|  | İliada Ve Odysseia |  | 
|  08-20-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İliada Ve Odysseiaİliada ve Odysseia Yunan mitolojisi eski mitolojiler arasında apayrı bir yer tutar  Önceki mitolojilerin derin izlerini taşıyan bu Mitoloji ussal düşünceye geçiş yeri özelliği gösterir  Yunan mitolojisi denilince aklımıza en önce Homeros gelir  Homeros da dönemin öbür şairleri de yapıtlarını yazıya geçirmediler  Bu yapıtlar, bu arada Boiotia’lı köylü şair Hesiodos’un yapıtları daha sonra toplandı  Yunan yazısının M  Ö  750 dolaylarında ortaya çıktığı sanılır  Böylece yazımı oldukça güç olan ve kullanımı günden güne azalan Mykenai alfabesinin yerini, yazımı çok güç olmayan yeni alfabe almıştır  Bu yeni alfabe Fenike kaynaklıdır  Ancak onun oldukça geliştirilmiş bir biçimidir  Fenikeliler yalnızca sessiz harfler kullanıyorlardı  Yunanlılar seslileri de belirlediler  Böylece yirmi dört harften oluşan ve oldukça kolay bir alfabe ortaya koydular  Bu yenilik yunan kültürünün gelişiminde büyük kolaylıklar sağladı  Homeros’un İliada ve Odysseia adlı yapıtlarının yazıldığı IX  ve VIII  yüzyıllar gerçekte Dorların yunan uygarlığına ağırlık koyduğu dönemlerdir  Dorlar bu dönemlerde Doğu’nun fethine girişmişlerdir  İliada’da konu edilen Truva savaşı da bu fetih savaşlarında olmalıdır  Öte yandan, İliada’daki savaşçılar aka insanları olarak belirlenmiş olsalar da Dorlardan bir şeyler taşımaktadırlar  ImageYunan kültürünü bize taşıyan en eski kaynak Homeros’un İliada ve Odysseia adlı şiirleridir  Bu şiirleri bize Homeros’un IX  yüzyıl dolaylarında bırakmış olduğu sanılır  Bu tarihi saptarken Herodotos’un şu sözüne önem veriyoruz: “Homeros benden dört yüzyıl önce yaşadı  ” Kültür tarihiyle uğraşanlar bu tarihin doğru olması gerektiğinde birleşiyorlar  Onların birleştiği bir başka nokta, sözkonusu şiirlerin Anadolu’da yazılmış olduğudur  Ama hangi kentte? Bu konuda görüşler çelişiyor  İliada’nın Fransızca baskısını düzenleyen Eugène Lasserre, önsözünde Homeros’un şiirlerine yedi kentin sahip çıkabileceğini bildiriyor, bu konuda çatışmalı görüşlerden Vicdor Bérard’ın görüşüne öncelik veriyor, buna göre Homeros’un yapıtları 1040 dolaylarında kurulmuş olan Miletos kentinde yazılmış olmalıdır  Bu şiirleri bir kişiye değil de bir çağa, bir topluma bağlamak isteyenler vardır  Ancak onlarda belli bir sezgi ve anlatım bütünlüğü olduğundan bu görüşleri geçerli saymak ve buna göre Homeros yoktu, Homeros’lar vardı demek biraz güç  Bu görüşleri Laserre şöyle özetliyor: “1970’de rahip d’Aubignac İliada üzerine akademik sanılar ve incelemeler adlı kitabında İliada ve Odysseia’nın bağımsız şarkılarından, ‘ezgi’lerden oluştuğu görüşündedir  Bu arada, İskoçya ozanlarının ilkel şiirlerini yayımladığını öne süren Ossian’ın etkisiyle Diderot şu görüşe bağlanır: şiir barbar halkların işidir daha çok, çünkü hiçbir şey bu halkların tutkularını ölçülü kılmaya yetmez, bu insanlar soyut sözcüklerden yoksun oldukları için tutkularını ancak maddesel imgelerle açıklayabilirler  İşte bu görüşlerden ve Young’la Lessing’in görüşlerinden giderek Herder felsefesini temellendirir: halk bir organizmadır, canlı bir varlıktır, kendisini oluşturan bireylerden ayrıdır, özel bir dehayla, ulusal dehayla donanmıştır  Vico, Herder’i destekler  İnsanlık bir şiir çağı yaşamıştır  Homeros halkları varolmuştur, destanlar halkın organik üretimidir  Buna F  A  Wolf’ün görüşü eklenir: o, ünlü Girişler’inde (1975) bu görüşlerini Homeros filolojisine uygular  Görüşünü kanıtlamak için Yunanlılarda VII  yüzyıldan önce yazının bulunmadığını ve değişik halk şarkıcılarının kafasında oluşmuş, bellekte saklanıp taşınmış Homeros şiirlerinin VI  yüzyıldan önce toplanmış ya da yazılmış olamayacağını bildirir  ” Bir Toplumu Açıklayan Belirlemeler Bu görüşler bizi Homeros’ların varolduğuna inandırmakta yetersiz kalır  Ne var ki bu şiirler tek bir kişinin, bir Homeros’un kaleminden çıkmıştır diyebilmek zordur  İliada için Lasserre iki ayrı olasılık düşünür  Birinci olasılık: içlerinden biri deha diye belirlenebilecek birçok şairin IX  yüzyılda yazmış olduğu birbirine yakın konularda pekçok şiir VI  yüzyıla doğru biraraya getirildi, bu arada bunlara daha başka küçük şiirler eklendi  İkinci olasılık: bazı küçük parçalar dışında tüm İliada aynı şairin kaleminden çıkmıştır, bu şair geleneğin zoruyla ama hiç istemeden bazı parçaları şiirine eklemek zorunda kalmış, bu işi isteksiz yaptığı için bu şiirlerde başarısız olmuştur  Aynı durum Odysseia için de geçerlidir  Öte yandan, bazı yazarlar İliada’yı Homeros’un yarattığını, Odysseia’nın bir başka kişinin ürünü olabileceğini ve İliada’dan bir yarım yüzyıl sonra ortaya çıkmış olması gerektiğini öne sürerler  Genellikle Homeros’un diye bilinen İliada ve Odysseia zaman zaman birbirini yineleyen ayrı parçalardan oluşmuş da olsalar bütünsel destanlardır  İliada, Truva savaşlarının bir bölümünü, Akhilleus’un gazabını anlatır  Odysseia’da Odysseus’un savaştan dönüşünü dile getirir  Bu iki yapıt yazıldıkları çağın yaşam biçimlerini, alışkılarını ve göreneklerini karmaşık bir olay örgüsü içinde anlatırlar  Bu iki kitap o toprakların inanç kitabı gibidir  Birçok Yunanlının bu yapıtlardaki birçok bölümü ezbere koruyabildiği kesindir  Hatta Makedonya kralı Aleksandros III (Büyük İskender)’ün İliada’yı yanından ayırmadığı, seferde bile onu okuduğu, her zaman Akhilleus’a özendiği bilinir  Bu destanlarda anlatılan olaylar doğrudan doğruya tanrıların işe karıştığı olaylardır  Savaşın akışında en belirleyici güç elbette Zeus’un gücüdür  Tanrıların istemi her zaman her yerde yönlendirici olur  Apollon, Zeus’un koca kalkanını Truvalılara doğru tutar, Zeus Akaları düzene sokmak için kamçısını kullanır, tanrılar ya doğrudan doğruya savaşın akışına karışırlar ya da bir takım işaretler gönderirler  Truvalılar aka deniz gücüne saldırdığında bir kartal Truvalıların arasına yarası kanayan bir yılan bırakır: Zeus isteğini böylece ortaya koymuş olur  Akhilleus’un atı insan gibi konuşur, insan gibi ağlar  Bu da tanrıların istemindendir  Gene de tanrılar insanların uzağındadır  Onlar insanların ilişkilerini izler, hatta yönlendirirler, ama onlarla bir arada olmaz, onlarla duygulanmazlar  Tanrılar insanbiçimli ama insanüstüdür; güçleriyle, çabukluklarıyla, zenginlikleriyle kalıcılıklarıyla, güzellikleriyle insanlardan ayrılırlar  Onlar savaşçı değillerdir  Savaşçılık insan içindir  İliada’da komutanlar askerlerine “insan olun” diye öğüt verirler  Homeros’un yaşayıp yaşamadığını bilmediğimiz gibi, Truva savaşının olup olmadığını da bilmiyoruz  Homeros yaşadı mı ya da Truva savaşı oldu mu sorularının yanıtsız kalması binbir düşsel ögeyle örülmüş olan bu iki destan kitabının gerçekçi ağırlığını gidermez  Bu kitap özel olarak Akaların, genel olarak da Yunanlıların yaratmış olduğu uygarlık etkinliklerini tüm insani özüyle yansıtan, yunan toplumunun toplumsal, dinsel, siyasal yapısını dışlaştıran bir gerçeklikler kitabıdır  Bu iki kitapta, coğrafi zorunlulukların kolaylaştırmış olduğu ve ülkeyi en eski zamanlardan başlayarak sarsmış olan bölünmüşlük olgusu da açıkça belirir  En önemlisi, her iki kitabın da, yaşamı bütün canlılığıyla insanı bütün derinliğine duyuruyor olmasıdır  Bu destanlarda gerçekçilik adına en önemli görüntü, kahramanların birer kukla olarak değil de kişilikli varlıklar olarak gösterilmesidir  Akhilleus’un yürekliliği, Odysseus’un her açmaza çözüm getirmeye yatkın kurnazlığı hep insani boyutlarda ortaya konulur  Destanlarda kişiliği belirlemeyenler savaşın bütün yükünü omuzlamakla birlikte yazgıyı göze almaktan ve ölmekten başka yükümlülüğü olmayan askerlerdir  Onların hiçbir şeyi yoktur  Oysa Akhilleus’un her birinde elli savaşçı bulunan elli gemisi vardır  Agamemnon savaşa yüz gemiyle katılmıştır  DÜŞÜNCE TARİHİ Afşar Timuçin Bulut Yayınları 3  Basım, 2000 Sf  155-179 | 
|   | 
|  | 
|  |