|  | Alman İdealizmi |  | 
|  08-16-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Alman İdealizmiKendisini bir yandan "deneysel gerçekçi" öte yandan da "transendental idealist" diye adlandıran Karıt, son çözümlemede duyuların ve deneyin verdiği bilginin yanıltıcı olduğunu; gerçeğin usun tasarımlarında yattığını; duyuların getirdiği verilerin ancak usun önsel (a priori) verileriyle biçimlendikten sonra bilgi haline gelebileceğini düşünmektedir  Kant ' tan sonra Alman İdealizmi üç koldan ilerler: Fichte 'nin öznel idealizmi; Schelling 'in nesnel idealizmi; Hegel'in saltık idealizmi  XIX  yüzyılın önde gelen idealistleri Fichte, Schelling ve Hegel, Kant 'tan oldukça etkilendiyseler de bir yandan da onun felsefesini bütünüyle dönüştürmeye çalişmışlardır  Fichte , dış dünyayı ve zihin durumlarım bir kenara bırakır; doğrudan doğruya, hem zihindışı nesneleri hem zihinsel durumları kavrayan saltık, aşkınsal "ben" üstüne odaklanır  Bireysel, tek tek gözlemlenebilir benler bu aşkınsal ben'in sayısız öznelere bölünmesidir  Ona göre "Ben", bir şey ya da cisim değil salt etkinlik, "kendini ortaya koyma" (ya da kendinin farkına varma, kendi üstüne düşünme) etkinliğidir  Ben, kendi kendinin farkına/bilincine varması sayesinde vardır: "Ben, Ben'im (varım)  " Ben'in bu kendini ortaya koyması "sav"dır  Bu ortaya koymanın belli koşulları, dolayısıyla belli içermeleri vardır  Ben'in kendini ortaya koyuşunu kabul eder, fakat koşulları ve içermeleri reddedersek bir çelişkiye düşeriz  Ben bu çelişkileri ortadan kaldırarak ilerler  Ben kendinin bilincine vararak çalışır ve böyle yaparak kendini sınırlar, bunu kendinden başka bir şeyi, kendi olmayan'ı, Ben- olmayan'ı ("karşısav' ortaya koyarak yapabilir: "Ben, Ben-olmayan değilim  " Bu aşamada Ben, yeni bir çelişkiye düşer: "Kendini hem evetler hem yadsır  " Bu çelişki de bir bireşim ile çözülür: Ben, bedenin tinin bir görünüşü olduğunu düşündüğü kesin olsa da algılanmayan nesnelerin değergesi hakkındaki düşünceleri pek açık değildir  Hegel 'in felsefesi, bütün kavramların en soyutu ve en boşu "varlık"tan başlayarak düşüncenin a priori süreciyle tinsel yaşamın en yüksek mantıksal kategorilerine dek ulaşabileceğimizi göstermeye çalıştığı diyalektiğe dayanır  Bu uslamlama kipinin en ayırt edici özelliği üçlemeler halinde başlayıp aynı biçimde de sürüp gitmesidir  İlk önce uygun bir kavram alınır, tutarsızlığı onun karşıtıyla değiştirilmesine yol açsa da ikincisi de temelde benzer eksiklikler gösterir ve tek sağlam yolu bu ikisinin iyi noktalarım bir üçüncü kavramda bireştirmektir  Çeşitli sorunları çözse ve bizi doğruya yaklaştırsa da bu bireşim de tutarsızlıklar gösterdiğinden yeni bir sav ve karşısav doğar ve ikisinin arasındaki çatışkı yeni bir bireşim tara8ndan çözülür  Bizler temel "saltık idea" kategorisine ulaşana ve bütün gerçekliğin tinin ifadesi olduğunu ispatlayana dek sav, karşısav ve bireşim üçlemesi süreci yoluna devam eder  Hegel bu düşünce sürecini ya da düşünme yordamını hem mantıkta hem de etik ve siyasetin daha somut konularında başarıyla Inıllanır  Diyalektik yalnızca bir uslamlama olarak değil, düşüncenin ve uygarlığın gelişiminin bir açıklaması olarak da kavranır  Hegel 'de "saltık" tarih ve toplumsal kurumlar yoluyla kendini açığa vurur  Böylece bireysel hak ve değerler, toplumun ve devletin değerleri yanında ikincil kalır  Hegel'e göre "idea", us, tin ve diğer tüm varolanların temelinde bulunan ilkedir; varlik, bu idea'nın kendini açması, belli bir ereğe doğru gelişmesidir  Fichte, Schelling ve Hegel farklı biçimlerle de olsa dünyanın ancak ve ancak uygun yeri zihin olan kavramların somut gerçekleşimi olduğu kavranarak anlaşılabileceğini savunurlar  Bu onları Kant'a bağlasa da, oalar ilgili kategorilerin niçin oldukları gibi olduklarını ve görünüşte farkli zihinler için ortak bir deneyim bütünlüğünün niçin söz konusu olduğunu açıklayarak-sonuçta dünya evrensel zihin ya da usun inşasıdır- Kant'ı aşmaya çalışırlar   | 
|   | 
|  | 
|  |