![]() |
Arapça Dersleri (Yusuf Semmak) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Dersleri (Yusuf Semmak)بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ إِنَّا أَنزَلْنَاهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ "Şüphesiz Biz onu anlayıp düşünesiniz diye, Arapça bir Kur'an olarak indirdik ![]() القواعدُ الأساسيَّة لِلّغة العربيَّة ARAPÇA'NIN TEMEL KÂİDELERİ: Mukaddime: Arapça ilmi, kendi içerisinde bazı branşlara ayrılır ![]() ![]() Seyyid Ahmed Hâşimi, bu konuyu şöyle ifade eder: علومُ اللغةِ العربيّةِ عباَرة ٌ عن اثنى عشرعلماً "Arapça ilimleri, on iki ilimden ibarettir ![]() Bu ilimler; nahv, sarf, arûz, kâfiye, lügat, garaz, inşâ, hatt, beyân, meânî, muhâdara, iştikâk ![]() Bu ilimlerin aynı manayı ifade eden farklı isimleri de bulunmaktadır ![]() ![]() ![]() Arapça'yı öğretiliş tarzına göre, dört kısma ayırabiliriz: 1) Medrese Arapçası (İlmî Arapça): Bu metod, Selçuklular ve Osmalılarda da Arapça öğretiminde takip edilen köklü bir yöntemdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2) Kur'an Arapçası: Bu da, Arapça ilminin temel kurallarını öğrenip; o kâidelerden muhkem ayetleri anlama konusunda yararlanarak yapılan bir çalışma şeklidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 3) Modern Arapça: Bu yöntem de daha çok İlâhiyat Fakülteleri, İHL'ler ve özel dershanelerde takip edilen yöntemdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4) Pratik Arapça: Bu, en kolay Arapça öğretim/öğrenim yöntemidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arapça ilminin iki önemli dalı; Sarf ve Nahv'dir ![]() SARF VE NAHiV: Bu iki ilim hakkında, Sahibu'l Maksûd şöyle demektedir: فإنَّ العربيّة وسيلة ٌ إلى العلومِ الشّرعيّةِ "Hiç şüphesiz Arapça ilimleri, şer'î ilimlere bir vesile (vasıta)'dir ![]() ![]() ![]() SARF: İzzettin Zencânî, Tasrîf (Sarf) ilmini şöyle tanımlamıştır: "Tasrîf; lügatta 'değiştirmek' demektir ![]() ![]() نَحَا-يَنْحُو-نَحْوًَا aslından gelen ve masdar olan Nahiv kelimesi lügatta, çok anlamlara gelir; en önemlileri şunlardır: a) "Kasd, Cihet" anlamında: ذهبتُ نَحْوَ الْمسجدِ "Mescid yönüne (tarafına) gittim" b) "Miktar" anlamında: عِنْدى نَحْوُ ألْفِ دِيناَرٍ "Yanımda bin dinar var" c) "Şibh, Misl" anlamında: عَلِىّ ٌ نَحْوُ مُحَمّدٍ "Ali, Muhammed gibidir" d) "Çevirmek" anlamında: نَحَوْتُ بَصَرِى إلَيهِ "Bakışımı ona çevirdim ![]() e) "Kabile" anlamında: نَظَرْتُ إلى بَنِى هاشِمٍ "Benî Hâşim (Haşimoğulları) kabilesine baktım ![]() NAHİV: Cümledeki her kelimenin görevinin, kelimelerin son harekelerinin tesbitinin ve i'rabının bilinmesini sağlayan kâideler bütünüdür ![]() Sarf ve Nahiv ilimleri, birbirinden ayrılmayan, bir bütünü tamamlayan iki cüz'dür ![]() ![]() ![]() Merâhu'l Ervâh eserinin sahibi bu hususu şöyle teşbih ediyor: اعْلَمْ أنَّ الصَّرْفَ أمُّ الْعُلوُمِ والنَّحْوَ أبوُها "Bil ki, Sarf ilimlerin anası, Nahiv de babasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Bu açıklmadan da anlaşılacağı gibi; Sarf, kelime bilgisi (morfoloji); Nahiv (sentaks), cümle bilgisidir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Dersleri (Yusuf Semmak) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Dersleri (Yusuf Semmak)NAHİV İLMİNİN KURUCUSU: Nahiv ilminin hicri birinci asrın ikinci yarısında kurulduğu ve bu ilmin kurucusunun ise, Ebû'l Esved ed-Düelî (v ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir rivâyete göre; Ebû'l Esved, kendi zamanında şahid olduğu çeşitli gramer hataları karşısında Nahv ile ilgilenmenin zaruretini hissetmiş ve hemen çalışmaya koyulmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Ebû'l Esved, bir adamın Tevbe Sûresindeki bir ayeti yanlış okuduğunu görmüştü ve çok endişelenip, durumu Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gramer Hatası Yapılan Ayet: أَنَّ اللّهَ بَرِيءٌ منَ الْمُشْرِكِينَ وَرَسُولُهُ " ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ayeti bir adam, o dönemde; أَنَّ اللّهَ بَرِيءٌ منَ الْمُشْرِكِينَ وَرَسُولِهِ şeklinde okumuştur ![]() Yani وَرَسُولُهُ kelimesini وَرَسُولِهِ şeklinde okuyarak, منَ الْمُشْرِكِينَ üzerine atfetmiştir ![]() Bu şekilde okuyuşla anlam -hâşâ- "Allah, müşriklerden ve Rasûlünden uzaktır" olmaktadır ![]() Aslında Doğru İ'rab Şekli Şudur: Buradaki وَرَسُولُهُ kelimesi atıf vâv'ı ile أَنَّ nin yerine ma'tûftur ve merfû'dur yada haberi mahzûf bir mübteda olur ![]() Takdiri ise; وَرَسُولُهُ بَرِيءٌ منَ الْمُشْرِكِينَ şeklindedir ![]() Ekser ulemâya göre; Nahiv ilminin kurucusu kabul edilen Ebû'l Esved, tâbiînin ileri gelenlerindendir ![]() ![]() Nahiv ilminin kurucusu olarak Abdurrahman b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kur'an'ın İ'rabını Öğrenmenin Önemi: Hz ![]() ![]() Hz ![]() ![]() Hz ![]() ![]() ![]() Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre; Peygamberimiz: أعْرِبُوا الْقرْآنَ "Kur'an'ı i'râb ediniz" buyurmuştur ![]() NAHİV İLMİNİN GAYESİ: Muhammed Muhyiddin Abdülhamid şöyle der: "Nahiv ilmini öğrenmenin meyvesi (faydası); Arapça kelâmda dili hatadan korumak, Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamberimizin Hadislerini doğru bir şekilde anlamaktır ![]() ![]() Arapça'yı öğrenmenin amacı, Allah'ın vahyini doğru bir anlayışla fehmetmektir ![]() ![]() NAHİV İLMİNİ (ARAPÇA'YI) ÖĞRENMENİN HÜKMÜ: Kur'an'da pek çok yerde Allah'ın Kitabının akledilmesi, düşünülmesi, anlaşılması, sakınılması, öğüt alınması ve hidâyetine uyulması için gönderildiği bildirilmektedir ![]() Kur'an; Hz ![]() ![]() "Biz gönderdiğimiz her bir peygamberi -kendilerine apaçık anlatsın diye- ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ![]() ![]() Alimler de: "Arapça ilmini bilmedikçe, hiçbir kimsenin Allah'ın Kitabı hakkında konuşması câiz olmaz" demişlerdir ![]() Sayısız ayet ve Hadis-i Şeriflerdeki Kur'an ve Sünnetin öğrenilmesini emreden nasslar, zımnen Arapça öğrenmeye de birer teşviktirler ![]() ![]() Ayrıca Peygamberimizin Sünneti de, bunu teyid etmektedir ![]() ![]() Usûlde de genel bir kâide vardır: "Vâcibin ancak kendisiyle tamamlandığı şey de vâciptir (farzdır) ![]() ![]() Bu kâide, Hadis inkârcılarının da aleyhine bir delildir ![]() ![]() Bu çok önemli meselede bir cümle daha söylemeden geçmeyelim ![]() Allah, elçisine dinin parçası olarak Kur'an dışında da vahiy göndermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Asıl konumuza dönersek; Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Arapçanın hükmü konusunda şöyle diyor: "Arapça'yı (Nahv'i) öğrenmek, farz-ı kifâyedir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu, bütün alimlerin görüşüdür ![]() Hatta belki de genel bir yaklaşımla şunu söylemek mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() [b] İ'râbu'l Kur'an'il Kerim min Muğni'l Lebîb, Eymen Abdürrezzâk eş-Şevvâ, Dâru İbn Kesir, Beyrût, Sh:16 [b] A ![]() ![]() [b] A ![]() ![]() [b] A ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Dersleri (Yusuf Semmak) |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Dersleri (Yusuf Semmak)BİRİNCİ DERS: KELİME VE KISIMLARI Kelime: Anlamı olan en küçük söz parçasına kelime denir ![]() ![]() Kelime (كَلِمَة); "feiletün" (فَعِلَة) vezninde olup, (كَلْمٌ)'dan türemiştir ![]() ![]() Lügat anlamı; yaralamak, tesir etmek, acı vermek demektir ![]() ![]() Kelime ile bazen cümle de kastedilmektedir (Mü'minûn: 100) ve Kelime-i Tevhid gibi ![]() İsim: Kendi başına bir anlam ifade eden, zamanla ilgisi olmayan ve varlıklara ad olan kelimelerdir ![]() Örnekler: ٌ حاَئِط : Duvar, باَبٌ : Kapı, ٌ ناَفِذَة : Pencere, كِتاَبٌ : Kitap, ٌ مَجَلَّة: Dergi, ٌ جَرِيدَة : Gazete Bu kelimelerin tamamı, Nekre isimdir ![]() ![]() ![]() Fiil: Kendi başına bir anlam ifade eden; geçmiş, şimdi veya gelecek zamanda bir iş, bir oluş, bir hareket bildiren kelimelerdir ![]() Zaman yönünden mâzi (geçmiş zaman), muzâri (şimdiki ve geniş zaman) ve emir kısımlarına ayrılır ![]() ![]() Örnekler: عَلِمَ : "Bildi" (Mâzi fiil: Geçmiş zaman) يَعْلَمُ : "Biliyor, bilir" (Muzâri fiil: Şimdiki ve geniş zaman) إعْلَمْ : "Bil" (Emir fiil) Arapça'da en önemli konulardan birisi çekimlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Harf: Kendi başına bir anlam ifade etmeyen, birleştiği isim veya fiil ile birlikte anlam kazanan kelimelerdir ![]() Örnekler: 1) ِمِنْ + الْمَدْرَسَة = مِنَ الْمَدْرَسَة : Okuldan Kısa Açıklama: مِنْ harf-i cerr'i, الْمَدْرَسَة isminin başına gelerek bir anlam kazanmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Burada harf-i cerr'in, ismin başına geldiğine ve ismin son harekesini kesre (esre)'ye çevirdiğine dikkat edelim ![]() 2) ِ الى + الْباَب = الى الْباَب : Kapıya الى harf-i cerr'i, başına geldiği isme "-e, -a, -ye, -ya" anlamları katar ![]() 3) ِ عَلَى + الشَّجَرة = عَلَى الشَّجَرة : Ağacın üzerinde عَلَى harfi cerr'i, başına geldiği isme "-üzerine, -üzerinde" anlamı katar ![]() Yukarıdaki harfler, isme bitişmiştir ![]() ![]() 4) سَ + يَكْتُبُ = سَيَكْتُبُ : (O erkek) yazacak Dikat edilirse, fiilin öznesinin (fâilinin) tekil, gâip bir erkek olduğu görülmektedir ![]() ![]() سَ harfi, muzâri fiillerin başında bulunur ve bu fiillerin anlamını geniş zamandan gelecek zamana çevirir ![]() ![]() Ayrıca muzâri fiiline geniş zaman dediğimize dikkat edelim ![]() ![]() ![]() Geniş zaman; fiilin her zaman yapıldığını, yapılmakta olduğunu ve yapılacağını belirten bir zaman kipidir ![]() ![]() ![]() سَوْفَ de muzâri fiilin başına gelerek onun anlamını gelecek zamana çevirir ama biraz önce öğrendiğimiz سَ harfi, سَوْفَ den daha yakın gelecek için kullanılır ![]() ![]() Harfler, başına geldikleri kelime türleri bakımından üç çeşittir:
![]() ![]() Başarılar ![]() ![]() Yusuf Semmak |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Dersleri (Yusuf Semmak) |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Dersleri (Yusuf Semmak)İKİNCİ DERS: İSMİN ALÂMETLERİ: İlk dersimizde kelime ve kısımları üzerinde durmuştuk ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]()
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hatırlatma: İsimlerin çeşitleri muhtelif olduğu için, alâmetleri de muhtelif olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Dersleri (Yusuf Semmak) |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Dersleri (Yusuf Semmak)ÜÇÜNCÜ DERS: MA'RİFE VE NEKRE: MA'RİFE İSİM: Belirli ve bilinen bir varlığı gösteren, genellikle başında harf-i tarif adını verdiğimiz (ال) takısı (artikel) bulunan isimlere ma'rife isim denir ![]() Örnekler: الرَّجُلُ : Adam, ُ الْمِشْمِش : Kayısı, ُ الْمَدِينَةٌ : Şehir, ُالْمِسْطَرَة : Cetvel Bu kelimelerin başında harf-i tarif olduğu için böyle isimler ma'rifedir ![]() ![]() Bir isimde aynı anda ma'rifelik alâmeti harf-i ta'rif ile, nekrelik alâmeti tenvin aynı anda bulunmaz ![]() ![]() NEKRE İSİM: Belirli ve bilinen bir varlığı göstermeyen, genellikle sonunda tenvin adını verdiğimiz iki ötre, iki esre ve iki üstün diye bilinen simgelerin bulunduğu isimlere nekre isim denir ![]() Örnekler: ٌ رَجُل ٌ , مِشْمِش ٌ , مَدِينَة ٌ , مِسْطَرَة Görüldüğü gibi; bu kelimelerin sonunda tenvin vardır ![]() ![]() Ma'rife ile nekre isimleri tanımak için, sadece harf-i tarifin bulunup bulunmadığını bilmek yeterli değildir ![]() ![]() Şimdi maddeler halinde ma'rife isimleri öğrenelim: Başında harf-i ta'rif (ال takısı) olan isimler: ُ اَلْكِتاَب ُ , اَلرَّسُول gibi ![]() ![]() Özel isimler (alemler): يُوسُفُ : Yusuf, اسْتاَنبول : İstanbul, تُرْكِياَ : Türkiye Zamirler: أناَ : Ben, أنْتَ : Sen, هُوَ : O, نَحْنُ : Biz, أنْتُمْ : Siz, هُمْ : Onlar ![]() ![]() Bu zamirlerin tamamı, müzekker (eril) varlıklara ad olan kelimelerdir ![]() ![]() ![]() Ma'rife isme muzâf olan isimler: Buna "izâfetle ma'rife" denir ![]() Bir örnek verelim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başında nidâ edatı bulunan isimler: ياَ رَجُلُ : Ey adam! رَجُلُ kelimesi aslında nekre olduğu halde, başına nidâ edatı geldiği için ma'rife sayılmaktadır ![]() İşaret isimleri: هَذاَ : Bu, هَذاَنِ : Bu ikisi, هَؤُلاَءِ : Bunlar Mevsûl İsimleri: الَّذِى - الَّتِى - الَّذِينَ gibi ![]() ![]() ![]() Ma'rife isme "özel isim", nekre isme "cins isim" denir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Dersleri (Yusuf Semmak) |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Dersleri (Yusuf Semmak)DÖRDÜNCÜ DERS: İSİMLERDE ERKEKLİK VE DİŞİLİK: İsimler, müzekker (erkek) ve müennes (dişi) olmak üzere ikiye ayrılır: 1) Müzekker İsim: Canlı varlıkların erkeklerine veya gramer bakımından müzekker (erkek) kabul edilen yani kendisinde dişilik alâmeti bulunmayan cansız varlıklara verilen isimdir ![]() Örnekler: خاَلٌ : Dayı, دِيكٌ : Horoz, كِتاَبٌ : Kitap, دَرْسٌ : Ders, مِصْباَحٌ : Lamba, شَعْرٌ : Saç 2) Müennes İsim: Canlı varlıkların dişilerine veya gramer bakımından dişi kabul edilen (kendisinde dişilik alâmeti bulunan) cansız varlıklara verilen isimdir ![]() Örnekler: ٌ خاَلَة : Teyze, ٌ دَجاَجَة : Tavuk, ٌ أمّ : Anne, بِنْتٌ : Kız evlat, ٌ حَدِيقة : Bahçe, سَياَّرَة : Araba MÜENNES İSİMLERİN KISIMLARI: 1) Canlı varlıkların doğal olarak dişilerine verilen isimler: Örnekler: ٌ أمّ : Anne, ٌ بِنْت : Kız evlat, ٌ أخْت : Kız kardeş 2) Sonlarına yuvarlak te (tâ-i merbûta) bitişen isimler: Örnekler: ٌ عَمَّة : Hala, ٌ مَدْرَسَة : Okul, ٌ مُعَلِّمَة : Kadın öğretmen, ٌ ناَفِذَة : Pencere 3) Sonlarına elif-i memdûde (اء) bitişen isimler: Elif-i memdûde, uzun okunan elif demektir ![]() Örnekler: بَيْضَاءُ : Beyaz, سَوْدَاءُ : Siyah, سَمْرَاءُ : Esmer, شَقْرَاءُ : Kumral, صَفْرَاءُ : Sarışın, صَحْرَاءُ : Çöl 4) Sonlarına elif-i maksûre yani kısa okunan elif (ى) bitişen isimler: Örnekler: سَلْمَى : Selma, لَيْلَى : Leyla, بُشْرَى : Müjde, Büşra, كُبْرَى : En büyük, Kübra, صُغْرَى : En küçük Üçüncü ve dördüncü maddelerde verdiğimiz örneklerde yer alan elif-i memdûde ve elif-i maksûre olan harfler, kelimenin aslından olmayıp, söz konusu kelimelerin dişiliğine delâlet etmesi için, kelime köklerine sonradan ilave edilmiş zâid (fazlalık) harflerdir ![]() ![]() ![]() Bu açıklamadan hareketle, sonlarında elif-i memdûde ve elif-i maksûre bulunan her kelimenin müennes (dişi) kelime olmayacağı ortaya çıkmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() مُسْتَشْفَى (hastane), مُصْطَفىَ (Mustafa) kelimelerinin sonundaki elif-i maksûre harfleri de müenneslik alâmeti değildir ![]() ![]() ![]() ![]() 5) Semâî Müennesler: Yukarıdaki müenneslik alâmetlerinden birisini taşımadığı halde, müennes kabul edilen kelimeler de vardır ![]() Semâî Müennes: Belli bir kâideye dayanmayan, Araplardan işitildiği gibi müennes kabul edilen kelimelerdir ![]() İşitmeye dayalı dişil kelimelere örnekler: شَمْسٌ : Güneş, نَفْسٌ : Nefis, أرْضٌ : Yer, arazi, حَرْبٌ : Harp, savaş, رِيْحٌ : Rüzgar, نَارٌ : Ateş, بِئْرٌ : Kuyu Bu kelimelerin, görünüşte müzekker kelimelerden farkı yoktur ve kendilerinde müenneslik alâmeti de yoktur; ama bunlar semâî müennes kelimelerdir ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tür dişi kelimelere devam edelim ![]() ![]() 6) Vücuttaki çift olan organlar da müennes sayılmaktadır: Örnekler: رِجْلٌ ، قَدَمٌ : Ayak, يَدٌ : El, عَيْنٌ : Göz, أذُنٌ : Kulak 7) Kabile, köy, şehir, devlet isimleri de müennes (dişi) sayılmaktadır: Örnekler: قُرَيْشٌ : Kureyş, ُ مَكَّة : Mekke, ُ أنقرة : Ankara, مِصْرٌ : Mısır, تُرْكِيَا : Türkiye Hatırlatma:
|
![]() |
![]() |
|