Dünya'nın Sekizinci Harikası:Nemrut |
08-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Dünya'nın Sekizinci Harikası:Nemrut1 Kommagene: Unutulan Krallık Kommagene Krallığı Türkiye’nin güneydoğusunda, Dicle ve Fırat Nehirlerinin yukarı kıyılarında kurulmuştu “Meşe ve çınar ormanları tepenin yamaçlarını kaplıyor Vadilerinde incir, zeytin, ceviz ve nar yetişiyor Mısır dünyanın başka hiç bir yerinde bu kadar iyi ürün veremez” Bu manzarının yüzyıl başında bölgeye gelen Alman bir gezginin güncesinde olduğuna inanmak zor Sanki bir yeryüzü cenneti tasvir ediliyor Gerçektende Aden Bahçesi’nin burada çiçeklendiği söylenir Bugün bu topraklar anlatılan o cennete ait ipuçları vermiyor—cenneti çağrıştırmakta zorlanıyor Yamaçları kapladığı söylenen o ağaçlar artık yok ve keçi sürüleri bitki örtüsünün son yeşilliklerini tüketmekle meşgul Başlatılan sulama kanalları mucizeler yaratacak ve verilen çabalar sonunda bölge yeniden ağaçlanacak zira toprak burada çok verimli ve sayısız dağ pınarı var Kommagene kömür, demir, altın ve petrol gibi mineral ve madenleriyle ünlü çok verimli bir bölgeydi Bu zenginliklerin bir kısmı bugün yeniden keşfedilmiş durumda Örneğin 1960larda bir arkeolog Fırat’tan altın çıkarmayı başardı Diğer bir keşif petro ile yaşandı Son birkaç yıldır bölgede yaygın olarak ham petrol sondajı yapılıyor Heryerde Türk Petrol Ofisi’nin kara altın çıkaran petrol çıkarma şantiyelerini görmek mümkün Ama artık zamanda yolculuk etme vakti Kommageneyi ilk kez İÖ 850 civarında yazılı tarihin kayıtlarında görmeye başlıyoruz Bir Asur kralının tutanaklarında, halkın krala yıllık vergi olarak altın, gümüş ve sedir ağacından yapılmış tahta verdiği yazılı Belli ki o günlerde değerli sedir ağaçları sadece Lübnan’da değil Kommagene topraklarında da yetişiyordu Kommagene Asurluların bir uydusu haline geldiği dönemde İÖ 700 civarında bir Kommagen Kralı Asurlulara başkaldırır Asur kralı Sargon Kommagenleri yener ve yenilen asi kralı: “Tanrılardan korkusu olmayan tanrısız bir adam bu Sadece kötü planlar yapan bir hilekar” diyerek suçlar Kral Sargon’un nitelemesi fazlasıyla öznel görünebilir Ancak Sargon sözlerine şöyle devam eder: “Karısını, oğullarını ve kızlarını, malını ve hazinelerini aldım ve son olarak halkını aldım ve onları Mezopotamya’nın güneyine (bugün Irak) sürdüm” Anlaşılan, yerleşik halkları yurtlarından topraklarından sürmek o zamanlarda da uygulanan bir yöntemdi İÖ 600 dolaylarında Babilliler Asurluları yenilgiye uğratırlar Sonradan Kommagene krallığını başkenti olacak olan Samosata’da son kez savaşırlar Bu savaşta Mısır ordusu Asurlulara destek verir ancak Babilliler birleşik orduları yenmeyi başarırlar Kommagene halkı İÖ 550 dolaylarında, önce Babillileri yenen Perslerin sonra da Persleri yenen Büyük İskender’in ordularının istilasına tanık olur İÖ 300’lerde Büyük İskender’in velihatlarından biri olan Kral Seleukos 1 Nikator bölgesinde hüküm sürer 1Nikator Kommagene krallarının Yunan atalarından birisidir İÖ 130’larda Kommagene krallığı bağımsızlığını kazanır 2 Kral Mithradates 1 Kallinikos Küçük Asya’da hüküm süren çoğu krallık gibi Kommagene de doğu ve batı halklarının kaynaştığı bir pota oldu Farklı kültürleri, gelenekleri olan farklı diller konuşan insanlardı onlar ve doğal olarak kendilerini birleşmiş tek bir halk olarak görmüyorlardı Onlar için aile ve kan bağı Kommagene krallığı altında birleşmiş olmakdan daha önemliydi Kral Mithradates bu tavrı değiştirmek için çok çalıştı Örneğin her yıl atalarının onuruna Kommagene krallığında Olimpiyat Oyunları düzenledi Bu oyunlar, Yunanlıların Olimpiyat Oyunlarıyla karşılaştırılabilir nitelikteydi Gençlik yıllarında Kral Mithradates de bu oyunlara katılmış ve Kommageneliler arasında popüler olmayı başarmıştı Yetenekleri sayesinde Kral Mithradates pek çok ödül almış ve bunun bir sonucu olarak ‘Güzellikle zafer kazanan’ anlamına gelen ‘Kallinikos’ adını almıştı Mithradates Laodike adında bir Seleukos prensesiyle evlendi (*) Üç kızları oldu ve dördüncü çocukları da kız olunca çift bir oğul sahibi olamama kaygısına kapıldılar Bir oğula sahip olmak krallığın kalıcılığı açısında çok önemliydi ve erkek evladı olmayan bir kralın velihatı da yok demekti Oğulları olduğunda tattıkları mutluluk ve rahatlık sonsuzdu ve çocuğa Laodike’nin babasının adı, Antiochos, verildi Kommagene krallığı gücünü kat kat aşan güçlerin tehditi altındaydı ve Mithradates yardıma muhtaçtı Yardım alma amacıyla Mithradates tanrılarla bir anlaşma yaptı Bu tanrıların gerçek mi hayali mi oldukları bilmiyoruz, ancak krallığın bağımsızlığını koruduğu dikkate alınırsa Mithradates’in anlaşmasının işe yaradığı söylenebilir Diger taraftan bu sözleşmenin halklar arasındaki uyumsuzlukları yumuşattığı anlaşılıyor Kommagene Krallığı’nı oluşturan bu başka başka köklerden gelen insanların kendilerini birbirleriyle bağlantılı hissetmeleri güçtü Ancak tanrılarla yapılan sözleşmeden etkilendiler ve kendilerini tanrıların korumayı kabul ettiği seçilmiş insanlar olarak gördüler Böylelikle, Mithradates krallığını meydana getiren halklar arasında bir bağ oluşturulabildi Kral bu sözleşmenin onuruna ülkenin her yerinde, temenos denilen, küçük tapınaklar inşaa ettirdi Temenoslar ülkenin en göze çarpıcı noktalarında kuruldu Bu noktalardan tapınakların en önemlisi olan kutsal Nemrud Dağı’nın tepesindeki tapınağı görmek mümkündü Bu tapınakların hepsinde tanrılardan biriyle el sıkışan Kral Mithradates’in tasvir edildiği beş tablet bulunurdu Mithradates tanrılarai Yunanca ve Persce olan isimler verdi Apollo / Mithras Artagnes / Herakles Zeus / Oromasdes Hera / Teleia Helios / Hermes Mithradates tanrılara her iki dilde isim vermesinin sebebi krallığını oluşturan halkların kendilerini tanrılara yakın hissetmelerini sağlamaktı Bu taş tabletler stel olarak da bilinir Bu steller sayesinde Kral Mithradates tebasını sadece onun sayesinde koruma altıda olabileceklerine inandırdı Bur temenoslar kralın tanrılarla yaptığı anlaşmanın şahitleriydiler Loos’un onuncu günü--14 Temmuz-- “Yüce Tanrıların Tezahürü” günü olarak kabul edildi O gün Kral Mithradates’in taç giydiği gün olarak da seçilmişti Her yıl o gün Kommageneliler köylerinin veya kasabalarının yakınındaki tapınaklarında biraraya gelerek kutlamalar yaparlardı Bu kutlu günde Kral Mithradates Nemrud Dağı’nın zirvesinde Kommagene’nin asilzadeleri ve diğer önemli şahsiyetleriyle biraraya gelir ve yüzlerce yurttaşının önünde tanrıların temsilcilerini kabul ederdi Kral Antiochos I Theos Kral Mithradates’in oğlu Antiochos ailesinden Yunan ve Pers kültürün karışımı bir eğitim aldı Annesi Kraliçe Laodike Büyük İskender’in soyundandı, babası ise Perslerin ‘kralların kralı’ dedikleri 1 Darius idi Antiochos çok genç yaştayken babası onu bir Seleukos prensesi olan İsias Philostorgos, ‘Sevgili’ ile evlendirdi Bu evlilik tamamen politik bir amaç uğruna planlanmıştı ve aşkla pek ilgisi yoktu Kral Antiochos 1 Theos’un Aile Ağacı Mithradates tahtını oğluna bıraktıktan sonra onu gözetmeye devam etti Nemrud Dağı’ndaki tapınağı birlikte tasarladılar Tapınak Mithradates'in temellerini attığı tanrılarla yapılan sözleşmenin merkezi olacaktı Mithradates 'in yaklaşımı, her zaman olduğu gibi pragmatikti Tapınak öylesine etkileyici bir anıt olmalıydı ki tebası sözleşmenin önemini anlamalıydı Nemrud Dağı’nın bölgeye hakim konumu tapınağın ülkenin heryerinden kolaylıkla görülmesini sağlayacaktı (*) Antiochos ise idealistti Ona göre sözleşme yeni bir dine beşik, Nemrud Dağı da onun merkezi olacaktı Bu yeni din Nemrud’dan tüm medeni dünyaya yansıyacaktı Bir din yaratmanın verdiği güvenle olsa gerek, Antiochos taç giyişinin hemen ardından kendine Theos (Tanrı) adını verdi Ve kendince bir efsane oldu Antiochos babasına çok derin bir saygı duyar ancak annesi Laodike’yi herşeyin üstünde severdi Bir çok yazıtta kendisini ‘annesini seven kişi’ olarak kaydettirmiştir Annesine tanrıça anlamına gelen Thea ismini verdi Nemrud Dağı tanrılarının heykelleri arasında annesini kendisiyle birlikte ölümsüzleştirdi Tanrı Zeus’un soluna Kommagene Kralı, Theos olarak kendisini, Zeus’un sağına da Kommagene’nin Anası, Thea, olarak annesi Laodike’yi yerleştirdi |
|