elli beş kg çeken granit bir kaya parçası vardır
Çok zaman bir Müslüman hocanın, caminin merdiveninde ya da çimlikte oturarak Kur'an okuduğu görülür Hemen hemen her gün camiye her dinden bir çok hacılarla, turistler gelir Ortalık kalabalıklaştığı zaman Hoca Efendi okuduğu Kuran'ı kapıyarak ziyaretçileri selamlar İçlerinden tam onbir kişinin kayanın çevresinde durmalarını rica eder Onbir kişi kayanın çevresinde yerlerini alınca hoca onlara eğilerek parmaklarım kayaya bastırmalarını ve «Ali Derviş» diye bağırmalarını söyler
Bu söylenenler yerine getirilir getirilmez akıllara durgunluk veren bir şey olur: O koca kaya yerinde kı*pırdar ve hemen hemen iki metre havaya yükselir Bir saniye kadar havada kaldıktan sonra küt diye gene yere düşer Çevredekiler ezilmemek için çil yavrusu gibi dağılırlar (Bkz : Res 1)
Ancak, kırk bir kilo çeken daha hafif bir taşı havalandırtabilmek için dokuz kişinin parmak basması yetmektedir Büyük granit kayanın çevresinde onbir kişiden fazla insan varsa kaya yerinden kıpırdamıyor Onbir kişiden az insan olduğu zaman da hiç bir şey olmuyor Ali Derviş'in adı açık seçik ve yüksek olarak söylenmezse de kaya yükselmiyor Demek ki parmak basanların sayısı ve dervişin adının okunması şart Bu tören yılın her gününde ve bazan günde altı kere tekrarlanıyor
Bu olayın yorumu kolay bir şey değil Gelen ziyaretçilerin arasında Brahman'lar, Parsi'ler, Budist'ler hatta Yahudi ve Hıristiyan turistler bile bulunduğundan sorunun temel olarak Müslümanlıkla bir ilgisi olmadığı ileri sürülebilir
Kalabalık psikolojisi, kitle telepatisi gibi faktörler de bu olayı yorumlamamıza yetmiyor Çünkü dikkatsiz davrananların yere düşen kaya tarafından elleri ve ayaklarının ezildikleri görülmemiş şey değildir
Anlaşıldığı kadarıyla herşey, ses dalgalarıyla parmaklardan taşan biyolojik ve kimyasal dalgalara dayanıyor Bilim adamları bu görülmedik olguyu inceleyerek sırrını çözmeye çalışmalılar

Eski Mısır Arsione Tapınağı'ndaki, Levitasyon Olayı
Eski bir Mısır yazıtı, Mimar Dinocrates'in inşa ettiği Arsione Tapmağı hakkında bazı izahatlar verir : «Yapının bazı yerlerinde kullanılan mıknatıs taşları sayesinde büyük, ağır kapılar el değmeden açılıp kapanmaktadır  
«KA-SEK vasıtasıyla Güneş sembolü olan büyük disk, kendi kendine mihraptaki yerinden havalanmakta, kubbedeki yerine oturmaktadır »

Eski Yunan Apollon Tapınağı'ndaki, Levitasyon Olayı
İkinci yüzyılda yaşamış bulunan Lucian, eski çağlardaki insanların yerçekimini yenmeyi başardıklarını kesinlikle ortaya sürer Suriye'nin Hierapolis kentindeki bir Apollon Tapmağı'nda kendi gözleriyle gördüğü bir mucizeyi şöyle anlatır :
«Heykel, yerdeki rahiplerden ayrılarak havada yüzmeye başladı »

Çeşitli Tapınaklardaki, Levitasyon Olayları
Kuşkuculuğu ile tanınmış Lucianus da (M S 2'ci yüzyıl) Suriye'li rahiplerin, kendi tanrılarından birinin tasvirini havada, boşlukta tuttuklarını gözleriyle gördüğünü anlatır
Papaz Rufino da, mıknatıslanmadan söz eder ve Mısır'da İskenderiye yakınlarındaki Tanrı Serapid'in büyük tapmağında, güneşi temsil eden bir diskin (M S 300'lere doğru tanık olduğu) yükselişine değinir
İhtiyar Plinius, Mimar Dinokrates'in yaptırdığı Arsınce tapınağındaki havada duran putlardan bahseder Başka halklarda ve başka çağlarda da, son derece garip havada asılı kalma örneklerine rastlıyoruz Roma'lı devlet adamı ve yazar Cassiodorus (M S 5'nci yüzyıl) bir Diana tapmağında, tavan ile zemin arasında havada asılı duran bir demir Cupidon'dan bahsediyor

Etyopya'daki Bir Manastırdaki Levite Haldeki
Altın Çubuk
Havacılığın gelişme tarihi üstüne yazdığı kitapta Jules Duhem, 16 ncı yüzyılın ilk bölümünde Etyopya' daki Portekiz Elçiliğinde bir kâtip olan Papaz Francis*co Alvarez'in yazdığı bir yazıya değinir 1515'de Peder Alvarez Bidjan dolaylarındaki bir manastıra gitmişti Bu manastırın kilisesinin yanında, yüzyıllardır havada kendiliğinden asılı durduğu söylenen, aşağı yukarı 2 metre uzunluğunda altın bir çubuk vardı Bu mucizeyi görmek için bir çok hacılar manastıra akın ederlerdi Ama kimse çubuğun nasıl olup ta kendiliğinden havada durduğunu anlayamamıştı
Alvarez yazısında bu olayı gerçek bir mucize diye nitelendirir
Alvarez'den hemen hemen iki yüzyıl sonra Kahire' de oturan Charlec - Jacques Poncet adındaki bir Fransız doktoru Etopya’da ( Habeşisan’da) yaptığı uzun geziler sırasında bu manastırı buldu ve aynı altın çubuğun klisenin hala sağ yanında boşluk yüzmekte olduğunu gördü İlk olarak 1698’de gördüğü çubuğu 1699 ve sonra 1700 yıllarında yeniden görmeye gitti Dr Poncet bir hileden kuşkulanmaktan kendini alamıyordu Manastırın baş papazından, mucizenin gerçekliğini sınamak için izin istediğini ve yaptığı sınamayı, 1917’de yayımladığı mektuplarında anlatır Baş keşişin izni üzerine elini boşluktaki çubuğun dört bir yanından çepe çevre geçiren doktor çubuğun gerçekten hiçbir yere bağlı olmaksızın havada durduğuna kanı getirir Mektupların birinde;
«Şaşkınlığımdan küçük dilimi yuttum, çünki böylesine akıllara durgunluk verecek olayı neye yoracağımı bilemiyordum » diye yazar
Fransız kaşifi Guillaume Lejean de 1863'de Bidjan Manastırı'na giderek boşluktaki altın çubuğu birçok kereler gördü

Moğol ve Tibet Lâmaları'nın Uçan Masaları
Uçan Masalar çok eski çağlarda akın'dan önce de Moğollar ve Tibet Lamaları tarafından hırsızların meydana çıkarılmasında kullanılmaktaydı Bazı dualar ve sözlerden sonra masa havalanır, Lâma'lar masayı takib ederek şaşmaz, yanılmaz bir isabetle suçluyu, ya da gizlenen bir eşyayı bulurlardı Aynı usul başka araçlarla günümüzde de uygulanmaktadır

Çeşitli Milletler ve Levitasyon Olayları
Dördüncü yüzyılda yazılmış olan Şen Hsien Çuan' daki Liu An'ın biyografisinde de bir olay anlatılmaktadır : Liu An, Tao mezhebinin özel iksirini içtiği zaman ağırlıktan kurtulurmuş Ama günün birinde iksir tasını avluda unutmuş Köpekler ve kümes hayvanları da tasın dibinde kalan iksiri içmişler Kitap şöyle anlatıyor :
«Onlar da havaya uçmuşlardı Böylece gökyüzünden köpek havlamaları geliyor, horozların ötüşleri bulutlar arasında yankılanıyordu »
Eski bir Budist yazısında, ağzına alan insanı havaya kaldıran tılsımlı bir mücevherden söz ediliyor
M S 1 yüzyılda Simon isminde bir düşünür yaşamıştı Bu Yahudi bilge, «büyülü bilimi» sayesinde mucizeler yaratabiliyordu Simon'un Roma'da binlerce kişiye «Gnosis» yani bilgi konusunda nasıl bir demeç verdiği anlatılır Bu konuşmada Simon'un «havadaki cinlerin» yardımıyla tâ yükseklere havalandığı anlatılır
Hıristiyan dininin yetkilileri Simon'un hem kendisini hem de başka şeyleri «Büyü Aracılığıyla» havaya kaldırabildiğine inanıyorlardı Simon'un koca mermer heykelleri bile yerlerinden büyüyle kaldırıp havada uçurttuğu söyleniyordu
Dördüncü yüzyılda yaşayan Lamblikus adındaki Neo - Platonik düşünürün de yerden yarım metre havalanıp yüzdüğü bilinmektedir

Sosyalist Yazarın Tanık Olduğu Levitasyon
Sosyalist Amerikan yazarı Upton Sinclair kolay kandırılabilecek, saf bir adam değildi Ne varki 1920' lerde, kendi evinde bir levitasyon olayını kendi gözleriyle gördü Bilim adamları ve yazarlardan meydana gelmiş bir dostlar topluluğunun gözleri önünde, levitasyon yeteneği olan bir adam 15 kg ağırlığındaki bir masayı ev sahibinin kafasının 2,5 metre yukarısına kadar havalandırdı
Tanık olduğu olayın bilimsel önemini kavrayan Upton Sinclair sonradan, «Bunu yayımlamak istemiyordum çünkü inanılmayacaktı, öte yandan yayımlamamaya da içim razı gelmiyordu »diyecekti

Tibet'te, Bir Manastırdaki Levite Haldeki Sanduka
Tibet'de Lhassa'dan üç km ötede bulunan Khaldan Manastırı inanılması zor bir mucizeye sahne olmaktadır Burası Budistlerin ve Tibet Lâmaları'nın kutsal saydıkları bir yerdir Her sene binlerce kişi bu manastıra hacı olmak için gelirler Manastırın bir özelliği, 14 yüzyılda ölen bir Budist rahibinin cesedini muhafaza etmesidir Rahibin mezarını değil, cesedini Zira rahip Tsong - Koba'nın cesedi mumyalanmış olduğu halde yerden bir buçuk metre yüksekte, havada durmaktadır Mumya ne tavandan sarkan iplerle bağlıdır ne de yerde veya duvarda bir noktaya dayanır Kelimenin tam anlamıyla bu ceset boşlukta asılı durmaktadır

Hz Muhammed'in, Levite Olan Sandukası
Medine Camiî'nde Hz Muhammed'in sandukası da uzun zaman, kubbeden az uzakta, havada durmuş olduğu ifade edilmektedir

Hz Mevlânâ'nın Babası Bahaeddin Veled'in,
Levite Olan Sandukası
Hz Mevlânâ 17 Aralık 1273 tarihinde dünyadan ayrılıp cenazesi bugün türbesinin bulunduğu yere getirildiğinde, buraya yıllar önce gömülen babası Bahaeddin Veled'in sandukasının yerden doğrulup kalktığı söylenir
( Levitasyon,Yer Çekimini Yenen İnsanlar - Bilim Araştırma Merkezi )
|