Prof. Dr. Sinsi
|
Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey, Hayatı, Hakkında
Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey
Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey I Dünya Savaşı sonrasındaki Mütareke döneminin işgal altındaki İstanbul'unda, işgal güçlerin, Ermeni azınlığın ve bir kısım bürokrasinin işbirliği ile I Dünya Savaşı sırasındaki Ermeni tehcirleri esnasında yaşananlar için bir sorumlu arayışına girdikleri bir dönemde yargılanarak idam edilmiş bir mülki amirdir T B M M 'nin 14 Ekim 1922'de çıkardığı özel bir kanunla ilk 'Milli Şehit' ilan edilmiş, ve zaman içinde, zor şartlarda görev yapan yerel mülki amirin sembolü ve kahramanı haline gelmiştir
Bugün Yunanistan sınırları içinde bulunan Yenişehir'de doğmuş ve I Dünya Savaşı yıllarında Boğazlıyan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili olmuştur
Kemal Bey, Ermeni tehcirinde görevini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu iddiasıyla, idamla yargılanmıştır İşgal şartlarında cereyan eden mahkemede, çoğunluğunu Ermeni komitecilerin teşkil ettiği ve İngiliz Yüksek Komiserliği’nin ve Rum-Ermeni Şubesinin temin ettiği birçok yalancı şahit çıkarılarak, akıl ve mantığın kabul etmediği bir sürü suç uydurulmuştur
Mahkemede sanık sandalyesinde bulunan ve avukatlığını Saadettin Ferit Bey’in yaptığı Kemal Bey'in savunması ise tarihe geçmiştir:
Düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur Ermeniler ise, Rus Ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni - Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir
Getirilen şahitlere ise şu şekilde cevap vermiştir:
Hepsi yalandır, uydurmadır Reis Paşa, ben ne bunların söyledikleri Keller köyüne gittim ne de oradan geçtim Burada vuku bulduğunu iddia ettikleri cinayetlerden de haberim yok Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek; rica ederim Bu vahşeti kim yapar? Bu derece şem’i bir işi yapacak bir insan tasavvur edemiyorum Esasen, birini ispat edemezler Çünkü, hepsi iftiradan ibarettir Benim haberim olmadan bir şey olmuşsa bilemem Fakat bu ana kadar bu mevzuda hiçbir şikayetçi gelmemiştir İlk defa burada Mahkeme huzurunda bu şikayetlerle karşılaşıyorum
Mahkeme bu şekilde devam ederken, İngilizler ve Ermeniler Kemal Bey’in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa’ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine “Nemrut” lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir Mahkeme sonradan bu hakimin adı ile özdeşleşecek ve "Nemrut Mustafa Divanı" veya "Kürt Mustafa Divanı" şeklinde hafızalarda kalacaktır
Nemrut Mustafa önceden verilmiş bir emri yerine getiren bir memur tavrıyla mahkemeyi sonuçlandırarak 8 Nisan 1919’da Kemal Bey’i idama mahkum eder Önceden hazırlanmış olan bu idam kararı tasdik edilmek üzere saraya gönderilir Padişah VI Mehmet Vahdettin, “Damat Ferit Paşa Millet ile Padişah arasına siyah bir perde çekti” diyerek, bu kararı imzalamaz “İş intikam ve bilahare mukatale şeklini alabilir Yolun şimdiden önünü kesmek üzere fetva-yı şerife talebine mecbur oldum” der Seyhülislam Mustafa Sabri “Divan-Harb-ı Örfi tarafından idama mahkum edilen Kemal’ın mahkemesi hak ve adle muvafık bir surette icra edilmiş olduğu takdirde, hakkında sadır olan hükm-i idamın derun-i varakada muharrer fetva ve mükul-i şer’iyeye muvafık olduğu veraste-i arzdır” şeklinde bir fetva verir
Cezası infaz edilmek üzere İstanbul’a getirilmiş olan Mehmet Bey, Bekirağa Bölüğü’nden alınarak cezasının infaz edileceği yer olan Beyazıt Meydanı’na getirilir Kemal Bey’in asılacağını duyan İstanbullular Beyazıt Meydanı’ndan toplanırlar Kemal Bey’e idam sehpasının önünde son sözünü ne olduğunda, o halka şöyle der:
Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum Aldığım emri yerine getirdim Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir Sizlere yemin ederim ki, ben masumum Son sözüm bugün de budur, yarın da budur Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet! Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin Amin Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum Yaşasın Millet 
Kemal Bey’in idam hadisesi, İngilizlerin hiç beklemediği şekilde büyük tepki ile karşılanır Kemal Bey’in cenazesi vasiyeti üzerine, Kadıköy Kuşdili Çayırı’ndaki oğlunun mezarı yanına gömülmesi için, ailesine teslim edilir Kadıköy’de büyük bir cenaze töreni yapılır Tabut, Karaköy İtfaiye Karakolu önünden geçerken bir manga asker bayrağı yarıya indirerek selam durur Alışılmışın dışında, tabut eller üzerinde defnedileceği yere kadar götürülerek, 10 Nisan 1919 Perşembe günü akşam üzeri toprağa verilir
Kemal Bey’in üzerinde çıkan vasiyeti tarihe bir belge olarak kalacaktır
Merhum sevgili oğlum Adnan’ın medfun bulunduğu Kadıköy Kuşdilli Çayır’ndaki kabristanda yavrumun yanına gömülmemi diliyorum Teyzem ve kardeşim Kadıköy’ünde sakindirler Teyzemin adresi Mühürdar Caddesinde 67 numaralı hanedir Adı İsmet Hanım’dır Defin masrafı teyzeme tevdi buyurulmalıdır Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: Millet ve Memleket uğruna şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna fatiha Perişan zevcem Hatice’ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref’e muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim Babam, Karamürsel Aşar Memur-u Sabıkı Arif Bey de acizdir Kardeşim Münir de kimsesizdir Bunlara da muavenet olunursa, memnun olurum Türk Milleti ebediyyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır Allah, millet ve memlekete zeval vermesin Fertler ölür, millet yaşar İnşaallah Türk Milleti ebediyete kadar yaşayacaktır (30 Mart 1335 Boğazlıyan Kaymakam - Sabıkı Kemal)
Atatürk’ten övgü
Mehmet Kemal Bey’in idamı Anadoluda milli bir hareketin doğmasına sebebiyet verir TBMM Kemal Bey’in idamı neticesinde doğar Anadolu da kendi istiklali için çalışan ve uğraşan kan döken bir halkın ilk kurbanı olur ve Anadolu da hareket başlar Kemal Bey’in uğradığı haksızlık Türk milletinin canla başla yürüttüğü Milli mücadeleyi derinden etkiler
Kemal Bey’in kızı merhum Müşerref Gürenci’nin anlattığına göre, Atatürk, dedesini Konyada kabul eder
Atatürk - “gel bakalım devletin babası”
Arif Bey - “Aman Paşam devletin babası sizsiniz”
Atatürk - “Sen öyle bir evlat yetiştirdin ki oglun bu meşaleyi tutmasaydı biz ateşi yakamazdık Işık tutan senin oğlundur” der
Hepimizin hatırını sorar ve dedeme evlatlarını “baba ver ben ilgileneyim” teklifinde bulunur
Dedem - Onlar bana vediadır Paşa Hazretleri siz iaşelerini temin edin cevabını verir
Atatürk - Istanbul’a git 20000 liralık bir mülk beğen, yalnız Ermeni malı olsun
Şeklinde bir konuşma geçtiğini bize de nakletmişti
Türk milleti onu unutmamıştır Mustafa Kemal, şehit kaymakamın çocuklarını evlat edinmek istemişse de gümrük memuru emeklisi Arif Bey torunlarından ayrılmak istememiştir BMM 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla Kaymakam Kemal Bey'i “Milli Şehit” olarak kabul etmiş, Beşiktaş’ta dört daireli bir apartman, Beyoğlu’nda bir ev ve kayd-ı hayat şartıyla tüm çocuklara maaş olarak bağlanmıştır Çoçuklarından Müşerref Hanım bugün 93 yaşında ve İzmir'de yaşamakta
|