Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye’De İç Göçler Ve Nedenleri Hakkında Bilgi
Türkiye’de İç Göçler ve Nedenleri Hakkında Bilgi
Türkiye’de İç Göçler ve Nedenleri
Yeni yüzyılın başlangıcında Türkiye’nin yapısal problemlerinden bir tanesi de iç göçtür 1950 yılında şiddetlenmeye başlayan iç göç beraberinde nüfus, istihdam, yaşam kalitesi ve kentleşme açılarından birçok sorunlar getirmiştir
Nüfus, ekonomik problemler, Çevre şartlarında bozulmalar, siyasi problemler ve savaşlar gibi nedenler ile başlayan göç hareketleri gerek merkezi yönetimi gerekse yerel yönetimleri sosyo-ekonomik açıdan zorlamaktadır
Bu çalışmanın amacı Türkiye’de iç göçün ekonometrik modellerini kurmaktır Bunun için panel verisi modelleri kullanılmıştır Uygun modellerden faydalanarak iki tane senaryo analizi yapılarak, iç göç üzerine öngörüler yapılmıştır
Göç bireylerin doğdukları yerleri, özümsedikleri kültürü, akrabalarını ve değer verdiği birçok şeyi bırakarak yeni ufuklara doğru yürüyüş sürecidir
Göç, Cumhuriyeti’nin kuruluşundan önce ve sonra Türkiye’nin devamlı olarak gündeminde yer almaktadır Osmanlı imparatorluğunun çöküşü ile birlikte kaybedilen topraklardan ana yurda göç hareketi olmuştur Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da bu hareket devam etmiştir En son 1989 yılında Bulgaristan’dan zorla göç ettirilen soydaşlarımız, bu hareketin son halkasını oluşturmuşlardır
İkinci Dünya savaşından sonra Almanya’nın yeniden yapılanması için ihtiyaç duyulan iş gücü nedeniyle Türkiye’den Almanya’ya doğru işçi hareketi 1960’lı yıllarda başladı Daha sonra bu hareket diğer Avrupa ülkelerine doğru da yayıldı Ve şu anda 5 milyon civarında iş nedeniyle yurt dışına göç etmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı vardır Şu anda vize ve yaptırımlar nedeniyle dış ülkelere yapılan göç asgari seviyeye inmiştir
1950’de başlayan kalkınma hareketleri Türkiye’de iller arası göçün ortaya çıkmasına neden olmuştur Gelişmemiş bölgelerden gelişmekte olan ve gelişmiş bölgelere nüfus hareketleri başlamıştır Böylece ülke iç göç kavramıyla tanışmıştır Bu hareketle beraber sosyal ve ekonomik değişmeler olmuş ve sağlık, eğitim, kentleşme, sosyal güvenlik ve benzeri problemler ortaya çıkmıştır Bugün Türkiye’nin yapısal problemlerinin nedenlerinden biri de iç göçün beraberinde getirdiği sorunlardır İç göç ve etkileri pek çok araştırmaya konu edilmiştir
Göç Kavramı
Göç, kişinin, yeni koşullara daha iyi uyum sağlayabilmek amacıyla ya da doğal, ekonomik, siyasal v b zorunluluklar sonucunda, yaşadığı toplumu değiştirmesi olayına verilen genel addır Göç olayının temelinde bulunan ana faktör, insanların geçimlerini sağlamak için daha uygun yerlere gitmek ve burada iş bulmak, çeşitli imkânlardan faydalanmak ve yerleşmektir Bir başka ifadeyle göç, bir idari sınırı geçerek oturma yerini devamlı ya da uzun süreli olarak değiştirme olayını ifade etmektedir Ya da göç kişilerin gelecek yaşantılarının ya bir bölümünü ya da tamamını geçirmek üzere bir yerleşim biriminden diğerine yerleşmek amacıyla yapmış oldukları coğrafi nitelikli yer değiştirme olayıdır
Veya göç, insanın içinde yaşadığı bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreden ayrılarak başka bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreye girmesidir
Göç olgusunu incelerken karşılaşılan en önemli güçlüklerden birisi de türlerini ayırt etmektir Göçler, mesafeye, olayın gerçekleştiği yerlere ve sürekliliğine göre ele alınabileceği gibi, göç olayına yol açan nedenlere göre de ayırt edilebilirler
Ayrıca, göçler arasında önemli bir ayırım da göçlerin isteğe bağlı ve zoraki göçlerdir (Afrikalıların köle olarak Amerika’ya götürülmesi) Diğer taraftan, göçleri, insanların başka taşınma ya da yer değiştirme hareketlerinden ayırt etmek için, devamlı veya geçici olarak yapılan ayırıma da rastlanmaktadır Geçici olarak yapılan göçe en iyi örnekler; göçebeler, mevsimlik tarımsal işçiler veya yazlık evlere giden yazlıkçılar verilebilir
Yukarıdaki açıklamalardan sonra sosyo-ekonomik açıdan iç ve dış göç olmak üzere, göçü ikiye ayırabiliriz:
1 İç göç: Bir ülke sınırları içersinde, bireyin, bir yıldan az olmamak kaydıyla, yaşadığı ortamı değiştirmesine iç göç denilmektedir
2 Dış Göç: birey ülke sınırlarının dışında her hangi bir ülkeye yaşadığı ortamı değiştirmek amacıyla gidiyorsa, bu durumda dış göç söz konusu olmaktadır
Göçün Nedenleri
İnsanların doğdukları toprakları bırakıp yeni yerlere göç etmesinin temelinde yatan çok sayıda neden vardır Genellikle bu nedenleri;
1 Nüfus Problemleri,
2 Ekonomik Problemler,
3 Çevre Şartlarındaki Bozulmalar,
4 Siyasi Problemler ve
5 Savaşlar olarak sıralaya biliriz
Bu nedenlerin en önemlileri ekonomik ve siyasi problemlerdir
Gelir dağılımındaki dengesizlikler, işsizlik ve yoksulluk gibi ekonomik nedenlerle çok sayıda kişi yaşadığı alanları devamlı olarak terk etmektedir Keza siyasi problemlerde insanların göç etmesinde önemli olmuştur
1989 yılında, Bulgaristan’dan göç etmek durumunda kalan Türkler bunun yakın tarihimizdeki en iyi örneğidir Ya da 1947 yılında ayrılan Pakistan ve Hindistan devletleri arasında karşılıklı kitlesel göç de Türkiye dışından bir örnek olarak verilebilir Bu göçle Müslümanlar Pakistan’a Hindular ise Hindistan’a göç ederek çok büyük nüfus hareketlerine neden olmuşlardır Askeri çatışma ve savaşlar kitlesel göçlerin oluşmasına neden olmuştur
1980 yılında Rusya’nın Afganistan’ı işgal etmesi ve 1992 yılında Yugoslavya’da ortaya çıkan çatışmalar çok sayıda insanın göç etmesine neden olmuştur Çevre şartlarındaki bozulmalar da göçün nedenlerindendir İklim değişmeleri, erozyon, su baskınları, deprem ve volkanik patlamalar gibi doğal olaylar insanların göç etmelerine neden olmuştur 17 Ağustos 1999 Marmara depreminden sonra çok sayıda kişi bölgeyi devamlı olarak terk etmiştir Ya da 1986’da meydana gelen Çernobil Nükleer faciasından sonra bölgeden çok sayıda insan göç etmiştir
Savaşlar, insan hakları ihlalleri, kötü ekonomi politikaları ve yönetimler, hızlı nüfus artışı ve doğal kaynakların yok edilmesi göçe neden olan şartları meydana getirmektedir Yani göçün nedeni aslında, Dünya sorunlarıdır Göçle birlikte kültür, gelenek, görenek ve yaşam biçimleri de hareket etmektedir Böylece göç edilen yerdeki sosyo-kültürel yapı getirilen sosyo-kültürel yapıyla genişlemektedir
Bireylerin göç kararlarının temelinde, göçün nedenlerini içeren, itici ve çekici faktörler vardır Bireylerin doğdukları ve alışkın oldukları yaşam tarzını bırakarak göç kararı almasına neden olan etkenlere itici faktörler denilmektedir Diğer taraftan göç etmek üzere karar verilen yerin cazibelerine ise çekici faktörler adı verilmektedir Bireyler itici ve çekici faktörler arasında yaptıkları değerlendirme çekici faktörler lehine sonuçlandığında yaşadığı yerleri terk etmektedirler Bu faktörler iç ve dış göçe göre değişmektedir
Her göç kararında itici ve çekici faktörlerin karışımı vardır Bu karışıma karşılaşılabilecek güçlüklerde eklenir Bir göçmen kendi içinde yaşadığı yer hakkında, gideceği yere göre, daha iyi bilgi sahibi olduğu için, itici faktörleri çekici faktörlere nazaran daha iyi algılayacaktır İtici faktörler ve kendinden önce göç edenlerden edinilen bilgi karşı karşıya kalınacak güçlüklerin etkisinin kolayca aşılmasını sağlamaktadır
Ancak mesafe kavramı göç hareketinin önemli bir kısıdı olmaktadır Çünkü mesafe göç edilecek yerin seçiminde etkili faktör olmaktadır Çoğu göçmen için yolculuğun maliyeti ne kadar uzağa gidileceğini tayin eder Mesafenin önemi 19 yüzyılın ikinci yarısında ilk defa belirten Ravenstein’a göre gidilecek mesafe göç eden kişi sayısı ile ters orantılıdır Ulaştırma sektöründeki gelişmelere rağmen bu ilişki hala geçerlidir Mesafenin bir başka rolü de çıkış yeri ile varış yeri arasında araya giren başka imkânlar veya engellerin bulunup bulunmadığıdır Bunlar doğal engeller olabileceği gibi beşeri engeller şeklinde de ortaya çıkar
Türkiye’de İç Göç
Türkiye’de iç göçü iki başlıkta ele alabiliriz:
Devamlı göçler
Geçici göçler
Geçici göçler kendi arasında;
Mevsimlik tarım göçü: Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere (özellikle Çukurova yöresine) yaptıkları geçici göçlerdir
Mevsimlik tarım dışı göç: Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere yaz turizminin geliştiği yerlere (özellikle Antalya yöresine), ve inşaat bölgelerine (özellikle İzmir dolaylarına) bir müddet çalışmak için yapılan göçlerdir
Yaylacılık: Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler arasında yer alır Bazı bölgelerimizde (Doğu Anadolu, Karadeniz ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri) insanların hayvanlarını otlatmak için yaz mevsimlerinde bitki örstü bakımından zengin ve genelde yüksek olan yerlere çıkmaları ve sonbaharda geri dönmeleridir Bazı bölgelerimizde (Akdeniz) ise yazları serinlemek amacıyla yüksek ve serin yerlere çıkmaları ve yaz bitiminde geri dönmeleridir
Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Aydın, Muğla, Antalya gibi merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli değişmeler olmaktadır
Mevsimlik Göçlerin Özellikleri
1 Genellikle genç nüfus göç etmektedir
2 Erkek, nüfus kadından daha fazla göç etmektedir
3 Göç edenlerin çoğu sanayi ve hizmet sektörlerinde çalışmaktadırlar
4 Göç sonucunda kentlerde hızlı nüfus artışı meydana gelmektedir
5 Sanayileşme göçü arttırmaktadır
6 Kentleşme hızı sanayileşme hızından daha yüksektir
7 Bölgelerin toplam nüfusu ve nüfus yoğunluğu göçlerle hızla değişmektedir
Mevsimlik işçi Bu açıdan baktığımızda göç kavramının iki yönü olduğu görülmektedir İlk yön, göç alan iller iken ikinci yön ise göç veren illerdir Bu durumda göçün mekân boyutu oluşmaktadır Yani mekân açısından farklılık söz konusu olduğunda, daha iyi durumda olan mekâna doğru nüfus hareketi gerçekleşmektedir
Türkiye’de iç göçler genellikle Kars, Tunceli, Bitlis, Ağrı, Muş, Bingöl, Şırnak, Adıyaman, Mardin, Sivas, Gümüşhane, Ardahan, Yozgat, Kütahya, Uşak, Burdur, Isparta, Maraş, gibi illerden İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Ş Urfa, Antalya, Mersin, Konya, Samsun, Gaziantep, Diyarbakır gibi illere yapılmaktadır İç göç, ülkemizde özellikle sanayileşmiş merkezlere daha fazla yapılmaktadır
Türkiye’de iç göçler genellikle belli bir takım merkezlere yapılmaktadır Daha çok kırsal yerleşmelerden kentlere doğru olan iç göçün hep aynı merkezlere yapılması, zamanla buralarda bir doygunluğa yol açmakta ve iç göç bu merkezlere yakın yerlere doğru kayma göstermektedir
Türkiye’de Göç Hareketi Özetle Aşağıdaki Gibidir
1935 nüfus sayımına göre, 1,1 milyon civarında göç eden nüfusumuza sonraki yıllarda önemli katılımlar olmuştur Nitekim göçe katılan nüfus, 1940–1945 yılları arasında 1,3 milyon, 1950–1955 yılları arasında 2,5 milyon (Toplam nüfustaki payı %10,4), 1955–1960 yılları arasında 3,1 milyona (toplam nüfustaki payı%11) çıkmıştır
Türkiye’de iç göç hareketinin şiddetlenme dönemi 1950 olarak kabul edilmektedir 1950 yılına kadar il içi göç ve mevsimlik işçi göçü ile karşılaşılan ülkemizde, bu yıllarda başlayan ekonomik canlanma ile il dışı göç ortaya çıkmıştır 1950’den sonra tarımda kaydedilen gelişmeler ile birlikte karayolu, liman, hidroelektrik santrallerin inşası ve sanayi bölgelerinin oluşturulması gibi yeni iş sahalarının açılması iç göçü tetiklemiştir
1960–1965 yılları arasında göç eden nüfus oransal olarak en yüksek seviyesine ulaşmıştır Bu dönemde, 4 milyona yakın kişi (toplam nüfustaki payı %16,1) göç etmiştir 1970’den sonra ise, iç göç artışında nispi bir azalma görülmüştür 1975–1980 döneminde 2,7 milyon kişi göç etmiştir Toplam nüfustaki pay ise %7,1’e gerilemiştir
1980–1985 döneminde 2,8 milyon kişi göç ederken, iç göçün toplam nüfustaki payı %6,5’e düşmüştür Son olarak 1985–1990 dönemini dikkate aldığımızda ise, göç eden kişi sayısının tekrar yükseldiğini görmekteyiz Bu dönemde 4,1 milyon kişi göç etmiş ve toplam nüfustaki pay %8,1’e çıkmıştır Gerçi iç göç değerlerinde 1960–1975 dönemine nazaran nispi olarak azalma söz konusudur
Ancak Türkiye için iç göç hala vardır Ve iç göçler ülke nüfusunun yeniden dağılımını ortaya çıkartır Bu nedenle her ne kadar nispi olarak düşmüş olsa da sonuçları itibariyle iç göçler hem sosyal hem de ekonomik açıdan önemini muhafaza etmektedir
1955–1960 arasında göç vermede ilçe merkezleri önemli yer tutarken 1970–1975 devresinde göç vermede ilçe merkezleri yerine köy ve bucakların önem kazandığı görülmektedir Söz konusu değişim, eskiden beri nüfus çekim merkezleri olan büyük şehirlerin cazibelerinin devam etmesiyle birlikte, artık iller içinde mahalli merkez durumunda olan bazı ilçe merkezlerine de gitmenin önem kazandığını yansıtmaktadır Böylece Türkiye’deki iç göçlerde nüfus alanlarda da önemli değişim meydana gelmektedir
Türkiye’de iç göçün başlamasına etki etken temel faktörler;
1 Nüfus artışı
2 Tarım tekniklerinin gelişmesi
3 Parçalanan Tarımsal Alanlar
4 Arazi kamulaştırma çalışmaları
5 Kalkınma projeleri
6 İmalat sektörünün gelişmesi
7 Ulaştırmanın gelişmesi
8 Huzursuz ortam olarak sıralanabilir
Göçün sonuçları
Göçün meydana getirdiği ve getireceği sosyo-ekonomik sonuçları vardır Bu sonuçlar etkilerine göre aşağıda açıklanmıştır Bu açıklamaları Türkiye temel alınarak yapılmıştır Yani bu başlıkta Türkiye’deki göçün sonuçları incelenecektir
Nüfus Yönünden
Yaşlı nüfus göçten etkileneceklerin başında gelmektedir Bu nüfus, değişime hızlı bir biçimde ayak uyduramamaktadır Bunlar göç kararına duygusal ve hatıralar penceresinden bakmaktadırlar Hal böyle olunca göç fikrine yaşlı nüfus olumsuz bakmaktadır Yaşlılar göçe iştirak etmemektedirler
Eğer baraj projeleri gibi nedenlerden ötürü göç etme durumuyla karşılaşırlarsa, yeni yerleşim yerlerine, fizik ve sosyal çevreye daha güç alışma ve uyum sorunları ortaya çıkmaktadır Özellikle kırsal kesimden göç edenler kent ve ilçe merkezlerinde yerinde üretim geleneklerini devam ettirmeye çalışmaktadırlar Bu durum ise kır ve kent kültürü arasında çatışma meydana getirmektedir Yaşlıların göçten sonra etkilendikleri bir husus kırsal alandaki meşguliyetlerini kaybetmeleridir Yeni yerleşim yerlerinde iş olarak nitelendirdikleri faaliyetlerde bulunamamaktadırlar
Göç eden bireylerin, geldikleri yerlerle bağlantıları kesilmediğinden, göç edilen ve varılan yerlerin kültürlerini taşıyan, ara kültüre sahip bireyler oluşmaktadır Böylece kentlerin nüfus potansiyelini oluşturan geniş kitlelerin sahip oldukları değerler kentlere yayılmaya başlamıştır Sonuçta, kentler gün geçtikçe büyüyüp köyün değerlerini taşımakta iken, köylerde de nüfus azalarak kentin ve teknolojinin oluşturduğu gelişimlere açılmaktadır
İstihdam Yönünden
Göç eden nüfusun en büyük problemi iş üzerinedir Bu nüfusun eğitim düzeyi düşüktür Sahip oldukları bilgi birikimi tarımsal yapıya uygun olduğu için, bunların kent ortamında kullanmalarına imkân bulamamaktadır İlk aşamada vasıfsız işçi pozisyonunda işsiz olarak yeni yerleşim birimine gelmektedirler Mersin ili için yapılan 424 göç eden kişi ile ilgili araştırmada; bireylerin %85’i ilkokul ve daha alt düzeyde eğitime sahiptir Bu araştırmada kente gelenlerin vasıfsız olduğu düşüncesi doğrulanmaktadır Sermaye birikimiyle gelenler ticaret ile uğraşmaktadırlar İşlerini büyütmek amacıyla göç edenler, küçük ve orta ölçekli işletmeler kurarak üretim faaliyetlerinde bulunmaktadırlar
1992’de göç eden hane halkının toplam 2854 kişi üzerinde yapılan çalışmada istihdam yapısı ortaya konulmuştur Deneklerin tümü göz önüne alındığında %15,7’si devlet memuru, %41’i işçi ve %32,7’si serbest çalışmaktadır Göç edenlerin istihdam yapısının ağırlığını işçi kesimi oluşturmaktadır
Yaşam Kalitesi Yönünden
Göç kararının temelinde yatan düşünce yaşam kalitesinin arttırılmasıdır Özellikle kıt doğal ve ekonomik kaynakların bölüşümündeki dengesizlikler insanları göçe itmektedir Yeni yerleşim birimlerinde daha fazla elde edilmesi ümit edilen kaynaklarla göç edilen yere nazaran yaşam kalitesinin artacağı düşünülmektedir Ancak göz ardı edilen hususlar vardır İlki kırsal bölgelerde ev için üretim yapılmaktadır
Göç sonucu daha önce kendilerinin ürettikleri malzemelerin dışarıdan satın alınması gerekmektedir İkinci daha önce aile ekonomisi çerçevesinde üretici olan aile bireyleri, kentlerde tüketici durumunda olmaktadırlar Böylece ailelerin geçimi daha da güçleşecektir Üretime katkı sağlayan bireylerin, kent yaşamında üretime katkı sağlamaları zaman alacak ya da kısa vadeli çözümler ile katkı sağlanmaya çalışılacaktır
Yaşam kalitesinin göç üzerindeki etkisi bilinen bir gerçektir Yaşam kalitesi yüksek olan kırsal kesimlerden göç olmamaktadır Bu durum Oktik’in yaptığı alan çalışmasında ortaya konulmuştur Çalışma Muğla’nın orman ve deniz kıyısındaki beş köyünde göç olgusu üzerine yapılmış olup göç ile ilgili olarak şu yorumlara yer verilmiştir:
“Araştırmanın yoğunlaştığı bu beş köyde yurtdışına işçi olarak kimse gitmemiştir Nedeni sorulduğunda alınan cevap bu köylerdeki yaşam şeklinin Almanya’dan daha iyi olduğu inancıdır Ancak bu beş köyde göç olmamasının temel nedeni ekonomik girdilerin Türkiye ortalamasından yüksek olmasıdır Bu köylerin tümünde yol, su, yetersiz telefon santrali gibi problemler olmasına karşın köylerin tümünde yöre tüketimine, turizme ve sanayiye yönelik tarım yapılmakta olup bunun yanı sıra köylerin arıcılık, hayvancılık ve zeytincilikten elde ettikleri gelirler hem yüksektir, hem de köylüye bağımsız ve kaygısız hareket edebilme imkânı vermektedir Bu ürünlerin aracı olmaksızın ya yöre pazarları aracılığı ile ya da direk otellere satılması sonucu köylü kar mantığına dayalı olarak üretim yapmaktadır ”
Kentleşme Yönünden
Bugün sanayileşme süreci içersinde kabul edilen gerçek kentleşmenin bunun bir uzantısı olan göçün durdurulamayacağıdır 1920’lerde ülke nüfusunun %90’ı kırsal kesimde yaşarken 1990’larda bu oran %50’ye düşmüştür Kırsal kesimin ülke genelinde ulusal gelirdeki payı 1960 yılında %55,4 iken 1990 yılında bu oran yaklaşık %16 civarına düşmüştür Kentlerde yaşayan nüfus bakımından Dünyada 13 sırada bulunan Türkiye’de 1997 nüfus sayımına göre 62,8 milyon kişinin 40,6 milyonu kentlerde yaşamaktadır
Göçlerin bu hızla devam etmesi sonucu 2000’li yıllarda Türkiye nüfusunun %85’inin kentlerde yaşaması beklenmektedir
Kentlerin hızlı bir biçimde büyümesi kentsel gelişmenin kontrol edilmesini zorlaştırmıştır Kontrolsüz kentsel büyüme nedeniyle konut, su, kanalizasyon, ulaşım, okul ve sağlık hizmetlerinin sağlanması daha pahalı olmuştur Büyük kentlerin ulaşım, konut, temiz içme suyu, kanalizasyon sorunu ile karşı karşıya bulunduğu bir gerçektir
Kentlerin ısıtılmasında kullanılan yakıtlar ile ulaşım araçlarının havaya bıraktıkları atıklar ve sınaî kuruluşlarının kentler içinde bulunması dolayısıyla ortaya çıkan atıklar kentlerin doğal çevresini bozan ve kentsel çevre kirlenmesini tahammül edilemez boyutlara ulaştıran faktörler olmuştur
Özellikle düzensiz kentleşmeden ve göçlerden doğan sorunlar çok değişiktir Aslında alt yapıdan genellikle yoksun olan kentlerin, hızlı bir nüfus artışı nedeniyle konut sağlama, temiz su ve sağlık hizmetleri, okul ve ulaşım, eğitilmiş personel, çöp ve enerji sorunlarını çözme bakımından ne kadar yetersiz kalacağını kestirmek zor değildir Çünkü plansız yerleşim bölgelerini düzeltmek, ilkel yaşam koşullarını iyileştirmek çok güç olduğu gibi, kaybedilmiş sağlıklı bir çevreyi de özellikle fiziksel mekân olarak yeniden kazanma olanağı hemen hemen hiç yok gibidir Bu etkilerin ortadan kaldırılması için nüfus hareketlerine göre tedbirlerin alınması gereklidir Bunun için göç olgusunun nedenlerinin kentler ve bölgeler açısından tespit edilip yorumlanması gerekmektedir
Özetle, hızlı kentleşmenin kentsel arazi üzerindeki etkileri bozucu ve yıpratıcı niteliktedir Zamanla aşınma, yoğun ve hor kullanma, başıboş bırakma ve üzerine eğilmeme sonucu kentsel yerleşmeler engellenemez biçimde çürümekte, bozulma bireysel ilişkilere de yansımaktadır Her ne kadar çürüme belli yörelerde gerçekleşiyor izlenimini verse bile, etkisinin kentin tümü üzerine yayılmakta olduğu yadsınamaz İşte kentsel toprağın çevresel, sosyal ve ekonomik kalitelerinde hızla inişe geçiyor olması kent plancısına yeni baştan düzenleme ve onarma çabalarında, gelişmeleri ayrıntılarını anlama ve kavrama sorumluluğunu yüklüyor
Fiziksel tasarlama ve yeniden yapılanma çalışmalarında bir yöredeki binaların, sokakların, kanalizasyon sisteminin düzeltilmesi, onarımı ya da yeni baştan yapılanmasından sorumlu planlamacının kenti tümüyle sağlıklı bir yapıya kavuşturabilmesinin araçlarından biri kentsel yenilemedir Yenileme çabaları çerçevesinde planlamacının sorunu salt yöredeki çürümekte olan yapıların düzeltilip, onarımından ibaret değildir Aynı derecede önemli olan, değer kaybına uğramış kentsel yörelerde toplumsal yozlaşmayla çürüme sonucu artan toplumsal sorunların önüne geçebilmektir Bu durumda göçün sebep olduğu çevresel ve toplumsal maliyeti göstermektedir Bu maliyetin sonucu olarak, aslında, kentlerimiz birer şehirlileşemeyen şehirler haline gelmiştir
Alıntı
|