Prof. Dr. Sinsi
|
Ermeniler Tarih
Tarih
Başlangıçlar
Tarihin babası olarak adlandırılan Hellen tarihçisi Heredot; Ermeniler'i, Trakya kökenli bir halk olan Frigler'in(Frigyalılar)doğuya, Urartu bölgesine yönelen bir kolu olduğunu söylemiştir
Ermeniler; Balkanlar'dan Anadolu'ya gelen, Hint-Avrupa kökenli ve Trak-Frig soyundandırlar Frigler'in bir kolu, İlliryalılar(Arnavutlar)'ın baskısıyla M Ö 6 yüzyılda Doğu Anadolu'ya göçederek yerleşmişlerdir Böylece bölgenin eski halklarının kalıntıları (Urartular, Hurriler) ve bazı Kafkas kökenli yerli halklarla karışarak bugünkü Ermeni toplumunu meydana getirdiler
Ermeniler kendilerine Hay ve ülkelerine Hayastan veya Hayk adını verirler Yabancı ulusların Ermeni ülkesi için kullandıkları bir terim olan Armina veya Arminiya ilk kez M Ö 510 tarihli Eski Farsça (Persçe) Bisutun yazıtında kaydedilmiştir
Eski Fars İmparatorluğunun Arminiya eyaleti (satraplığı) Van Gölü havzası merkez olmak üzere Ağrı Dağı yöresi ve Aras ve Arpaçay vadileri ile en Batıda Elazığ ve Erzincan yöresini içerecek şekilde Yukarı Fırat havzasını kapsamaktaydı Aynı bölge Antik Çağ boyunca Eski Yunan ve Latin kaynaklarında Armenia, İslamiyet dönemine ait Arap kaynaklarında ise Armaniyya/Ermeniyye olarak adlandırılır Erken dönem Türkçe metinlerde coğrafi bölge adı olarak Ermeniyye terimine 15 yüzyıl başlarına dek rastlanır
Bölgede M Ö 1 binyılın ilk yarısında Urartu Krallığı hüküm sürmüştür Urartu uygarlığının M Ö 7 yüzyıldan itibaren zayıflayıp çökmesiyle, aynı bölgede birbirinden bağımsız hareket eden çeşitli Ermeni beylerinin ve Urartuca ile doğrudan bir bağlantısı olmayan Ermenicenin egemen olduğu görülmektedir
Eski Ermeni KrallığıRoma-Partya Savaşı'nın (58-63) ilk iki yılındaki ordu hareketleri
Savaşın son üç yılındaki seferler L Caesennius Paetus komutasındaki Roma Ordusu Rhandeia'da Partlara yenildi
Eski Fars (Pers) İmparatorluğunun son döneminde Arminiya eyaletinin siyasi öneminin arttığı ve bölgenin imparatorluk bünyesindeki iktidar mücadelelerinde ön planda rol oynadığı görülür Fars İmparatorluğunun Makedonyalı III Aleksander tarafından yıkılmasından (M Ö 331) bir süre sonra bölgede, biri Aras Vadisinde, diğeri Sophene (Elazığ) havalisinde odaklanan iki ayrı krallık ortaya çıkmıştır Her iki devletin hükümdar sülaleleri İran yönetici sınıfı kökenli olduklarını iddia etmekle birlikte, Suriye ve Anadolu'da egemen olan Helenistik devletlerle yakın ilişkiler kurmuşlardır
M Ö 1 yüzyıl başında Suriye'de Selevkoslar Krallığının çöküşü üzerine Ermenistan Kralı II Tigran (M Ö 95 - 55) Yukarı Mezopotamya ve Suriye'ye doğru yayılma siyaseti izleyerek egemenliğini bugünkü Lübnan'ın güneyine dek genişletmeyi başarmıştır Tigran, başkentini de Diyarbakır (Amida) yakınlarında kurduğu Tigranakert (Tigranocerta) kentine taşımıştır Ancak Doğu Akdeniz'de güçler dengesinin bozulmasından rahatsız olan Roma İmparatorluğunun müdahalesi üzerine Tigran, Pompeius komutasındaki Roma kuvvetlerine yenilmiş ve fethettiği toprakları terke mecbur bırakılmıştır
M Ö 1 yüzyıldan MS 4 yüzyıla dek Ermeni krallığının, bir yandan Roma, diğer yandan İran'da kurulan Part ve daha sonra Sasani imparatorlukları arasında bir tür "tampon bölge" görevi üstlendiği görülür Krallar sık sık dış güçlerin müdahaleleriyle değişmiş, hatta kraliyet hanedanı dışından yabancı asıllı kişiler zaman zaman Roma veya İran baskısıyla kral atanmışlardır Kraliyet makamının zayıfladığı bu dönemde yerel bey hanedanları (nakharar 'lar) güçlenmiş ve çok sayıda beylikler ortaya çıkmıştır En önemli nakharar hanedanları Muş'ta Mamigonyan'lar, Kars'ta Gamsaragan'lar, İspir'de, daha sonra Kars, Ardanuç ve Muş'ta Bagratuni'ler, Başkale ve Van'da Ardzruni'ler, Gevaş'ta Rştuni'ler, Tekman'da Vahevuni'ler, Erciş'te Abahuni'ler, Malazgirt'te Knuni'lerdir
387 yılında Ermenistan, Doğu Roma İmparatorluğu ile Sasani İmparatorluğu arasında ikiye bölünmüştür Bu tarihte çizilen ve Erzurum-Silvan-Nusaybin hattından geçen sınır, yaklaşık 300 yıl boyunca Bizans-İran sınırını oluşturmuştur Batı Ermenistan bu tarihten itibaren Bizans tarafından atanan (fakat çoğunlukla yerel nakharar ailelerinden gelen) askeri valilerce yönetilirken, Doğu Ermenistan'da kraliyet hanedanı 421 yılına kadar hüküm sürmüş, bu tarihten sonra doğuda da İran tarafından atanan valiler (vostikan 'lar) dönemi başlamıştır Ancak 451 yilinda, Iran Sasanid imparatorlugu Ermenilerin dini secimlerini zor kullanarak degistirmek istediginde, Ermeni beylerinin temsilcisi (sparabed) Vartan Mamigonyan önderliğinde İran'a karşı başlatılan savas yenilgi ile sonuçlanmistir Ermeniler yenildigi halde Iranlilar Ermeniler'e dinde ozerkliklerini geri vermislerdir Bu nedenle Ermeniler arasinda bu yenilgi aslinda bir basari olarak adlandirilir
Ortaçağ
Ermeni ülkesi 640-653 yılları arasında gerçekleştirilen seferler sonucunda Arap egemenliğine girmiştir Ancak Halifelik yönetimi bölgede doğrudan bir İslamlaştırma veya Araplaştırma politikası uygulamayarak, yerel nakharar sülalelerine geniş özerklik tanıyan bir düzen kurmuştur
9 yüzyıl sonunda Abbasi Halifeliğinin zayıflaması üzerine, Bizans'ın Ermeni beylerini kazanmaya yönelik politikalar geliştirdiği, buna karşılık Bağdat yönetiminin de Arap yanlısı olarak tanınan Bagratlılar ve Ardzruniler gibi nakharar ailelerini destekleme yoluna gittiği görülür 806'da Halife Harunürreşid Bagratlılara´dan "Et Yiyen" lakabıyla anılan Aşot'u "Ermenistan Emiri" ilan etmiştir Kendisinin torunu olan bir başka Aşot Bagratuni 886'da "Şehinşah-ı Armen" sıfatıyla Ermenistan tacını giymiştir Kars ve Ani kentlerinde hüküm süren Bagratuni'lere karşılık, Gevaş ve Akdamar Adası'nda yerleşik olan Ardzruni hanedanı onlara rakip bir Ermenistan Krallığı iddiasına girişmişlerdir Her iki krallık iç kavgalar ve hanedan mücadeleleriyle bölündüğü halde, 10 yüzyılda ve 11 yüzyılın ilk yıllarında, bugüne kadar kalıntıları görülen bayındırlık ve sanat eserleri ortaya koydular Akdamar Adası'ndaki Surp Haç Kilisesi ve Kars, Ani ve Artvin yöresindeki birçok anıtsal yapı bu dönemin eseridir
11 yüzyıl başında tamamen parçalanan Arap imparatorluğunun bıraktığı boşlukta Bizans İmparatorluğu atağa geçerek bölgedeki Ermeni devletlerini teker teker egemenliği altına almıştır Malazgirt 993'te, Ardanuç ve Yusufeli 1000'de, Ardzruni Krallığı 1020'de, Ani 1045'te, Kars 1064'te Bizans'a boyun eğer Yenilgiye uğrayan Ermeni beyleri Bizans Devleti tarafından Fırat'ın batısındaki eski Rum topraklarına göç ettirilerek, maiyetleri ile birlikte Sivas, Kayseri, Maraş, Antep ve Kilikya bölgelerine iskan edilirler
Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'da Bizans egemenliğinin iflası üzerine, Bizans toprakları içindeki Ermeni askeri şeflerinin bazıları İç-doğu Anadolu'da bağımsız veya özerk(yarı-bağımsız) beylikler kurmuştur Bu beyliklerin çoğu 1080'den sonra Türkler tarafından tasfiye edildi ya da küçük bir bölümü Müslümanlığı kabul ederek Türkleşirken ve Kürtleşirken,Kilikya (Çukurova) bölgesinde Sis (Kozan) ve Anavarza kalelerinde yerleşik olan Rupenyan Beyliği yaklaşık 300 yıl boyunca bağımsız kimliğini korumayı başardı
Türk ve İran egemenliği
Ermeniler'in vatanı 11 yüzyıldan itibaren çeşitli Türk ve İran devletlerinin egemenliği altında paylaşıldı Eski Ermeni yerleşim merkezleri 13 yüzyıldaki Moğol istilası ve özellikle 16 yüzyıldaki Osmanlı-İran savaşları sonucu büyük tahribata uğrarken, bölgeden Türk ve İran devletlerinin siyasi ve ekonomik merkezlerine doğru önemli bir Ermeni göçü vuku bulmuştu
15 yüzyılda Akkoyunlu Devleti, Ermeni kilisesine yönelik aktif bir himaye politikası izlemiş, Ermeni Kilisesi'nin ruhani başkanlığı olan Gatoğigosluk makamının Eçmiadzin'de (bugünkü Ermenistan Cumhuriyeti içinde, antik Vağarşapat kenti yakınında) 1441'de yeniden tesisine önayak oldu II Mehmed'in 1476'da İstanbul'da Ermeni Patrikhanesini kurdurmasında, Akkoyunlu Devleti ile Osmanlı Devleti arasındaki güç mücadelesinin etkisi vardı
1606'da Safevi Şahı I Abbas İsfahan yakınında Yeni Culfa kentini kurarak Nahçıvan ve Kars'tan getirdiği 150 000 Ermeniyi buraya iskan ettirdi Bu tarihten itibaren Yeni Culfa, İstanbul ile birlikte Ermeni kültürünün başlıca iki merkezinden biri olarak öne çıktı
Ermeni Reform Hareketi ve milliyetçiliğin doğuşu
Osmanlı Ermenileri arasında Batılılaşma ve reform hareketlerinin başlangıcı 18 yüzyılın ilk yıllarına dayanır 1701 yılında Sivas'lı Mkhitar Vartabed öncülüğünde İstanbul'da başlayan reform hareketi, kız ve erkek çocuklar için modern okullar açılması, eski kilise Ermenicesi yerine İstanbul halk diline dayalı yeni yazı dilinin geliştirilmesi, Batı dillerinden kitaplar çevrilmesi, ve reformlara direnen Kilise yönetimine karşı sivil siyasi örgütlenmelerin kurulmasını hedeflemiştir Zaman zaman sert mücadelelere sahne olan reform hareketi, 1860'ta Padişah Abdülmecid tarafından Ermeni Milleti Nizamnamesi ile gerçekleşti Bu Nizamname ile kurulan Ermeni Millet Meclisi Osmanlı Devletindeki ilk temsili parlamenter organ niteliğinde olup, 1876 Kanun-u Esasi'si ile kurulan Osmanlı Mebusan Meclisi'ne de örnek teşkil etmiştir
İstanbul Ermeni entelijensiyası özellikle 1826-1876 yılları arasında, II Mahmut ve Tanzimat'ın reform politikalarıyla özdeşleşerek, Osmanlı siyasi ve kültürel yaşamında daha önce sahip olmadığı aktif bir rol oynamaya başlamıştır Ermenice basın 1860'tan itibaren hızla gelişerek Türkçe basınla rekabet edebilecek bir toplam tiraja ulaşmıştır 1856 Islahat Fermanı'ndan sonra Ermeniler Osmanlı tarihinde ilk kez çeşitli devlet kademelerinde görev alarak, askeri ve sivil vezaret (paşalık) rütbesine ve nazırlık görevine kadar yükselmişlerdir
Ermeni toplumu içinde devrimci ve milliyetçi akımlar 1870'lerin sonunda II Abdülhamid'in gayr-ı müsümlere karşı yürüttüğü baskıcı hareketler sonucu olarak, özellikle Avrupa'da eğitim gören üniversite gençliği arasında boy göstermiştir
Sosyalist ve devrimci nitelikteki ilk örgüt olan Hınçak ("Çan") 1887'de İsviçre'nin Cenevre kentinde üniversite öğrencisi Avedis Nazarbekyan ve arkadaşları tarafından kurulmuştur 1890'da Tiflis'te Kristapor Mikaelyan, Stepan Zoryan ve Simon Zavaryan tarafından kurulan Ermeni Devrimci Federasyonu, ya da yaygın adıyla Taşnaksutyun ("Federasyon"), kısa zamanda Hınçak'çıları ikinci plana iterek, ulusçu hareketin ana örgütü olarak öne çıkmıştır
1895'te Taşnaksutyun önderliğinde Doğu Anadolu'da girişilen protesto yürüyüşü, II Abdülhamid'in yönetimince sert bir şekilde bastırılmıştır Protestonun amacı azınlıklara yapılan baskının durudurulmasının istenmesi idi 1895 olayları çoğu zaman "Birinci Ermeni Katliamı" olarak adlandırılır Ancak 1895 Van, Bitlis, Erzurum, Erzincan ve Sivas olaylarının can kaybı rakamları hakkında güvenilir kaynaklar bulunmamaktadır
Abdülhamid saltanatının son yıllarında Ermeni Devrimci Federasyonu rejime karşı direnişin önemli bir nüvesini oluşturmuş ve bu niteliğiyle İttihat ve Terakki örgütüne de model ve müttefik olmuştur 1908 Devrimi'nde İttihat ve Terakki ile Taşnaksutyun beraber hareket etmişlerdir Ancak ihtilalden kısa bir süre sonra iki örgüt arasında anlaşmazlık başgöstermiş, ve iktidar partisinin eski müttefikleri hakkındaki kuşkuları, İttihat ve Terakki'nin 1912'den itibaren belirginleşen Ermeni aleyhtarı politikasında rol oynadı
Kaynak : Wikipedia
|