Prof. Dr. Sinsi
|
Seri Katillerin Hayatları 18+
Seri katillerin hayatları 18+
Biz -seri katiller- sizin oğlunuzuz, kocanızız, biz her yerdeyiz Ve gelecekte daha çok çocuğunuz ölmüş olacak "
Theodore Robert Bundy
Seri katiller, ölümden çok korkar Bir 'hiç'lik, 'sınırsız bir eylemsizlik' uzayıdır ölüm onlar için Oysa katilin bütün yaşamı 'eylem' üzerine kuruludur Ve öldürmek bir katil için yapıp edilebilecek en güçlü eylemdir Eğer yaşamaya devam edemezse, 'daha fazla' öldüremeyeceğini bilir ve bu yüzden korkar ölümden
Her seri katilin bir zirve hayali vardır Kendi yarattığı hayalle ilginç bir ilişki kurar katil Ve giderek ona hem tutkuyla bağlanmaya, hem de ondan nefret etmeye başlar Bu nefretin nedeni korkudur Tıpkı ölüm korkusu gibi  Çünkü zirve en üst noktadır ve sonra aşağı doğru inmeyi gerektirir
         
Theodore Robert Bundy, hayatını bir zirvede sonlanacak 'öldürme eylemleri' üzerine kurmuştu Onun öznel tarihini inceleyenler, 'tutku'nun bir anti-tez olarak biriktiği, sonra asıl tez olan 'nefret'le birleşip 'cinayet eylemleriyle' senteze dönüştüğü ıssız bir yolda yürürler adeta Bu yolculuk aynı zamanda dünyanın nesnel tarihinde kıyıda köşede kalmış hücrelere gizlenen suç-ceza diyalektiğinin bir katilin tarihine nasıl yansıdığının kanıtını verir size
Evet başlangıçta suç vardır, sonra ceza Suç olmadan ceza olmaz Bununla birlikte suç, ceza kavramının toplumsal ya da yargısal baskısı altında büyüyen bir fenomen olarak aynı zamanda onun güdümlediği bir gerçektir Biri diğerinden önce varolmakla birlikte birbirlerinin varlığını tamamlayan kavramlardır bunlar Bundy'deki 'tutku' ve 'nefret' kavramlarının gelişimi, suç ve ceza diyalektiğinin tarihsel gelişimindeki sıradüzenden farklıdır ama yolun sonu sizi aynı senteze ulaştırır Tek fark, tez ve antitezin yer değiştirmiş olmasıdır Suç kavramını -ve daha çok da bu yazının konusu olarak- seri cinayet gerçeğini anlamak için Batı kültürünün 19 yüzyılın son dönemlerindeki toplumsal ve sanatsal gelişimini dikkate almak gerekir
Yeryüzünü iyi ya da kötü yönde etkileyen pekçok icat gibi seri cinayet de ilk kez sistemli olarak Britanya topraklarında ortaya çıkmıştır Tarihte, "kendine belirli bir zirve belirleyip bu noktaya ulaşan seri katil" tanımına uyan ilk isim Türkçe'de 'Karındeşen Jack' lakabıyla anılan Jack The Ripper'dır Karındeşen, 19 yüzyılın sonlarında Victoria İngilteresi'nde beş fahişeyi öldürüp kayıplara karışmış ve hiçbir zaman bulunamamıştır Bu özelliği ile zirveye ulaştığı halde yakalanmayan ilk seri katil olmuştur (Zirveye ulaştığı halde yakalanamayan ve şu anda yaşayıp yaşamadığı bile bilinmeyen bir diğer isim, kendine Zodiac Killer diyen ve 1960'ların sonlarında ABD'de dehşen saçan katildir )
Karındeşen Jack dönemi, İngiltere'de sanayi devriminin beklenen sonuçları ölçeğinde toplumsal uçurumların büyüdüğü ve insan hayalinin iyi ya da kötü yönde geliştiği bir zaman dilimine karşılık gelir
Devrimin ateşlediği bilimsel gelişim, edebi üretimin ufkuna da yansımıştır Sherlock Holmes, Conan Doyle'un yarattığı hayal ürünü bir dedektif olarak cinayetlerin çözümünde kimya bilimini kullanmıştır Öyle ki Holmes, 'Forensic Sciences'a (Adli Bilimler) olan katkılarından ötürü bir asırdan fazla bir süre sonra İngiliz Kraliyet Kimya Derneği'nin 'onursal üyelik' ünvanıyla ödüllendirilmiştir
Burada yapılan tespit, Holmes'un cinayet çözümü için kullanılan bilimlere yaptığı katkıdır Oysa Holmes'un rakibi olan katillerin esinlediği cinayetlerin 'Suç kültürü'ne yaptığı felsefesel ve bilimsel katkı gözden kaçmaktadır Ayrıca -daha dramatik olarak- sonraki dönemlerde, özellikle pekçok sanatsal üretiminde sınırı aşan ABD üst kültürünün 'crime' ürünleri Holmes gibi sempatik dedektiflerden çok, insan avlayan 'serial killer'lar (seri katil) yaratmıştır 1950'li yılların ünlü katili Ed Gein'in suç işleme tarzının Psycho (Sapık) ve Silence of the Lamb (Kuzuların Sessizliği) gibi sanat ürünlerini esinlediği söylenmiş, ancak bu ürünlerin de yeni gizli canavarları güdülediği gerçeği gözden kaçmıştır
Bu tespit yoksunluğu ya da kasıtlı eğilim, 'Sanat-Gerçek', 'Hayal-Eylem', 'Suç Teorisi ve Suç Pratiği' kavramlarının birbirlerinden önce ya da sonra olmadıkları, aksine birbirlerini 'a priori'lik ilişkisine girmeksizin 'eytişimsel' olarak etkilediği bilgisinin yokluğundan ileri gelmektedir
Oysa bir cinayet, hayal edilmeye başlandığı andan itibaren bir anlamda hayata geçmiştir Einstein'ın "Hayal gücü bilgiden önemlidir" sözü insan aklının kendi tercihleri ölçeğinde hangi yaratıcı yolculuklara çıkabileceğini haber vermektedir Eğer 'Adli Bilimler' varsa, 'Suç Bilimleri' de vardır ve bu bilimlerden ikincisi özellikle günümüz ABD'sinin seçkincilikten yoksun 'sanatsal (!) üretiminin' katkılarıyla her geçen gün daha da gelişmektedir
ABD'nin başkenti ve çevresinde tedirginlik yaratan 'Sniper'ın varlığı ve yakalanana kadarki göreli gücü, bu gelişimin son ispatıdır Evet, Hollywood filmlerindeki katiller, gerçekteki katiller kadar işlerini hakkıyla yapmaktadır ama aynı Hollywood'un 'Mass Production'ının (Kitle Üretim) sunumu olan FBI ajanları gerçek olaylar karşısında çaresiz kalmaktadır Şu halde bize sunulan güç dengesi, yalan ve aldatıcıdır Hollywood; iyi hayal edememektedir Kendisine -ya da daha doğrusu Washington'a ait- sınırları daraltılmış bir gözden bakmaktadır ve kendisi de inanmadığı halde gördüğü şeyin gerçekliğini bilimden ve felsefi temelden yoksun safsatalarla tanıtlamaya çalışmaktadır
ABD yönetimi, 'Weapons of Mass Destruction' (Kitle İmha Silahları) kavramının kötü ve yıkıcı bir gerçekliğini gündemimize zorla sokarken, Hollywood'un Tek Yönlü İletim esasına dayalı 'Mass Production'ını ve onun üretime dönük olduğu halde sonuçları itibariyle yıkıcı unsurlarını görmezden gelmektedir
Son olarak Sniper olayıyla başı derde giren ABD'nin seri cinayet olgusuyla tanışması neredeyse Britanya'nın bu konudaki ilk deneyimleri kadar eskidir
Jack'in çağdaşı olan H H Holmes, 1890'ların son dönemlerinde 27 kişiyi öldürdüğünü itiraf etmiş ve böylelikle Amerika'nın, kayıtlara geçen ilk seri katili olmuştur Ondan sonraki dönemde ise Axeman of New Orleans (New Orleans'lı Baltacı) lakabıyla anılan bir psikopat bölgede 1918 ve 19 yılları arasında dehşet saçmıştır Bu dönemden sonra Earle Leonard Nelson, Carl Panzram, Albert Fish, Jake Bird, William Heirens gibi katiller ortaya çıkmıştır William Heirens'ın, rujla yazdığı şu cümle epey dikkat çekicidir: "Tanrı aşkına daha fazla insan öldürmeden yakalayın beni Kendimi kontrol edemiyorum "
Buradaki mesaj açıktır Aslında Heirens, kendisini yaratan ABD sistemini hem suçlamakta, hem de o sistemden yardım istemektedir:
"Beni sen yarattın, şu halde öldürmek de sana düşüyor "
Yalnızca kendi başına değil, çetesiyle birlikte cinayet işleyen bir başka seri katil Charles Milles Manson, 'Western' kültürünün kendi bünyesinden çıkardığı bir başka kimliktir ve sonra kendini yaratan sistemi yoketme dürtüsüyle yola çıkmıştır Manson'ın bir aforizması da öldüren ile onu yaratan sistemin ilişkisine dair ipuçları vermektedir: "Look down on me, you will see a fool Look up at me, you will see your lord Look straight at me, you will see yourself (Bana tepeden bak, bir ahmak göreceksin Bana aşağıdan bak, efendini göreceksin Bana direkt bak, kendini göreceksin )
Manson, bireysel olarak, kendini yaratan kültürün yorduğu insanlardaki 'öldürme potansiyelini', bunun yanı sıra tabiyet hissini ve korkaklığı, en sonra da Hegel'ci bir tümevarımla aynıyet gerçeğine işaret etmiştir Öldüren ve izleyen arasındaki çok ince çizgilerle ayrılan ve her an içiçe geçmeye hazır, tehlikeli ilişkiyi görmüştür Manson Evet, ABD toplumunda öldürenlere tepeden bakılır, katiller dışlanır ama aynı zamanda gizil hislerle onlara imrenilir de  Ve eğer dürüst olursanız ABD sistemi ya da sistemin bireysel unsurları olarak gerçekle, hakkıyla yüzleştiğinizde ve Manson fenomenine alıcı gözle baktığınızda kendinizi görürsünüz
Bugün 'Sniper'ı izleyen kaç kişinin, onu toplum önünde ayıplarken kendi içinde ona özendiğinin hesabını kimse yapamamaktır Açıkçası bu konudaki sezgi de görmezden gelinmektedir Ama 'Sniper'ın ortaya çıkışının hemen ardından 'Ne kadar çok öldürürsen o kadar çok puan toplarsın' yargısına dayalı bilgisayar oyunlarının popüler hale gelmesi; bu hesabın yapılmasını ve bu sezginin bilgi haline dönüştürülmesini gerektirmektedir Aynı ABD sisteminin yaratıcı akılları (İki bilgisayarcı genç, çocukların bir suçu yok Hergün medyada kendilerine verilen kodları kullanarak bir oyun yaratmışlar) başlaması muhtemel Irak operasyonunu şimdiden bilgisayar oyununa dökmüştür Oyunun son hamlesi Saddam Hüseyin'in bulunduğu yerde vurulup öldürülmesidir
Sonuç olarak suçla olan imgesel bağ ve suçun gerçekliği ABD'nin özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası teknolojik ve bilimsel deviniminin yadsınamaz bir parçasıdır Tıpkı, Sanayi Devrimi'yle İngiltere'de yaşanan gelişmelerin, 'seri cinayet' kültürünü esinleyen en önemli yapıtaşlarından biri olması gibi 
Yeni Dünya'nın kuzey yarısı, bağımsız bir ülkeye dönüştüğü dönemden beri toplumsal düzlemde silahla içiçe bir yapı sergilemektedir Ancak bu kalıt, son yıllarda sıradışı bir ivme kazanmıştır Bugün 300 milyon nüfuslu ABD'de 200 milyon silah vardır Eyaletlerin yasaları, silah edinilmesinde herhangi bir engel görmemekte; böylesi bir engel oluşturulmasını öngören kanunların çıkarılması ile ilgili girişimler de her defasında, silah lobilerinin ve büyük itibarı olan resmi silah derneklerinin Beyaz Saray'daki telkinleri nedeniyle yaşama geçmemektedir
Sivil hayatta silah bulundurma ve taşımanın bir hak olduğunu iddia eden bu derneklerden en büyüğünün başkanlığını 'Ben Hur' ve 'The Ten Commandments' (On Emir) filmlerinden tanınan Hollywood yıldızı Charlton Heston yapmaktadır
ABD'de sadece 1996 yılında 14 bin cinayet işlendiği bilgisi, ülkedeki silah 'kültürü'nün gerçekçi yansımasını gözler önüne sermektedir
Bu yansıma o kültürün ileri bir noktasıdır Ama ne yazık ki zirvesi değildir Seri katiller zirvede hata yapmaya başlarlar Böylece tırmanış son bulur Pekçok seri katilin, önünde sonunda yakalanmasının nedeni budur Oysa 'suç kültürü'nün tırmanışı sürecek gibi görünmektedir
Theodore Robert Bundy'nin zirvedeyken söylediği o ahkam dolu ve küstah söz, bu tırmanışın süreceğine yönelik sezgiyi bir seri katilin ağzından doğrulamaktadır: "Biz -seri katiller- sizin oğlunuzuz, kocanızız, biz her yerdeyiz Ve gelecekte daha çok çocuğunuz ölmüş olacak "
28 Ekim 2002
|