Prof. Dr. Sinsi
|
Muşta Bulunan Tarihi Yerler
Muş tarihi güzellikleri
Muş tarihi mekanları
Muş Tarihi Eserleri
Muş İli Tarihi Yerleri
Camiler
Ulu Cami
Avlusunda yatan Şeyh Muhammed-i Mağribi tarafından yaptırılan Ulu Cami, Alâeddin Bey ve Hacı Şeref camilerinin batısındadır Mimari özelliklerinden dolayı 14 yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen cami, moloz taştan yapılmış, dikdörtgen, planlı ve kitabesizdir
Ana mekân, ortada kubbe, yanlarda beşik tonoz örtülü olup, kuzeyinde kesme taştan üç kubbeli son cemaat yeri vardır Yine kesme taştan yapılmış, sade taç kapı sivri kemerli bir niş içindedir Batı duvarı dışında öbür duvarlarda ikişer pencere vardır Minaresi, depremden zarar görmüş olup, aslına sadık kalınarak 1968 ve 1972 yıllarında onarım yapılmıştır
Hacı Şeref Camii
Bir Selçuklu yapısı olan Aslanlı Hanın içinde bulunan cami 17 yüzyılda yaptırılmıştır Ana mekânı kare planlı olup, ortada büyük yanlarda basık kubbelerle örtülmüştür Sade mihrabı yuvarlak kemerli ve niş biçimindedir Camiye sonradan eklenilen minare 1902 yılında, son cemaat yeri ise 1997 yılında inşa edilmiştir
Alâeddin Bey (Paşa) Camii
Cami, 18 yüzyıl başlarında şehrin valisi Alâeddin Bey tarafından yaptırılmıştır Ortada büyük, yanlarda ise küçük kubbelerle örtülü ana mekân kare planlı olup, dokuz nefe ayrılmıştır Ana mekâna, üç basık kubbeyle örtülü son cemaat yerindeki taç kapıdan geçilerek ulaşılır Taç kapının yanları, kabartma kandil motifleri, orta nefte yer alan mihrap da, sütunçeler ve bitki motifleriyle süslenmiş caminin minaresi kare kaideli silindir gövdeli olup, iki renkli kesme taştan yapılıdır
Çanlı Kilise (Surp Garabet)
Yaygın Beldesine bağlı Yukarı Yongalı köyünde bulunmaktadır İlk yapıldığı dönemlerde “Ateş Tapınağı” olarak kullanılan kilise, Sasaniler tarafından 399 yılında Hıristiyanların ibadetine açılmıştır Bugün halen kalıntıları mevcut olan kilise, yabancı turistlerin en çok rağbet ettiği yerlerden birisidir
Hamamlar
Alâeddin Bey Hamamı
Muş şehir merkezinde bulunan hamam, Alâeddin Bey tarafından Alâeddin Bey Camii ile aynı tarihte yaptırılmıştır Günümüzde de kullanılmakta olan hamam Osmanlı son dönem eserlerinden birisidir Yapı malzemesi ve mimari özellikleri, Alâeddin Bey Camii ile benzer nitelikte olan eserin iç süslemelerinde bitki motifleri kullanılmıştır Hamamın ilginç bir özelliği de, büyük locaya girişte, kapının hemen üzerindeki kaplumbağa kabartmasının bulunmasıdır
Güllü Hamam
Muş'un tabii afetlerde yıkılan bir diğer hamamı da Güllü Hamam’dır Kerpiç yapısı, Horasan harcı ile moloz taşlardan örülen duvarlar ile desteklenen hamamın en büyük özelliği, “Türk üçgeni” denilen ve kubbelere taşıyıcı görevi sağlayan üçgenin kullanılmış olmasıdır
Türbeler ve Yatırlar
Kesik Baş
Hacı Şeref Camisi’nin avlusundadır Hazireden günümüze cami duvarına bitişik 2 mezar kal-mıştır Bu mezarlarda yakın geçmişte onarılmıştır Kesikbaş Haziresi caminin doğu duvarına bitişik dış cephede yer almaktadır Mezarların sanduka kısmı ve şahideleri mozaikli beton ile yenilenmiştir Orijinal yapım malzemesi ve şahideleri kayıp olmuştur Mevcut mezar yapısı dikdörtgen prizma konumunda yerden 80-120 cm yüksekliğinde, üzeri demir kafes ile çevrili dış cephesi Ahlât taşı ile kaplıdır Rivayete göre bu zat savaşta başı gövdesinden ayrılmış olmasına rağmen kopan başını koltuğunun altına alarak savaşmayı sürdürmüş, daha sonra bugünkü mezarının bulunduğu yere gelerek şehit olmuştur
İbrahim Samidi (zemzemi)
Alâeddin Bey (Paşa) hamamının karşısındaki bahçededir Arabistan’dan geldiği rivayet edilmektedir Taş binanın altındadır, türbe dikdörtgen planlı arka arkaya iki odadan oluşmaktadır 1 odanın girişi kuzeyden olup kıble duvarında bir mihrap mevcuttur mihrabın doğusunda sandukanın bulunduğu esas türbeye geçişi sağlayan kapı vardır Bu mezar ve türbeye ait moloz ve kesme taş yapı tam orijinal görünmektedir Sandukanın içi küçük bir odacık şeklinde boş bir mekândır ve buraya sandukanın doğu batısında girilmektedir Türbenin yapımı Selçuklu Türk mezar mimarisini hatırlatmaktadır Akıtlarda görülen iç içe odalar ve bu odalardan birinde gömü yerinin bulunması bir benzerlik teşkil etmektedir Ayrıca kara mescit kısmı kümbetlerin üst kısmı, kümbetlerin mumyalı kısmını hatırlatmaktadır Sanduka içerisindeki küçük odacık insanların bu mekânda bu mezar sahibinin ruhu ile irtibat kurmak amacını izhar anlamını taşımaktadır ki bu özelliği ile İslam öncesi inanışların izlerini taşıdığı kanaatini uyandırmıştır Bu türbede yöre insanları ruhi bozukluklara, çeşitli sıkıntılara ve sıtma hastalıklarına karşı şifa için dua etmektedirler Hastalar haftanın Çarşamba günleri getirilerek bir müddet sanduka içerisindeki küçük odacıkta bekletildikten sonra alıp götürülmektedir Bu işlem üç Çarşamba günü üst üste tekrarlandıktan sonra hastaların sağlıklarına kavuştuklarına inanılmaktadır
Şeyh Muhammed-İ Mağribi
Ulu Caminin avlusundadır Şeyh Muhammedi Mağribi de İbrahim Samidi gibi Arap kökenli olduğu ve Ulu Cami yaptırdığı rivayet edilmektedir
Şeyh Halil Ve Şeyh Mustafa
Kızılay binasının karşısındaki bahçe içerisindedir Her iki türbe de Cuma günleri ziyaret edilir Yaygın bir rivayete göre her iki Şeyhin mezarları 10-12 yaşlarındaki bir çocuk tarafından yaptırılmış
Şeyh İbrahim Hazretleri
Bulanık İlçesinin Esenli Köyündedir Esenlik camisinin yakınındadır Şeyh İbrahim Mevlevi tarikatına mensup olduğu rivayet edilmektedir Çeşitli hastalıkları iyileştirdiğine inanılmaktadır
Bulanık ilçesinin Mollakent Köyündedir Şeyh Ömer Sahubi’nin kendi rütbesi ile türbenin yanındaki mutfak, misafirhane ve genişçe avluyu sağlığında yaptığı rivayet edilmektedir Türbe halk arasında Çilehane diye anılmaktadır İnanca göre Sara ve hasta olanlar bu türbede bir gece kalırlar ise iyileşirler
Abdulvahap Gazi Türbesi Ve Çatbaşı Şehitliği
Muş İli Merkez ilçeye bağlı Çatbaşı köyünde bulunmaktadır Şehre 7-8 Km Mesafede olup şehrin batısındadır Çatbaşı Köyü Camii bitişiğindedir Yaklaşık 40-50 mezarın bulunduğu, dörtgen planlı, mazgal pencereli, beşik tonuz örtülü türbe, ahşap destekli direk, üzeri toprak örtülü bir ön odadan oluşmuştur Türbenin doğusunda yer alan kare planlı, direk destekli düz toprak dam örtülü eski camii türbenin ziyaretçilerinin ibadet ve ikametgâhı için yapıldığı düşünülmektedir Türbeyle camii arası ahşap kakmaların taşıdığı direk destekli düz damla örtülerek, her şart altında camii den türbeye gidiş geliş sağlanmıştır Türbenin içinde üç gömü mevcut olup, bunlar; Sahabeden Abdulvvahap Gazi, Tarışlı (Silvan) Şeyh Şeref ve Muş ulemalarından Hacı Tayyip Efendi’ye aittir Türbe ile camii arasındaki üzeri örtülü mekânda beş gömü mevcuttur Bunlardan üçü bilinmektedir Bunlar Hoca İbrahim Efendi, Muş âlimlerinden Faik Aykal efendi ve Hacı Tayyip efendinin oğlu Molla Fethi Rahman efendiye aittir
Şeyh Molla İbrahim Efendi Türbesi
Hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır Muş merkez ilçeye bağlı Çatbaşı köyündendir aynı köyde dünyaya gelmiş bir din adamıdır birçok öğrenci yetiştirmiştir
Seyyid Ahmed (Hacı Gal) Hazretleri
1696 da Bağdat’ta doğmuştur Evliyadandır 1710 yılında Bitlis’ten babası şeyh Fazıl Efendinin emri ile Muş halkının talebi üzerine Muş’a gelmiştir 107 sene ömür sürmüştür 7 defa yaya olarak Hacca gitmiştir En son Hacca gidişi vefatından 1 sene evveldir Birçok büyük keramet göstermiştir Seyiddir, soyu Peygamberimizin evladı Hz Hüseyin’e dayanır Muş’un kale mahallesinde 1710 da bir kadiri tarikatı dergâhı kurmuştur Dergâh halen varlığını devam ettirmektedir 1803 te vefat etmiş olup, kabri halen Kale Mahallesindeki mezarlıktadır Ayrıca Kale Mahallesi mezarlığında 2 evliya mezarı daha vardır Bunlar Durmuş Baba ve Derviş Ömer’dir Bunlar hakkında hiçbir bilgi yoktur
Kale Bağlarının üstünde İslam fütuhatı sırasında şehit olan Müslüman savaşçıların defnedildiği Arap Mezarları ve Şeyh Leymon ismindeki bir evliyanın mezarı da bulunmaktadır Bunlar hakkında da kesin bir bilgi yoktur
Üstad-I Azam Şeyh Molla Resuli Sipiki
Bitlis’in Sipik köyünden olup doğum tarihi bilinmemektedir Yüksek dini ilminden dolayı “Üstad-ı Azam” unvanını almıştır Devrin padişahı tarafından mükâfatlandırılarak Muş’un Beşparmak (Gemik) köyü kendisine hediye olarak verilmiştir Bundan sonraki hayatı hakkında kesin bir bilgi yoktur Mezar kitabesinden 1829’da vefat ettiği bilinmektedir Muş’ta Alâeddin Bey Camii avlusunda metfun bulunmaktadır
Ören Yerleri
Varto Kayalıdere Ören Yeri (Kale Şehri)
Merkez İlçeye 40 km, Varto’ya 20 km uzaklıkta Kayalıkaya Köyü’ndedir Bir Urartu yerleşmesidir İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nce Prof Dr Seton Lloyd ve C A Burrey başkanlığında, 1965’de yapılan kazıda bulunmuştur Kazılarda; kale, tapınak, şarap mahzeni, mezar ve küçük buluntular ortaya çıkarılmıştır Urartu Kralı II Sarduri devrine ( MÖ 764-735) tarihleşen kale, oldukça sağlamdır Avlusu taş döşemeli tapınakta, oturur durumda MÖ VII yy ın tunç aslan heykeli, düğmeler, ok başları, tunç iğneler, aslan avı tasvirli kemer parçaları ele geçmiştir Buluntular, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir
Dolabaş Höyüğü
Malazgirt İlçesinin Dolabaş Köyü’ndedir Bir Urartu yerleşmesidir Koruma altına alınmıştır Kazı çalışmalarına henüz başlanmamıştır
Bostankale Höyüğü
Malazgirt İlçesinin Botan Köyündedir Bir Urartu yerleşmesidir Birinci derecede sit alanı olarak koruma altına alınmıştır Kazı çalışmalarına henüz başlanmamıştır
Aradere Köyü Mezarlığı
Malazgirt ilçesinin Aradere Köyündedir Atatürk Üniversitesinden bir ekipçe yapılan yüzey araştırmaları sonunda önemli bulunmuştur Kazı çalışmalarına henüz başlanmamıştır
Muş – Yağcılar (Evran) Höyüğü
Yapılan araştırmalar daha çok belirli yerlerde yoğunlaştırılmış, bunun dışına pek çıkılmamıştır Alpaslan Barajı nedeniyle Murat Nehri boyunca araştırma yapan M S Rothman, Yağcılar Höyüğü yakınındaki Yeroluk (Palas) ve Bozbulut’ta (Komus) bazı araştırmalar yapmış, ancak incelediğimiz höyükten söz etmemiştir
Yağcılar Höyüğü, Muş’un 24 km kuzey-batısında, Muş-Elazığ yolu üzerinde, Murat Köprüsünü 1700 m geçtikten sonra kuzeye ayrılan yolun 7 km sinde, Yağcılar Beldesi sınırları içinde yer almaktadır
Kaleler
Muş Kalesi
Muş merkezdedir Kale şehrin en eski yerlerindendir Kesin tarihi bilinmemekle birlikte Moğol istilasını müteakip 7 asır ortalarına doğru Hz Osman zamanında bu çevre ile birlikte kalede savaşlara sahne olmuştur Sonraları Ermeni Derebeyleri Bağdat’taki Abbasi Halifelerine tabi olarak bu çevrenin ve kalenin idaresi için memur kılınmışlardır Muş Hicri 27 yılında Hz Ömer döneminde Müslümanların eline geçince bu kale de tabi olarak Müslümanların eline geçmiştir Uzun süren savaşlar üzerinde bulunan tarihi değerlerin yok olmasına sebep olmuştur Kalenin batı tarafında tahrip olmuş Arap mezarlığı, Selçuklu mezarlığı ve Osmanlı mezarlığı karışık ve dağınık bir haldedir
Hasbet Kalesi
Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Dağının doğu uzantısında bir yamaçtadır Surları ve iki kulesi kısmen ayaktadır Diğer kısımları tabii afetlerde yıkılmıştır Kesin tarihi bilinmemekle birlikte, yapıda kullanılan malzeme ve sanat yapısı itibari ile Horasan harcı ile imar edilmiş ovaya hâkim karakol konumunda kendini göstermektedir Eteklerinde bulunan Soğucak köyünde büyük ölçüde tahrip olan 2 adet gözetleme kulesi de mevcuttur Bir rivayete göre Büyük İskender Mısır’ı fethe giderken kendine bağlı Komutan Beatlis’e ( Bitlis) geri döndüğünde geri alamayacağı kudrette bir kale yapmasını istemiş Emri alan Komutan Beatlis, Büyük İskender’in Mısır’dan Dönüşüne kadar Bitlis Kalesini yapmış ve Büyük İskender’i emri doğrultusunda Muş Ovasına püskürtmüştür Büyük İskender defalarca Bitlis’e saldırmış fakat her seferinde Muş Ovasına geri dönmek zorunda kalmıştır Yine mağlubiyetle sonuçlanan bir saldırı sonucu Büyük İskender Muş Ovasında gece konaklarken, orduyu tedirgin eden bir atlı gurubun varlığını görür ve bu savaşçılara hayran kalır Savaşçıların ikamet ettiği Haspet Kalesine elçi göndererek görüşme talep eder Kaledekiler bu talebi kabul ederek Büyük İskender’in yanına giderler Rivayete göre Büyük İskender hayran olduğu bu kişilere atfen “Siz kimsiniz ki, dünyayı fethe çıkmış bir komutanın ordusunu rahatsız ediyorsunuz ”demiş “Bizler Gur Beyleriyiz, sizler bizim topraklarımıza girmekle bizi rahatsız ettiniz” cevabını alır Bu arada Komutan Beatlis, Büyük İskender’e haber göndererek kaleyi teslim edeceğini bildirir Büyük İskender’in huzuruna çıkan Beatlis, hükümdarın “-Bu kaleyi neden baştan teslim etmedin ve ordumdan birçok askerin kırılmasına neden oldun ?” sorusuna “- Hükümdarım siz bana buraya öyle bir kale yap ki dünyanın en güçlü hükümdarı ordusuyla gelse bile burayı alamasın diye emir ettiniz Bende buraya güçlü ve sağlam bir kale yaptım Siz de dünyanın en güçlü hükümdarı ve ordunuzda dünyanın en güçlü ordusu olduğu halde burayı ele geçiremediniz Şimdi görevimi yerine getirdiğime inanarak kalenin anahtarlarını size teslim ediyorum ” der Büyük İskender bunun üzerine komutanının bu cevabından çok memnun kalır ve onu affeder Bir süre sonra da ordusuna Muş Ovasından çekilme emrini verir
Muşet Kalesi
Muş’un güneyindeki Kızıl Ziyaret Dağındadır Muş adı ile özdeşleşmiştir İlk yapımı Urartu’lara ait olduğu tahmin edilmektedir Ortaçağ kalesi görünümünde olan bugünkü yapısına sonra kavuşmuş olabilir Kale Horasan harcı ile yapılmıştır Malzeme ve doku olarak Haspet kalesi ve Ahlât eski şehirdeki yıkık kale ile birbirinin aynıdır Karakol olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir Tarihi kaynaklara göre boylar arasında adı en son geçen Muşkan oymağı lideri adına yapılmıştır Van tarihinde Hitit Devleti yıkıldıktan sonra yerini alan birçok krallıklar arasında Muşkiler da sayılmaktadır Yine Şah Tahmasp 1530 da Muslu Kabilesine mensup Zülfikar’dan Bağdat’ı aldı şeklinde geçer Muşkiler de kökü Urartulara dayanan oymaklardan biri olarak kabul edilmektedir
Malazgirt Kalesi
Malazgirt’tedir Haşmetli bir görünüme sahiptir Kalenin ilçeyi çevreleyen bir birine paralel iki suru onarılmıştır İslam kaynaklarında bu kale gerek İslamiyet’in ilk döneminde gerekse Bizanslar zamanında birçok savaşa sahne olmuştur Eski Malazgirt’i çepeçevre kuşatan kalenin ana burcu ile burçları bu tarihi özellikleri ile ilgi çekmektedir Tabii afetlerde surları yıkılmıştır Çeşitli zamanlarda onarılmıştır Onarımlar kısmen de olsa günümüzde de devam etmektedir Efsaneye göre Malazgirt Kalesi civarında ateşperestler yaşarken başlarında Teymus isminde bir şah bulunuyormuş Şahın çocuklarından Beşir Allah’a iman getirince babası Teymus Şah oğlu Beşir’in dilini dipten keserek Malazgirt’ten sürgün etmiş Beşir aylarca yol kat edip Müslümanların bulunduğu Mekke’ye gelmiş, durumu öğrenen Hz Ali sahabelerden oluşan bir ordu toplayarak Malazgirt üzerine yürümüş Yapılan savaşta Teymus Şah ve beraberindekiler kılıçtan geçirilmiş Hz Ali ordusu ile şimdi ilçenin bir mahallesi olan Şahneder köyüne gelmiş ve orada konaklamak istemiş Askerler yorgun ve susuz olmaları nedeniyle köydeki çeşmeden su içmek istemişler, suyun zehirli olduğu söylenmiş Bunun üzerine Hz Ali çeşmenin kaynağında örümcek ağı gibi kaynaşmakta olan yılanları görünce askerlerin su içmesine engel olmuş Askerlerin su içme ihtiyacını belli etmesi üzerine Hz Ali köyün hemen güneyindeki düz arazi görünümde olan Salkayalığına gitmiş, kılıcın çekerek taşa vurmuş kılıcın darbesi ile kaya yarılmış ve şimdi yılanlar kuyusu denilen halini almış Çeşmede kaynaşmakta olan yılanların çekilmesi için Allah’a dua etmiş aynı ayna yılanlar açılman bu kuyuya çekilmişler Sonunda askerler bu çeşmeden su içerek yorgunluklarını üzerlerinden atmışlar Günümüze kadar her yıl yalnız 15 Mayıs- 15 Haziran arasında bu yılanlar kuyusu aynı boy ve renk zehirsiz yılarlarla dolar bu güne kadar, bu yılanların köylüler tarafından ellerine alarak oynattıkları halde hiç kimseye zarar vermedikleri tespit edilmiştir Görmek isteyenler belirtilen günler arasında Şahnedar köyü yılanlar kuyusuna gidebilirler
Katerin (Zincirli) Kale
Malazgirt ilçesi sınırları içersindeki Katerin Dağı üzerindedir Doğu Roma eseridir Rivayete göre Malazgirt ile Katerin Kaleleri Kalın zincirlerden bir köprü ile birbirlerine bağlanmıştır
Tıkızlı Kalesi
Malazgirt ilçesinin Tıkızlı Köyündedir Yapılan araştırmalar sonucunda kalenin Urartu’lara ait olduğu belirlenmiştir Kale bir tepe üzerinde büyük taşların bir biri üzerine yığılması ile harçsız olarak yapılmıştır
Doğu Anadolu’da son yıllarda yapılan birçok araştırma ve kazıya karşın, bunları sınırlı bir alanı kapsadığı ve özelliklede Van ili ve çevresinde yoğunlaştırıldıkları dikkati çekmektedir Bunun yanı sıra çok kısıtlı da olsa Ağrı ve Erzurum çevresinde bazı yüzey araştırmaları ile Elazığ Bölgesinde de kurtarma kazıları gerçekleştirilmiştir Muş ve özellikle Malazgirt İlçesinde ise bugüne değin kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır Bu nedenle aşağıda ayrıntılı olarak tanıtmaya çalışacağımız Kale, yörede antik yerleşimin yoğunluğunu ve yeni araştırmaların sürdürülmesinin gerekliliğini ortaya koyması açısından büyük önem taşımaktadır Kalıntıların bu günkü durumuna göre Kale’nin merkezi kısmı yaklaşık 25-30 x 30-35 metrelik bir alanı çevrelemektedir İç kalenin 4m Genişliğindeki kuzeydoğu ve kuzey sur duvarlarının yer yer 1,5-2m yüksekliğe kadar korunabilmişliğine karşın dış sur duvarları bazı kısımlarda salt birkaç taş sırası halinde günümüze gelmiştir
Bostankale Kalesi
Malazgirt’te 10 km uzaklıktadır Yapılan yüzey araştırmaları sonucunda kalenin Urartu’lara ait olduğu tespit edilmiştir Kale büyük bir kaya kütlesi oyularak yapılmıştır
|