| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Stalin’İn Büyük Terörü: Kökenleri Ve Sonuçları; 
 
              
 Bu toplantıyı düzenleyenlere, bana Avustralya’nın bu önde gelen üniversitesinde, böyle geniş bir katılımcı grubuna seslenme olanağını verdikleri için teşekkür etmek istiyorum
  Bugün modern tarihteki en trajik olaylardan –üzerine çok sayıda kitap ve makale yazılmış, ancak yine de hakkında bir çok muamma ve yanlış anlama bulunan olaylardan- bazıları hakkında konuşacağım  Bu tarihsel olgu kimi zaman Büyük Temizlik ya da Büyük Terör ya da kimi zaman sadece 1937 olarak adlandırılıyor  Tarihte bu olaylarla ilgili olarak kurulabilecek çok az sayıda analoji var  Kuşkusuz yirminci yüzyıl sivil halka yönelik olarak yapılan az sayıda kitlesel terör ve hatta soykırım girişimine tanık olmadı  Hitler’in toplama kamplarında Stalin’in kamplarında ve hapishanelerindekine kıyasla daha fazla sayıda insan öldü  I  Dünya Savaşı sırasında, birkaç gün içinde, bir milyondan fazla Ermeni öldürüldü  Genellikle bu etnik soykırım örneklerine Sovyetler Birliği’nde olduğu kadar gelişkin bir demagoji eşlik etmedi  Çoğu durumda kurbanlar hiçbir zaman için işlememiş oldukları korkunç suçları itiraf etmeye zorlanmadılar  Bizim ülkemiz, Rusya, 20 yıllık bir dönem içinde üç iç savaşa tanık oldu ve ardından bir dünya savaşının getirdiği yıkımı yaşamaya zorlandı  Birinci iç savaş 1918 ile 1920 yılları arasında baş gösterdi  Bu, devrimci kitlelerin, yabancı istilacıların desteğiyle ayrıcalıklarını sürdürmek isteyenlere karşı ayaklanmasıydı  Bu iç savaş, diğer ülkelerde devrimlerden sonra yaşanan iç savaşlarla pek çok benzerlik taşıyor  Sözgelimi, Rusya’da yaşanan iç savaşla 1860’larda Amerika Birleşik Devletleri’nde baş gösteren iç savaş arasında çok sayıda benzerlik var  Trotskiy, Rus ve Amerikan iç savaşları arasında o kadar çok ortak nokta bulmuştu ki, bir ara bütünüyle bu soruna adanmış bir kitap yazmayı bile tasarlamıştı  Sözünü ettiğim ikinci iç savaş 1928 ile 1933 arasında yaşandı ve yaklaşık olarak altı yıl sürdü  Bu iç savaş Stalinist klik tarafından köylülüğe karşı bir bütün olarak yürütülen şiddet dolu, zorla kolektifleştirme biçimini aldı ve ülke çapında yaşanan gerçek bir iç savaşa dönüştü  Tarinte bu iç savaşa benzeyen pek çok savaş var  Sözgelimi on sekizinci yüzyılın sonunda Fransız Devrimi’ne karşı köylülerin gerçekleştirdikleri Vendée ayaklanması yaşanmıştı  Ancak, bizlerin Büyük Temizlik olarak söz ettiğimiz olguyla, üçüncü iç savaşla ilgili olarak uygun bir tarihsel analoji kurmak olanaksız  Daha önce tarihte hiçbir zaman yüz binlerce insan evlerinden zorla alınıp, hapse atılıp, işkence edilip, çeşitli suçları itiraf etmeye zorlanmadı ve bütün bunların ardından ya yok edilip ya da toplama kamplarına gönderilmedi  Bugün, Büyük Terör’den 60 yıl sonra bile birçok insan için bu konudan soğukkanlılığını koruyarak söz etmesinin güç olması şaşırtıcı bir durum değil  Uzun sayılamayacak bir süre önce, İngiltere’de verdiğim konferanslar sırasında bana farklı biçimlerde karşı çıkan insanlarla karşılaştım  Bir yaşlı İngiliz Stalinist bana Büyük Terör’den söz etmenin sadece bir burjuva propagandası örneği olduğunu söyledi  Bu kişi II  Dünya Savaşı sırasında İngiltere’yi kurtardığına inandığı Stalin’e övgüler yağdırdı  Stalin’e yönelik övgülerini haklı göstermek için bu savaş sırasında Sovyetler Birliği’nde 27 milyon insanın öldüğünü söyledi  Kendisine 27 milyon insanın Büyük Britanya’nın nüfusunun yaklaşık olarak yarısı kadar olduğuna işaret ederek cevap verdim  Daha sonra bu kişiye eğer Churchill bir savaşın eşiğinde kolordu komutanlarının birçoğunu da içermek üzere ülkenin en değerli unsurlarını yok etmiş olsaydı ve onun bu korkunç hatası nedeniyle ülke nüfusunun yarısını kaybetseydi bu durumda ne diyeceğini sordum  Londra konferansım sırasında bir başka karşıtım, Ukraynalı bir milliyetçi, bana neden büyük ölçüde Bolşeviklere karşı doğrudan girişilmiş olan teröre bu kadar önem verdiğimi, ancak 15 milyon insanın öldürüldüğünü söylediği Ukrayna halkına karşı girişilmiş olan terörü göz ardı ettiğimi sordu  Burada anti-komünistlerin Büyük Terör’ün kurbanlarını aşırı derecede abartma çabalarının tipik bir örneği ile karşı karşı geliyoruz  Örneğin Solzhenitsyn kamplarda ve hapishanelerde yok edilen insan sayısını 60 milyon olarak veriyor  Eğer seçim öncesinde yapılan kampanyalar sırasında Moskova’da dolaşırsanız benzer rakamların Yeltsin yanlısı güçler tarafından kurulmuş olan çeşitli standlarda kullanıldığını görebilirsiniz  Buralarda "komünistlerin ülkemizde 60 milyon insanı yok ettiklerini unutmayın" diyen afişler yer alıyor  Gerçek kurbanların sayısını 12 kat fazla gösteren bu rakamların halkı uyandıracağı düşünülüyor  Ve elbette buna kıyasla, Yeltsin tarafından Çeçenistan’da yürütülen savaşta ölen insan sayısı pek ufak kalıyor  Ve yine buna kıyasla 1993 yılının Ekim ayında Beyaz Evde, Rus Yüksek Sovyeti’nin top ateşine tutulması da önemsiz kalıyor  Bu eylem sırasında sadece 1  000’ne yakın insan öldü  Yeltsin yanlısı güçler komünistlerin iktidara geri dönmeleri durumunda on milyonlarca insanı ortadan kaldıracak bir terör uygulayacaklarını söylüyorlar  Bu rakamlar Stalin’in 1953 yılında ölmesinin ardından geçen 40 yıl sırasında Sovyetler Birliği’nde gerçekte hiç siyasi idam gerçekleştirilmemiş olmasına karşın zikrediliyor  Stalin’in öldüğü günün ertesinde halefleri onun hazırlamakta olduğu yeni bir terör dalgasını durdurdular ve kitlesel bir iade-i itibar sürecini başlattılar  Pek çok insan terörün kime yöneltilmiş olduğunu göz ardı ediyor  Güvenilir veriler bütün Sovyet tarihi boyunca yaklaşık olarak dört milyon insanın devlete karşı suç işlemekle suçlandığını ve mahkum edildiğini gösteriyor  Bu insanların 700  000 - 800  000’i vurularak öldürüldü  Bu rakamlar her açıdan şok edici, ancak buna kimi başka rakamları eklememiz gerekiyor  Sözgelimi bütün kurbanların yaklaşık olarak yarıya yakını hapse iki yıllık bir dönem içerisinde atıldılar -1937 ve 1938 yıllarında  Bu iki yıl boyunca, geriye kalan bütün Sovyet tarihi boyunca öldürülenden altı kat fazla insan öldürüldü  Büyük Terör’ün ikinci özelliği esas hedefinin komünistler olmasıydı  Bu iki yıllık dönemde hapse atılan iki milyon insanın yarısından fazlası tutuklandıkları sırasında parti üyesiydiler  Bundan başka, Terörün başladığı sırada daha önce partide yer almış, ancak çeşitli muhalefet faaliyetleri içinde yer aldıkları için ihraç edilmiş yaklaşık bir buçuk milyon insan vardı  Bu insanların bir çoğu Büyük Terör sırasında tutuklandı ve ortadan kaldırıldı  Büyük Terör hakkında birçok farklı siyasi eğilim tarafından desteklenen ve yaygınlaştırılan bir başka efsane daha var  Bu efsaneyi Kruşçev’in 1956’da 20  Parti Kongresi’nde Stalin’in işlediği suçlarla ilgili olarak sunduğu gizli raporda ya da Robert Conquest ve Solzhenitsyn gibi açıkça anti-komünist olan insanların çalışmalarında bulabilirsiniz  Bu efsane bütün Sovyetler Birliği halkının terörle gerçek anlamda sersemleyip suskunlaştığını, ya uygulanan baskı hakkında hiç sesini çıkarmadığını ya da körlemesine teröre inandığını ve terörü desteklediğini söyler  Bu efsane aynı zamanda baskının kurbanlarının Stalin’e muhalefet etmek de dahil, hiçbir suç işlemediklerini iddia eder  Bu insanlar, hiçbir suç işlemedikleri halde Stalin’in aşırı paranoyasının kurbanı olmuştur  Bu efsaneye göre, Stalin’in rejimine karşı hiçbir ciddi muhalefet ortaya çıkmadığına göre, kurbanlar da bu tür bir muhalefet etme suçu işlememiş demektir  Bu efsaneleri çürütebilmek için kısa bir süre önce gün ışığına çıkarılan ve yayınlanan çeşitli dosyalara ve önemli davalara bakmak gerekiyor  Örneğin dünyaca tanınan fizikçi ve gelecekte Nobel ödülü alacak olan Akademisyen David Landau davası bunlardan biridir  Sadece kendi işiyle meşgul olan, parti üyesi olmayan ve görünüşte siyasetle ilgilenmeyen bu genç fizikçinin ve akademisyenin hiçbir suçunun olmayacağı ve dolayısıyla herhangi bir haklı gerekçe olmadan tutuklanmış olduğu düşünülebilir  Landau davasını içeren dosya kısa bir süre önce yayınlandı  Soruşturma sırasında Landau’ya çoğaltılmasına ve dağıtıma hazır hale getirilmesine yardımcı olduğu anti-Stalinist bir bildiri gösterildi  Landau’nun meslektaşı ve aynı zamanda bir komünist olan Kopets bildiriyi kaleme aldığını kabul etti  Kopets bunun çoğaltılması işini düzenledi ve Landau’yu ve diğer öğrencileri ve fizikçileri bu gizli çalışmada yer almaya teşvik etti  Bu insanlar bildiriyi 1938 yılında yapılacak olan bir Bir Mayıs gösterinde dağıtmayı planlıyorlardı  Kısa bir süre önce bu tür bildirilerin varolduğunu gösteren çok sayıda örnek yayınlandı  Bu bildiriler, haklarında çok az şey bildiğimiz insanlar tarafından yazılmıştı ancak bunlar yazdıkları bildirileri tutarlı bir komünist tutumla kaleme alan insanlardı ve Stalin ve kliğine karşı, sosyalizme ihanet ettikleri için mücadeleye girişilmesi çağrısı yapıyorlardı  Bu bildirilerin içeriği sadece mevcut siyasi sistemin ya da daha doğrudan söylemek gerekirse Stalin’in ve onun kliğinin yıkılmasına yönelik bir çağrı olarak yorumlanabilir  Kuşkusuz bunlar birbirinden yalıtık vakalardı, ancak Büyük Terörün uygulamaya konulmasından önce, sosyalizmin ideallerinden daha önce hiç olmadığı ölçüde sapmış bir rejim haline gelmiş olan Stalinizme karşı, çok daha yaygın, çok daha ciddi ve iyi örgütlenmiş bir muhalefet vardı  Stalin’e karşı verilen bu savaş daha öncesinde, 1923’te Sol Muhalefet’in oluşturulmasıyla başladı  Parti içi mücadelenin aldığı biçim 20’li yıllar boyunca gittikçe keskinleşti  Binlerce ve binlerce komünist, parti demokrasinin parti içindeki Stalinist klik tarafından ortadan kaldırılmasına karşı, ilk zamanlarda açık olarak ve daha sonra muhalefet grupları yasaklanınca, yer altında yasadışı biçimde, bu muhalefet içinde yer aldılar  Bu insanlar, Sovyet halkının büyük çoğunluğunu derin bir yoksunluğun içine iten zorla kolektifleştirmeye ve yanlış sanayileşme yöntemlerinen karşı çıktılar  Gittikçe artan ayrıcalıklara ve toplumsal eşitsizliğe karşı çıktılar  Bürokrasi siyasi iktidarı işçi sınıfından gasbetmişti ve konumunu ve ayrıcalıklarını pekiştiriyordu  1932’de Stalinist önderliğin maceracı politikalarının ülkeyi çok keskin bir ekonomik ve siyasi krize doğru sürüklemekte olduğu gözle görülür hale gelince muhalefetin düzeyinde de belirgin bir değişim yaşandı  1932 yılında sadece eski muhalefet grupları daha aktif hale gelmekle kalmadı, bunlara yeni oluşan muhalefet grupları da katılmaya başladı  Bunlar arasında belki de en ilginç olan Riutin grubu olarak adlandırılan gruptur  Riutin çok karmaşık bir evrim geçirmiş olan eski bir Bolşevikti  Riutin, 1920’li yıllar boyunca ateşli bir Stalinistti, ancak 1930’da birçok konuda hatalı olduğu ve Stalinist bürokrasiye karşı yeni bir mücadelenin yürütülmesi gerektiği sonucuna ulaştı  Sol Muhalefetle, Trotskistlerle birleşmenin yollarını aradı  Riutin grubu, Riutin platformu adı verilen, 100 sayfadan daha uzun bir belge yayınladı  Bu belgede, ülke çapında bütün temel sorunlarla ilgili olarak yaşanan ekonomik ve siyasi kriz gözler önüne seriliyordu  Stalin ve kliği bu belgeden o kadar korktular ki, bunu Riutin’in ihracını tartışmakta olan Merkez Komitesi üyelerine dağıtmayı reddettiler  Merkez Komitesi bu belgeyi okumadan Riutin’i suçlu ilan etti ve platformun aleyhinde oy kullandı  Bu sırada, teslimiyeti kabul etmeyen binlerce Trotskist, ülkenin çeşitli yerlerinde sürgünde ya da hapisteydi  Bunların arasında birçok önde gelen parti üyesi de vardı  Bu muhaliflerin her birinin önüne iki seçenek konuluyordu  Ya bir teslimiyet mektubu imzalayacaklar ve bürokrasinin içinde güvenli pozisyonlara yerleşeceklerdi ya da bu tür deklarasyonu imzalamayı reddedecekler ve hapishane kamplarında ya da Sovyetler Birliği’nin en ücra köşelerinde sürgünde çürüyeceklerdi  Burada ilginç bir noktaya işaret etmek, 1936’da ilk Moskova duruşması hazırlanırken sürgündeki onlarca muhalifin Moskova’ya geri getirildiğini belirtmek gerekir  Bunların bir tek tanesi bile yalan ifade vermeyi kabul eden bir teslimiyet belgesini imzalamayı kabul etmedi  Bu nedenle bunlar ilk Moskova Duruşmasına dahil edilmediler, ancak gizli olarak yapılan dava öncesi soruşturma sırasında öldürüldüler  1932 yılında farklı muhalefet eğilimlerinin çok sayıda temsilcisinin Stalinist önderliği yıkmak ve uygulamaya yeni politikalar koymak için birleşik bir anti-Stalinist blok oluşturmanın gerekliliğini tartışmaya başlamış olmaları önemlidir  Riutin platformu komünistleri birbirinin karşısına çıkaran ayrımların, parti içinde varolan daha önceki bütün farklılıkların önemini yitirdiğini söylüyordu  Ya Stalinist klikten ve onun halka karşı işlemekte olduğu suçlardan ya da Stalinist kliği defederek partiyi Lenin’in sosyalizm anlayışının ilkelerine geri taşımaktan yana olacaktınız  Sol Muhalefetin eskiden önde gelen üyelerinden biriyken, resmi olarak teslimiyet belgesini imzalamış ve daha sonra yeniden muhalefet çalışmasına geri dönmüş olan Ivan Smirnov, 1931 yılında resmi bir iş gezisi için Berlin’e gitti  Smirnov, Trotskiy’in oğlu Lev Sedov’la ilişkiye geçti ve Trotskiy ve Meksika’daki ve Avrupa’daki oğulları ile Sovyetler Birliği’ndeki eski ve yeni eğilimlerden meydana gelen, yeni oluşmakta olan muhalefet bloğu arasında, gösterilen çabaların koordine edilmesinin gerekliliği konusunu görüşmeye başladı  Bu muhalefet eğilimlerine üye olan pek çok insan, 1932’nin sonlarında ve 1933’ün başlarında tutuklanmış olsalar da, yakalananlardan biri bile, bu tek birleşik anti-Stalinist bloğun oluşumu konusunda ifade vermedi  Gizli polis, yani GPU, 1932’den itibaren bir birleşik bloğun oluşturulmakta olduğunu, ancak 1935 ve 1936’da, 1934’ün Aralık ayında Kirov’un öldürülmesinin ardından, yeni bir tutuklama dalgası başlayınca ve pek çok insan ağır işkencelerden geçirildikten sonra öğrenebildi  Bu, Stalin’i Büyük Terörü başlatmaya yönelten ana etkenlerden biriydi  Şimdi geriye dönüp Moskova Duruşmaları’na baktığımızda, bu düzmece duruşmada söylenenlerin yüzde 90’nının hayal ürünü bir yalanlar yığını olduğunu görebiliriz  Sanıklar Gestapo ajanı olduklarını, yabancı devletler için ajanlık yaptıklarını, sabotajlar düzenlediklerini vb  itiraf ettiler  Ancak öne sürülen iddiaların yüzde 10’a yakını doğruydu  Bu insanlar kendi aralarında bağlantılar kurmaya çalışmışlar ve Stalin’in kliğini yıkmak için kavga vermişlerdi  Büyük Terör sadece Stalin’in Sovyetler Birliği’nde büyüyen muhalefetten gittikçe daha fazla korkar hale gelmesinden kaynaklanmıyordu  Aynı zamanda önemli dış politika konularıyla da ilişkiliydi  Trotskiy Dördüncü Enternasyonal’i kurmaya yönelik olarak başlattığı hareketin etrafında daha fazla taraftar topladıkça, Stalin, Trotskiy’in düşüncelerinin artan etkisinden gittikçe daha fazla korku duyar oldu  Yurtdışındaki komünist partileri bütünüyle Stalin tarafından maniple edilmekte olan Komintern’e tam anlamıyla sadık olsalar da, hemen her ülkede gittikçe daha fazla sayıda, Dördüncü Enternasyonal’i destekleyen Trotskist muhalefet grupları ortaya çıkıyordu  Komintern’in arşivlerinde, muhalefetin hemen her ülkede önemli bir gücünün olduğunu, muhalefetin sendikalarda ve sosyalist partilerde güçlü bir etkiye sahip olduğunu ve sayısının kimi ülkelerde birkaç bine ulaştığını gösteren, büyük ölçüde dahili kullanım amacıyla hazırlanmış pek çok belge bulunabilir  Yaşanmakta olan iç savaşın sonucunun, bir ikinci dünya savaşının olup olmayacağını belirlemede etkili olacağı İspanya’da, güçlü bir Marksist parti, POUM vardı; bu parti Dördüncü Enternasyonal’den kopmuş olmasına karşın, tutarlı bir biçimde anti-Stalinist politikalar izlemeye devam ediyordu  Stalin’in Dördüncü Enternasyonal’in gücünü artırması ve birçok ülkede Stalinize edilmiş Komintern’e karşı bir tehdit oluşturması olasılığı karşısında duyduğu korku onu Büyük Terörü başlatmak zorunda olduğu sonucuna varmaya itti  Büyük Terör sadece Sovyetler Birliği’nde yaşayan insanları değil, yurtdışındaki binlerce kurbanı da silip yok etti  Hiçbir zaman unutmamamız gerekir ki, o sıralarda kapitalist Avrupa’daki rejimlerin yarıya yakını ya faşist ya da yarı-faşist totaliter rejimlerdi  Birçok komünist, sosyalist ve demokratik kafa yapısına sahip insan bu ülkelerden kaçmış ve Sovyetler Birliği’nden siyasi sığınma hakkı talep etmişti  Sovyetler Birliği’nde on binlerce yabancı komünist ve komünizm sempatizanı vardı ve bunların tamamına yakına Büyük Terör sırasında yok edildi  Sovyetler Birliği’ndeki bu siyasi göçmenlerin, burjuva demokratik ülkelerden gelmiş olsalar bile nasıl korkunç bir yaşam sürdüklerini gösteren çok sayıda belge bulunabilir  Sözgelimi önde gelen Avustralyalı bir komünistin karısı olan Audrey Blake, 1930’larda bütün yabancı haberlerin engellendiğini ve Trotskiy’in düşünceleri hakkında bütün tartışmaların lanetlendiğini yazdı  Amerika Birleşik Devletleri’nde, o yıllarda bütün Trotskist literatürün yasaklanmış olduğunu söyleyen hayatta kalmış olan birçok eski komünistle bir araya gelme şansım oldu  Önderlerinin duyduğu korku o kadar büyüktü ki onların bu türden şeyler okumalarına izin vermeyi bile reddediyorlardı  Yine de Büyük Terörün sonuçları basitçe Sovyetler Birliği’nde kendisini bütünüyle Ekim devrimine ve sosyalizme adamış insanların binlerce ve binlercesinin öldürülerek ve tutuklanarak kurban edilmiş olmalarıyla ölçülemez  Bu konu, bunun ötesine geçmeyi gerektirir  Büyük Terörle ilgili haberler batıya ulaştığında, binlerce, belki de yüz binlerce insan sosyalizm düşüncesinden korkuyla uzaklaştılar  Başka koşullar altında bu insanlar dünya tarihindeki en büyük uluslararası siyasi hareket olan, komünist hareket içinde yer almaya hazır olacak insanlardı  Ancak gördükleri şey karşısında dehşete düştüler ve sosyalizm düşüncesi gözlerinden düştü  Büyük Terörden çeşitli komünist partilerin sağ olarak kurtulan önderleri büyük ölçüde yozlaşmışlardı ve Stalin’e bağlı hale gelmişlerdi çünkü kendi yoldaşlarına zulmedilmesinde rol üstlenmişlerdi  1930’larda çok tiksindirici ve soysuzca bir rol oynamış olanların bazıları bugünlerde Stalinizme karşı mücadele vermiş insanlar olarak hürmetle anılıyorlar  Bunların arasında 1956 Macaristan ayaklanmasında önemli bir rol oynamış olan Macar komünist önder Imre Nagy yer alıyor  Ortaya çıkan belgeler Nagy’nin 1929 yılından başlayarak Sovyetler Birliği’nde siyasi göçmen olduğunu gösteriyor  1930’da Nagy NKVD’nin paralı ajanı haline geldi ve onun yaptığı ihbarlar üzerine onlarca Macar, Alman ve diğer ülkelerden komünistler tutuklandı  Yugoslav komünisti Tito’nun NKVD’nin paralı bir ajanı olduğunu gösteren doğrudan bir kanıt bulunmamasına karşın pek çok belge onun Yugoslav komünist partisindeki Trotskistlere karşı nasıl şevkle temizlik harekatı yürüttüğünü gösteriyor  Sadece Moskova’da 800’ün üzerinde Yugoslav tutuklandı  1939’da Tito Yugoslavya’ya partinin başı olarak döndü ve temizliğin sürdürülmesini ve derinleştirilmesini istedi  Tito bu görevin sorumluluğunu, aralarında Milovan Jilas’ın da bulunduğu diğer komünistlere verdi  1960’larda, 70’lerde ve 80’lerde ünlü bir muhalif haline gelen Jilas anılarında temizlikler sırasında oynadığı rolden hiç söz etmedi, ancak şu ilginç olayı anlattı  1942 yılında, II  Dünya Savaşı’nın doruk noktasında olduğu sırada, yaşlı bir Yugoslav komünist tutuklandı  Bu adam 1937 temizliklerinden sadece Moskova’ya gitmeyi kabul etmediği için sağ olarak kurtulmuştu  Sonradan Moskova’da Yugoslav ve diğer komünistlerin nasıl zulüm gördüklerini anlatan "Sovyet Thermidorunun Bilançosu" başlıklı bir kitap yayınladı  Jilas bu adamın Tito’nun emriyle tutuklanıp, ağır bir biçimde işkenceden geçirilmesine ve dövülmesine karşın bir yabancı ajan olduğunu itiraf etmeyi reddettiğini anlatır  Eğer Büyük Terörün Sovyetler Birliği’ndeki ve yurtdışındaki etkilerinden söz edeceksek, Bolşevik tarzı bilincin bütünüyle ortadan kaybolduğunu söylememiz gerekir  Bu tür bilinç sosyalist eşitlik ideallerine ve enternasyonalizme bağlılık ve partide birinin üst düzeyde bir konumda olmasının kendisine ayrıcalık sağlamasına izin vermemek olarak nitelendirilebilir  Bu bilinç, aynı zamanda, dava için özveride bulunmaya gönüllü olmak olarak nitelendirilebilir  Eğer Büyük Temizlikler yapılmamış olsaydı, Stalin’in izlediği siyasi hat boyunca uygulamaya koyduğu büyük değişiklikleri gerçekleştirmesi çok zor olurdu  Büyük Terörün kurbanı olanların büyük çoğunluğu gerçek anti-faşist ruhla büyümüş ve eğitilmişlerdi  Eğer sağ kalmış olsalardı, eğer yok edilmemiş olsalardı, Stalin için 1939’da Ribbentrop-Molotov paktını imzalamak çok daha zor olurdu  Ve eğer bu pakt söz konusu olmasaydı, II  Dünya Savaşı tarihte başlamış olduğu şekilde başlamayabilirdi  Eğer Büyük Terör sırasında yok edilenler, gerçek enternasyonalistler, öldürülmemiş olsalardı, Stalin Sovyetler Birliği’nde II  Dünya Savaşı sonrasında gerçekte resmi devlet politikası haline gelen anti-Semitizmi uygulamaya koyamazdı ya da bunu yapabilecek olsa bile çok zorluk çekerdi  Kimi zaman yeni üyeler, kimi zaman da 1937’de yeni seçilenler olarak adlandırılan bir kuşak, ekonomi, hükümet ve orduda partinin yüksek mevkilerine doğru yükselmeye başladılar  Bu insanlar daha önce hayal bile edemeyecekleri yüksek mevkilere geldiler  Bu konumları elde eden insanların Bolşevizmle hiçbir bağı ve Marksizm’e hiçbir ideolojik bağlılığı yoktu  Sonuç olarak bu insanların SSCB’deki siyasi yapıyı çürüten kokuşmanın en kaba saba biçimlerine çok kolayca kapıldıkları görüldü  Bu insanlar Sovyetler Birliği’nde hemen hemen 50 yıla yakın bir süreyle iktidarda kaldılar  Ve bunlar ülkenin ahlaki ve ideolojik yaşamına bütünüyle yabancı salt kinik bir nesil yetiştirdiler  Bu tür insanların iktidar mevkilerinde bulunmaları, ülkenin düşünsel yaşamını yönetiyor olmaları, mevcut sistemi son 10 yıl içinde nasıl bu kadar kolaylıkla paramparça edebildiklerini açıklamamıza yardımcı oluyor  Önce toplumun ideolojik kabuğunu çatlattılar, daha sonra onu siyasi olarak tahrip ettiler  Şu ana kadar tarih toplumsal yapıda keskin bir dönüşüm yaşandığı zaman, bu değişimin iktidarda önde gelen mevkileri elinde tutan insanlara yansıdığını gösterdi  Ne var ki durum Rusya’da ve eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerinin birçoğunda böyle olmadı  Rusya’da, Ukrayna’da, Batlıklarda ve diğer birçok eski cumhuriyetlerde rejimin başında bulunanlar eski parti nomenklatura, eski parti bürokrasisi ve seçkini üyeleri  Bu insanları Bolşevikler ya da Leninistler olarak adlandırmak gerçeklerle tam anlamıyla alay etmek olur  Bu insanlara damgasını vuran şey tam bir ideolojik ilkesizlik ve bununla bir araya gelen, Bolşevizmin ideallerine son derece düşman olan milliyetçi bir yöneliştir  Bu şekilde, onlarca yıl önce yaşanmış olmasına karşın Büyük Terörün sonuçları ülkemizde ve Sovyetler Birliği’nin yıkıntıları üzerinde oluşturulan 15 yeni devlette hâlâ hissedilmeye devam ediyor; ve bu ülkelerin hepsi kendilerine yıkım getiren koşullarla yüz yüzeler    Bu konferans Profesör Vadim Rogovin tarafından 28 Mayıs 1996 tarihinde Avustralya’nın Melbourne Üniversitesi’nde verildi  21 Ağustos 2004kaynak; Stalinin Büyük Terörü: Kökenleri ve Sonuçları 
 |