Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ağacı, cam, öntürklerde

Öntürklerde Çam Ağacı.

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Öntürklerde Çam Ağacı.




"Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor Bu hayat ağacı Sümerlerde de var Bir ucunda göktanrısı duruyor Türklerde güneş kutsal ama tanrı olarak kabul edilmiyor 22 Aralık'ta güneş yeniden fazla olarak dünyayı aydınlatmaya başlayacak Günler uzamaya başlayacak Türklerin göktanrısı gün ile geceyi tanzim ediyor gökte Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde 22 Aralık'ta gün geceyi yeniyor Bunu "Yeniden doğuş bayramı" Türkler kutluyorlarmış Türkistan'da bir ağaç varmış, akçam, ve bu akçam başka yerde yetişmiyormuş Akçam getirip eve koyuyorlar, akçamın altına o sene Tanrı onlara güzel şeyler verdi, güzel bir yaşam verdi diye Tanrı'ya hediyeler koyuyorlar Dallarına da ertesi sene için Tanrı'dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdela koyuyorlar O günlerde büyük bayram, şenlik yapıyorlarmış Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor Bu adet Türkler yoluyla Avrupa'ya geçti Konunun Noel'le alakası yok İznik Konsili'nde pagan adeti görülen bu adeti İsa'nın doğuşu olarak kabul edelim diyorlar ve bu adet Hristiyanlara geçiyor Ama ağaç süsleme pek yok, 16 yy'da Almanya'da başlıyor, daha sonra Fransa'ya geçiyor ve dünyaya yayılıyor
“Altay’daki çamlar, her zaman, şaşılacak kadar güzeldiler Oklar gibi düzgün Çam, eskiden Türklerde mukaddes ağaç sayılırdı Onu eve “alırlardı” Onun şerefine, daha üç-dört bin yıl önce, insanların putlara tapındıkları zamanlarda, bayramlar düzenlediler Bayram, ilkin Dünyâ’nın merkezinde, tanrıların ve ruhların dinlendikleri yerde yaşayan Yer-su’ya adanırdı
Yer-su’nun yanında, gür beyaz sakallı bir ihtiyar olan Ülgen bulunurdu İnsanlar, onu dâimâ, zengin kırmızı kaftan içinde gördüler Ülgen, aydınlık ruhların reisi idi O, altın kapıları olan altın yer-altı sarayında, altın bir taht üzerinde oturmaktaydı Güneş ve ay, ona itaat ederlerdi
Çam bayramı, kışın en soğuk zamanında, karakışta, 25 Aralık’ta yapılırdı O zaman, gün geceye gâlip gelirdi Ve güneş, toprak üzerinde biraz daha uzun süre kalırdı İnsanlar, Ülgen’e duâ ederler, güneşin dönüşü için ona teşekkür ederlerdi Duâların işitilmesi için Ülgen’in sevgili ağacı olan çam süslerlerdi Onu eve getirirler, dallarına parlak kurdelalar bağlarlar, yanına hediyeler yığarlardı
Bütün gece, güneşin karanlığa gâlibiyeti hâdisesi dolayısıyla eğlenirlerdi Bütün gece “Koraçun, Koraçun” diye bağırırlardı Böylece bayramı “Koraçun” diye adlandırdılar; bu söz, eski Türklerin dilinde, “azalsın” mânâsına geliyordu
Yâni, gece azalsın, gündüz artsın
Çamın etrâfında sabaha kadar “inderbay” adı verilen bir halka (dâirevî) oyunu oynarlardı: insanlar, güneşi sembolize eden dâireye katılırlardı Böylece, semâvî ışık vereni (güneşi) geri dönmeye çağırırlardı Herkes, en mahrem dileğin, esrârengiz bu gecede, değişmeden gerçekleşeceğine inanırdı
Gerçekten de, Ülgen, bir kere olsun red cevâbı vermedi, hayatta bir kere olsun mahcup etmedi: Bayramdan sonra gece dâimâ kısaldı; kızıl güneş ise, hep, gökyüzünde daha uzun, daha uzun süre kaldı
Çam, “Ülgen’in ağacı” diye adlandırıldı O, tanrıların ve ruhların yer-altı dünyâsı ile insanların dünyâsını birbirine bağlardı Çam, ok gibi, yukarıya, gökyüzüne çıkan yolu gösteriyordu Rusça’daki “daroga”(yol), “put’ (yol) mânâsına gelen Türkçe “yol” kelimesi buradan (çamın adından= yol’-yolka) geliyor İşte ağacın adının geldiği yer!
Bunca yüzyıl geçti, ama eski bir bayram unutulmadı Yeni yıl ağacı (çam) bayramı, bugün herkesin mâlumu! Ülgen, gerçekten, yeni bir ad –Ayaz Ata– aldı; fakat onun bayramdaki rolü ve kıyâfeti aynen kaldı Eskiden olduğu gibi, çamların çevresinde halka oyunu oynuyorlar Kimse, konunun farkında değil
Bu arada, kaftan, şapka, kuşak, deri çizme yâni Ayaz Ata’nın kıyâfeti de eski Türklerin gardırobundan Onlar, tıpatıp böyle bir kıyâfet içinde dolaşıyorlardı Arkeologlar, bunun doğruluğunu mükemmel bir şekilde ispat ettiler
Ülgen, efsânelerin söyledikleri gibi, bâzan kılık değiştirirdi O zaman Erlik adını alırdı Bununla birlikte, Erlik’in Ülgen’in kardeşi olması mümkündür Şimdi gerçeklerin iç yüzünü öğrenmek güç; bunca yüz yıl geçti Gâlibâ, bu o kadar da mühim değil
Çok daha mühim başka bir şey var Eski Türklerde Ülgen ve Erlik, iyiliği ve kötülüğü, ışığı ve karanlığı temsil ediyorlardı Onun için, 25 Aralık’ta, bütün insanlar, hattâ en kötüler bile, iyi ve cömert olmaktaydılar Bu târihte, Erlik, kötülük sembolüdür O, bu gün torba içinde hediyeler getirirdi Çocuklar da onu ararlardı Onlar, şarkılarla dolaşırlar, tekerlemeler söylerlerdi (Türkçe “kolyad” sözü, kelimesi kelimesine şöyle çevriliyor: “mutluluk, saadet dileme”)”

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.