Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
beyin, kuantum, mekaniksel, yaratıcılık

Kuantum Mekaniksel Beyin Ve Yaratıcılık

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kuantum Mekaniksel Beyin Ve Yaratıcılık




KUANTUM MEKANİKSEL BEYİN VE YARATICILIK



Her birimiz an be an kendi realitemizi yaratıyoruz Psikiyatristler ve nörofizyologlarla birlikte belli başlı fizikçiler ve matematikçiler de artık bu görüşü destekliyorlar Kuantum mekaniği ise kişisel yaratıcılığın, realite olarak adlandırdığımız algılamamız üzerinde önemli bir rolü olduğu teorisini destekliyor

Sinirsel Ateşlemenin Mekaniği

Herhangi bir algılama oluştuğu zaman, duyulardan beyindeki uygun nöronlara bir elektrik impulsu gönderilir Bu impuls aksonlar boyunca dentritlere taşınır Beynimizdeki milyarlarca dentrit bağlantısının her biri arasında az miktarda boşluk vardır Bu boşluklar sinaps olarak adlandırılır ve boyut olarak mikroskobik düzeydedir İletişim, bu sinapslar arasında sinirsel-ileticilerin (nöro-transmiterler) kullanılmasıyla oluşur
Kuantum fiziğinin belirlediğine göre, dalga örüntüleri (wave patterns), beynin elektro-kimyasal sinirsel-ileticilerinin en önemli yapı taşlarıdır Kuantum dalga örüntülerinin sinirsel ileticilere dönüştürüldüğü yer sinapstadır Dönüştürülen dalga frekansları nöronal sinaptik ateşleme yoluyla koherent (yani daha kolay anlaşılır) hale gelir Bu durumda koherent frekanslar dentritten dentrite geçerek beynin uygun alanlarına iletilirler
Fareler üzerinde hem uyarıcı ortamlarda hem de izole ortamlarda çalışmalar yapan psikolog William Greenough, beyinlerindeki incelemeler sonucunda uyarıcı ortamlardaki farelerin daha fazla dentrit uzantısına sahip olduğunu ve bu yüzden de sinaptik bağlantı açısından daha zengin olduklarını keşfetti Buradan yola çıkılarak, uyarılan (stimüle edilen) beynin, sinaptik ileticilik açısından daha zengin olmasından dolayı daha fazla bilgiyi kullanabileceği sonucuna varılabilir

İdrak Edemediğimizi
Algılayamayız

Sadece kavrayabildiğimizi algılayabiliriz ya da gerçekten görebiliriz İster hayali ister gerçek ya da algılanabilir düzeyde olsun, bir cismi bir realite (gerçek) olarak kaydetmemiz için beyinlerimizde sinirsel bir ateşlemenin meydana gelmesi gerekir Joseph Chilton Pearce The Crack in the Cosmic Egg (Kozmik Yumurtadaki Çatlak) isimli kitabında, sadece kavrayabildiğimiz şeyleri algılayabildiğimizi iddia ediyor ve bununla ilgili pek çok örnek sunuyor Macellan, donanması ile birlikte Güney Amerika kıtasının güney ucunu dolaşırken, Tierra del Fuego isimli bir yerde durmuş Kıyıya vardığında bu garip ziyaretçileri görmeye gelen bazı yerlilerle karşılaşmış Geminin tarihçisine göre, Macellan kıyıya vardığında yerliler kendisine oraya nasıl ulaştığını sormuşlar Macellan da onlara kıyıda demirlemiş bulunan, bir sürü direkleri olan donanma gemilerini işaret etmiş Fakat yerlilerden hiçbirisi gemileri görememiş Daha önceden hiç gemi görmedikleri için beyinlerinde onlarla ilgili herhangi bir referans noktası oluşmamıştı ve gözleri ile gerçekten görememişlerdi Bu nedenle, beyinlerimizi değişik uyaranlara (stimuluslara) açmamız bizim lehimizedir, böylece uygun sinirsel bağlantıların oluşumu hızlanır Bu sayede çevremizi daha anlamlı bir biçimde deneyimleme yönündeki yeteneğimizi geliştirir ve zenginleştiririz

Kodlanmış Dalga Bilgisi

Beyin, şuurluluğu kodlanmış dalga modelleri olarak zihin dediğimiz koherent alan içerisine tercüme eder Peki beyin bu dalga/parçacıklardan ya da karışık dalga
kodlarından realiteyi (gerçekliği) nasıl oluşturmaktadır? Deepak Chopra Quantum Healing (Kuantum İyileşme) isimli kitabında, karışık model ile anlaşılır bir imge arasındaki farka ilişkin bir örnek veriyor “Bunun için iyi bir görüntü Chopin etüdü çalan bir piyanist olacaktır” diyor “Müzik nerededir? Bunu pek çok seviyede bulabilirsiniz -titreşen tellerde, çekiçlerin dansında, tuşlara basan parmaklarda, kağıttaki siyah işaretlerde ya da çalanın beyninde üretilen sinir impulslarında Fakat bütün bunlar sadece kodlardır; müziğin gerçekliği, titrek bir şekilde parıldayan, güzel, görünmez bir şekildir ki bu fiziksel dünyada hiç oluşmadan belleklerimize ulaşmaktadır
Bu durum, kesintili sinyalleri elektrik impulslarına çeviren bir bilgisayara benzer Bu impulslar bitlere, bitler baytlara, baytlar da bir programı meydana getiren dil kalıplarına çevrilir Uyarılmış bir beyin, sinaptik potansiyel bakımından daha zengindir, böylece daha fazla şifreyi çözebilir Bu durum 8 bitlik bir 286 yerine 32 bitlik bir Pentiuma sahip olmaya çok benziyor Bu durumda işleme konan bilginin miktarının fazla olmasının yanında, daha sofistike programlamaya ya da dalga şekli transformasyonuna yatkınlığıyla birlikte kalite de fazla olmaktadır

Şuurun Holografik Modeli

Nörofizyolog Karl Pribram, beynin, gerçeklik deneyimimizi meydana getirmek için holografik bir şekilde davrandığını ispatlamak için oldukça kapsamlı bir çalışma yapmıştır Ayrıca beyin, karışık dalga modellerinin nakledicisidir Dalga frekanslarını elektriksel ve kimyasal kalıplara çevirir Hologram, bir lazer demetinin ikiye bölünerek, bir objeden sektirilmesi ve sonra bir aynadan fotoğraf plakası üzerine yansıtılmasıyla oluşur Diğer lazer demeti ise üç boyutlu bir hologramın meydana getirildiği holografik plaka üzerine yönlendirilir

Hologram ve Şuurlu Zihin

Aynı zamanda beynimiz kuantum dünyasının karışık kalıplarını üç boyutlu yapılara dönüştürür ve yansıtır John Briggs ve F David Peat The Looking Glass Universe’de (Ayna Evren) şöyle bir açıklama yapmaktadırlar; “Eğer dünya frekanslardan meydana gelmişse ve beyin bir frekans çözümleyicisi ise (ki kendisi de madde frekansından oluşmaktadır) bildiğimiz üç boyutlu katı dünya nasıl oluşuyor? Cevap önceki gibidir: Bunu öğrenmek zorundayız Esas olarak belli frekanslara yanıt vermeyi öğreniyoruz, frekansların sabit değişimlerine değil Seçilmiş bazı hologramlar stabilize olmakta ve görünüşe göre bir diğerinden “nesneler ya da şeyler”e ayrılmaktadır Hafıza olarak şekillenmiş hologramlar, bu ayrılmış nesnelerin/şeylerin izlenimini kuvvetlendirmektedir ve bu yüzden bildiğimiz görünen uzay-zaman dünyası dalga ve frekansların saklı evreninin dışına saçılmaktadır

Süperiletken Olarak Şuur

Bir süperiletken, içinden geçen herhangi bir şeye hiçbir şekilde direnç göstermeden, tamamen uyumlu bir vasıta olarak davranır Yine F David Peat, yazdığı “The Philosopher’s Stone (Filozof Taşı), Chaos (Kaos), Synchronicity (Eşzamanlılık) ve The Hidden Order of the World (Dünyanın Saklı Düzeni)” adlı kitaplarda, bu süperiletken yapı ve şuurun kendisi arasında karşılıklı bir ilişki olduğunu şöyle anlatmaktadır: “Beyinle ilgili öncelikli fikirlerden biri de onun uyumlu (koherent) bir kuantum sistemi olduğudur ve bu görüş Herbert Froehlich’i desteklemektedir Tartıştıkları şuur tek bir parçadır; uyumludur ve herhangi bir klasik mekanistik modele indirgenemez Bir süperiletkendeki elektronlar, bütün tarafından yönlendirilen her bir bireysel ritmdeki global dansta yer aldıkları gibi, sinir hücrelerinin bireysel faaliyetleri de düşüncenin bu muazzam dansıyla iş birliği içinde olabilirler

Sonuç

Beyin, şuurun kuantum-dalga örüntülerini elektro-kimyasal sinir ileticilerine çevirmektedir Bu bilgi ayrıca holografik olarak beynin değişik bölümlerinde gerçeklik dediğimiz kavrama dönüştürülmektedir Beyninize ne kadar çok meydan okursanız, dünyamızı daha anlamlı bir biçimde görmemizi sağlayan nöron, akson ve dentrit denizindeki düşünce dalgalarıyla o oranda daha iyi bağlantı kurarsınız Nörologlar buna “kullanıma bağlı şekil verilebilirlik (plasticity)” diyorlar Görünüşte imkansız olan bir problem için çözüm sağlayan sinirsel bir patika oluşturmadıysanız, şuurunuz size görmeniz için ilham verse de cevabı sezemessiniz ya da cevabın farkına varamazsınız Siz sadece kendinize deneyimlemek üzere izin verdiğiniz şeyi görebilirsiniz
Beyninizin her iki tarafını da kullanın Bu araştırılmamış alanların haritasını çıkarıp araştırın Onu bilinen sınırların ötesine doğru genişletin Burada belirttiğimiz günlük bulmacalarla uğraşmak, sizin mantıklı ve mantıksız düşünceler ile ilgili zanlarınıza meydan okuyacaktır Bulmacaların çözülmeye çalışılması sırasında yeni sinirsel yollar oluşturursunuz ve sinaptik çatlakların sayısını artırırsınız Alışkanlığa bağlı düşünme yöntemlerini yeni olasılıklarla değiştirirsiniz Belli tipteki yanal ve karşılaştırmalı bulmacalar için çözümler ararken aynı zamanda beyninize de antrenman yaptırırsınız Dehadan anlaşılan bu esastır Yaratıcı bir dahi açık fikirlidir ve diğer insanların düşünmeye cesaret edemedikleri şeyler üzerinde uzun uzun düşünür Bu yolla dahiler, beynin, bilim adamlarınca uyumakta olduğu söylenen %90’lık bölümünü kullanırlar Kendinize açık cevapları olmayan sorular sorun Diğer zamanlarda ihmal ettiğiniz şaşırtıcı durumlar hakkında düşünmek için kendinize fırsat tanıyın Herkes henüz farkına varamadığı bir yaratıcı potansiyele sahiptir Siz kendinizinkini keşfedin ve onun için donanımlı olun
(ALINTI)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.