|
|
Konu Araçları |
çağırma, cin, hakkında, iktibas, reenkarnasyon, ruh, üzerine, şeytan |
Reenkarnasyon Ve Ruh Çağırma Üzerine İktibas (Şeytan Ve Cin Hakkında) |
08-20-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Reenkarnasyon Ve Ruh Çağırma Üzerine İktibas (Şeytan Ve Cin Hakkında)Zaman zaman şeytan ve cin hususlarında çeşitli sorular sorulup, münâkaşalar yapıldığına şahid oluruz Cin ve şeytanı mikrop, bakteri gibi gözle görülmeyen maddî küçük mahlûkatla te'vil etmeye çalışan imânı nâkıs dar anlayışlar olduğu gibi, külliyen reddetme cihetine giden münkir imansızlar da vardır Hemen belirtelim ki, cin ve şeytanı mikrop, bakteri, virüs gibi maddî varlıklarla karşılaştırmak, onlarla izah etmek büyük hatadır, şahsî, beşerî, arzî bir te'vildir, dinî dayanaktan mahrumdur Yapılan açıklamaların semâvî ve mûteber olabilmesi için Kur'ân veya sünnetten bir dayanağa sahip olması gerekir Cin ve şeytanın varlığını inkâr etmek küfürdür İmanla bağdaşamaz Mahiyetleri ile alâkalı açıklamalara gelince, bazı hususlarda nas mevcut ise de, bazı hususlar kapalıdır ve âlimler de farklı görüşler ileri sürmüşlerdir Bir kısım merakı izâle edecek kadar bazı açıklamaları kaydediyoruz: Şeytan kelimesi, "salâh ve hayırdan uzak oldu" manasına gelen şatane fiilinden müştak olduğu kabul edilir Arap dilinde şer ve kötülükte ileri giderek mensub olduğu sınıfta temayüz eden, benzerlerinin dışına çıkan herşey için kullanılmıştır Bu sebeple, insan, hayvan vb görünen mahlûkatın şerirlerine şeytan dendiği gibi, görünmeyen mahlûkatın şerirlerine de şeytan denmiştir Kur'ân-ı Kerîm'de insanî ve cinnî şeytanlardan muhtelif âyetlerde söz edilmiştir Hadislerde bir kısım kötülükler de şeytana teşbih edilmiştir Hz Ömer (radıyallahu anh) Şam'a geldiklerinde bindirildiği bir at, altında çalım yapmaya başlayınca, hemen inmiş ve: "Beni bir şeytana bindirdiniz" buyurmuştur Görünmeyen ve insanlara kötü telkînatlarda bulunarak onları azıtan mahluk manasındaki şeytan, cin sınıfındandır Bir başka ifâdeyle bu mânâda şeytan cinlerin asi takımına denir Ataları, "Ben ateşten yaratıldım Âdem ise topraktan yaratıldı, ateş topraktan üstündür, dolayısiyle ben Âdem'den üstünüm" kuruntusuna düşerek Cenâb-ı Hakk'ın "Âdem'e secde et!" emrine isyan eden iblistir Âlimler çoğunlukla "Şeytanlar cinlerin asi ve şer olanlarıdır" demekte müttefiktirler Bazılarına göre cinlerin birçok sınıfı vardır: Mutlak zikredilince cins sınıfı kastedilir, insanlarla beraber yaşayan cinnî'ye âmir, çocuklara musallat olan cinnîlere ervâh, bunların habis olanlarına şeytan denilir Kötülüğü bir derece artarsa mârid, daha da artarsa ifrit denir Hadislerde, cin ve şeytan iki ayrı sınıfmış gibi ifâde edilmiştir Ancak meseleyi yakından tahlil eden muhakkik ulemâ, her ikisinin de esâs itibâriyle bir nev' olduğunu, biri kâfir kalarak şeytan, diğeri iman ederek cin adını aldığını söylemiştir İblis'in lügat olarak iblâs kelimesinden geldiği kabul edilmiştir İblâs hayırdan me'yusiyet, pişmanlık ve mahzuniyet mânâsına gelir İblis de hayırdan son derece me'yus demektir Çünkü Cenab-ı Hakk, masiyeti sebebiyle bütün hayırdan mey'us, kovulmuş bir şeytan kılmıştır Şu halde iblisi de cinnîlerin bir sınıfı kabul etmek gerekmektedir Ancak, cinlerin asılları hususunda da ihtilâf edildiğini belirtmemiz gerekir İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ)'tan yapılan bir rivayete göre, cinlerle şeytanlar başka başka mahluklardır Cinlerin babası Cânn'dır İçlerinde mü'min ve kâfirleri vardır Cinler ölürler Şeytanların atası ise İblis'tir, onlar ölmezler Zamanı gelince ataları olan İblis'le öleceklerdir Cinlerin asıllarıyla ilgili bir ihtilâf, âhirette hallerinin ne olacağı hususuna da sirayet etmiştir "Cinler Cânn'ın neslidir" diyenlere göre, onların mü'minleri cennete; kâfirleri cehenneme gidecektir "Cinler İblis'in zürriyetidir" diyenlerden Hasan Basrî'ye göre mü' minleri cennete gidecektir; Mücâhid'e göre mü'minleri de cennete gidemiyecektir Ahirette onlara tıpkı hayvanlara denildiği gibi, "Toprak olun" denecektir İmam Âzam'ın da bu görüşte olduğu söylenmiştir, ancak onun hiçbir beyanda bulunmadığı da söylenmiştir Şâfiî, Malik, İbnu Ebi Leylâ gibi sâir ulemâ ise iyilerinin mükâfaat, kötülerinin de azab göreceklerini söylemişlerdir Cinlerin mahiyetini açıklama sadedinde yukarıda kaydettiğimiz, çeşitlerine dikkat çekildikten sonra: "Nevilerin sayısını Allah Teâla'dan başkası bilmez" de denmiştir Bazıları: "Mahiyetleri muhtelif cisimlerdir, ancak onları müşterek bir sıfat birleştirir, o da mekânda hasıl olmaları, uzunluk, genişlik, derinlik gibi üç buuda sahip bulunmaları, lâtif, kesif, ulvî, süflî kısımlarına inkisam etmeleridir" demiştir Cinler hakkında ileri sürülen ilâve bir açıklama da şöyledir: "Latif ve hevâî bâzı cisimlerin mâhiyet itibariyle diğer cisim nevilerine muhâlif olmaları, onların, insanların mislini yapmaktan âciz olacakları bazı acîb, yahud meşakkatli işler için hususi bir ilme ve kudrete mâlik bulunmaları imkânsız değildir Onlar muhtelif şekillere bürünebilirler Bütün bunlar, bu hususta Cenâb-ı Hakk'ın kendilerine verdiği kudret sayesindedir" Cinlerin bu insanüstü gücünden insanların istifâde edebileceğine Kur'ân-ı Kerim'de işaret vardır Nitekim Hz Süleyman (aleyhisselam) cinlerden istifade etmiş, emrinde istihdâm etmiş, onları asker olarak (Neml 17) müşavir olarak, (Neml 38-39) kullanmıştır RUH ÇAGIRMA ÜZERİNE BİR İKTİBAS Cinden bahsederken, okuyucularımızın hemen hepsi cinle ilgili işittikleri çeşitli meseleleri hatırlayıp sorular sormak isteyeceklerdir: Cinler görülür mü, onlardan istifade edelir mi? Cine bakanlar, ruh çağıranlar var, bunların mâhiyeti nedir? Biz bu sorulara cevap vermeye kalkacak değiliz, çünkü ihtisasımızın dışında kalırlar Okuyucularımıza da bu mevzularla ilgilenmenin bir fayda sağlamıyacağına dair olan inancımızı ve meşgul olunmaması tavsiyemizi kaydetmek isteriz Bu meseleler günümüzde istismar konusu ve hatta, dinden, İslâm'dan uzaklaştırma vasıtasıdır Bu meselelerin içine fazla girenlerin maddîmanevî zarara uğrama ihtimalleri çok fazladır İslâm, kulluk emretmekte, Allah'a karşı kulluk vazifelerimiz nelerdir, bunları en iyi şekilde nasıl yerine getirebiliriz? Bunları kendimize baş mesele yapmamızı ders vermekte ve bunların peşinde koşmamızı emretmektedir Biz yine de, efkâr-ı umûmiyenin günümüzde ruh çağırma ve cine bakma konularına gösterdiği fazla alâka sebebiyle meseleye İslâmî bir espri ile yaklaşmış bulunan Alâeddin Arpacı'nın SUR dergisinde (1987 Mart ve Nisan ayları, 131, 132 sayılı nüshaları) çıkan bir yazı ile buna bağlı bir röportajını aynen koyacağız Mevzu hakkında kısa da olsa bir fikir vereceği kanaatindeyiz Yaşanan Olaylarla RUH ÇAGIRMA ve Doğru Bilinen Yanlışlar "Yıllar önceydi Doktor, mühendis ve hukukçu bir grup arkadaş, mumların aydınlattığı yarı karanlık bir odada, yuvarlak masanın etrafına dizilmiş, seansımıza katılacak ruhu büyük bir merak, heyecan ve hatta korku ile bekliyorduk Parmaklarımız, daire teşkil edecek şekilde dizilmiş harfler arasında gidip gelecek fincanın üzerinde titreşip duruyordu Çevremizdeki ruhlardan birinin davetimize katılmasını rica ettik boşluğa bakarak Biraz sonra fincanın hareket ederek daireler çizmeye başladığını hayretle gördük Aramızda muzip birisi mi var diye birbirimize baktıksa da, benizlerimizin rengi herşeyi açıklıyordu Seansımıza gelen, yıllar önce yaşamış bir doktorun ruhuydu Üstelik bizleri de tanıyordu Emin olmak için arkadaşlardan birini göstererek ismini sorduk Göbek adıyla birlikte cevapladı Sonra hepimizin doğum tarihlerini, medenî durumlarımızı, hatta içimizden birinin eski nişanlısının ismini bile yazıverdi Şaşırmıştık Çünkü bunların hepsini biz bile bilmiyorduk Bu ruh, yoksa içimizdeki bilgileri mi çalıyordu? Doktor arkadaşları seanstan uzaklaştırdık ve başladık tıpla ilgili suallere Cevapların içinde hiç bilmediğimiz bir yığın lâtince kelime vardı içlerinde Sonra doktorları çağırıp soru ve cevapları gösterdik Hepsinin doğru olduğunu hayretle söylediler İçimize, bugünkü tıbbın bilmediği birtakım tedavi usullerini sorup öğrenmek ve böylece kısa yoldan meşhur olmak arzusu geldi Birçok şey sorduksa da detay verilmedi Yalnız, kanın pıhtılaşmasına bugünkü tıbbın bilmediği beş faktör daha saydığını hatırlıyorum Kendisine, sorularımıza cevap verebilecek başka ruhları çağrıp çağıramayacağını sorduğumuzda cevap müsbetti Artık çeşitli ihtisas dallarında geçmiş üstadların ruhlarından yararlanabiliyor ve bir yığın orijinal bilgi öğreniyorduk Ruh çağırma giderek bizde tam bir tutkuya dönüşmüştü Artık onlarsız yapamıyorduk Fakat sohbetlerimizin yavaş yavaş konu değiştirdiğini ve zaman geçtikçe itikad ve inanca yöneldiğini epeyce geç farkettik Esrarengiz dostlarımız, kendilerini adeta hakikatı tebliğe memur melekler gibi takdim ediyorlardı Öyle ya, onlar ruhtu Bizim göremediğimizi görüyor, duyamadığımızı duyuyor, hiçbir engel onları durduramıyordu Ölüm ötesi hakkında en iyi bilgi, konuşan bir ölüden alınmaz mıydı? Materyalistlerin ahirete inananlara sordukları klasik bir soru vardır: Gidip gördünüz mü? Evet, gidip görenler işte karşımızdaydı Bu dünyada herhangi bir uzmandan da öğrenebileceğimiz dünyevî bilgileri sorarak vakit kaybediyor, fırsatı iyi değerlendiremiyorduk Kabirde neler oluyordu; münkernekir sualleri neydi? Sıratın, mizanın, cennet ve cehennemin hakikati nelerdi? Din kitaplarının öğütlediği gibi yaşayanlar gerçekten orada rahat, diğerleri azapta mıydı? Ruhlar aleminde, mükâfaat ve azabın keyfiyeti neydi? Bunları birer nas olarak öğreneceğimize, bizzat ruhların kendilerinden öğrenmek kabildi Nasıl olsa her din, itikat ve mezhepten insanın ruhu çağırılıp sorulabiliyordu Biz de büyük bir merak, hırs ve hevesle daldık mevzunun içine Sorduk, sorduk Seanslarımıza katılanlar çoğalmış, birçok yerde ismimizden bahsedilir olmuştu Bu arada bize bir de medyum(11) bulundu Artık fincanla zaman da kaybetmiyorduk Ruhların söylediği, bizim daha önceki dinî bilgilerimize pek uymuyordu Bedenden çıkan ruhun kabirle bir ilgisi yoktu Münkernekir gibi meleklerden, kabir azabından vs bahsedilmiyordu Ruhlar semaya yükseliyor, oradaki huzur ve rahatları dünyada iken tâbi oldukları inanç sistemine değil, hümanist davranışlarındaki olgunluğa bağlı oluyordu Müslümanlık, Hıristiyanlık, Zerdüştlük ve hatta putperestliğin bir önemi yoktu Çağrılan ruh hangi din ve mezhepten insana ait olursa olsun, hayatını sevgi, barış ve iyilikle geçirmişse, orada mes'ud ve huzurlu olduğunu söylüyordu Namaz kılmakla istavroz çıkarmak arasında bir fark gözükmüyordu Ama cinayet gibi, intihar gibi, hırsızlık gibi bütün din ve inanç sistemlerinin suç kabul ettiği fiilleri işleyenler rahat ve huzurlu değildi Olgunluğun en üst basamağına çıkana kadar, ruhlar bu "dünya okuluna" tekrar tekrar dönüp, yeni tecrübelerden geçmek zorunda idiler Her seferinde başka bir bedende, başka bir kimlikte yaşıyorlardı Bu devr-i dâim sürüp gidecekti Bizler bu bilgileri lütfeden ruhlara teşekkür ederken, kafamı kurcalayan başka bir soru vardı: Bizim yaptığımız bu deneyle, tarihin en eski devirlerden beri ___________ (11) Medyum: Ruhani varlıklarla ilişki kurma istidadındaki kimse cinci hocaların yaptıkları arasındaki fark neydi? Onlar da göze gözükmeyen, ancak bir medyumun görüp konuşabileceği lâtif varlıklarla uğraşmıyorlar mıydı? Geçmişin, bütün detaylarını, suya bakarak, kristal kürelere bakarak veya uyutulmuş medyumlar vasıtasıyla öğrenmiyorlar mıydı? Ancak bunlardan hiçbirisi, kendilerine daha önce yaşayıp ölmüş bir insanın ruhunun geldiğini iddia etmemişti Meselenin aydınlanması için, spiritizm(12) celselerinden sonra, cinci hocalara da gitmek, iki taraftan elde edilen bilgileri birleştirmek gerekiyordu Bu işin üstadlarından birini aradık ve İstanbul'un Çemberlitaş mevkiinde aradığımız evsafta birini bulduk Kendisi bu işi basit seviyede yürüten bir hoca olmayıp, sosyoloji mezunu ve müsbet ilimlerle "paramedikal" (tıp dışı) tedaviyi birleştirmeye çalışıyordu Şimdi rahmetli olan bu zatın yanında dört seneden fazla bulundum Hastalarının arasında çok ilginçleri vardı: Bazı hastalar, içlerine giren ruhlardan (!) bahsediyorlardı Bu ruhlar, nedense hocayı hiç sevmiyorlar, hastayı hocanın yanına iki kişi zor getirebiliyordu Ruhlar konuştuğu zaman, hastanın sesi değişiyor, hocaya küfreden ruhlara (!) rastlıyorduk Okumalar sürdükçe, hasta halden hale giriyor, ruhlar cin olduklarını itiraf ederek hastayı terkedeceklerini vaadediyorlardı Bu durumda hoca bazen okumayı kesiyor, bazan da devam ederek ruhun (!) yanmasına (ölmesine) sebep oluyordu Tabii biz bütün bilgiyi hastanın ağzından alıyorduk Ancak iyileşme belirtileri tesadüfe yer vermeyecek kadar açıktı Bir taraftan hocanın çalışmalarını incelerken öte yandan onu tavsiye ettiği "bakıcı"(13) lara gittim Hepsinin ortak özelliği, geçmişi çok iyi tarif etmeleriydi Bundan yıllarca önce yaşamış kimselerin hayatlarını görmüş gibi anlatabiliyorlardı Bunu ne ile başarabildiklerini sordum Peri adını verdikleri yardımcıları (hüddamları) vasıtasıyla olduğunu söylediler Hiçbirisi kendilerine eskiden yaşamış bir insan ruhunun geldiğinden söz etmedi Başka bir hoca da, istidadlı müşterilerinin gözünü kapatıp onları istedikleri dünyalarında gezdiriyordu O da bu işi üç tane cin vasıtasıyla yaptığını çekinmeden söylemişti Bu araştırmalar sürerken, bir taraftan da İslâmî kaynakları karıştırıyordum İmam Şiblî'nin "CİNLERİN ESRARI" isimli eseri çok aydınlatıcı olmuştu |
Reenkarnasyon Ve Ruh Çağırma Üzerine İktibas (Şeytan Ve Cin Hakkında) |
08-20-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Reenkarnasyon Ve Ruh Çağırma Üzerine İktibas (Şeytan Ve Cin Hakkında)(12) Spiritizm: Ruh (cin) çağırarak hakikatı bulmaya çalışma akımı (13) Bakıcı: Genellikle su, ayna, mürekkep veya cam küre gibi cisimlere bakarak cinlerle haberleşen kişi bu kitapta, cinlerin insan bedenine girerek onun ağzından konuştuğu, dinî belgelere dayanılarak anlatılıyordu Tecrübe ve İslâmî kaynaklar beni şu sonuca götürmüştü: Spiritizm celselerinde medyumun ağzından konuşan ruhla, yüzyıllardır falcı ve cinci hocaların irtibat kurduğu görünmez varlık aynıydı Ancak, hangi dine tabi olurlarsa olsunlar falcı ve cinciler, yüzyılların verdiği tecrübe ile bu varlıkların bütün kutsal kitapların haber verdiği cin olduğunu bilmişler, spiritistler ise geçmiş tecrübelerin verilerinden yararlanmadan işe sıfırdan başlamışlardı Bu bakımdan spritizm, henüz emekleme devresinde bile değildir Vardığım sonuçları, ruhlardan edindiğim dostlarla tartışmak istedim Yine seans tertipledik Ben bu sefer onlardan cinler hakkında bilgi istedim Hayret, cevaplar kaçamak, ifadeler anlaşılır olmaktan uzaktı Nedense bu konudan bahsetmek istemiyorlardı Bütün cesaretimi toplayarak, kendilerinin de cin olup olmadıklarını sorduğumda, doğrusu bu işin sonuna geldiğimizi tahmin etmiyordum Seanslarımızı boykota başlamışlardı Uzun çabalardan sonra, bahsettiğim hoca ile bu görünmez dostlarımızı bir seansta biraraya getirmeyi başardık Biz söyletememiştik ama, hocanın yanında cin olduklarını itiraf ettiler Artık seans tertipleyemiyorduk Son bir kere daha yapmak istediğimizde, fincanımızın harfler yerine masadan dışarı fırladığına şahit olduk Medyum arkadaşa rica ettik Temasa geçer geçmez sar'a nöbeti gibi haller geçirmeye başladı Derken üzerimize saldırdı Yarım saat kadar birkaç kişi zor zaptedebildik Kendine geldiğinde hiçbir şey hatırlamıyordu Şüphe yok ki, cin taifesinin şeytanları insanoğlunu kendi kaydı altına almak ve ona küfrü müstelzim itikat aşılamak istiyorlardı Bunu bazan kalbe vesvese vererek, bazan rüya yoluyla, bazan da böyle ruh kılığında başarıyorlardı Nitekim cin taifesinin bu hareketi Kur'ân-ı Kerim'de şöyle anlatılır: "Allah, insan ve cinlerin hepsini bir araya topladığı günde, şöyle denilecek: Ey cinler topluluğu, insanlardan birçoğunu aldatarak kendinize bağladınız" (En'âm, 128) Cin taifesinden kâfir olanların (şeytanların) kişiyi küfre sürüklemek için en çok kullandıkları taktik, "reankarnasyon" (tenasuh) yani, ruhun defalarca dünyaya gelip her seferinde ayrı bir bedende yaşaması itikadını empoze etmeleridir Bu iş nasıl başarılmaktadır? Herşeyden önce bilinmelidir ki, cinlerin ömrü bin ile bin beş yüz sene arasıdır Hatta bu ilmin erbabı bilir ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın önünde Müslüman olan cinnî halâ yaşamaktadır Ayrıca bu yaratıkların mesâmat'a nüfûz edici, yani kapalı yerlerden geçici bir yapıda oldukları ve çok yüksek bir hızla hareket edebildikleri de bir gerçektir Nitekim Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde bu hususta malumat vardır İşte bu sayede, bunlar bin küsur sene önceki hadiseleri bütün detaylarıyla bilebilir ve anlatabilirler Çünkü gözleri önünde cereyan etmiştir İşte uyutulan medyum maziye götürüldüğünde, onda konuşan cinnî, meselâ yüz yıl önce hayat detaylarını bildiği birini anlatır Daha da geriye gitmesi istendiğinde, yine arşivindeki başka bir insanı anlatacaktır Bu gidiş, o cinnînin çocukluk dönemine kadar uzanabilir Nitekim ruhun defalarca dünyaya geldiğine dair isbat mahiyetindeki olaylara bakıldığında, bunların hiçbirinin 1500 yıldan öncesine gidemediği hayretle görülecektir Tenasuh, yani ölen insandan çıkan ruhun bir daha yaşamak üzere dünyaya gelmesi akidesini şu âyet-i kerime kesin bir şekilde reddeder: "Nihayet onlardan herbirine ölüm geldiği vakit şöyle diyecekler: "Rabbim, beni dünyaya geri gönder Ta ki, ben terkettiğim imanı yerine getirip salih bir amelde bulunayım" Hayır, onların söylediği bu söz boş laftan ibarettir Önlerinde bir berzah vardır, tekrar dirilme gününe kadar oradadırlar" (Mü'minûn 99-100) Ayrıca, bu itikad, kıyamet, haşir, neşir ve cennetle cehennemin de inkârına müncer olacağından, bu konulardaki bütün ayet ve hadisler de tenasuhu reddeder Bir an düşünelim, bütün ruhlar olgunlaşana kadar dünyaya tekrar tekrar gelip nihayet zirveye ulaşacaklarsa, cehennem kimler için yaratılmıştır? Halbuki Cenab-ı Hakk, "Andolsun ki, ben cehennemi bütün insan ve cinlerden (müstahak olanlarla) dolduracağım" (Hud, 119) buyurmaktadır Ruh kılığındaki şeytanların başka bir aldatmacası da yazımızın başında da belirttiğimiz gibi kâfir olsun, mü'min olsun, öbür dünyada rahat etmenin sadece hümanist kurallara bağlılıkla olduğu, itikadın bunda rolü olmadığıdır Halbuki Kur'an-ı Kerim İslâm'dan başka her yolu reddeder Nitekim, "Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, o istediği din asla kendisinden kabul olunmaz ve ahirette de ebedî zarar çekenlerdendir" (Âl-i İmrân 85) buyurulmaktadır Spiritizm celselerinde hazır bulunanları küfre sürüklemeye çalışan daha pek çok iğva varsa da esas olarak bunların yukarıdaki maddelere ircaları mümkündür Cinler, ilkel insanları putların içinde konuşarak saptırır, puta tapmalarını sağlarlardı Bugünkü insanı da, modern maskeler arkasında saptırmaktadırlar Esasen bu olay, insanın dinsiz yaşayamayacağını, eğer kalpler hak dinden boşaltılırsa mutlaka yerinin sun'î ve bâtıl başka dinlerle doldurulacağını gösteren çok ibretli vak'adır Nitekim bu akımın daha çok sosyete kesiminde revaç bulması da bunun bir delilidir Cenab-ı Hakk'dan cin ve ins şeytanlarının şerlerinden bizi korumasını niyaz ederiz" "SUR: Ruh çağırmada (spiritizmde) gelen varlıklar hep cinler midir? ARPACI: Eğer ortada bir şarlatanlık yoksa gelen varlıklar, bütün kutsal kitapların haber verdiği ve insanoğlunun, tarihin en eski devirlerinden beri varlığına inandığı cinlerden başkası olamaz SUR: Peki efendim, hakiki ruhlarla ilişki kurulamaz mı? ARPACI: Ruhlar, insan öldükten sonra Berzah âlemindeki yerlerine dönerler Bunlardan kâfirlere ait olanları kesinlikle mahpustur; yani hiçbir yere bırakılmazlar Mü'minlerin ruhları ise derecelerine göre cuma geceleri veya daha sık serbest olabilir; yakınlarını ziyaret edebilirler Normal olarak yaşayan insanların bunların geldiğinden haberleri olmaz Ancak kişi Cenab-ı Hakk'ın lutfederek kalb gözünü açtığı kimselerden ise, derecesine göre bu ruhları rüyâda, uyku-uyanıklık arasında veya yakaza (uyanıklık) halinde görebilir Bu da mü'minin ferasetinden bir cüzdür Şu halde hakiki ruhlarla da irtibat kurulabilir ama, bu hiçbir zaman spiritizm celselerinde gerçekleşmez SUR: Spiritizm celselerinde masanın, sandalyenin müdahalesiz oynadıklarını, hatta havaya kalktığını işitiyoruz Bu nasıl oluyor? ARPACI: Bu işi yapanların iddiaları yerçekimini yenmek veyahut hava basıncını yok etmek olsa da biz bu işe de daha önce bahsettiğimiz varlıkların karıştığı kanaatindeyiz SUR: Efendim, "Bilinmeyen Dergisi"nde yerden yükselen bir medyum "beni kaldırın ruhlar" diyor ARPACI: O, bu sözü ile, söylediklerimizi isbat etmiş oluyor Tabii, onun ruh dediği cinlerden başka şey değildir SUR: Size yine aynı mecmuadan pasaj okuyalım: "Doğuştan kör olan insanlar hipnoz altındayken daha önceki yaşantılarında neler gördüklerini anlatıyorlar Bazıları da hiç duymadıkları veya okumadıkları yabancı dillerde konuşuyorlar Acaba bütün bunlar insanların dünyaya tekrar tekrar geliyor olmasının kanıtı olabilir mi?" şeklinde soruluyor Bir de yine bazı insanların hipnoz altında değişik kimliğe büründükleri, seslerinin değiştiği zikrediliyor Bu olayların içyüzü nedir acaba? ARPACI: Önceki yazımızda da temas ettiğimiz gibi, bu kabil hâdiseler ruhun tekrar tekrar bedenlendiğini göstermez Spiritizmacıların da varlığını kabul ve hatta itiraf ettikleri cin taifesi, lâtif yaratılışları sebebiyle çok yüksek bir hıza sahiptirler Bu hız, izâfiyet teorisiyle de açıklanabileceği gibi, onların kendi âlemlerindeki 70-80 yıllık ömrü, bizim dünyamızda bin küsur yıl yapmaktadır Dolayısıyla, cin taifesinden her bir fert bin küsur yıllık bir arşive sahiptir İşte bunlar, bedenine girdikleri medyuma, bu arşivdeki çeşitli sahneleri oynatırlar Aslında herbir sahne değişik bir şahsa aittir Fakat bunları aynı ağızdan duyan kimseler, tek bir ruhun çeşitli hayat safhaları olduğu zehabına kapılmaktadırlar Halbuki bir hoparlöre çeşitli mikrofonlar bağlamak mümkündür Zaten olaya bilimsel açıdan bakıldığında spiritizmacıların deneylerinden evsensel bir kanuna ulaşmak kabil değildir Çünkü hipnoz altındaki herkes, bu tür iddialarda bulunmamakta, yani zihnen geriye götürüldüğünde başka bir kimlikle ortaya çıkmamaktadır Esasen bu olay medyum adı verilen ve ruhen dengede oldukları şüpheli bazı kimselere hastır SUR: Peki cinler bu aldatmacalarla neyi amaçlamaktadırlar? Kazançları nedir? ARPACI: Her şeyden önce şunu belirtelim ki bu cinler, iblisin emrinde olanlardır İblis ise insanoğlunu öncelikle küfre, bunu başaramazsa büyük günahlara sürüklemek ister Süflî cinler reenkarnasyon itikadını aşılamakla kişiyi İslâm'ın temel akidelerinden kıyamet, haşir, neşir ve cennetle cehennemi inkâra götürürler Ayrıca ahirette mutluluğa, hak din olan İslâm'a bağlılık yerine sevgi, barış, kardeşlik gibi istismara müsait olan bir takım kavramlara sarılmakla ulaşılabileceğini empoze ederler Bunların ikisi de kişiyi sırat-ı müstakimden çıkaracaktır SUR: Biraz da cinlerin özelliklerinden bahsetseniz Neden yaratılmışlardır? Ne gibi özellikleri vardır? İnsanlardan farkı nelerdir? Kaç yıl yaşarlar? ARPACI: Kur'an-ı Kerim'de cinlerin dumansız ateşten yaratıldıkları açıklanmaktadır Dumansız ateşin gerçek manasını ancak Allah (cc) bilir Maamafih, mesele çağdaş fiziğin verileriyle düşünüldüğünde, bugün için bu kelimenin "enerji" benzeri bir kavramı ifade ettiğini söyleyebiliriz Nitekim cinlerin istedikleri şekle bürünebilme ve çok yüksek bir hızla hareket edebilme özellikleri de enerji kavramını akla getirmektedir Cinlerde de erkeklik ve dişilik mevcuttur Yiyip içerler Çeşitli fırka ve kabileler halinde yaşarlar Ulvî olanları da vardır; süflî olanları da İnsanlar arasında geçerli olan din ve mezhepler onlar için de geçerlidir Nüfusları çok fazladır Ancak ekseriyet Allah'a (cc) isyan halindedir ve bilhassa çok yalancıdırlar Cinlerin ilim ve zekâlarına gelince; sanıldığının aksine insandan geridedirler İlmi genellikle insandan öğrenirler SUR: Ruh çağıran bazı kimseler, geleceğe ait bilgiler edindiklerini söylüyorlar Spiritizmacılar gaybı bu yoldan öğrenebilirler mi? ARPACI: Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'in pek çok yerinde gaybı ancak kendisinin bileceğini kati olarak açıklamıştır O'nun gayba ait bilgiden istediği miktarını peygamberlerine bildirdiği de bir gerçektir Ayrıca bu bilgilerin bir kısmını peygamberlerin dışında da dilediği kullarına -hiçbir zaman vahiy seviyesine ulaşmasa da- rabbanî ilham ve işaretlerle bildirebilir Ancak peygamberlerin verdiği haberlere kesin olarak inanmak gerekir Evliyanın keşfine ise hüsn-i zan edilir Bunların dışındakilerden gelen iddialar tamamiyle bâtıldır Reddolunmaları gerekir Hele süflî cinlerden geliyorsa SUR: Efendim, yine "Bilinmeyen Dergisi"nde Dr Ferhan Erkey'in şöyle çocukluk hatıraları var: "Sonra, o evde bazı varlıklar vardı Her çocuğun aksine ben, gece olsun da bir an önce yatayım isterdim Çünkü Ôonlar' gelirler ve beni gezmeye götürürlerdi Çok küçük insanlardı Cüceler gibi, külâhlıydılar El sallarlar ve cama vururlardı Özel bir konuşmamız vardı Öyle yerler gördüm ki, bu yaşıma kadar böyle yerler ne gördüm, ne de duydum Öyle saraylar, öyle güzellikler ki anlatılmaz Sonra ailem bendeki bu değişiklikleri farketti Eyvah, oğlan cinlere karıştı dediler Tabii ki, o zamanlar ruhlar bilinmiyordu" ARPACI: Sözkonusu kimseye ailesinin koyduğu teşhis yerindedir Hâdise cinler âlemini çok tipik ve bariz şekilde anlatmaktadır Cinlere karışmış olanların hemen hepsinin tarif ettikleri tipe burada da rastlıyoruz İnsan bedeninden ayrılan ruhun, başka bir bedene girmeden (!) cüce kılığında külâh takarak dolaşmasını anlamak da mümkün değildir SUR: Müslümanlara mürteci diyen bazı kimselerin ruh çağırma se-anslarına katıldıklarını veya ruhlardan(!) haber aldıklarını duyuyoruz Bu olayların İslâm'dan uzak ve sosyete kesimde yaygın olmasına ne diyeceksiniz? ARPACI: Geçen sayıdaki yazımda da belirttiğim gibi insanlar inanmaya muhtaçtırlar Dinsiz yaşayamazlar Eğer kalbler hak dinden boşaltılırsa, mutlaka yeri sun'i ve bâtıl başka dinlerle doldurulur Bu dediğiniz hakikat, çok ibretli bir vakâdır SUR: Efendim sizi epey yorduk Son defa şunu sormak istiyorum Bazı genç kardeşlerimizin yaygın olarak cin çağırmakta olduğunu duyuyoruz Onlara ne tavsiye edersiniz? ARPACI: Cin çağırmanın genel olarak kişiye hiç bir faydası olmadığı gibi, pekçok zarar ihtimali de vardır Muhyiddin-i Arabî (KS), cinlerle ülfeti kötü arkadaş edinmeye benzetmiştir Bu konu, ancak ilim ehlince inceleme mevzuu olabilir Genç ve ehliyetsiz arkadaşların bu boş ve zararlı olabilecek meşgale yerine, faydalı ilim tahsil etmelerini ve kendilerini yetiştirmelerini tavsiye ederim" Kaynak: Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi |
|