Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ait, sırlar, tarihine, türk, yeni

Türk Tarihine Ait Yeni Sırlar

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihine Ait Yeni Sırlar





ZÜLKARNEYN (AS) KİMDİR?


ORHUN KİTÂBELERİNDE GİZLENEN GERÇEK NEDİR?


HZ OSMAN'IN KILICINDAKİ SIR NEDİR?


OSMAN GAZİ'NİN İLK ADI NEDİR, NASIL VE NİÇİN OSMAN OLMUŞTUR?


KÂBE'NİN ANAHTARLARI KİME EMANET EDİLMİŞTİR?


Bilindiği gibi Orhun Kitâbeleri Türk dünyasının bilinen ilk yazılı belgeleridir Ancak yüzyıllardan beri gözden kaçan veya kaçırılan bir gerçek var ki, bu gerçek de o kitâbelerde gizlidir


Nedir bizim için çok önemli olan bu gerçek?


Bu gerçeği meydana çıkarabilmek için Kur'an-ı Kerim'in Kehf Suresi'ne bakmamız gerekirÇünkü asıl sır, Yüce Vahiy Kitabı Kur'an-ı Kerim'dedir


Şimdi Orhun Kitâbeleri'ne şöyle kısaca bir göz atalım:


" Ben Türk Bilge Kağan; doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar hep milletler bana bağlıdır Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim Doğuya ordu sevk ettim Bunca yerlere gittim


Tanrı (Tengri) yardım ettiği için milletime; gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen yerler kazandırdım Tanrı buyruğu olduğu için, Devletli olduğum için size Kağan oldum Tanrı yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip topladım


Ey Türk Milleti; Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir? Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön!"

Bilge Kağan meâlen ve orijinaldeki aslında şunları da anlatmaktadır:


" Gittiğim yerlerde güneşin kavurduğu, güneşin battığı son millete gittim Onların arasında hüküm verdim Sonra dünyanın öbür ucuna, güneşin doğduğu yere vardım Orada bulduğum milleti boyunduruğum altına aldım Birbirileriyle olan çekişmelerine son verdim Ordumla Tengri buyruğu olarak adalet getirdim Tengri buyruğu olarak bunları yaptım?"

Şimdi buraya kadar anlattıklarımız, asıl anlatacağımız konuya hazırlık için ön bilgilerdi:


Şimdi, Kehf Suresi 85 Ayet ile başlayalım: " O DA BİR YOL TUTUP GİTTİ"

Kehf Suresi 86 Ayet: NİHAYET GÜNEŞİN BATTIĞI YERE VARINCA, ONU KARA BİR BALÇIKTA BATAR BULDU ONUN YANINDA (ORADA) BİR KAVME RASTLADI BUNUN ÜZERİNE BİZ: EY ZÜLKARNEYN! ONLARA YA AZAP EDECEK VEYA HAKLARINDA İYİLİK ETME YOLUNU SEÇECEKSİN, DEDİK


Kehf Suresi 89 Ayet: SONRA YİNE BİR YOL TUTTU


Kehf Suresi 90 Ayet: NİHAYET GÜNEŞİN DOĞDUĞU YERE ULAŞINCA, ONU ÖYLE BİR KAVİM ÜZERİNE DOĞAR BULDU Kİ, ONLAR İÇİN GÜNEŞE KARŞI BİR ÖRTÜ YAPMAMIŞTIK


Kehf Suresi incelenirse açıkça: Bilge Kağan'ın anlattıklarının birebir aynısı olduğu ve Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bu konunun aslının nakledildiği görülecektir


Bilge Kağan Kitâbelerinde şöyle devam etmektedir:


"Rahat hayata, zenginliğe, Çin'in ipeğine kanma! Milletime, altını, beyaz gümüşü kazandırdım Hükmettiğim milletlere hakem olup, madenler erittim"


Şimdi:


Kur'an-ı Kerim'de Zülkarneyn (as)'den bahsedilirken; Zülkarneyn (as)'ın Allah'ın emri ile (buyruğu ile) bir ordu kurduğu, güneşin doğduğu yere bir yol tuttuğu, yine güneşin battığı yere, dünyanın öbür ucuna bir yol tutup gittiği, Allah'ın, O'na bu kavimler üzerinde; ister adalet ile hükmet, ister azap et yetkisi verdiği açık açık belirtilmektedirYine Zülkarneyn (as) kıssasında; Yecüc ve Mecüc isminde bozgunculuk yapan kavimden bahsedilmekte, bu bozguncuları Zülkarneyn (as) madenleri eriterek, set çekerek, engellediği anlatılmaktadır


Zülkarneyn (as)'ın özelliklerine baktığımızda; büyük bir orduya sahip olması, kendisinin büyük bir komutan olması, ordusuyla tüm dünyayı gezmesi ve Allah'ın emri ile gittiği her yere iyilik, adalet ayrıca Allah bilgisi ve töre götürmesidir


Özelliklere lütfen dikkat buyurun: Kudretli bir komutan, büyük bir ordu ve tüm dünyayı gezmesi?Özelliklere devam edecek olursak; Güneşin en doğduğu ve en battığı yere ve kuzey ve güneyin uçlarına kadar gitmesi Ve aynı zamanda Allah'ın buyruğu ile gittiği yerlerdeki kavimlere adalet ve iyilik götürmesi?


Şimdi bir de Bilge Kağan'ın yazıtlarda anlattıklarına bakalım:

Aynı şekilde Bilge Kağan'ın (Bilge denmesi; bilgili, alim, erdemli bir insan olmasındandır) Bilge Kağan da, tıpkı Zülkarneyn (as) gibi bir komutan olup, büyük bir orduya sahiptir Ordusunun tıpkı Kehf Suresi'ndeki gibi (O da bir yol tutup gitti ordusuyla) ayeti gibi güneşin en doğduğu ve en battığı yere, kavimlerin üzerine gittiği (bu bir Tanrı buyruğudur demesi) yine adaletle hükmetmesi ve gittiği yerleri milletine kazandırması, buralarla beraber buraların değerli madenlerini ve zenginliklerini yine milletine kazandırması ve "Ey Türk Milleti, Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ( ki burada da Kıyamete atıf yapılmaktadır) ilin tören bozulmayacaktır," diyerek, Türklerin Allah buyruğu ile hareket ettiklerini ifade etmesi tıpkı Kehf Suresi ile neredeyse birebir örtüşmektedir


Türkler, aynı zamanda genel millet olarak; HzAli'nin (Kerremallahu veche- Hiç puta tapmamış) sırrında bir kavimdir


Atilla yazıtlarında geçen, Atilla Romalıları tarif ederken; "PUTA TAPAN KAVİMDİR" der ve şöyle devam eder; " IRKIMDAN OLAN PUTA TAPMAZ!"

Sanıldığı gibi Türkler Şaman olmamışlardır Puta da tapmamışlardır Varolduklarından beri tek Tengri, tek Allah inancına sahip olmuşlardır

Yine yazıtlardan öğrendiğimize göre Türkler; Allah'ın en büyük Kudret olduğuna, yeri göğü yarattığına, yeri yeşerttiğine, öldüren ve dirilten O olduğuna inanmışlardır Biz burada konuyu kısaca ele alıyoruz


ZÜLKARNEYN (AS) BİLGE KAĞANDIR


Tarihin gizlediği ve bilerek gizlendiği bir sırdır?


Peki Bilge Kağan gerçekte kimdir? Biraz sonra o konuya geleceğiz, konumuza devam edelim:

Şimdi, Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe?Sözlerinin manalarına bir göz atalım

Bu sözü söyleyen Bilge Kağan'dır Şimdi Kehf Suresi'nde geçen Zülkarneyn (as)'ın özelliğinden bahsedelim Zülkarneyn (as) Yecüc ve Mecüc isimli kavimin arasına set çeker Yecüc ve Mecüc kıyamete yakın en büyük alamet olarak, yine Kur'an'nın ifadesine göre, seddi delecek ve bu kıyametin büyük alameti olacaktır (Seddi delmek ve yerin delinmesi) Bu ifadeler, daha öncede söylediğimiz gibi Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayetinde kıyamet tarifinin neredeyse birebiridir (Gök çökerse, yer delinirse kıyamet olmaz mı? Kur'an ifadesiyle yer beşik gibi sallanmaz mı? Güneş dürülmez mi?)

Bilge Kağan'da aynı ifadeyi o günkü anlayışa, o günden bugüne adeta kelimelere bir zaman yolculuğu yaptırarak anlatmıştır

Zülkarneyn (as)'da, kendi yaşadığı dönemde, çağına hükmetmiş, kendi döneminde yapmış olduğu sed, kıyamete yakın delinmesi sebebiyle, bu çağa da hitap etmektedir Konu çok daha detaylı olup mümkün mertebe biz kısaca anlatmaya gayret etmekteyiz

Bu anlattıklarımızdan sakın bir ırkın öne çıkarılması yapılıyor sanılmasın Anlatılmak istenilen açıktır Türk ırkının, Türk Milleti'nin Rahmani olduğunun vurgulanmasıdır

Önemli bir not düşecek olursak: Zülkarneyn (as); ordusuyla dünyanın her yanına gittiğinde, oradaki kavimlerden de ordusuna asker ve komutanlar katmıştır Tıpkı Bilge Kağan'ın yaptığı gibiTürk milleti de içinde barındırdığı tüm unsurlarla bir millettir


Oğuz, Öğüz, Öküz: (Güçlü, dev boynuzlu manasına gelmektedir)

Zülkarneyn ise Arapça'da; çift boynuzlu manasına gelmektedir

Oğuz Kağan; Kendi döneminde, başına giydiği, boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür


Oğuz denmesinin bir sebebi de, çok güçlü olmasındandır(Türk gibi güçlü!)

Kur'an-ı Kerim'de; Allah'a kurban edilecek kurbanlıklar arasında; keçi, koyun, deve, sığır sayılmaktadır Bunlardan en makbulü, gücünden dolayı sığırdır Koyun, keçi vs göre daha güçlüdür


İlahi esrariye de Allah'a kurban millet (gücünden dolayı) ; TÜRK MİLLETİDİR! (Ariflere)


Bilge Kağan acaba Oğuz Kağan mıdır?

(Unutmayalım ki, bilge lakabi bir isimdir, az önce de söylediğimiz gibi; Bilge denmesi; bilgili, alim, erdemli bir insan olmasındandır)


BİLGE KAĞAN (OĞUZ KAĞAN) = ZÜLKARNEYN (AS)


Şimdi gelelim ilahi mesaja:

Türk Millet'i ahir zamanda büyük rol oynayacaktır (Ordusuyla, milletiyle, mayasıyla?) Gazi Paşa; bu sırrı, ariflere, birkaç kelimeyle şöyle ifade etmiştir:


"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!"


Burada anlatılmak istenen, üstte de anlattığımız gibi Türk Milleti'nin mayasıdır O mayanın; bu milletin genlerinde, karakterinde ?unutulmuş bile olsa- yukarıdaki sırrın, kudretin Allah'tan olduğu bilgisidir

Orhun Kitâbelerinde tek Tanrı için; "Yeri yarattı, Gök'ü yarattı, ikisinin arasında kişiyi yarattı Kişi Gök'teki Tanrı'ya yakardı, yakındı" der

Tek Allah inancını ve Kur'an-ı Kerimde'ki yaradılışı ve Adem (as)'ı bu cümlelerde görmek çok açık Türk Millet'i varolduğundan beri Tek Allah'a inandı

Unutulmamalıdır ki, medeniyetler yıkıldı sanılsa da, yerlerine başkaları gelir ve yıkıldı sandığımız medeniyetler gerçekte tam kaybolmazlar, birbirlerinin sırlarını, izlerini taşırlar Onun içindir ki ön uygarlıklar ve şimdiki uygarlıklar arasında benzerlikler vardır Bu kültürlere, törelere yazılara vs yansır ve devam ederek gelir

Şimdi burada kitâbelerle ilgili bilgilere bir göz atalım:




Orhun Kitâbeleri'nin üzerindeki bilgilerin benzerlerine MÖ 4000'li yıllara ait taşlarda silinmiş bir şeklide rastlandı


Bu bilgiler, taşların üzerinde eskidikçe, asırlar boyunca başka taşlara aktarılarak günümüze kadar -bir kısmı- gelmiştir Buradaki bilgiler binlerce yıllık bilgilerdir Aktarılarak günümüze kadar gelmiştir Yani sanıldığı gibi, buradaki bilgiler, yazıtların dikildiği tarihe ait değildir Örnek verecek olursak; Kur'an-ı Kerim 1400 yıl önce kağıda yazıldı diyelim2000'li yıllarda da dijital bilgisayara aktarıldıYani buradaki bilgiler, 1400 yıl öncesine aittir, günümüze değil


MÖ 2000'li yıllara ait, Çinli arkeologlar tarafından bulunan; yarı Çince yarı Türkçe ve bir kısmı silinmiş olan yazıtlarda da, tıpkı Orhun Kitabeleri'ndeki bilgilere rastlanmıştır


Moğolistan'ın güneyinde bulunan; taş ve seramik parçalarının incelenmesi neticesinde, buradaki bilgilerin, Orhun Kitabeleri'ndeki bilgilere benzediği anlaşılmıştır Bulunan bu parçaların tarihi MÖ 2000'li yıllara uzanmaktadır

Orhun harfleriyle yazılan yazıtlardan 13yüzyıl Moğol tarihçisi Alaaddin Ata Melik Cüveynî , Tarih-i Cihan Güşa adlı yapıtında söz etmişti Çin kaynakları da kitabelerin dikilişini bildirmekteydi


Rus çarı I Petro'nun emriyle Sibirya bitki örtüsünü incelemek için görevlendirilen bitki bilimci Messerschmidt ve kendisine rehber olarak verilen İsveçli tutsak subay Strahlenberg, 1721 yılında Yenisey vadisinde bu yazı ile yazılmış Kırgızlara ait mezar taşlarını içeren Yenisey Yazıtları'ndan bir tanesini keşfetti Bir yıl sonra tutsaklığı son bulan Strahlenberg İsveç'e dönüşünde bu inceleme ile ilgili izlenimlerini kitap haline getirip Stockholm'de yayınladı Böylece Orhun yazısı bilim dünyasının dikkatini çekmiş oldu Orhun yazıtlarından iki yüzyıl öncesine ait Yenisey Yazıtları'nın tamamına yakını bu süreçte ortaya çıkarıldı


Rus bilim adamları,1943 yılında Sibirya'da taş mezarlar bulmuşlar ve ABD'li bilim adamları ile ortak yaptıkları inceleme neticesinde, bu taşların üzerindekilerin, 'Türklere ait fatih bir komutanın' sözleri olduklarını tespit etmişlerdir?

*

Şimdi gelelim cahillikten veya art niyetli kişilerin bir iddiasına:

Türkler Kılıçla Müslüman Olmuştur Yalanı:

Tarihte hep şunlar anlatılır: Kuteybe isimli Arap Komutan, Asya'ya sefer düzenlemiş ve Türkler ile savaşmış , Türkleri kılıç zoruyla Müslüman yapmıştır yalanına


Yukarıda anlattığımız konular araştırılırsa, Türklerin zaten var olduklarından beri Tek Allah inancına sahip oldukları görülecektir

Ama biz bir de Kur'an-ı Kerim'den delil verelim Müslüman, mücahit Kuteybe, eğer gerçekten Türkleri zorla, kılıçla Müslüman yaptıysa, bu iddiayı dillendirenler şunu düşünmezler mi:


Kur'an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır, Kaf Suresi 45 Ayet: "SEN ONLARA KARŞI BİR ZORBA DEĞİLSİNO HALDE SEN BENİM UYARIMDAN KORKAN KİMSELERE KUR'AN İLE ÖĞÜT VER?"

(Şimdi iddia sahiplerine şunu soruyoruz: Kuteybe; Zorla, kılıçla böyle bir fiil yaptıysa, İlâhi Kelâm'ın mesajı itibarıyla zorba değil midir?)


Gaşiye Suresi 22 Ayet: "SEN ONLARIN ÜZERİNDE ZORBA DEĞİLSİN, ZORLAYICI DEĞİLSİN,ZOR KULLANACAK DEĞİLSİN"

Bakara Suresi 256 Ayet : " DİNDE ZORLAMA YOKTUR "

Fetih Suresi 4 Ayet: "İMANLARI ARTSIN DİYE GÜVEN VE HAYIR VEREN O'DUR"


Şimdi anlatmak istediğimiz, Kur'an-ı Kerim'in buna benzer birçok mesajını Kuteybe bilmiyor muydu? Yoksa görmezden mi geldi? İddia sahipleri bir daha düşünsünler Eğer durum iddia sahiplerinin dediği gibiyse bu çok vahim bir durumdur Kuteybe'nin bırakın mücahit olmasını, Müslümanlığı bile tartışılır

Şimdi gelelim başka bir konuya; İslâm Dinini, İslâm Dünyası'nı Araplar ideolojik olarak sahiplenme gibi bir misyon benimsemişlerdir Tabi bunun alt yapısını hazırlayanlar bellidir (Şeytaniler,Yahudiler?)

Oysa İslâm Dini alemlere rahmettir İns'e ve Cin'se gelmiştir, hiçbir ayrım yapmadan Bu konuyu fazla deşifre etmeyeceğiz Arifler bilir?


Şimdi mânâ sırlarından bir ifşa:


Bu öyle bir sır ki, aynı zamanda suret aleminden de bir delil sunacağız Önce bilinen meşhur bir vâkıa'yı anlatalım:

Peygamberimiz HzMuhammed (SAV) Mekke'yi feth etmiş, o gün Kâbe'deki putları kırmış ve Kâbe'nin anahtarlarının getirilmesini istemiştir

Kâbe'nin anahtarları, o an içim müşrik olan, Osman Bin Talhâ'dadır Mekke'nin fethî 11 Ocak 630 tarihidir Bu tarihle ilgili sırrı ifşa etmeyeceğiz Belki ilerde inşallah?


Yine bir not yukarıdaki yazıya atfen: Peygamberimiz HzMuhammed (SAV) Mekke'yi feth ettiğinde; uyuyanı uyandırmamış, ağaç kestirmemiş, kapıları zorlatmamış, çoluk çocuğa dokundurtmamış kısacası zorbalık yaptırmamıştır Zorla kimseyi Müslüman yapmamıştır Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle "Sen tebliğ et" emrini uygulamıştır Allah'ın emri dışında hareket etmemiştir

İslâm dini : "Ey insanlar!" hitabıyla tüm insanlığa davet dinidir

Şimdi tekrar konumuza dönelim:


Peygamber Efendimiz (SAV) Kâbe'nin anahtarlarının getirilmesini ister Bu görevi bilindiği gibi Hz Ali'ye verir

Dikkat buyurun lütfen Peygamber Efendimiz (SAV) Kâbe'nin anahtarlarının getirilmesini EMREDİYOR! Anahtarların Hz Ali tarafından getirilmesini EMREDİYOR!


HzAli emir üzerine gider, Osman Bin Talhâ'yı bulur Anahtarları ister Osman Bin Talhâ anahtarları vermeyi kabul etmez "Kâbe'nin anahtarlarının yıllardır kendi soylarında olduğunu ve HzMuhammed (SAV)'in peygamberliğine inanmadığını" söyler Hz Ali ısrar eder Çünkü 'emri' Peygamber Efendimiz (SAV)'den almıştır Ne pahasına olursa olsun 'emri' yerine getirmek istemektedir Hz Ali, Osman Bin Talhâ'nın elini sıkar, canını yakarak anahtarları zorla elinden alır (Bu ibareye lütfen dikkat : Elini sıkarak, canını yakarak, zorla!)


Hz Ali, anahtarları alarak, Peygamber Efendimiz (SAV)'in yanına gelir Hz Peygamber (SAV)'e anahtarları uzatır Hz Peygamber Efendimiz (SAV) anahtarları Hz Ali'den teslim alır(Bu ibareye dikkat lütfen: HzAli'nin elinden HzPeygamber (SAV) teslim alır) Ve şaşılacak bir şeklide HzAli'ye tekrar anahtarları Hz Peygamber Efendimiz (SAV) uzatır( Bu ibareye dikkat: HzAli'den aldığı anahtarları Peygamber Efendimiz (SAV) tekrar HzAli'ye eliyle verir) ve şöyle buyurur:


"Ali, bu anahtarları git Osman Bin Talhâ'ya teslim et" der HzAli şaşırır ve sorar:


" Ey Allah'ın Resulü (SAV), az önce emrinizle gittim, anahtarları aldım, getirdim size teslim ettim Şimdi de emrinizle aynı şahsa anahtarları teslim etmemi emir buyurdunuz Bunun hikmeti nedir ki?" diye sorar

Peygamber Efendimiz (SAV) bir çok sahabenin yanında şu ibret verici sözleri söyler:


"Ya Ali, sen anahtarları yolda bana getirirken, Yüce Allah, dostum Cibril ile bana vahiy gönderdi: " EMANETİ EHLİNE VERİNİZ! "

Kâbe'nin anahtarları uzun yıllardır Osman Bin Talhâ ve soyundadır Onlar Kâbe'nin nasıl temizleneceğini, nasıl sahip çıkılacağını çok iyi bilirler Emanetin ehilleri onlardır Bu Allah buyruğudur: "Git ve teslim et!" (Şimdi şu ibareye dikkat lütfen: Allah buyruğudur, git ve teslim et! Yani emir Yüce Allah'tandır)


Hz Ali bu emir üzerine hemen geri döner ve Osman Bin Talhâ'yı bulur ve anahtarları eliyle Osman Bin Talhâ'nın eline uzatır

Bu sefer şaşırma sırası Osman Bin Talhâ'dadır Anahtarları alır ve sorar:


" Ya Ali, az önce anahtarları elimden zorla alan sen değil miydin? Niye geri getirdin?" der


HzAli olanları anlatır: "Bu konuyla ilgili Peygamber Efendimiz (SAV)'e Ayet geldiğini, Peygamberimizin (SAV)'de anahtarları geri yolladığını" söyler

Osman Bin Talhâ, müşrik iken bu hadise üzerine koşa koşa Peygamber Efendimiz (SAV)'in yanına varır ve Efendimizin (SAV) şahitliğinde Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olur

Şimdi olayları kısaca gözden geçirelim:

Peygamber Efendimiz (SAV), önce kendi emri ile HzAli'ye; " anahtarları getir!" der


Hz Ali Osman Bin Talhâ'nın elinden anahtarları alır ve kendi eliyle Hz Peygamber (SAV)'in eline verir Sonra Allah'ın emri ile Efendimiz (SAV) eliyle anahtarları Hz Ali'nin eline verir HzAli'de kendi eliyle tekrar Osman Bin Talhâ'nın eline anahtarları verir

Yani Allah'ın emri olan " emaneti ehline teslim ediniz! " ayetinin "emri" yerine getirilmiş olur

Şimdi gelelim bu konuyu neden anlattığımıza:


GİZLENEN SIR:


Hz Osman Bin Talhâ Kimdir?


Bütün Arap kaynaklarında Süreyc kabilesinden bahsedilir Süreyclilerin Orta Asya'dan gelen Türkler olduğu, Arap tarihçilerinin eserlerinde de geçmektedir "Ubeydullah Türk'tü" derler Ubeydullah Süreyc kabilesindendir Bu sülâlenin mesleği kılıç ustalığıdır Bu aile Orta Asya'dan Anadolu'ya, oradan da Mekke'ye kervanlarla gitmişler ve Mekke'ye yerleşmişlerdir Tıpkı Selman Farisi örneğinde olduğu gibi Selman Farisi, İran'dan kalkıp Anadolu'ya gelmiş, burada birkaç yıl kaldıktan sonra Mekke'ye gitmiştir

Bu konuda kaynak verecek olursak: 897-960 yıllarında yaşamış olan tabakât bilginlerinden Ebü'l-Ferec el-Isfahânî yazmış olduğu Ağani isimli esrede Sureyclilerden bahseder ve ; " Ubeydullah'ın babası Türk idi" Demektedir (El Ağani 1B245)


Yine pek çok Arap tarihçisi; Türk kılıçlarını uzun uzun anlatmışlar ve övmüşlerdir Sureyc'de Mekke'de bir Türk demirci ustasıydı Kılıç yapmasıyla meşhurdu Osman Bir Talhâ Sureyc'in torunlarından olup, bu aileye mensuptur Sureyc kelimesi Arapça'da esserc kelimesinden alınmıştır Aslında biraz lakabî bir isimdir Daha sonra es-sureyciyat diye anılmış, manası ise, Sureyc tarafından imal edilmiş kılıçlar demektir Çarşı ve pazarda kılıçlar bu isimle satılmıştır O dönemde, herkes bu kılıçlara sahip olmak istemektedir ( Kaynaklar: Sıhhaül Arabia, TaliaattarMısır 1956 1sh 322; İbn-i Mansur Erbil Fazl Cemaleddin, Risatül Arap Bulak 1300III Sh 122; El YesuilM El Müncid Sh 339, Ayrıca bu konuda ProfDrZekeriya Kitapçı'nın, 'Saadet Asrında Türkler İlk Türk Sahabe Tabii ve Tebea Tabiileri' kitabına bakılabilir)


Konuyu fazla detaylandırmadan burada noktalayarak asıl konumuza dönelim

Netice itibarıyla; Osman Bin Talhâ Orta Asyalı bir Türk soyundandır Ve kılıç ustasının torunudur Peki burada anlatmak istediğimiz nedir?

Burada anlatmak istediğimiz, Kâbe'nin anahtarları: Allah'ın 'emri', Peygamber Efendimizin (SAV) tatbiki ve HzAli Efendimizin eliyle, Türk olan Osman Bin Talhâ'ya verilmiştir Bunun manadaki karşılığı, Kâbe'nin anahtarları: KIYAMETE KADAR TÜRKLERDEDİR (Ariflere)


Şimdi bilinmeyen bir başka sırrı delilleriyle ortaya koyalım inşallah:


Peygamberimiz Hz Muhammed (SAV)'in; "İlmin şehri bensem, kapısı Ali'dir" sözünü hatırlayınız Bilindiği gibi Hz Ali tasavvufta, bir çok tarikatın 'PİRİ' kabul eldir


Yani HzAli; Kâbe'nin bilgisini, anahtarlarını TÜRK MİLLETİ'NİN ELİNE VERMİŞTİR Bu sırrı Allah'ın izniyle ilk defa ifşa ediyoruz

MUKADDES EMANETLER VE HZOSMAN'IN KILICI

Bilindiği üzere Mukaddes Emanetler, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sonucunda İstanbul'a getirilmiştir Bu emanetler içersinde Hz Osman'ın kılıcı da vardır Şimdiye kadar bilinen budur


Oysa şimdi ilk defa bir gerçeği, Hz Osman'ın kılıcı ile ilgili gerçeği Allah'ın izni ile açıklıyoruz;


Hz Osman'ın, Topkapı Saray'ı Mukaddes Emanetler bölümüne sergilenen bir kılıcı vardır ki, aslında bu kılıç, Yavuz Sultan Selim'in, Mısır Seferi sonucunda getirilen emanetlerle birlikte İstanbul'a gelmemiştir

Bu kılıç, daha Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce, Hz Osman döneminden, Ertuğrul Gazi'nin eline Şeyh Edebali kanalıyla "kutsal bir işaret" olarak teslim edilmiştir Şeyh Edebali'nin eline geliş silsilesi ise: Sultan Seyyid Hoca Ahmed Yesevi tarafından onu takip eden halifeleri vasıtasıyla ulaşmıştır; 'bir Allah sırrı olarak'?

Konuyu biraz açalım: Ertuğrul Gazi, Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu, Osman Bey'in babasıdır Şeyh Edebali ise, Osman Bey'in kayınpederidir Osman Bey'in gerçek ismi Orhun'dur ( Bu isim de ilk defa açıklanmaktadır) Kayı Boyu'nun, o günkü tüm isimlerine baktığımızda, bir tane bile Arap kökenli isim göremezsiniz Ertuğrul Gazi, Alp Arslan, Konuralp vs?


Peki Orhun ismi, nasıl olmuş da Osman olmuştur? Osmanlı Tarih araştırmacılarının en çok sordukları ve cevabını aradıkları bu sorunun cevabını inşallah biz verelim:

İşte bu konuda şimdiye kadar gizlenen sır:

Şeyh Edebali bizzat Orhun'a : " Bundan sonra senin ismin Osman olsun, soyun bu isimle anılsın" demiştir Hz Osman'ın o kılıcının "mânâ sırlarını" Osman Bey'e söyleyerek teslim etmiştir Sanıldığı gibi bu kılıç, Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferinden dönüşte getirdiği kutsal emanetler içersinde gelmemiştir


İşte delili:


Kılıç ustası Ubeydullah ve Sureyc kabilesinden bahsettik Ubeydullah Arap ismi taşımasına rağmen Türk'tü

Bu kılıcı, bizzat kılıç ustası Türk Sahâbî yapmış Hz Osman'a hediye etmiştir Dünya ve Türk tarihinde ilk defa bu konudaki delili sunuyoruz:





Topkapı Müzesi'nde gidip gördüğünüzde kılıcın üzerindeki KAYI BOYU'NUN işareti dikkatinizi çekecektir Kayı Boyu'nun damgası kılıç üzerinde durmaktadır Çıplak gözle net bir şekilde görülmektedir Çünkü bu kılıcın ustası Kayı Boyun'dandır

Kayı Boyu'nu işareti:




(Türk damgalarının MÖ 5000'li yıllarda ortaya çıktığı delilleri ile beraber mevcutturVe burada da Kayı Boyu'na ait damganın benzerine rastlanmaktadır)


Hz Osman'dan, Osman Bin Talhâ'ya geçip, oradan da Hoca Ahmed Yesevî'ye emanet edilmiştir(Aradaki detayları anlatmıyoruz?)


Daha sonra bu kılıç, Hoca Ahmed Yesevî silsilesi yoluyla Şeyh Edebali'ye gelmiş ve 'sırları ile beraber' Osman Bey'e teslim edilmiştir

Orhun'un Osman olmasının sırrı bu kılıç ile beraberdir Nitekim, Osman Gazi'nin oğlunun ismi de yine Türk ismi Orhan'dır

Kayı Boyu'nun kılıcı; Mekke'de dövülmüş, Hz Osman'a teslim edilmiş, Hz Osman'dan Osman Bin Talhâ'ya geçmiş ve Osman Bey'e ulaşmıştır Yani tekrar Kayı Boyu'na, ait olduğu yere dönmüştür


Şimdi bunun izahını bize yapsınlar Şimdiye kadar, iddia edildiği şekilde bu kılıç Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden dönüşte getirilen Mukaddes Emanetlerin içersinde gelmişse, bu kılıcın üzerinde Kayı Boyu'nun işareti ne aramaktadır?


Horasan Erenleri'nin ve Melâmîlerin Piri, Hoca Ahmed Yesevî'ye selâm olsun!

Bu sırrı ifşa etmeyi sebep kılan Allah'a hamd olsun!

Hz Osman I Osman

Osman Bin Talhâ II Osman

Osman Gazi III Osman

Ya sonrası? ( Bu konuyu şimdilik açmayacağız?)

Buraya kadar anlatılmak istenilenleri anlayanlara selâm olsun?

Manaları sezenlere selâm olsun?


Yüce Allah, İslâm'ın Sancaktarı Türk Milletini, Türk Devletini ve Türk Ordusunu muzaffer kılsın! (AMİN)

Alıntı Yaparak Cevapla

Türk Tarihine Ait Yeni Sırlar

Eski 08-17-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Tarihine Ait Yeni Sırlar



Beyaz Piramitlerde Saklanan Gerçekler


Oğuz Kağan'ın mezarı bulundu mu? Türk Tarihine Ait Sırlar'ın 2 Bölümünde, Oktan Keleş yine önemli bilgileri ilk defa dünya kamuoyunun bilgisine sunuyor


On dört aylık, uzun ve meşakkatli uğraşlarımız sonucu elde ettiğimiz aşağıdaki bilgileri; Türk ve Dünya kamuoyunun ilgisine sunuyoruz


Çin zulmünde hayatını kaybeden, Uygur Sincan Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi rahmetle anıyor ve bu çalışmamızı onlara ithaf ediyoruz


Bugüne kadar pek çok spekülasyona sebep olan 'beyaz piramitler' çok tartışıldı Kimisi gerçek dedi, kimisi yok dedi Bazı araştırmacılar ise, Çin'in bu piramitlerdeki çok önemli bilgilerin açığa çıkmaması için büyük bir çaba gösterdiğini ve bunun için bu piramitleri ve içindeki bilgileri gizlediğini söyledi


Ama bir gerçek var ki, Çin'in Xian'daki yasaklanmış bölgede, uydudan tespit edilmiş piramitler var



Şimdi, bu konuda bilinen birkaç kısa bilgiyi tekrar gözden geçirelim:


Bu konuda anlatıla gelen bilgiler şöyle; (burada anlatılan bilgilerin doğruluğu veya yanlışlığı konusunda şimdiye kadar elimizde kesin bilgiler yoktu) Çinin Xian bölgesinde, 300 metre olduğu söylenen dev bir piramit ve etrafında çeşitli boyutlarda pek çok piramitler olduğu ifade edilmektedir Bu piramitler Orta Amerika'daki piramitler gibi düz bir tepeye sahiptir Bu piramitlerin 5000-6000 yıllık oldukları tahmin edilmektedir



Beyaz piramitleri, 2 Dünya savaşı sırasında Amerikalı pilot James Gaussan, Hindistan'dan Chungking'e erzak taşırken gördüğünü rapor etti Kireçtaşından yapıldıklarını tahmin ettiğini söyledi Böylece bu bölgedeki dev piramitleri tartışmaya açmış oldu Alman araştırmacı yazar, Hartwig Hausdorf bölgeyi bizzat ziyaret etti Birçok materyal ve bilgi topladı hatta birkaç fotoğraf elde etti Ancak bu fotoğraflar birkaç tane ve uzaktan çekilmiş idi Daha sonra, Çin yönetimi, bu bölgede araştırma yapmayı, hem yabancı araştırmacılara hem de kendi araştırmacılarına ve arkeologlarına yasakladı



1954 yılında C-54 uçağından çekilen ilk fotoğraf Life Dergisi'nde yayınlandı Hausdof bu piramitlerde, ön Türklere ait yazıtlar ve çok değişik mumyalar olduğunu söylese de delillendiremediği için bu bilgileri kuşkuyla karşılanmıştır


Bir tv programına katılan eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, "1984 yılında Çin'i ziyaret ettiğini, orada eski Mısır medeniyetinden daha ileri tekniklerle yapılmış mumyalar gördüğünü" ifade etmiştir



Bu konuda araştırma yapmak isteyen bir çok araştırmacı ve arkeolog Çin hükümetine başvurmuş ama başvuruları geri çevrilmiştir Zaman zaman buraya turist olarak giden araştırmacılar, piramitleri uzaktan gördüklerini ve etrafta yöresel kıyafetler içinde Çinli köylüleri gördüklerini ifade etmişlerdir



Çin'in, bu piramitler gizlemek için üzerlerine toprak döküp ağaçlandırdığı da söylenmektedir



ŞİMDİ MANA AÇISINDAN BİR DEĞERLENDİRME YAPALIM:



'İlim Çin'de olsa bile gidiniz alınız!'


Bu kutlu sözün, bugün hadis olmadığını söyleyenler var Kim bu söyleyenler? Araştırın bakalım altından kimler çıkacak?



Teberani, Beyhaki, İbni Adiy, Abdiler gibi alimler bu hadisi, sahih hadis diyerek seçmiş ve eserlerine koymuşlardır



Hadis olmadığını söyleyenler -bazı cahil ve konunun arka planındaki emelleri bilmeyen kişiler- masonik kararlarla organize edilen, İngiliz gizli teşkilatçılarının, hadisleri ayıklama planına yem olmuşlardır



Hz Peygamberin (SAV) her sözü, hikmetli mesajlar taşır Art niyetli kişiler, bazı hadisler için, 'bu sahih değil' diyerek bu hikmetli mesajları perdelemek isterler Bu konuda yine örnek verecek olursak; 'Vatan sevgisi imandandır' hadisi de aynı güruh tarafından hadis olarak kabul görmez Neden acaba? Mesajımızı anlayan anladı Bu konu oldukça teferruatlı olup, başlı başına ayrı bir yazının konusudur Biz şimdi yine konumuza dönelim:



İyice düşünülürse, 'İlim Çin'de bile olsa gidiniz alınız' hadisi ne manaya geliyor? Bu konuda bir çok yorum yapılabilir; uzaklığın ilim öğrenmek için engel olmadığı, ilim öğrenmenin bazı zorlukları olduğu vs



Ama bu hadis, acaba "ariflere göre ne anlam ifade ediyor?" Dünya tarihini ilgilendiren bir ilimin orada olduğuna işaret olabilir mi?


Yüce Kur'an'ın şu Ayeti, bir çok ibret dolu manaya geldiği gibi, arkeoloji ve tarih ilmine dair bir yönlendirme yapmıyor mu?



Muhammed Suresi 10 Ayet: "Yeryüzünü dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır… " Yüce Kur'an'da bir çok kavim ve kavim kalıntısından söz edilir Bu Ayet, yeryüzü diye başlar ve teşvik eder; gezin, araştırın, bakın diye Neye bakacaklar? Kavimlerden geriye kalan kalıntılara vs



'İlim Çin'de bile olsa gidiniz alınız' hadisi de bir yönlendirmedir - Ola ki hadis olmasa bile- Yine de yüzyıllardır söylene gelen boş bir söz değildir


Birileri bazı gerçeklerin açığa çıkmasını engellemek istiyor ki, bu sahih hadise bile, sahih değildir, diyebiliyorlar



Bunun için; bu gerçeklerin muhatabı olan Türk kavminin, ilgisinin, kendi tarihine yönelmemesi için elden gelen engellemeler yapılıyor Hatta bu gerçeğin sahibi Türk kavminin, bu hadisin muhatabı olduğunu söylemek bile ırkçı manada değerlendiriliyor Bu nedenle, ortaya çıkan bulgular dikkate alınmıyor, önemsiz muamelesi yapılıyor Acaba bu çaba neden, neden engellenmek isteniliyor? Bunu iyice düşünmek gerekir



'İlim Çin'de bile olsa gidiniz alınız' emri, Peygamberimizin (SAV) emri ise; peygamberi bir yönlendirme ile bir mesaj taşımıyor mu? Sadece bu yüzden art niyetlikişiler tarafından, bu hadisi şerif, inkâr ediliyor olabilir mi?


Peygamberimiz (SAV) döneminde de Çin medeniyeti bilinmekteydi Neden bir başka ülkenin ismi değil de, Çin'in ismi zikredilmiştir? Müslüman Türk milletinin bunu bir kez daha düşünmesi gerekmektedir



Şimdi neden bunları anlattık Türk tarihi ile ilgili Çin'de, ilmi olarak ne gizlenmiş olabilir?



Dünya tarihinde ilk defa, Çin'deki eski Türk topraklarında bulunan piramitlerden birinin yakınına sokulduk Yakınına sokulmakla kalmadık, içine de girdik Çin'de bir çok piramit bulunmakta ve bunların bir çoğu irili ufaklı çeşitli büyüklüktedirler Gerçeği söylemek gerekirse, toplam kaç tane olduklarını ve büyüklüklerini tam olarak bilmemekteyiz Fakat bildiğimiz bir şey var; uzun uğraşlar sonucunda bunlardan bir tanesi hakkında önemli bazı bilgi ve kanıtlara ulaştık



Takdir edersiniz ki, bu piramide ulaşmak burada anlattığımız kadar kolay olmamıştır Şimdi bu piramide nasıl ulaştığımızı ve neleri elde ettiğimizi, başta Türk Milleti olmak üzere bütün dünyanın ilgisine ve bilgisine sunuyoruz:



MACERANIN SEYİR DEFTERİNDEN KISA NOTLAR:



Çin'in oldukça karmaşık (kozmopolit) bir yapısı var Yönetimde, demokrasi kurallarının geçerli olduğunu söyleyemeyiz Çin, nüfusu kalabalık olduğu için, çeşitli yöntemlerle, bu aşırı nüfusu baskı ile kontrol etmektedir Yasaların yapılması ve uygulanması demokratik ülkelerdeki gibi değildir Çin'de en ufak suçlara dahi idam cezası uygulandığı bilinmektedir Çin, Uluslararası hukuk normlarına da uymayı reddetmektedir Bizde büyük zorluklarla karşılaştık… Oraya giden herkes bu zorluklarla karşılaşmaktadır Oraya ayak basar basmaz bu zorluklar başlar ve dönene kadar devam eder


Bu nedenle, bu zorluklar karşısında elde ettiğimiz; bilgi ve resimlerin bizim için çok büyük önemi vardır Belki de bu çalışma, yeni bir dönemin ilk kilometre taşı olacaktır Tarihin yeniden yazılması konusunda araştırmacılara önemli ip uçları sunacaktır Ve araştırmacılar bu elde ettiğimiz bilgi ve kanıtların devamını talep ederek, belki de Çin'in bu piramitlerle ilgili yasağını kaldırmasını sağlayacaklardır Çünkü bizim burada elde ettiğimiz bilgiler, gördüklerimizin yanında çok daha başka kaynakların varlığından haberdar olmamıza neden olmuştur Deyim yerindeyse, biz buzdağının görünen kısmını sizlere sunuyoruz Ya görünmeyen kısımlarda neler var? Artık orasını da sizlerin taktirlerinize bırakıyoruz…



Sincan Uygur Bölgesi'nde buluştuğumuz kişi, özbeöz bir Türk Bölgede bizim rehberliğimizi yapacak Gideceğimiz yasak bölgede, bizi o bölgenin yerlisi olan biri ile tanıştırarak, yapacağımız çalışmalarda bize yardımcı olacak Uygurlu rehberimizle beraber uzun uğraşlar sonunda ve sıkı denetimlerden geçerek; 2 gün sonra Çin'in yasak bölgesindeyiz Haritada dahi ismi olmayan, Çin köylülerinin yaşadığı ve kendi aralarında Kehengi veya Cahangı dedikleri bir köy burası Tahminen yerleşik ve dağınık olarak, 1500 civarı insanın yaşadığı bir köy Buraya geliş amacımız olan piramit, yasak bölgenin 12-13 km kadar güneyinde kalıyor Nihayet meşakkatli yolculuklardan sonra bu köydeyiz Köy safkan Çinli olmasına rağmen, misafir olduğumuz hanede, 83 yaşında olduğunu -bunu da tahminen söylüyor- söyleyen Çinli ihtiyar, " annesinin bir Uygur Türk'ü olduğunu, akrabalarından da bir-iki kişinin Uygur Türk erkekleri ile evli olduğunu" söylüyor Uygurlu rehberimiz vasıtasıyla, bu yaşlı Çinli ile konuşmaya başlıyoruz Ancak anlaşmakta zorlandığımızı belirtmeliyim Sıkça soru soruyoruz, sorduğumuz sorulara da, kısa cümlelerle bazen alakasız cevaplar alıyoruz Aslında bizim maksadımız belli; uzun çalışmalar sonucunda istihbaratını elde ettiğimiz piramide gidip, yakından görüp, bilgiler elde etmek Zamanımız az olduğu için bu kısa sürede elde edebildiğimiz kadar bilgi edinmek istiyoruz Bu köy, haritada olmamasına rağmen, Çin'in diğer bölgelerinde olduğu gibi bir çok turisti ağırlamış Buraya daha çok; 'gezi ve keşif amaçlı' ziyaretlerin gerçekleştirildiğini öğreniyoruz Bize göre en ilginç ziyaretçiler ise, ABD'li, İngiliz ve İsrailliler… Yaşlı Çinli'ye rehberimiz aracılığı ile soruyoruz: "Neden bu köye ilgi var?" "Nedeni çok basit, piramitler," diyor yaşlı Çinli Bu bölgenin tam tersi istikametinde ve piramitlere yakın bölgenin civarındaki başka köylere de, yukarıda anılan ülkelerden turistlerin geldiklerini öğreniyoruz Bu kişiler, köyde çok para harcayıp, birkaç gün kaldıktan sonra, lafı döndürüp dolaştırıp, "piramitlere gitmek istediklerine" getiriyorlarmış…



Senaryo hep aynı, filmin sonundaysa; köydeki Çin devletine çalışan muhbir köylüler, turistlerin bu zaaflarından yararlanarak, onların paralarını alıyor, sonra da bu turistleri Çin emniyet güçlerine ihbar ederek, o bölgeden uzaklaştırılmalarını sağlıyorlarmış Yaşlı Çinli bu olayları gülerek bizlere anlatıyor Bizler, bunları dinledikten sonra olacaklara daha da hazırlıklıyız Gerçeği ifade etmek gerekirse; ne birkaç gün kalacak zamanımız var ne de onlara verecek bol paramız Lafı döndürüp dolaştırmıyoruz Daha önce Uygurlu rehberimiz, ihtiyar Çinli'ye konuyu biraz açmıştı Sadece bilgi amaçlı piramitlerle ilgili sohbet edileceğini söylemişti Uygurlu rehberimiz, ihtiyar Çinli'yi, uzaktan akrabalıkları kullanarak ikna etmişti Yoksa başka türlü konuşması imkânsızdı



Uygurlu rehberimiz aracığı ile yaşlı Çinli'ye; " köyün 12-13 km güneyinde bulunan piramit hakkında neler bildiğini," anlatmasını istiyoruz Biz piramit diyoruz, enteresandır, yaşlı ihtiyar Kabba diyor Türkçedeki kubbe gibi Ya da biz öyle anlıyoruz…


İhtiyar Çinli'den ayrıca şunları dinledik:



Kendisi bu köyde doğmuş büyümüş Bütün ömrü burada geçmiş Köyün geçim kaynağı tarımmış Köyün gençleri, iş imkânlarının az olmasından dolayı köyü terk etmişler Küçükken yani yaklaşık 75 yıl önce, bugün yasak olan piramitler bölgesi, o günlerde yasak değilmiş Hatta yaşlı Çinli'nin, bu piramitlerin yakınlarında tarlaları bile bulunmaktaymış ayrıca hayvanlarının otlak alanları da o bölgedeymiş Bu arada çok enteresan bir bilgi daha verdi bize Biz ihtiyar Çinli'nin verdiği bu bilgiyi, kuşkuyla karşılasak da, yine de sizlerle paylaşalım: "Özellikle güneydeki piramitlerin yanında bulunan otlaklarda yiyen hayvanlar daha besili oluyorlarmış ve eğer hayvanlar hasta ise o bölgede otladıktan sonra iyileşiyorlarmış Yine o bölgede otlayan hayvanların daha çok süt verdiklerini" ısrarla söylüyorTelaffuzunu tam anlayamadığımız bir ot veya bitkiden veya ona benzer bir şeyden bahsediyor Bu da sadece o bölgeye hasmış



Bu durum sadece hayvanlar için değil, insanlar içinde geçerliymiş Oradan topladıkları o madde bir çok hastalığa iyi geliyormuş Köylüler o maddeden toplar ve bunu kutsal sayarlarmış



Bu ihtiyarın çocukluğu bu bölgede geçmiş Kendisi küçükken köyün yakınındaki Kabba'ya yani piramide, girdiğini söylüyor Sadece kendisinin değil, o dönemlerde bütün köylülerin piramidin içine girdiklerinden bahsediyor



Bu bizi daha da heyecanlandırıyor "İçeri nasıl girdiklerini ve piramidin içinde neler olduğunu" soruyoruz Yaşlı Çinli anlatıyor; " piramidin içine, piramidin yakınındaki bir mağaradan doğal bir geçit yoluyla 600 metre kadar gittikten sonra ulaştıklarını" anlatıyor Ancak verdiği rakamı tam olarak anlayamadık Yaşlı Çinli'nin söylediği mesafe, doğru mu yanlış mı tereddütte düşürdü bizi Bu bölge kayalık bir bölge ve etrafta daha birçok irili ufaklı mağaralar bulunuyor "Piramidin bu doğal kayalıkların üzerine inşa edildiğini anlatıyor" Soruyoruz; " piramidin içinde neler var? "


Yaşlı Çinli sorumuza karşılık şunları anlattı:



"Orası aslında Türklerin atalarına ait mezarlık İçeride mumyalar var, piramidin içi çok soğuk, orada ayrıca, Türklerin atalarına ait resim ve yazıların olduğunu" söylüyor Bahsettiği "yazıların ve mumyaların, sadece bir bölümde olduğunu, diğer bölümlerin kapalı olduğunu" söylüyor Ayrıca şu bilgileri veriyor; "küçükken, köyde hastalanan çocukları bu piramidin içine götürüp, mumyaların yanında bir müddet beklettikten sonra, hasta çocukların iyileştiklerini" anlatıyor "Kendilerinin de küçükken abisini götürdüklerini" söylüyor "Piramidin içinde bir çok yazı ve erimiş tabletlerin birbirlerine yapıştıklarını" belirtiyor Ve ihtiyar çok ilginç bir şey daha anlatıyor:



Bu yaşlı Çinli'nin dedesi, 120 yaşında ölmüşYaşlı Çinli, dedesinden şunları dinlemiş: "Bu yapıların (piramitlerin), Türklerin atalarına ait dünyada kurulan ilk kütüphane olduğunu" söylermiş İhtiyarın dedesi, çok bilge bir adammış Ayrıca Türklerin atalarına çok saygı duyan bir kişiymiş Bu bilge adam, öldüğünde piramide 3 km yakınlıktaki bir mezarlığa defnedilmiş Hangi inanca mensup olduğunu soruyoruz: Çünkü Budistse yakılması gerek Çok ilginç bir şey anlatıyor: " Dedesinin Gök Tanrı inancına sahip olduğunu ve buralarda yakılma hadisesinin olmadığını, Budistlikle uzaktan yakından ilgisi olmadığını" söylüyor Çin'de marjinal yaklaşık 20 milyon bu inanca sahip insan olduğunu tahmin ediliyor Konu farklı bir alana kayıyor: "Dini ritüellerinin olup olmadığını" soruyoruz Çok fazla açıklamamakla beraber, belli zamanlarda yakınma, yakarış ayinleri olduğunu söylüyor Sanırız bu durum, Gök Tanrıya dua etme anlamına gelmektedir Bu da bir başka bir araştırmanın konusu Bizi asıl ilgilendiren ve heyecanlandıran konulardan birisi de piramide, 3 km metre mesafedeki dedesinin de olduğu mezarlık "Mezarlığı ziyaret edip edemeyeceğimizi" soruyoruz Yaşlı Çinli hafifçe gülümseyerek, "sizin derdiniz mezarlık değil, piramit," diyor Uygurlu rehberimiz, aracılığı ile yaşlı Çinli'ye; "mezarlığı ve piramidi görmek istediğimizi" söylüyoruz İhtiyar kesin bir tavırla ve suratını sertleştirerek; " kesinlikle olmaz!" diyor "Mezarlığı ziyarete sene de bir gün izin verildiğini, o günle dışında gitmenin yasak olduğunu" söylüyor" Orada askerle mi var?" diye soruyoruz "Hayır hiçbir alanda askerler yok ama köyde muhbir çok Para karşılığında, bazı köylülerin ihbar yaptıklarını" anlatıyor "Daha önce, Çin yetkililerin köyün reisine tebligatta bulunduğunu, köye gelen yabancıların rapor edilmesi istendiğini, piramit bölgesine bir turisti götürmenin bedelinin idam olabileceğini" belirtiyor "Peki o bölgeye hiç giden olmuyor mu?" diye sordukYaşlı Çinli'nin, verdiği cevap bizi bir kez daha umutlandırıyor



"Buradaki köylülerin, o bölgeye gittiklerini, oradaki bu bir nevi şifalı bildikleri otları (maddeyi) topladıklarını, hatta çok az da olsa gizlice bazı köylülerin, hastalanan çocuklarını piramidin içindeki mumyanın yanına götürdüklerini" söylüyor Merakla tekrar soruyoruz; "bu nasıl oluyor, bu kadar sıkı yasağa ve cezaya karşı, köylüler bunu nasıl yapıyorlar?" Yaşlı Çinli'nin verdiği cevap bizi tam manasıyla tatmin etmemesine rağmen, mantıklı geliyor Bize bu işin yolunun şu şekilde olduğunu anlattı: "Piramidin olduğu bölgeye gitmek isteyen köylülerin, köydeki reise ve bir nevi kolluk kuvveti görevi üstlenen az sayıdaki kişilere rüşvet verdiklerini, bunu da ancak köylüler için yaptıklarını, kesinlikle yabancılar için yapmadıklarını" ifade etti



Yemek faslından sonra, yanımızda getirdiğimiz hediyeleri, yaşlı Çinli'ye takdim ediyoruz Bizim deyimimizle, çam sakızı çoban armağanı türünden şeyler Gözlerinin feri gitmiş olan ihtiyar, verdiğimiz hediyelere çok memnun oluyor Bizde bunu fırsat bilip tekrar soruyoruz," piramide gidebilir miyiz?" diye Ancak Uygurlu rehberimiz bize; "daha fazla ısrar etmememizi, yoksa, yaşlı Çinli'nin ters tepki gösterebileceğini" söylüyor Bizler, konuyu değiştirerek, farklı konulardan bahsediyoruz Aradan yaklaşık bir saat kadar zaman geçti Vaktimiz daralıyor Uygurlu rehberimize," ne yapacağımızı?" soruyoruz Uygurlu rehberimiz, "onun dilinden ben anlarım" diyor "Bu nasıl olacak? Şu yaşlı Çinli'nin dilini, çözse de, emelimiz ulaşsak" diye söyleniyoruz Uygurlu rehberimizin bir çok akrabasını, Çinliler, zulümle öldürmüşlerUygurlu rehberimiz, bu işi başarmamızı çok istiyor Çünkü biz başarılı olursak, O'da, Çin'den kendi çapında intikam almış olacak



Uygurlu rehberimiz, çantasından kağıda sarılı bir şey çıkarıp, yaşlı Çinli'ye veriyor Tütün mü, ot mu, o tür bir şey Yaşlı Çinli'nin gözlerinin içi gülüyor Kalkıp bir çubuk alıyor ve rehberimizden aldığı o maddeyi tüttürmeye başlıyor Yarım saat kadar; yaşlı Çinli ile Uygurlu rehberimiz hararetli bir şeklide bir şeyler tartışıyorlar Biz doğal olarak konuşmalarından hiçbir şey anlamıyoruz Yaşlı Çinli, bazen kızıyor, bazen gülüyor Nihayet Uygurlu rehberimiz, bize beklediğimiz müjdeyi veriyor: "Kalkın gidiyoruz!" Hepimiz çok heyecanlıyız, kalbimiz duracak gibi Hem sevinçliyiz, hem de endişeli İçimizde bir tedirginlik de yok değil Çünkü bu yaşlı ihtiyara tam güvenemiyoruz "Acaba bizi ihbar eder mi?" diye O yakalatmasa bile, başka köylüler görüp de onlar ihbar eder mi? Rehberimize bu konuları soruyoruz Kendi aralarında konuştuktan sonra; yaşlı Çinli; "fotoğraf makinesi ve kamera yanınıza almayın, eğer yakalanırsak, hafifletici sebep olur," diyor Biz de,"tamam" diyoruz, ama fotoğraf makinesini yine de gizlice yanımıza alıyoruz "Dijital fotoğraf makinemizi yanımıza almadan gitmenin bir anlamı yok" diye düşünüyoruz İhtiyar Çinli, eline bastona benzer bir çubuk alarak," kendisini takip etmemizi" istiyor Bir elinde tüttürdüğü çubuk, bir elinde değnek, arkasında Uygurlu rehber ve arkasında biz yola koyulduk Köyün dik yokuşundan aşağı doğru indik İhtiyar, yaşına rağmen çok çevik hareket ediyor Biraz yürüdükten sonra, köyün dışına çıktık Heyecan ve endişe doluyuz "Acaba gören oldu mu?" diye



Yaşlı Çinli, zaman zaman "durmamızı ve çömelmemiz" konusunda bizi ikaz ediyor Çaresiz dediğini yapıyoruz Biraz daha gittikten sonra yaşlı Çinli, içtiği tütünün etkisinden olacak, durmadan gülüyor Bu durum, bizi rahatsız etmeye başladı Yaşlı Çinli'nin kafası yerinde değilse, oraya nasıl gidip döneceğiz? Uygurlu rehberimizde, o bölgeye daha önce hiç gitmemiş "Yakalamamız halinde panik yapmamamızı, turist olarak geldiğimizi, yaşlı Çinli'nin bizi gezdirirken, herhalde içtiği madden dolayı kafayı bulduğunu, onun peşine takılıp kaybolduğumuzu" anlatmamız konusunda bizi bilgilendiriyor



Aklımıza Çinlilerin kurnazlıkları geliyor ama bizim Uygurlu rehberimiz, onlardan daha kurnaz çıktı



Yaşlı Çinli; "önümüzde tepeyi aştıktan sonra piramidi göreceğimizi" söylüyor Önümüzdeki tepe bir kaç km ama oldukça yokuş Arazi gittikçe çoraklaşıyor Nihayet tepeye çıktık Karşımızda heyecan verici o manzara Buralara kadar gelme sebebimiz olan piramit, 3-4 km kadar ilerimizde Etraf kayalık Piramit de dev bir kayayı andırıyor Rengi kıraç toprağın rengine benziyor Yere uzanarak dürbünle piramide bakıyoruz Yaşlı Çinli'nin anlatmasına göre; Çinliler, 20-30 yıl önce helikopterle piramitlerin üzerine toprak doldurmuşlar Ve tohumlama yaparak bitki çıkmasını sağlamışlar Fakat yıllar sonra, kasırga ve fırtınaların etkisiyle, bu piramidin üzerindeki bitki örtüsü ve toprak tamamen kalkmış Neden bunlara beyaz piramit denmiş anlamış değiliz Çünkü renkleri hiç de beyaz değil



Yaşı Çinli, ayrıca "zaman zaman piramitlerin üzerinde büyük ışıklar gördüklerini" anlattı Biz bu anlatılan olaya, temkinli yaklaşıyoruz "Askeri bir faaliyet olabilir," diyoruz



Yere uzamış manzarayı seyrederken, yaşlı Çinli, bize mezarlığı işaret ediyor Bu arada birimiz gizlice fotoğraf makinesini çıkarıp yüksekten, piramidin resmini çekiyor Çinli ihtiyar, mezarlığa gitmek istediğini söylüyor Bizimde istediğimiz bu Mezarlığa doğru yürüdük Nihayet mezarlığa vardık Burası kıraç ve çorak bir yer Anıta benzer bir şey yok"Dedesini" sorduk, "buralarda bir yerde" diyor ihtiyar Çinli, mezarlıkta 20 dakika kadar oyalanıyor Bu arada, ihtiyar Çinli ile konuşan Uygurlu rehberimiz, bize müjdeyi veriyor: "Piramide gideceğiz"



Yaşlı Çinli'yi, "nasıl ikna ettiğini?" soruyoruz Rehberimiz, "bir hastamız olduğunu ve o şifalı bildikleri ottan (maddeden) almak istediğimizi" söylemiş Bu bir bahane tabii ki Maksadımız piramide girmek Yaşlı ihtiyarın hiç itiraz etmemesine şaşırdık Hava da kararmak üzere Yürümeye devam ettik ve nihayet Piramit tam önümüzdeEtraf kıraç ve kayalıklı bir yer Yaşlı Çinli'nin daha önce bahsettiği, Piramidin yakınında, hayvanları otlattıkları otları da göremiyoruz



İhtiyar gerçekten buraları çok iyi biliyor Piramide yakın bir yerden doğal bir mağaranın içerisine girdik Tek başımıza gelsek buraları asla bulamayız Mağaranın içerisi karanlık olduğu için, sırt çantamızdan fener çıkardık, fenerin ışığında ilerlemeye başladık Mağarada hafif su şırıltıları duyuyoruz Mağaranın içerisindeki geçitten piramide doğru yürümeye başladık İhtiyar Çinli 600 metre kadar bir mesafeden bahsediyordu ama o kadar gitmedik En fazla 40-50 metre kadar yol gittik Bu durumda, "acaba yanlış yöne mi gidiyoruz" diye endişelendik Uygurlu rehberimiz, "ihtiyara güvenmemizi" söyledi Nihayet 3 kanallı bir girişe geldik Dikey bir yerden, 7-8 metre kadar aşağı kaydık Mağaralarda hiç yarasa göremedik "Sürüngen hayvan olup olmadığını" sorduk Yaşlı Çinli,"bu mevsimde olmadığını" söylüyor Geniş bir alana geldiğimizde yaşlı Çinli, "Piramidin içinde olduğumuzu" söylüyor İçersi aşırı soğuk, sanki klima çalışıyor gibi Piramit tabii bir oluşumun üzerine yapılmış Oldukça heyecanlıyız Düz bir duvarın arkasından döndük ve işte o manzara



Zifiri karanlık her yer Fenerlerimizin aydınlığında baktığımızda, karşımızda düz bir duvarın yukarı doğru uzandığını görüyoruz Hafif bir su sızıntısı var Ya biriken yağmur sularından ya da içeri ile dışarının ısı farkından kaynaklanıyor İçerisi küf kokuyor sanki İlerlemeye başladık ama adım atarken tedirgin bir şekilde atıyoruz: "Bir çukur olur da düşeriz" diye



Çinli ihtiyar, bir anda saygıyla eliyle işaret ederek feneri gösterdiği yöne tutmamızı söylüyor Feneri, gösterdiği yöne tuttuğumuzda, buranın bir mezar odası olduğunu anlıyoruz 2 metreye yakın boyu olan bir mumya var yerde Heyecanımız iyice arttı Mumyanın yanı başında bir kayada çeşitli işaretler ve yazılar görüyoruz Ay yıldız, kurt başları, ve şok olduğumuz şeyi ışığı tuttuğumuzda görüyoruz






Duvarda, 3 metreye yakın boyu olan, muhtemelen granit taştan yapılma bir kafa heykeli Enteresan olan çift boynuzu veya antene benzer iki tane obje var baş kısmında Kafasının ortasında yine ay –yıldız simgesi göze çarpıyor Yine yanında bir kadın ve kucağında çocuk heykeli Heykelin baş kısmı kırılmış Her şeyi incelemeye başlıyoruz Oksijen almakta zorlanmıyoruz, sanki bir hava sirkülasyonu var İhtiyar Çinli, dizlerinin üzerine çöküp bir şeyler mırıldanıyor Gördüğümüz mumya bir erkeğe ait 30 sene kadar önce yüzü daha net seçiliyormuş hatta ayaklarında çizmeye benzer şeyler olduğunu söylüyor, yaşlı Çinli




Biz artık ihtiyar Çinli'ye aldırış etmeden, gördüğümüz her şeyin fotoğrafını çekmeye başlıyoruz İçerde yaklaşık 7-8 dakika kadar kaldık ki, ihtiyar Çinli acele çıkmamız gerektiğini işaret ediyor Biz biraz daha kalıp, etrafı iyice incelemek istiyoruz Yaşlı Çinli sertleşiyor, teklifimizi kabul etmiyor Aşağı doğru merdiven ile inilen bir yer görüyoruz ve oraya inmek istiyoruz Yaşlı Çinli, "oraya inişin çok zor olduğunu, indikten sonra çıkışın ise daha da zor olduğunu, buradan acele çıkmamız gerektiğini" söylüyor Çinli'nin bu kadar telaşlı olmasından ve sinirlenmesinden dolayı aşağı inemedik Ancak fenerle şöyle etrafı bir taradığımızda; duvarlarda yazılar ve şekiller ile üst üste dizilmiş ve birbirlerine yapışmış tabletleri gördük daha fazlasını seçemedik




Geldiğimiz yerden piramidin dışına çıktık

Hava iyice kararmıştı Çinli'nin eli ayağı dolaşmaya başladı Piramitten uzaklaşıp, piramidi üstten gören kayanın oraya geldiğimizde, yaşlı Çinli sızdı kaldı, uyumaya başladı Uygurlu rehberimiz, "burada durup, yaşlı ihtiyarın ayılmasını beklememiz gerektiğini" söyledi Bu durum bizim de işimize gelirdi, her ne kadar gece de olsa, çekim yapardık Uygurlu rehberimiz bizi uyardı, "sakın çekim yapmayın, flaş kullanırsanız etraftan, gören olabilir" diye 2-3 saat kadar beklememize rağmen yaşlı Çinli uyanmadı, havada iyice soğumuştu Ama anlaşılan Çinli'nin uyanmasını bekleyecektik Bu durumdan şikayetçi değildik Burada sabahlayacak olursak, gündüz gözüyle rahatça çekim yapabilirdik Çok yorgun olmamıza rağmen, hiç uyuyamadık Sabahın ilk ışıkları doğduğunda, piramidi daha net görebiliyorduk Az dolaşarak, piramidin arka kısmı hariç her tarafını görme imkânı bulduk



Etrafta hiç kimsenin olmaması bizi rahatlatmıştı Rehber ile içimizden biri aşağı indi ve birçok fotoğraf çekti Aklımız piramidin içinde görmediğimiz o yerlerde kalmıştı ama çok da riske girmek istemiyorduk Vakit öğlene yakın olmuştu ama bizim Çinli hâlâ uyuyordu Rehberimiz de bu durumdan endişelenmeye başladı ve onu uyandırmaya çalıştı Ve nihayet Çinli yarım yamalak uyandı, köye doğru yürümeye başladık Köye vardığımızda, ilk işimiz fotoğraf makinesindeki görüntüleri kontrol etmek oldu Fotoğraf makinesinin hafıza kartını çıkararak dikkat çekmeyecek şekilde gizledik Eğer köyden bir ihbar olursa, çektiğimiz resimlerin başına bir şey gelsin istemiyorduk



O günü köyde geçirdik Yorgunluktan hemen uyuduk Ertesi gün erkenden uyandık Öğlene kadar yaşlı Çinli'nin evinde misafirliğimiz devam etti Bu arada Çinli'ye yine sorular sormaya başladık


Mezar odası ve piramitler hakkında şunları öğrendik:




Gördüğümüz mumyanın bazı parçalarını köylüler koparmış Bu yüzden bozulmaya başlamış Eskiden yüzü gözü daha netmiş O kayada da kurt başları, ay yıldız ve o mumyanın sahibine ait bilgiler varmış Özellikle çift boynuzlu ve çift antene benzer gibi başı olan granit taştaki o yüzü sorduk: Bizi oldukça heyecanlandıran şu cümleleri sarf etti:




O sizin atanız: OĞUZ KAĞAN'ın temsili suretidir


Bunları duyunca : (Oğuz, Öğüz, Öküz: Güçlü, dev boynuzlu manasına gelmektedir Arapça'da ise, Zülkarneyn; çift boynuzlu manasına gelmektedir Oğuz Kağan; kendi döneminde, başına giydiği, boynuzları olan başlıkları ile ünlüdür…) bu bilgiler aklımıza geliyor



Bu bilgiler karşısında çok heyecanlandık O inmediğimiz bölgede ise; " merdivenlerden aşağı inince, aşağıdaki yerde başka bir mumya olduğunu ve onun hiç bozulmadığını, ayrıca binlerce tabletler olduğunu, zamanla bu tabletlerin bir kısmının aşınarak birbirlerine yapıştığını ve bu piramidin, -muhtemelen- Oğuz Kağan'ın mezarı olduğunu" söyledi "Daha bir çok mezar odaları olduğunu ve hepsinin kapalı olduğunu" söyledi "Çocukken birkaç tanesini gördüğünü, zamanla çöküntüler yüzünden kapandıklarını" anlattı




Yine yaşlı Çinli'nin dedeleri, taşlarda yazılan bir efsaneden söz ederlermiş O efsanede;



"Türklerin, Güneşin batmasına yakın bir zamanda, orduları ile buralara tekrar geleceklerini, Türklerin Doğu'ya, Asya'ya ve Dünya'ya hakim olacakları" anlatırlarmış



O gün köyden ayrıldık Ancak oldukça heyecanlı ve endişeli günler geçirdik Yaşadığımız korku, çektiğimiz görüntüleri yakalatma korkusuydu Allah'a şükürler olsun ki, sağ salim görüntüleri bütün dünyanın istifadesine imkânına kavuştuk



SONUÇ:



Yukarıda anlattıklarımız, ancak sizlerle paylaştığımız bölümlerdir Bu kısa araştırmalarımız sonucunda, yetersiz olsa da, edindiğimiz bilgi, mezar odasındaki kayanın üzerindeki yazılardan bir bölümünün, 2023 yılına işaret etmesidir Figürlerden çıkarılan sonuç ise, bir Türk hakimiyeti olasılığıdır Yine kayalarda, Piri Reis'in haritasına benzer haritaların olması oldukça dikkat çekicidir Kendi dönemlerinde, bilim ve teknikte çok ileri gitmiş bir medeniyetin izlerini görmek mümkündür Mısır piramitleri, Firavun'un şeytani bir yapısı olarak bilinmektedir Türk piramitleri ise, onlara karşı bir ilim yuvası mıdır? Bu konuları uzmanlar araştırmalıdır? Eğer 2023 yılında bir Türk hakimiyeti sırrına vakıf olunduysa, acaba 2012 Marduk hikâyeleri, bu hakimiyeti engellemek için mi üretilmiştir? Yoksa bu konuda bir operasyon mu yapılacaktır? (Dünyayı kaosa sürükleyecek bir nükleer güç çarptı hikâyesi vs)



Yine edinilen bilgiler, Çinlilerin piramitlerin bulunduğu alana radyasyon serpiştirdiği, (oraya kimse girmemesi için) söylenilmektedir


Acaba oradaki granit taşta bulunan suret, gerçekten Oğuz Kağan'ın [Zülkarneyn'in (AS)] betimlenmesi olabilir mi? Bu konuyu araştırmacıların dikkatlerine sunuyoruz



Bu arada, unutulmamalıdır ki; Ay-Yıldız, Göktürk paralarında da mevcutturBakınız aşağıda ki resim:




Şimdi, aklımıza ister istemez şu bilgiler geliyor: Kuzey Müslümanlığı… İngiliz gizli servisinin belgelerinde geçen bir tabir bu Güney Müslümanlığı nedir peki? Bundan, meşhur Ortadoğu ve civarındaki ülkeleri kapsayan bölge kastediliyor Bu gizli servislerin, raporlarında sıkça dile getirdikleri endişe şu: Güney Müslümanlığını kontrol altına aldık, yani Ortadoğu ve Araplar ülkelerini Asıl tehlike ise; Kuzey Müslümanlığı Yani Türk Cumhuriyetleri Bunlar yanlarına; Afganistan'ı Pakistan'ı ve Kafkas ülkelerini alırlarsa ve bütün bu ülkeler; TÜRKYE'NİN önderliğinde birleşirlerse, çok büyük bir güçle, tekrar dünyaya hakim olabilirler



Ne var bu bölgede? Enerji yatakları… Aklınıza gelen bütün enerji kaynaklarının önemli miktardaki rezervleri ve aklınıza gelen bütün stratejik madenler Peki, o zaman buraya hakim olan bu 'güçlü birlik,' dünyaya hakim olmaz mı? Acaba bu birlikteliğin sırları da bu piramitlerde mi gizli? Türkler, bu piramitlerdeki sırlara ulaşırlarsa, bu birlikteliğin hızlanması kaçınılmaz mı?



Bu manada, bunlar sadece akla gelen ilk sorular… Asya Müslümanlığı; TÜRKİYE'NİN liderliğinde birleşirse tüm dünya Müslümanlığını birleştirecek güce dönüşecektir Acaba bu yüzden mi Türkiye'nin yüzü Ortadoğu'ya çevrilerek, meşgul edilmek istenmekte ve Ortadoğu'nun meseleleriyle oyalandırılmaktadır?



Papa'nın, 3 Bin yılı, Asya'nın Hıristiyanlaştırılması için hedef seçmesi sizce manidar değil mi? Hele yukarıda anlattığımız bilgilerden sonra, Papa'nın bu sözleri niçin söylediği yeterince açık değil mi? Vatikan'ın, Asya Müslümanlığını ve Türk Birliğini engellemek için Asya'yı hedef seçtiği aşikar değil mi…?


Vatikan'da bir kardinalin dediği gibi; "Türkler dünyaya hakim olmaktansa, Marduk dünyaya çarpsın daha iyi" sözü ile ne anlatılmak isteniliyor? Acaba Vatikan, olası bir Türk hakimiyeti ile ilgili gerçekleri biliyor olabilir mi? Peki bu hakimiyeti engellemek için nükleer silah mı kullanılacak? Nükleer silah kullanılıp, kaos ortamı oluşturulduktan sonra, bütün suçu Marduk'a yükleyip, dünya sisteminin gidişatı mı değiştirilecek? Ya da, bu büyük birliği engellemek için Asya'da bir savaş mı planlanacak… ?


Bütün bu hayati bilgilerden sonra söyleyeceklerimiz şudur: Geçici bir süre için, Çin sınırları içersinde bulunan, "Türk milletinin atalarına ait bu mezarları" incelemek için yetkililer gerekli girişimleri yapmalı ve bizim için çok önemli bu eserlere, yazıtlara ve yapılara sahip çıkmalıdır Buralarda ikili anlaşmalarla Türk askerleri nöbet tutmalı, bütün bu topraklar, mezarlar ve yapılar Türkiye Cumhuriyeti envanterine devredilmelidir


Her Türk'ün artık Çin'deki piramitlere girmesi için can atması gerekiyor Çin hükümetinden, piramitleri Türk araştırmacılara açmalarını talep etmek hepimizin ortak görevidir


Bu anlattıklarımızda, olağan üstü bilgiler olduğu açıktır Bunları araştırmak ve dünya kamuoyunu aydınlatmak araştırmacıların işidir Çin Devleti artık bunları gizleyemez Tekrar ifade edelim ki, bu konu, bir an evvel yetkililer tarafından gündeme getirilmeli ve buraların araştırmacılara açılması talep edilmelidir…


Güçlü bir Türk Ordusu, güçlü bir Türk dünyası demektir Güçlü bir Türk Dünyası, huzurlu bir İslam coğrafyası demektir Huzurlu bir İslam Coğrafyası ise, huzurlu bir dünya demektir


NOT: Sayın Namık Kemal Zeybek'e, Radikal Gazetesi'ndeki; "Türk Tarihine Ait Yeni Sırlar" yazısından dolayı teşekkür ederiz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.