Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
jeanfrançois, lyotard

Jean-François Lyotard

Eski 08-20-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jean-François Lyotard






Jean François Lyotard(1924-1998)


Jean-François Lyotard 1924'de Versailles'de doğdu 1956 yılında üniversitenin felsefe bölümünü bitirerek lisede felsefe öğretmeni olarak bir süre çalıştı

1954 ile 1964 yılları arası Lyotard'ın marksist bir yönelim ile "Sosyalizm ya da Barbarlık" adlı marksist bir dergiye yazı yazdığı dönemdir Önceleri radikal bir Marksist olan Lyotard Economie Libidinale–Libidinal Ekonomi kitabıyla birlikte(1974) Nietzscheci bir konumdan Marksizm ve Modernizm öğretilerini eleştirmeye başladı

1968 Mayıs'ı esnasında Lyotard Sorbonne-Nantere üniversitesinde dersler vermekteydi Emekliliğine kadar(1987) Paris ve Saint-Denis üniversitelerinde öğretim üyesi olarak çalıştı Lyotard, ABD’nin çeşitli üniversitelerinde Fransız felsefesi ile eleştirel kuram üzerine dersler verdi

Lyotard, 21 Nisan 1998’de Paris’te lösemiden öldü
1979 yılında yayınlanan “Postmodern Durum” adlı kitabı dünya çapında ilgi görmüş ve kısa sürede referans gösterilen bir metne dönüşmüştür


1983 yılında yayınlanan “Le Differende”de Lyotard Wittgensteinci dil felsefesine yakın durduğu görülür

Lyotard, Wittgenstein'dan "dil oyunları" anlayışını alarak kendi bünyesine katmış görünürDil oyunları kendi içsel kuralları ile belirlenmiş ve oyuncular tarafından bu kurallar kabul görmüştür Böyle bakıldığında dil oyunlarının tek meşruiyet kaynağı oyuna katılanların vardığı mutabakattırBöylece mutabakat sayısı kadar oyun kurulurBu bakış açısı “çoğulculuğu”un kaçınılmaz gerçekliğini ortaya koymaktadır Lyotarda göre dil oyunları indirgenemez çokluk ve çeşitliliğe sahiptir Oyunlar kendi bakış açılarını serbestçe seslendirme hakkına sahip olabilmelidirler

Lyotard'a göre postmodern duruma yol açan etken bu güne kadar dillendirilen büyük anlatıların hedeflediklerini gerçekleştirememeleri ve başarısızlığa uğramalarıdırBu durum büyük anlatılara karşı toplumda şüphe ve inançsızlığın doğmasına yol açmıştırDüşünsel alanda gerçekleşen bu kopuşa maddi alandaki değişimler eşlik eder Modernite projesi en temel nosyonları ile birlikte kuşku altındadır Lyotard, modernizme içkin “büyük anlatılar” adı verdiği bir düzine temel kavramı ( İlerleme, Aydınlanma, Rasyonellik, Özgürlük, Evrensellik vb) analiz ederek neden inandırıcı olmadıklarını ortaya koymaya çalışır Postmodern durum ise işte bu kuşku hali ile birlikte başlayan yeni bir yaşam tarzının- dönemin adı olmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Jean-François Lyotard

Eski 08-20-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jean-François Lyotard




Lyotard ,ortaya ölçülemezlik ya da karşılaştırılamazlık denilen teorik sorunu koyar Farklı adalet ve hakikat konumları birbiriyle ne karşılaştırılabilir ne de birbirlerine indirgenebilir Modernizmin (pozitivizm), tinin diyalektiğinin ve ya Marksçılığın önerdiği gibi tek bir hakikat, salt bir akıl, evrensel bir yaşam konumu olduğuna (tarihin ve ilerlemenin tek ve evrensel bir yönü olduğuna) inanmak ve bunu teorik kanıtlarını ortaya koyabilmek mümkün değildir


Bu beraberinde bilginin meşruiyeti sorununu getirir Eğer bilgi edinimi için gerekli motivasyon “gerçeği (hakikati)” ele geçirmenin ve “özgürleşmenin” bir yolu olarak sunulan “büyük anlatılara” duyulan inanca dayandırılamayacaksa neye dayandırılacaktır? Büyük ve temel bir hakikate ulaşmanın yolu olmaktan çıktığında “bilgilenmek” ne işe yarar? Endüstri-sonrası-toplum, bilgi ve informasyon teknolojisinin büyük bir rol oynadığı üretim yapısına geçiş yapmıştır gerçiO halde artık bilgi başlıca teknolojik "üretim" için vardır Ve bilgi satılmak için edinilen bir "" olmuşturBunun yanısıra bilgi doğruluk ölçütlerinin belirlenmesi,verimlilik,adalet ve estetik alanlarında da bir yetkinlik sağlamaktadır


Günümüzde bilgi ediniminin zihinlerin,hatta tek tek bireylerin eğitilmesinde ayrılamayacağı biçimindeki eski ilkenin gittikçe modası geçmiştir Lyotard’a göreBilginin kendi içinde bir amaç olduğu düşüncesi ortadan kalkmıştırBilgi artık satılmak için üretiliyor,bundan böyle de yalnızca bu amaç için üretilecek


Lyotard’a göre bilgi,doğruluk ölçütünün basitçe belirlenip uygulanmasıyla sınırlı değildir;doğruluk ölçütünün belirlenmesinin ötesine geçen ve verimlilik (teknik ve vasıf),adalet ve/ya da mutluluk,güzellik(işitsel ya da görsel duyarlılık) ölçütlerinin belirlenmesine kadar uzanan bir yeterlilik sorunudurBilgi,kişinin yalnızca “iyi düzanlamlı” sözceler oluşturmasına değil,aynı zamanda onun “iyi kural koyucu" ve “iyi değerlendirici" sözceler oluşturmasına da olanak verirAncak bütün bunlar nasıl değerlendirilmelidir? “Bilen”in sözceleri bir başkasıyla konuştuğu bağlamdaki toplumsal çevre tarafından kabul edilen ölçütlere (adalet,güzellik,doğruluk ve verimlilik ölçütlerine) uygunsa ,o sözcelerin iyi oldukları sonucuna varılır

Dil Oyunları



Bu noktada Wittgenstein’ın “dil oyunları” kavramından etkilenen Lyotard’ın aşağıdaki gözlemlerde bulunduğunu belirtmemiz gerekiyorÇeşitli sözce kategorilerinden her biri,kendi özelliklerini belirleyen kurallar ve bu kuralların oturtulabileceği zeminler bağlamında tanımlanabilirDil oyunlarının kuralları kendi meşruluklarını kendi içlerinde taşımazlar,daha çok oyuncular arasındaki bir sözleşmenin (açık ya da örtük olarak nesneleridir)-kurallar yoksa oyun da yoktur


Toplum, basitçe dil gibi değildir Dildir, ve hepimiz dil kapanına yakalandığımız için, içinde yaşadığımız özgül ‘söylemler’ dışında kullanabileceğimiz hiçbir dışsal hakikat standardı, hiçbir dışsal bilgi göndergesi yoktur

Her sözce oyundaki bir hamle gibi düşünülürİletiler,düz anlamlar,kural koymalar,değer biçmeler,edimseller vb’nden hangisini ya da hangilerini içerdiklerine bağlı olarak alabildiğine değişik biçimler ve etkiler taşırlar

Lyotard dil oyunlarının birbirleriyle karşılaştırılamaz oldukları düşüncesindedir Düzanlama dayalı oyunu (bu oyunda geçerli olan doğru/yanlış ayrımıdır) ,kural koyucu oyundan (bu oyunda geçerli olan adil/adil olmayan ayrımıdır) ve teknik oyundan (buradaki ölçüt ise verimli/verimsiz) ayrımıdır

Muhtemeldir ki Lyotard,dil oyunların esas itibarı ile hilekarlar arasında çatışmaya dayalı olarak gerçekleşen ilişkiyi cisimleştiren oyunlar olarak görüyorHer koşulda,şeyleri kavrama tarzımız doğrultusunda eylemeye eğilimliyizUslamlamalarımızda kullandığımız en aygın eğretilemelerden birisi savaş eğretilemesidirBir takım konumların asla savunulamaz konumlar olduğunu söyleriz;konuşurken karşımızdaki insanın uslamlamalarına saldırırız,onları yıkarız,vurup düşürürüzYürüttüğümüz tartışmaları ya kazanırız ya da kaybederizLyotard’a göre konuşmak her zaman kavga etmektir
Totalitarizme karşı çoğulcu demokrasi


Lyotard’a göre postmodernizmin siyasal anlamı, totaliterliğe karşı çıkıştır Bu yönde aşırı iyimser olmakla eleştirilmiştir Totalitarizm, modernizmdeki her tür ögretiye içkin hale gelen birlik ve düzen anlayışlarından, dahası mutlak akıl ve hakikat anlayışından gelir Bunlara karşı heterojen ve çoksesliliği önerir, ki bu onun Wittgensteinci dil oyunları anlayışına uygun bir görüştür Mutlak bir uzlaşmanın degil, geçici sözleşmelerin peşinde olunmalıdır

Lyotard’in kuşkuculuğu, nihilizme varmaz, adalet modası gecmis bir kavram değildir ona göre, moderligin demokratik potansiyeli vardır ve yapılması gereken onun yenilenmesi ve derinleştirilmesidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Jean-François Lyotard

Eski 08-20-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jean-François Lyotard




Anlatısal Bilgi ve Bilimsel Bilgi


Bilimsel bilgi bilginin bütününü temsil etmezNitekim Lyotard’ın anlatısal bilgi diye adlandırdığı bir başka türden bilgiyle başından beri rekabet ve çatışma içinde olmuşturGeleneksel toplumlarda anlatısal biçimin üstünlüğü söz konusudurAnlatılar (halk hikayeleri,söylenler,söylenceler ve masallar) hem toplumsal kurumlara meşruluk kazandırırlar hem de yerleşik kurumların bütünleşmesine yönelik olumlu ya da olumsuz örnekçeleri temsil ederlerAnlatılar yeterlilik ölçütlerini belirler ve/ya da bu ölçütlerin nasıl uygulanmaları gerektiğini gösterirlerBöylelikle söz konusu edilen kültürde söylenilmesi ve yapılması doğru olanı tanımlarlar

Geleneksel toplumlardaki anlatı geleneği,aynı zamanda topluluğun kendisi ve çevresiyle yaşadığı ilişkiye dayalı üç ayaklı bir yetki paylaşımının-“nasıl yapacağını bilmek(know how),”nasıl konuşacağını bilmek” ve “nasıl dinleyeceğini bilmek”-tanımlamasına yönelik bir gelenektirAnlatısal biçimde doğruluk,adalet ve güzellik üzerine bildirimler genellikle birbirleriyle örülüdürlerBu anlatılar aracılığıyla iletilen,toplumsal sözleşmeyi oluşturan kurallar kümesidir

Lyotard anlatısal ya da öykü anlatan bilgi savlarının geri çekilmesini tartışır-genellikle bilimle bağlantılı olan soyut,düz anlamlı ya da mantıksal,bilişsel yordamlar bağlamındaki bilgi savlarınınBilimin,dil oyununda ,göndericiden söylediğine ilişkin kanıt gösterebilmesi,aksi durumda aynı göndergeyle ilgili çelişen ya da çatışan her bildirimi reddetmesi beklenirBilimsel kurallar on dokuzuncu yüzyıl biliminin doğrulama,yirminci yüz yıl biliminin ise yanlışlama dediği görüşün temelini teşkil ederlerSöz konusu kurallar,eşler(gönderici ile alımlayıcı) arasındaki tartışmanın bir uylaşım(konsensüs) ufku içersinde yapılmasına olanak tanırlarHer uylaşım bir doğruluk göstergesi değildir,ama bir bildirimin doğruluğunun zorunlu olarak bir uylaşımı imlediği öngörülürBilim adamları bildirimlerini doğrulayabilen bir eşe yani bir alımlayıcıya ihtiyaç duyarlar,bu anlamda da sırayla gönderici olurlarBu bağlamda gereksinimi duyulan eşitliklerin yaratılması gerekir

Bu yeniden üretimin gerçekleşmesini olanaklı kılan öğretkelerdir (didactics) Bunun ilk önkabulü öğrencinin göndericinin bildiğini öğrenebileceği, bu anlamda bir uzman olan öğretmenle eşit yeterliliğe sahip olabileceği düşüncesine dayalıdırUzmanlar öğrencilerin yeteneklerini geliştirme sürecinde öğrencilerin henüz yeterince bilmediklerinin farkındadır ama öğrenmek için çaba gösterdiklerine de itimat ederBu yolla öğrenciler bilimsel bilgi üretme oyunu ile tanışırlarBilimsel bilgide daha önce kabul edilmiş her bildirime her zaman için geçersiz ya da yetersiz olabileceği düşüncesi ile karşı çıkılırAynı göndergeye ilişkin daha önce onaylanmış bildirimi çelen her yeni bildirim,ancak daha önceki bildirimi çürütmesi koşuluyla geçerli olarak kabul edilebilir

Demek ki bilimsel bilgi ile anlatısal bilgi arasındaki temel ayrım,bilimsel bilginin gereksinim duyduğu bir dil oyunu ile düzanlamı alıkoyması,diğerleriniyse dışlamasından kaynaklanırHem bilimsel hem de bilimsel olmayan (anlatısal) bilgi eşit derecede zorunludurHer ikisi de bir bildirimler kümesinden oluşurBu bildirimler genelde uygulanabilirliği bulunan bir kurallar çerçevesi içinde ,oyuncular tarafından oynanan oyunlardırSöz konusu kurallar özel bir bilgi türüne özgüdürler,bu anlamda bir bilgi türünde “iyi” olarak görülen oyunlar bir başkasında aynı” iyi” doğrultusunda değerlendirilemezler (bir rastlantı olmadığı sürece) Bu yüzden anlatısal bilginin varoluşunu ya da geçerliliğini bilimsel bilgi temelinde değerlendirmemek gerekir,aynı şekilde ,bilimsel bilginin geçerliliğini de anlatısal bilgi temelinde değerlendirmemek gerekirBu iki bilgi alanındaki temel ölçütler özce birbirlerinden ayrıdırlar


Lyotard anlatısal bilginin kendisini uslamlamaya ve tanıtmaya başvurmaksızın onayladığını ileri sürerNe var ki,anlatısal bildirimlerin geçerliliğini sorgulayan bilim adamları bu bildirimlerin hiçbir biçimde uslamlamaya ya da tanıtlamaya konu olamayacakları sonucuna varırlarBilimadamları anlatıları farklı zihniyetlere ait olmaları bakımından sınıflandırırlar:ilkel,yabanıl, gelişmemiş, gerici, yabancılaşmış, kanılar toplamı, görenek, otorite,önyargı,cahillik,ideoloji diyeAnlatılar bu anlamda yalnızca kadınlar ve çocuklar için belli işlevleri yerine getiren masallar,söylenler ve söylencelerdir


Lyotard’ın uslamlamasında ilginç bir döngü söz konusudurLyotard,bilimsel bilginin başkasına,yani kendi bakış açısına göre hiçbir bilgi taşımayan anlatısal bilgi türüne başvurmadan hiçbir şey bilemeyeceği gibi bilinebilir kılamayacağının da doğru olduğunu söylerKısacası,anlatısalın bilimsel içinde hiç durmadan tekrar tekrar dönmesi söz konusudur
Bilimsel bilgi temelde kendi görüşüne göre bilgi olmayan anlatısal bilgiye ihtiyaç duyar


Kendisini,bir destan olarak satması için devlet bilime büyük miktarlarda para harcar Devletin taşıdığı güvenilirlik,temelde yasa koyucuların kamunun rızasını almak için kullandığı bu destana dayanırBaşka türlü söylendikte,bilim devletin meşruluk talebince yönetilirDevlet bilim sayesinde kendisini meşru kılar

Kurumsal bilimsel araştırma gerekçeleri olarak sunulan iki söylen-insanlığın özgürleşimi ile bütün bilgilerin kurgusal birliği-aynı zamanda ulusal söylenlerdirPolitik,militan ve eylemci olan ilki,on sekizinci yüzyıl Fransız geleneği ile Fransız devrimine dayanırİkincisi ise bütüncüllük (totality) kavramı çevresinde örgütlenen Alman Hegelci gelenekte köklerini bulurLyotard "insanın özgürleşmesi(Fransız devrimi) ve "bilginin bütünselliği"(Hegelci bütünlük)biçimindeki bu iki söylenin bilginin meşru kılınmasına hizmet ettiğine dikkat çeker



Lyotard artık bilimin kendisini bir üst anlatı ile meşrulaştırması gerekmediğini bildirirZira bilim öyle gelişmiştir ki yararlılığı ile pratik hayatın bütününe nüfuz etmiş durumdadırBu yüzden bilimin savunusunu yapmaya gerek kalmamış,her türlü üst anlatı işlevsizleşmiştir

Bu anlatılardan ilkinin konusu özgürlüğünün “kahramanı” olması bakımından insanlıktırLyotard burada şunları yazar: Bu anlatıya göre “Bütün insanların bilim yapmaya hakları vardırEğer toplumsal özne daha önceleri bilimsel bilginin konusu olmamışsa,bu olsa olsa papazların ve tiranların bilim yapmayı yasaklamasından dolayıdırBilim yapma hakkı yeniden fethedilmelidirDevlet “ulus” adı altındaki “insanlar”ın eğitimini doğrudan doğruya denetim altına almak anlamına gelen özgürlük anlatısına daima insanları ilerleme yoluna yöneltmek adına sarılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Jean-François Lyotard

Eski 08-20-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jean-François Lyotard




Bilginin ticarileşmesi



Bu bölümde Lyotard'tan yaptığım alıntıların altına kendi fikir ve eleştirilerimi de yazarak size aktarmaya çalışacağımİsterseniz araya girebilirisinizBir mahsuru yok



Lyotard:
Sanayi devrimi sonrasında bilim sermayenin üretim gücü haline gelmiştirMakineler işçinin artı değer üretimini artan performansları ile fazlasıyla yerine getirir



Burada ilginç olan makine-işçi ile canlı işçi arasında kurulan analojiMakine işçinin maliyeti “piyasa değeri+amortisman +bakım-onarım bedeli” üzerinden hesaplanıyor
Canlı işçinin ise beslenmesi ve yorulduğu için gece dinlenmesi,işçi sınıfının kuşaklar boyu devam edebilmesi içinde aile kurup üremesi ve karısı ile çocuklarını besleyebilmesi gerekiyor
Makine işçinin performansı (üretim kapasitesi) ve verimliliği (hatasız üretim) canlı işçiden çok daha fazlaAyrıca yıllık izni yok,ücretinin artması için grev yaparak üretimi kesintiye uğratmıyor
Böyle bakınca her ikisi için de artı değerden söz edilebilirHem canlı işçinin hem de makinenin fiyatı “üretim potansiyelini” kapsıyorMaliyeti düştükten sonra “artı değer” bırakıyor

Lyotard:
Bilim “doğruluk” arayışının aracı olmaktan çıkmış , “üretkenlikle” ilgilenen bir oyun haline gelmiştirBilim,esasen kanıt üretimi ile ilgilenirKanıt üretimi ise insan duyarlılığının üstünde ölçümlere ihtiyaç gösterirBu ölçümlerin yapılabilmesi bilimin başlıca meşgalesi haline gelmiştirBilimin, büyük anlatılarda savlandığı üzere “doğruluk-adalet-güzellikle” ilgisi yokturZira büyük anlatılar geçerliliği yitirmiştirBilim artık hangi yöntemin kanıtın elde edilebilmesinde daha üretken olduğu ile ilgilidir

Kanıt üretmek amacı ile insan bedeninin performansını artıran araçlar ek para gerektirirlerBilim oyunu,her kim en zenginse haklı olma şansına en fazla sahip olduğu bir zenginlik oyunudurZenginlik,etkililik ve doğruluk arasındaki denge böylece kurulmuş olurBaşka türlü söylendikte ,bilimin amacı artık doğruluk değil “işlerlik artırımıdır”-yani kurulabilecek en iyi girdi çıktı dengesiBilim adamları,teknisyenler ve araç gereçler doğruluğu bulma adına değil,iktidarı büyütmek adına satın alınırlarİşlerlik kanıt üretimini artırırken haklı olma payını da artırırBu demektir ki teknik ölçüt doğruluk ölçütünü etkilemden yapamaz



Lyotard “doğruluk” ve “adalet” fikrini büyük anlatıların bir parçası olarak gördüğü için diskalifiye ediyorMeydan da “üretkenliğe” kalıyorÜretkenlik artınca bunun kime ne faydası oluyorÜretkenlik artışından her kes eşit derecede mi pay alıyor? Dahası büyük anlatı denilenlerin ,aydınlanmacı eşitliğin veya Marksizmin hükmünün nasıl kalktığını da izah ettiğini göremedimŞu an için dengelerin büyük sermaye sahiplerinin lehine dönmesi bu vaziyetin ezel ebed süreceğinin bir göstergesi olabilir mi?

Lyotard:
Bilim adamları,teknisyenler ve araç gereçler doğruluğu bulma adına değil,iktidarı büyütmek adına satın alınırlar



Doğruya doğruŞu andaki durum buAma ideallerimizi ve dünyayı etkileme gücümüzü hali hazırda durum bu diye neden sonsuza kadar kaybetmiş olalım?Vaziyetin sebebi belliKendinden menkul bir hal değil ki buBilim fetişizmine hizmet etmeye kendiliğinden yönelmemiş,tam aksine malum çevreler tarafından yönlendirilmişBilim iktidar odakları lehine değil,insanın iktidar odaklarından özgürleşimi adına da kullanılabilir…

Lyotard:
İşlerlik kanıt üretimini artırırken haklı olma payını da artırırBu demektir ki teknik ölçüt doğruluk ölçütünü etkilemeden yapamaz



Bu cümle adaletin(doğruluk ölçütünün) bilim ve teknolojiyi satın alan iktidar odaklarının tekeline verilmesini olağanlaştırmaya çalışıyor Oysa bu durum hiç de olağan değil

Alıntı Yaparak Cevapla

Jean-François Lyotard

Eski 08-20-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jean-François Lyotard




Lyotard:
Dikkatlerin eylemin amaçlarından eylemin araçlarına kayması-doğruluktan işlerliğe-günümüzdeki eğitim politikasına dahi yansımaktadırGün geçtikçe eğitim kurumlarının çok daha işlevsel bir konuma geldikleri açıktırBu anlamda kendisine önem atfedilen ideallerden çok yetenekler olmaktadırBüyük bir olasılıkla yakın bir gelecekte bilgi artık genç insanlara en bloc (bütün olarak) aktarılmayacak,bunun yerine bir kerede ve bir kereliğine,yetişkinlerin mesleki eğitimlerinin,almakta oldukları talim ve terbiyenin bir bölümü olarak “a la carte” servisi yoluyla sunulacaktır

Öğrenci,devlet ya da üniversite tarafından günümüzde sorulan soru artık “Doğru mu?” sorusu değil,”Ne işe yarar?” sorusudurBilginin ticarileşmesi bağlamında bu soru daha çok “Satılabilir mi?” sorusuna,iktidarın büyümesi sürecinde ise “Etkili mi?” sorusuna karşılık gelmektedir


Amaçların değil araçların öne çıktığı bir devride "doğrumu?" sorusu yerine "ne işe yarar?" sorusunun sorulduğunu söylüyor Lyotard ki oldukça iyi yapılmış bir tespit bence
Lyotard,sayısız bilim adamının kendi icat ettiği yeni kuralları kimileyin yıllarca gözardı ettiğini ya da bastırdığını yazar-çünkü söz konusu icat yalnızca üniversite ve bilimsel sıradüzendeki mevcut konumlarını değil aynı zamanda bağlı bulundukları disiplindeki konumlarını da bir anda tehlikeye sokabilmektedirDaha da önemlisi ,sözünü ettiğimiz icatlar varolan kurulu konsesusun dayandığı oyunun kurallarını değiştirmesi nedeniyle küçük bir konsensusla da olsa bir anda reddedilebilmektedirler Böylesi bir tutum terörist bir tutumdurTerör ile kastedilen kişiyi içinde bulunduğu dil oyunundan dışlamak ya da ona dışlama gözdağı vermektirKişi böylece yalnızca reddedileceğinden dolayı değil,diğer oyuncuların oyuna katılma yeteneklerini riske sokmamak içinde sessiz kalır,bu duruma da ister istemez rıza gösterir”Ya yüce emellerini amaçlarımıza uyarla ya da




Lyotard bilimin içindeki iktidar ilişkilerini ve bir dil oyunu olarak bilimi anlatmış yukarıda

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.