Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
farklı, kültürlerde, simya

Farklı Kültürlerde Simya

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Farklı Kültürlerde Simya




Çin Kültüründe Simya

Simyanın başlangıç dönemlerine ilişkin manuskriptlerin en zenginleri Çin'dedir Orada bu başlangıcın Avrupa'dan ve Önasya'dan önce olduğu anlaşılmaktadır Her şeyden önce orada simya bilgisinin kökeni metalurjide değil, ondan çok daha eski bir sanatta, Tıp'ta bulunmaktadır Çin tıbbında bir ölümsüzlük inancı vardır ve bu MÖ VIII yüzyıla kadar uzanmaktadır MÖ IV yüzyılda da bir Ab-ı Hayat (Yaşam İksiri, Bengisu) kavramı ortaya çıkmaktadır

Çin simyasına ilişkin bilinen en kapsamlı kaynak 1023 tarihli bir kitaptır "Yün Çi Çi Çien" (Kuşkulu Bir Torbadaki Yedi Levha) adını taşıyan bu kitabın içindeki bilgiler, hemen bütün simya kaynaklarına referans vermektedir Yine Çin'in bilinen ilk Simyacısı, "Pao p'u tzu" isimli bir eseri olan ve MÖ 283-343 yıllarında yaşamış olan Ko Huıng'tur Bunda gizemli iksirlerden söz eden iki bölüm bulunmaktadır ve bu iksirlerin çoğu cıva ve arsenik bileşiklerine dayalıdır Çin simya kitaplarının en ünlüsü ise "Tan çin yao çüeh" (Simyanın Büyük Sırları)adını taşımaktadır Sun Ssu Miao tarafından MS 600 yıllarında yazılmıştır ve cıva, kükürt, arsenik ve bunların çeşitli tuzlarından oluşan iksirlerinden sözetmektedir Kitap, değerli madenlerin, düşük değerli taşlardan elde edilişinden de sözetmektedir

Hint Kültüründe Simya

En eski Hint kutsal yazıları olan Veda'larda yaklaşık olarak Çin eski kaynaklarındaki simya bilgilerinin aynısı bulunmaktadır Bunlarda da altınla sonsuz yaşam arasındaki bağlantıdan söz edilmektedir Her tarafta simya için büyük bir önem taşıyan civa ilk olarak MÖ IV-III yüzyıllarda Arthasastra adlı metinde bulunur Aşağı madenlerin altına çevrilmesi fikrinin de MS II-V yüzyıllar arasında, gene Batı ve Doğu ile aynı zamanda Hint metinlerine yansıdığı görülür

Ölümsüzlükle ilişkili simya ve tıp da Hindistan'a Çin'den gelmiş ya da bu yol tersine işlemiş olibilir Her iki kültürde de tıp bilgileri ana ilgi odağını oluşturmuştur Madenlere olan ilgi de her iki kültürde eşit şekilde güçlü olmuştur Fakat bir Ab-ı Hayat'ın, bir Bengisu'nun bulunması sorunu Hint kültürü için bir anlam taşımamıştır Çünkü burada yerleşik olan Brahma ve Buda inançları zaten ölümsüzlük kavramını kendi içlerinde barındırmakta idi Bu bakımdan Hint kültürü için simya daha çok para-medikal kavram olarak kalmış, kimi hastalıkların, salgınların önlenmesinde ve zaman zaman da uzun bir ömür sağlamak için çalışmıştır

MÖ V-III yüzyıllardan kalan kaynaklarda Hint doğa felsefesinin, ateş, rüzgar, su, toprak ve uzay gibi madde unsurlarına, vitalizm yani canlı atomlar kavramına ve sevgi-nefret, etki-tepki gibi düalizmlere dayalı olduğu görülür Simyagerlerin 6 madeni, yani altın, gümüş, çinko, demir, kurşun ve bakırın her biri daha aşağı 5 elemente bölünmekteydi ve kullanımları için "öldürülmeleri" gerekmekteydi Bu öldürme işlemi ilaç yapımı için uygulanıyordu Hintliler madenlerin alaşım ve bileşimlerini Batı'dan çok daha önce bulmuşlardı ve simyada kullanıyordu

Yunan Kültüründe Simya

Araştırmacıların kesinlikle tarihin ilk simyageri olarak kabul ettikleri kişi, MS 300 yıllarına doğru yaşamış olan Mısır'ın Panopolis'inden Zosimos ise de, bu yöndeki gelişmenin daha MÖ III yüzyıldan beri sürdüğü de anlaşılmaktadır VII ya da VIII yüzyılda Bizans'ta yazılmış olan ve kopyaları Venedik ve Paris'te bulunan bir manuskript 40 kadar simyacının adını vermektedir Listenin başı MÖ 200 yıllarında Nil deltasında yaşamış olan ve çok kapsamlı bir farmakoloji kitabı, daha sonra Doğu Roma ve Arap bilginlerince de kullanılmış olan Demokritus ve sonu da MS IV yüzyılda İstanbul'da yaşadığı bildirilen Şinesus'tur

Yunan simyasında İran'ın Magi inancı ve Mecusi denilen rahiplerinin doğrudan bir etkisi olduğu ve ayrıca Stoacılığın da katkısı bulunduğu sanılmaktadır Magi'nin etkisi özellikle Demokritus'un ünlü kitabı "Physica et Mystica"da yazılı olan her reçetenin; Mageistlerin amentüsü niteliğinde olan "Her doğa bir başka doğayla sevinir, bir doğa bir başka doğa üzerinde galebe çalar, bir doğa öbür doğaya egemen olur" cümlesiyle sona erişinde belirmektedir

Yunan kültüründe simya, Homeros çağından Aydınlanma Çağına kadar olan 2000 senelik süreçte bir gizem olarak kalmıştır Yunan simyası Synesius ile birlikte Çin ve Hint simyası paraleline kaymıştır ve simya madde bilgisinden çok bağımsız zihinsel bir işlem olarak tanımlanmıştır

Arap Kültüründe Simya

Arap simyası Yunan simyasından pek çok bakımdan farklı ve son derece de ilginç bir gelişme göstermiştir Her ne kadar Demokritos, özellikle İskenderiye okulunun Arapça egemenliğine geçişinden sonra Arap ve genel olarak İslam tıbbında çok büyük saygı görmüşse de simya bakımından önemli bulunmamış, onun daha çok farmakopesi değerlendirilmiştir Arap simya dünyasında etkin olan en önemli kitap, "Emerald Tabletleri" olarak ün kazanan çok eski bir metindir Bu metin gerçekte, Hermes Trismegistos yazıları olarak da bilinen yazıları içermektedir Bu Hermes, gerçekte eski

Mısır kozmogonisinde Cudi olarak bilinen ve Helenik dönemde adı Toth'a çevrilen tanrının Yunanlılar tarafından kendi kozmogonilerindeki Hermes'e benzetilmesiyle bu adı almıştır Fakat bu tabletler ve metinler de "Yaratılışın Gizemi Kitabı" isimli daha büyük bir yazıtın bir parçasıdır Bunun MS I yüzyılda yaşamış Hristiyanlık dışı bir mistik olan

Tyanalı Apollonius'a ait olduğu ileri sürülmektedir Bu adama daha sonra Arap mistikleri de büyük önem vermişler ve adına Balinus demişlerdir Arap simyasının kökenlerinde bu kitaptan daha önemli olarak Asurlular, Elamlılar, Kalde ve Sümerler bilgileriyle onlardan da etkin olan İran'ın Magi ve Mitra inançlarının uygulama ve yaklaşımları söz konusudur En büyük Arap-İslam simyageri kuşkusuz ki Ebubekir el-Razi'dir 850-924 yılları arasında yaşamış olan bu büyük düşünür esasta hekim olmakla birlikte farmakopeler üzerindeki çalışmalarıyla, vücut sıvılarının analizleriyle, bu arada Üre'yi buluşuyla tanınmış ve tıp tarihindeki yerini almıştır Bu arada maddenin doğasına ilişkin kuramlarıyla simyaya girmiş ve simyanın daha sonraki gelişiminde de büyük rol oynamıştır Batı dillerinde Arrazi olarak bilinen Razi, maddeyi taşlar, tuzlar, borakslar gibi "cisimler" ile sıvı olan ve ergiyebilen maddelerin toplandığı "ruhlar" olarak ikiye ayırmıştır

Arap bilim dünyasında bir başka önemli isim de Cabir İbn Hayyan'dır Matematik ve tıptaki çalışmalarıyla ünlenmiş olan bu ismin aslında tek bir kişiden ibaret olmadığı, Emevi saltanatında bilimin baskı altına alınmasından ötürü yeraltı çalışmalar yapmakta olan bir grubun ortak ismi olduğu sanılmaktadır Ne olursa olsun Cabir elyazmaları Razi'ninkileri izlemektedir ve daha derli topludur Arap simyasına ilişkin daha fazla ayrıntı, özellikle de uygulama ayrıntıları bilinmiyorsa da İbn Haldun çok önemli eseri "Mukaddime"de simyagerlerden ve astrologlardan, akıllı devlet adamlarının mutlaka danışmaları gereken bilgeler olarak söz etmektedir İbn Haldun bu bilgeleri, altıncı girişinde, "bilinmeyene ulaşanlar" arasında saymaktadır Onlara atfettiği çok önemli bir özellik de "insan öz benliğindeki bilinmeyeni" algılama yeteneğidir

Avrupa Kültüründe Simya

Jan Matejko'nun Alchemik Michał Sędziwój isimli tablosuHıristiyanlığın Batı Roma İmparatorluğu tarafından resmi bir din olarak kabul edildiği IV yüzyıl başlarından XII yüzyıl başlarına kadar geçen süre, Avrupa'nın büyük kavimler göçüyle, gelen halkların sürekli yer değiştirmeleriyle, Hun istilası, Avrupa'nın Büyük Şarl tarafından birleştirilme girişimiyle, daha sonraki kralların ve feodal beylerin birbirleriyle boğuşmalarıyla karmakarışık ama aynı zamanda sefalet ve felaketlerle dolu Ortaçağ olarak geçti Bu dönem boyunca Avrupa, hiçbir noktasından ışık sızmayan koyu bir karanlığa gömüldü Kilisenin olduğu kadar, lokal ve genel devletlerin de halkı Hıristiyanlaştırma çabaları, beraberinde zulüm ve yıkımları da beraberinde getirdi Üstüne üstlük salgın hastalıklar yığınlarla ölüme yol açtı İşte böyle bir dönemde Arap dünyasından yapılan, çoğu yalan yanlış çeviriler arasında yaşam ve teknolojiye ilişkin bilgiler kadar bolca safsata da vardı Bunların çoğu eski ve Batı'da zaten tanınan bilgilerin Arapça'ya transfer edilip saklanmış düşünce ve iddialarıydı Ama skolastik düşünce yapısı bunların da tıpkı kilise büyüklerinin düşünceleri gibi, irdelenmeden, deneyin sınamasına tabi tutulmaksızın alınıp benimsenmesini gerektiriyordu Böylece ve gene kilise dogmaları arasında bulunan "Ex oriente lux" (Işık Doğu'dan yükselir) inancının da yardımıyla bu bilgiler de dogma niteliği kazanmıştır Bunun sonucunda Venedik-Paris elyazmasındaki bilgiler, 1150 yıllarında İspanya'da Cremonalı Gerard tarafından çevrilen Razi'nin yazıtları yanında çok sönük kalmıştı Bu arada Haçlı Seferleri'nin getirdikleriyle zenginleşen simya, Arapça adıyla "El Hemi" yani Alşemi olarak çok büyük bir saygınlık kazanıverdi Simya, Avrupa'da esrarengiz ününü XV yüzyılda geçen bir olaydan sonra kazanmış ve daha önceki, madenlerin soylulaştırılması esasına dayanan felsefe de yerini gizemli simya felsefesine bırakmıştır

XV yüzyılda Paris'te bir noter olan ve bir gece rüyasında gizemli bir kitap gören, hemen ardından kitabı bulan ve bunu İbranice bilen bir bilge yardımıyla çözen Nicolas Flamel (1330-1418) simyaya gizemli ve esrarengiz havayı veren kişi olarak bilinir Onun gördüğü kitap ve onu izleyen daha birkaç metinle, eski İbrani mistik felsefesi olan Kabala, bütün kavram ve yöntemleriyle simya alanına girivermiş ve bundan sonrasını derinden etkilemiştir Flamel, 1382'de birdenbire büyük eseri, yani altın üretmeyi başardığını ilan etti ve bunun kanıtı olarak kiliselere muazzam bağışlar yapmaya başladı Bu kadar iyi kanıt veren alşimist sayısı azdır Bunlar arasında Salmoon Trismosin de sayılmalıdır Bu şahıs, 1598'de "Splendor Solis" (Güneşin İhtişamı) isimli bir eser yazdı Alşimi ustalarına yoğun ziyaretler yapmış ve "Mısır dilinde yazılmış kabalistik ve majik kitaplar sayesinde" başarılı olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.