Ölümden Sonra |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ölümden SonraHer ne olursa olsun, inisiyatik tecrübelere ve öteâleme gidip de geri dönenlerin anlattıklarına dayanarak, insan varlığının ölümden hemen sonraki hâlinin bir özetini yapabiliriz İntihar dışında, normal evrimde gerçekleşen ölüm hissi acı verici değildir Bu his, su üzerinde kayıp giden bir gemideyken hissedileni andırır; İsis'in kayığı, Caron'un kayığı imgeleri ve astral plânda hissedilenleri halka yansıtan bütün mitolojik fikirler buradan kaynaklanmıştır Çağdaşlara göre bu his demiryolunda hiç sarsıntısız bir şekilde yapılan yolculuğu andırmaktadır Varlık, ölüm dediğimiz şeye maruz kalmış olduğuna inanmaz; uyuduğunu ve rüya görmekte olduğunu sanmaktadır Aynı zamanda ölüm, burada görünmez olarak tanımlamakta olduğumuz plânlara hakikî bir doğum olduğundan dolayı, yeryüzündeki yüzüstü bırakılmış zavallılar ağlayıp sızlanmakta ve kesin bir ayrılığa inanmaktalarken, o, çevresinde tüm aile büyüklerini, yitip gitmiş olduklarını sandığı tüm insanları ve onun gelişini coşkuyla kutlayanları bulmaktadır İnisiyatik tradisyonun söylediğine göre rehberinin eşliğindeki ruh üç gün boyunca yeryüzündeki görmekten hoşlanacağı bütün yerleri ziyaret edebilir Yeryüzünde bırakmış olduğu sevdiği insanlara gerek rüyada gerekse de doğrudan doğruya görünebilir; hatta ve bu sık sık olur astral haliyle kendi cenaze törenine de katılıp onu izleyebilir; ardından uykuya dalar Yeni astral organların bundan böyle evrimlerini sürdürecek oldukları plânlara alışmaları gerekmektedir ve doğada sıçramalar olmadığından, bu yeni duruma uyum sağlama da, ruhun daha önceki evrimine bağlı olarak ağır ağır gerçekleşir Uyanış gerçekleştiğinde, ruh, öncelikle genel evrime yardımcı olmak, ardından da gelecekteki yeryüzü "binalarını" inşa edebilmek amacıyla kendi astral organlarını kullanır "Yeryüzüne ait" diyoruz, çünkü yeryüzü üzerinde konuşmaktayız; ancak şunu yalnızca ölümden sonra bilebiliriz ki, reenkarnasyon herhangi bir sistemin bütün diğer gezegenlerinde gerçekleşebilir Ruhun normal evriminde bizi ilgilendirecek olan onun öbür plânda yapacak oldukarmdan ziyade, onun yeniden enkarne olmak üzere bulunduğu durumda olup bitecek olanlardır İnsan yeryüzünde zamanı dolduğunda nasıl plân değiştiriyorsa, aynı şekilde, ruhsal plânda da ruh varlığı eprövlerin kendi kişisel, evrimi ve bir unsuru olduğu tüm diğer ruhların evrimi için yaşanmaları gerektiğinin şuuruna varır İşte bunun üzerine, ondan büyük fedakârlık talep edilir O, geçmişteki tüm enkarnasyonlarının bilincine sahip durumdadır, son bedenli hayatları sırasında neler kazanmış ya da neler kaybetmiş olduğunu ve aynı şekilde, gerçekleştirecek olduğu yeni bedenli hayatı sırasında üstesinden gelmek zorunda olduğu sınamaların da neler olduğunu gayet iyi bilmektedir Enkarnasyon hazırlıklarından sonra ruh maddî bedene bağlanır Şunu unutmayalım ki doğa sıçramalar yapmaz Bundan dolayı, dünyasal çocukluk adı verilen bu özel hâl gerçek bir karma durumdur ve ruh bu hâl içerisinde henüz iki plânda birden yaşamaktadır Bu çifte yaşam yedi yaşma kadar sürer ve çocuk atalarını görür, koruyucu meleğinin (rehber varlık) kendini sık sık gösterdiğini ve kendisiyle birlikte oynadığını da görebilir Böylece, yedi yıl boyunca, ruh denemeler yapar ve çocuğun beyni yeryüzü ve görünmez âlem ile bağlantı halindedir İki plânda birden yaşar Bu yüzden çocuk, ruhunun görünmez plânda algılamakta olduğu vizyonlar görür Yeryüzü hayatına doğmak, öteâlemde ölmektir Ruhu çevreleyen atalar çocuğu yeryüzündeki ilk yılları süresince koruyup kollamaya da devam ederler Ruh, bir yaşından yedi yaşına kadar enkarne olur Yedi yaşından on dört yaşına kadar bir çabuk kamcılık (saflık) safhası vardır: Çocuk kendisine söylenen her şeye inanır Ama yine de, okulda sırf öğretmene karşı gelmiş olma ihtiyacı yüzünden fikirlerini değiştirir On dört yaşından yirmi bir yaşına kadar olan safhada çocuk olgunlaşır ve tip bakımından tam bir insan hâline gelir Kendisine verilen öğütlere inanıp güvenirse, ağırbaşlı ve dengeli biri olacaktır, ama çoğunlukla bu öğütlere pek aldırmaz, çevresinden kaçar, kendi kendine bir kişilik yaratır Bu, annelerin nitelemesiyle, "nankör yaş"tır Yirmi bir yaşından yirmi sekiz yaşına kadar insan kişisel bir inanç oluşturur Şayet çalışma hayatının içindeyse, patronların personellerini sömürdüğüne inanır; şayet filozof ise, bir ateist durumuna gelebilir Demek ki insanda üç karakteristik safha vardır: kuşkululuk, baş kaldırma ve kişiliğin oluşturulması Aynı yasalar her insanda bulunur Bu inkâr döneminden sonra, insan genellikle inanca yeniden döner |
|