![]() |
Teslîs (Üç Tanrı) İnancı |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Teslîs (Üç Tanrı) İnancıTeslîs, hristiyanların “Baba, oğul ve Rûhu’l-Kudüs” üçlüsün*den oluşan tanrı inançlarını ifâde eden bir kavramdır ![]() ![]() ![]() Teslîsin Hristiyanlığa girmesi hayli sonra olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Bugün yapılan îtirazlar karşısında teslîs için te’vîl yoluna gi*dilerek; Tanrı tektir, güç ondadır; Îsâ ise sadece onun oğludur; Rûhu’l-Kudüs de gücüdür gibi ifâdeler, yapılan şirki tevhîde yak*laştırmaz ![]() ![]() “(O yüce bir sübhân olduğu hâlde) «Allâh çocuk edindi!» dediler ![]() ![]() ![]() “(Evet O yüce bir sübhân olduğu hâlde) «Allâh çocuk edin*di!» dediler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “(Ey Rasûlüm!) De ki: Allâh katında yalan uyduranlar as*lâ kurtuluşa eremezler ![]() “Dünyâda bir miktar geçim (sağlarlar), sonra dönüşleri Biz’edir; sonra inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onla*ra şiddetli azâbı tattırırız ![]() “Allâh evlâd edinmemiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Başlangıçta pürüzsüz bir tevhîd anlayışına sâhip olan hristiyan akîdesine sonradan girmiş bulunan teslîs inancının, İncîl’lerde ciddî bir delîline rastlanmamaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca Yeni Ahid’in hiçbir yerinde Hazret-i Îsâ “Ben Tanrı’yım” demez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hristiyanlar, teslîsin İncîl’lerdeki delîli olarak bula bula şu ifâdeleri zikrederler: “Ve Îsâ vaftiz olunup hemen sudan çıktı ![]() ![]() Benzer ifâdeler, İncîl’in diğer bölümlerinde de geçer ![]() ![]() İfâde etmek gerekir ki, aslının tahrîf edildiği, Kur’ân-ı Kerîm ta*rafından da bildirilen Hristiyanlığın temel kitabı olan İncîl’lerde bile sağlam ve anlaşılır bir delili bulunmayan teslîs inancı, nasıl te’vîl edilirse edilsin veya hristiyanlar tarafından ne şekilde îzah edilmeye çalışılırsa çalışılsın, Allâh indinde son dîn olarak gön*derilen İslâm’ın getirdiği “Tevhîd” inancıyla aslâ bağdaşmaz! Öte yandan, hristiyanların Tanrı için kullandıkları “baba” tâbiri de çok alçaltıcıdır ![]() ![]() ![]() Allâh Teâlâ’nın Îsâ -aleyhisselâm-’ı babasız olarak yaratması fevkalâde büyük bir mûcizedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İslâm, Allâh’ın, yüce sıfatlarla muttasıf, hiçbir mahlûka benzemeyen, her türlü noksanlıktan münezzeh, kendinden başka bir ilâh bulunmayan, azamet ve kud*ret sâhibi ve bir Rab ol*duğunu îlân eder ![]() “(Ey Rasûlüm!) De ki: Allâh birdir ![]() ![]() ![]() Bu kısa sûre, tevhîdin bütün husûsiyetlerini hülâsa ederek, Îsâ -aleyhisselâm- gibi doğum ve ölüm boyutlarıyla sınırlı yaratıl*mış bir varlığın, ulûhiyetle herhangi bir alâkası olmadığını beyân ile teslîsin muhâl olduğunu göstermeye kâfîdir ![]() Bu bakımdan Cenâb-ı Hak teslîs akîdesindekileri şiddetli bir şekilde îkaz buyurur: “And olsun ki «–Allâh, kesinlikle Meryem oğlu Mesîh’tir!» diyenler kâfir olmuşlardır ![]() ![]() “And olsun «Allâh, üçün üçünsüdür!» diyenler de kâfir olmuşlardır ![]() ![]() ![]() “Hâlâ Allâh’a tevbe edip O’ndan mağfiret dilemeyecek*ler mi? Allâh, Gafûr ve Rahîm’dir ![]() “Meryem oğlu Mesîh, ancak bir Rasûl’dür ![]() ![]() ![]() ![]() Âyet-i kerîmede buyrulan “ikisi de yemek yerlerdi” ifâde*si, Îsâ -aleyhisselâm-’ın ve annesinin birer beşer olduklarını vurgulamak içindir ![]() ![]() Buna rağmen ehl-i kitâbın onlar hakkında ulûhiyet isnâd edici bir inanca meyletmeleri, tamâmen kendi cehâlet ve gaflet*leri sebebiyledir ![]() ![]() “Allâh’ın, peygamberleri toplayıp da: «–Size ne cevap verildi?» dediği gün: «–Bizim hiçbir bilgimiz yok, şüphe*siz gizlilikleri hakkıyla bilen ancak Sen’sin!» diyeceklerdir ![]() “(O zaman) Allâh: Ey Meryem oğlu Îsâ! İnsanlara: «–Beni ve anamı, Allâh’tan başka iki tanrı bilin!» diye Sen mi de*din, buyurduğunda, O (Îsâ diyecektir ki): «–Hâşâ! Sen’i tenzîh ederim; hakkım olmayan şeyi söylemek bana yakışmaz ![]() ![]() ![]() ![]() “Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim ![]() Sâlim akıl sâhipleri düşünürler ki, Hazret-i Îsâ, mîlâddan önceki senelerde hayatta olmayıp sonradan doğduğuna göre, Allâh’a sonradan bir ilâve mümkün müdür? Yuhanna İncîli’nde ken*disine «Yâ Rab!» diye hitâb edilen Hazret-i Îsâ’ya isnâd edilen ulûhiyet kudreti, insanlar tarafından haça gerilecek kadar acziyetle mi muttasıftır? Zîrâ İncîl’lerde, Hazret-i Îsâ’nın istemeyerek asıldığını ifâde eden cümleler vardır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Teslîs (Üç Tanrı) İnancı |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Teslîs (Üç Tanrı) İnancı“–Allâh’ım, Allâh’ım beni niçin terk ettin?” (Matta 27, 46) diye yüksek sesle bağırmıştır ![]() Bu ifâdeler, acz ve isyan dolu beşerî zaaflar değil midir? İslâm Dîni, tevhîd husûsunda son derece hassâsi*yet gösterilmesini emreder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tevhîd konusunda bu kadar hassas davranan Kur’ân, hristiyanların bâtıl teslîs inancını şiddetle reddeder ve bunun küfür olduğunu bildirir ![]() Allâh Teâlâ son ilâhî kitâbı olan Kur’ân-ı Kerîm’de içine düş*tükleri teslîs dalâleti dolayısıyla ehl-i kitâbı şöyle îkâz buyurur: “Ey ehl-i kitâb! Dîninizde aşırı gitmeyin ve Allâh hakkın*da, hakîkatten başkasını söylemeyin! Meryem oğlu Îsâ Mesîh, ancak Allâh’ın Rasûlü’dür; (O), Allâh’ın, Meryem’e ulaş*tırdığı «Kün = Ol» kelimesi(nin eseri)dir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “(Biliniz ki), ne Mesîh, ne de Allâh’a yakın melekler, Allâh’ın kulu olmaktan geri dururlar ![]() ![]() “«Şüphesiz Allâh, Meryem oğlu Mesîh’tir!» diyenler, and olsun ki kâfir olmuşlardır ![]() ![]() ![]() Daha evvelce de ifâde edildiği gibi birçok araştırmacıya göre Hazret-i Îsâ’nın ulûhiyeti fikri, Hristiyanlığa, Yunan, İskenderiye ve Hind felsefelerinin tesiriyle girmiştir ![]() Nitekim Britanica Ansiklopedisi’nde şöyle denilmektedir: “Îsâ, tabiat üstü bir unsurdan olduğunu asla iddiâ etmedi; beşer tabiatından üstün bir tabiatı olduğunu da söylemedi ![]() ![]() ![]() Hazret-i Îsâ şöyle demiştir: “Dinle ey İsrâîl! Allâh’ımız Rab, bir olan Rab’dır ![]() ![]() ![]() Yine başka yerlerde de şu ifâdeler bulunmaktadır: “Herkesi korku aldı ve aramızdan büyük bir peygamber çıktı dediler ![]() “İmdi Îsâ’nın yapmış olduğu alâmeti halk görünce dünyâya gelecek peygamber budur, dediler ![]() Görüldüğü üzere, aslında bizzat hristiyan kaynaklarındaki bilgiler bile Hazret-i Îsâ’nın Allâh’ın kulu ve Rasûlü olduğunu, O’nun ulûhiyetle bir alâ*kası bulunmadığını ispat etmeye kâfîdir ![]() ![]() ![]() “(Ehl-i kitâb «Yahûdîler ve hristiyanlar hâriç hiç kimse cennete giremeyecek!» dediler ![]() ![]() “Hristiyanlar ve Yahûdîler: «Biz Allâh’ın oğulları ve sev*gilileriyiz!» dediler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hristiyanların içine düştükleri bu hazin âkıbet, onların da yahûdîler gibi kendilerine gönderilen ilâhî kitabı arzuları istikâ*metinde bozmuş, muhtevâsını beşerîleştirmiş olmalarından kay*naklanmaktadır ![]() ![]() ![]() Necran hristiyanlarından bir hey’et Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek: “–Kur’ân-ı Kerîm de Hazret-i Îsâ’nın babasız doğduğunu kabûl ettiğine göre O Allâh’tır!” dediler ![]() Bunun üzerine şu mübâhele (haklının ortaya çıkması için karşılıklı lânetleşme) âyeti inzâl oldu: “(Ey Rasûlüm!) Sana bu ilim geldikten sonra Sen’inle bu hususta çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler dâhil ol*mak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımı*zı, siz kendi kadınlarınızı biz de kendi kadınlarımızı çağıra*lım ![]() ![]() Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, âyet-i kerîme muktezâsınca teklifini yaptığında Necranlı hristiyanlar buna ya*naşamadılar ![]() ![]() Allâh Teâlâ, ehl-i kitâbı îkaz sadedinde şöyle buyurur: “Ey ehl-i kitâb! (Gerçeği) görüp de bildiğiniz hâlde niçin Allâh’ın âyetlerini inkâr edersiniz?” (Âl-i İmrân, 70) “Ey ehl-i kitâb! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bi*le bile gerçeği gizliyorsunuz?” (Âl-i İmrân, 71) “Ey ehl-i kitâb! (Gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde niçin Allâh’ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek mü’minleri Allâh yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allâh, yaptıklarınız*dan habersiz değildir ![]() Hristiyanların, âyet-i kerîmelerde ifâde edilen görüp bildikle*ri gerçek, kendi dinlerinin tahrîf edilmiş olup aslından uzaklaşmış bulunduğu, bu sebeple son ilâhî kitap olan Kur’ân-ı Kerîm ile Haz*ret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Cenâb-ı Hak ta*rafından gönderildiğidir ![]() “Kendilerine kitap verdiklerimiz, O’nu (Peygam*beri), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar ![]() ![]() “(Lâkin bilsinler ki) indirdiğimiz açık delilleri ve kitapta in*sanlara apaçık (bir şekilde) gösterdiğimiz hidâyet yolunu giz*leyenlere hem Allâh, hem de bütün lânet ediciler lânet eder ![]() Allâh indinde tek makbul dîn olan İslâm’a son derece uzak duran ehl-i kitâba çok yazık! Ancak onlardan yüce hakîkati anlayarak Allâh’a gerçek mânâda kulluğa yönelenlere de ne mutlu! Nitekim âyet-i kerîmede, ehl-i kitâbın, âhir zamanda Hazret-i Îsâ’nın yeryüzüne inmesiyle birlikte îmân ede*cekleri ifâde buyrulmaktadır: “Ehl-i kitâbdan her biri, ölümünden önce O’na muhak*kak îmân edecektir ![]() ![]() Hristiyanların bugün içinde bulundukları dalâleti terk edemeyişlerinin yegâne sebebi ise, İncîl’lerin durumudur ![]() “Elleriyle (bir) kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için «Bu Allâh katındandır» diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay onların hâline! Ve kazandıklarından ötürü vay onların hâline!” (el-Bakara, 79) buyurmuştur ![]() Çünkü onların yaptıkları ilâhî kitâba müdâhale meselesi, peygamberlere dahî müsâade edilmeyen ilâhî bir yasaktır ![]() ![]() “Eğer (Peygamber) Biz’e atfen bazı sözler uydurmuş ol*saydı, elbette O’nu kıskıvrak yakalardık! Sonra O’nun can damarını koparırdık (O’nu yaşatmazdık) ![]() |
![]() |
![]() |
|