Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
deyimler, sözlügü

Deyimler Sözlügü ( U-Ü )

Eski 08-15-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlügü ( U-Ü )



Ucu bucağı olmamak: Bir yer çok geniş, sonu yokmuş gibi olmak”Kafamı kaldırıp şöyle bir baktım, ovanın ucu bucağı görünmüyordu
Ucu dokunmak: Bir işten biri zarar görür olmak, söylenen bir söz birine zarar vermek”O çubuğu kıracağım fakat ucu sana dokunacak diye kıramıyorum
Ucunu kaçırmak: Çıkmaza girmek, denetimi elinden kaçırmak”İşin ucunu kaçırdın, oldu mu ya?”
Ucu ortası belli olmamak: Bir işe, söze nereden başlanacağı kestirilememek
Ucunda bir şey olmak: Bir şeyde gizli bir amaç bulunmak”Bu davranışının ucunda bir şey var ama anlayamadım
Ucu ucuna: Ancak yetişecek kadar”İp ucu ucuna geldi
Ucuz atlatmak: Güç ve tehlikeli durumdan az bir zararla sıyrılmak”Ucuz atlattık, az kalsın uçuruma yuvarlanacaktık
Uçan kuşa borcu (borçlu) olmak: Pek çok kişiye borçlu olmak”Babanın uçan kuşa borcu varmış diyorlar, doğru mu?”
Uçan kuştan medet ummak: Pek sıkıntıda bulunup, bu sıkıntıdan kurtulmak için her türlü çareye, olmadık yerlere başvurmak, yardım istemek
Uçsuz bucaksız: Çok geniş”Uçsuz bucaksız kırlarda dolaşmak istiyordum
Uçkuruna sağlam: Namuslu, iffetine bağlı
Uç vermek: 1 Baş vermek (çıban) 2 Bitmek, sürmek (bitki) 3 Gelişme, büyüme başlangıcı göstermek 4 Bilinmeyeni açıklığa kavuşturucu belirtiler ortaya çıkmak”İlk bahar geldi, dallar uç vermeye başladı
Ulu orta söz söylemek: Bir şeyin aslını bilmeden, düşünüp tartmadan, çekinmeden, açıktan açığa konuşmak”Birden ayağa kalkıp ulu orta söz söylemeye başladı
Uma uma döndük muma: Umut edilen, beklenilen şeyler gerçekleşmeyince hayal kırıklığına uğrayan, kötü durumlara düşen, zayıflayıp gücünü yitiren insanlar için söylenir
Umurunda olmamak: Aldırış etmemek, önem vermemek
Ununu elemiş, eleğini asmış: Hayatta yapmak istediklerini yapmış, geri kalan ömrü süresince artık yapacak önemli bir işi kalmamış kimseler için söylenir
Utancından yere geçmek: Çok utanmak, kimsenin yüzüne bakamayıp sanki saklanacak yer aramak”Çok mahçup olmuştu, utancından yere geçmek üzereydi
Uyku bastırmak: Aşırı derecede uykusu gelmek, uyuma isteği duymak”Yemekten sonra bir uyku bastırır, kafamı kaldıramazdım
Uyku çekmek: Rahat ve huzurlu bir şekilde çok uyumak”Eve gidip şöyle bir uyku çekeceğim
Uyku gözünden akmak: Çok uykusu gelmek, göz kapakları kapanmak”İki gündür yoldaydık, hemen hemen hiç uyumamıştık, uyku gözlerimizden akıyordu
Uykusu kaçmak: 1 Uyuması gerekirken herhangi bir sebepten ötürü uyuyamamak 2 Bir sorun yüzünden kaygılanmak, endişe duymak”Uykusu kaçmış, yatakta bir o yana bir bu yana dönüp duruyordu
Uykusunu almak: Gerektiği kadar uyumuş olmak”Epeydir yatıyorsun, uykunu almış olmalısın
Uyku tulumu: 1 Uykuyu çok seven kimse, çok uyuyan 2 İçine girilerek yatılan tulum biçimindeki yatak”Uyku tulumu sen de, çabuk kalk!”
Uykuya dalmak: Rahat ve derin bir şekilde uyumak
Uyur uyanık: Yarı uykulu”Uyur uyanık ayakta nöbet tutmaya çalışıyordu
Uzağı (ileriyi) görmek: Gelecekte ne olacağını sezmek, kestirmek”Dedem uzağı gören bir adamdı
Uzaktan uzağa: 1 İlgisi pek az olan 2 Çok uzaktan”Uzaktan uzağa selâmlaşıyorduk işte
Uzun boylu: 1 Boyu uzun olan 2 Uzun süre 3 Derinlemesine, ayrıntılarıyla”Meselenin üzerinde öyle uzun boylu durmadık
Uzun etmek: 1 Nazlanmak, sözünde direnmek 2 Sözü uzatmak, tartışmayı sürdürmek 3 Aşırı gitmek”Haydi uzun etme de gel benimle!”
Uzun hikâye: Pek çok ayrıntıları bulanan, anlatması uzun sürecek, anlatılmadan da anlaşılamayacak olan olay ya da konu
Uzun lafın (sözün) kısası: Özetle, kısaca, sözü uzatmayarak”Uzun lafın kısası, yazar gerçekçi olmalıdır
Uzun uzadıya: Çok ayrıntılı olarak, en ince noktalarına inerek”Meseleyi uzun uzadıya inceledik
Ü HARFİ
Üç aşağı beş yukarı: Az bir farkla, az fazla ya da az eksik olmak üzere, yaklaşık olarak”Üç aşağı beş yukarı anlaşırız, merak etme
Üç buçuk atmak: Çok korkmak, korku içinde olmak, istenmeyen bir durum olacak diye korkup durmak
Üçe beşe bakmamak: Alışverişte fiyat konusunda küçük farkları önemsememek, almak ya da satmak konusunda cimri davranmamak”İstediğini üçe beşe bakma, mutlaka al
Üç otuzluk: Yaşı hayli ilerlemiş (kimse)
Ümidini kesmek: Artık ummaz olmak, olacağını beklememek, kavuşamayacağını anlamak”Ümidimi kestim iyice, kocam artık geri dönmeyecek
Ümitsizliğe düşmek: Gerçekleşmeyeceğine, olmayacağına inanmak”Ümitsizliğe düşme bu kadar, belki geri gelir
Ün kazanmak: Adı her yerde duyulmak, şöhreti herkesçe bilinir olmak”O cihana ün salmış bir güreşçidir
Üst baş: Kılık kıyafet, giyim kuşam”Üstüne başına hiç bakmaz ki o
Üste çıkmak: Suçlu olduğu hâlde suçsuz durumda olduğunu söyleyip karşısındakini suçlamak”Bir an önce bu işten kurtulmak için üste çıkmayı başarmalıyım diye geçirdi içinden
Üstesinden gelmek: Becermek, üzerine aldığı işi başarmak, yapmak”Hiç endişelenme sen, üstesinden gelecektir o işin
Üste vermek: Fazladan ödeme yapmak”Üste bir milyon verdiler ama bu arabayı değişmedim
Üst perdeden konuşmak: 1 Üstünlük taslayarak konuşmak 2 Çok yüksek sesle konuşmak”Üst perdeden konuşmaya bayılır
Üstü başı dökülmek: Kılık ve kıyafeti çok eski olmak, perişan durumda bulunmak
Üstü kapalı konuşmak: Açık, kesin ifadeler kullanmadan konuşup dinleyenin kavrayışına bırakmak”Niçin üstü kapalı konuştuğunu bir türlü anlayamıyordu
Üstünde durmak: Bir işe önem vermek, o işle yakından ilgilenmek, uğraşmak”Şu işin üstünde dur biraz, yoksa sonun kötü olacak
Üstünde kalmak: Artırma ya da eksiltme sırasında onda kalmak 2 Suçlanmak”Onlar kaçıp gittiler, kabahat bizim üstümüzde kaldı
Üstünden atmak: Başından savmak, bir şeyi ödev olarak kabul etmemek, başkasını ilgilendirdiğini belirtmek”Bu iş senin, sakın üstünden atayım deme
Üstünden dökülmek: Bir giysi bol ve biçimsiz olmak, yakışmamak
Üstünden (şu kadar zaman) geçmek: Aradan (şu kadar) zaman geçmek”Üstünden şu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ borcunu ödemedi
Üstüne almak: 1 Alınmak, bir hareketin kendisine karşı yapıldığını sanarak kaygılanmak 2 Bir görevi üstlendiğini kabul etmek”Her sözü üstüne alma lütfen!”
Üstüne atmak: Kendi kaptığı bir suçu birine yüklemek”Camı kendi kırdı ama suçu arkadaşının üstüne attı
Üstüne basmak: 1 Yerinde bir fikir beyan etmek 2 İyice belirtmek”Üstüne basa basa anlat, baban çok mağdurmuş de!”
Üstüne bir bardak (soğuk) su içmek: O işten umudunu kesmek, o işin olacağına inanmamak, parasını ya da malını almaktan vazgeçmek”Verecek mi? Sen o paranın üstüne bir bardak soğuk su iç!”
Üstüne (üzerine) düşmek: 1 Bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak 2 (Çocuğu) sevme ya da korumada çok ileri gitmek”Şu çocuğun üstüne bu kadar düşmeyelim, şımardıkça şımarıyor, neredeyse başımıza çıkacak
Üstüne fenalık gelmek: Aşırı ölçüde sıkılmak, çok bunalmak
Üstüne geçirmek: 1 Bir malın tapusunu kendi üzerine yazdırmak ya da çıkartmak 2 Bir çocuğu evlât edinmek, kendi nüfusunu kaydettirmek”Evi üstüne geçirmiş dedem, doğru mu?”
Üstüne gelmek: Bir şey konuşulurken ya da yapılırken çıkagelmek
Üstüne gül koklamamak: Sevdiği birinden başkasını sevmemek, başkası ile ilişki kurmamak
Üstüne (yatmak) oturmak: Hiç hakkı değilken başkasının malını kendine mal etmek”Vakıf mallarının üstüne oturdu adam, nasıl yaptı, vicdanı nasıl el verdi bilmiyorum
Üstüne titremek: Pek fazla sevgi, özen göstermek; zarar gelmesin diye itinalı davranmak”Öğrencilerinin üstüne böyle titreyen bir öğretmen daha görmedim
Üstüne toz kondurmamak: Bir şeyin kusur, eksiği olduğunu kabul etmemek”Çocuğunun üstüne hiç toz kondurmuyor
Üstüne tuz biber ekmek: Bir üzüntüyü, derdi, kusuru artıracak durum oluşturmak
Üstüne üstüne gitmek: 1 Bir konuda bir kimseye sürekli baskı yapmak 2 Güç bir şeyden yılmayıp, sonucu tehlikeli de olsa, çekinmeden o şeyle uğraşmak”Biliyorum zor ama üstüne üstüne gitmelisin, ancak o zaman başarabilirsin
Üstüne varmak: 1 Bir şeyi yapmasını zorlayarak istemek 2 Bir kadın, evli bir erkekle evlenmek”Demek tükürdü sana; üstüne varma, zorlama demedim mi sana?”
Üstüne yıkmak: 1 Kendi işlediği bir suçu başkasına yüklemek 2 Kendisinin de sorumlu olduğu bir işin ağırlığını başkasına yüklemek”Evin geçim yükünü annenin üstüne yıkmışlar, sorumsuzca yaşıyorlar
Üstüne yürümek: Yıldırmak, korkutmak amacıyla saldıracakmış gibi yapmak; ya da saldırmak”Öfkeyle delikanlının üstüne yürüdü
Üvey evlât gibi tutmak (saymak) : Horlamak, haksızlık etmek, iyi davranmamak, küçümsemek”Dokunma bana, beni hep üvey evlât gibi tuttun, ne zaman yaklaştıysam sana köşe bucak kaçtın benden
Üzüm üzüm üzülmek: Haddinden fazla, çok üzülmek”Anneciği üzüm üzüm üzülüyor ama bir çare bulamıyordu

Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Sözlügü ( U-Ü )

Eski 08-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlügü ( U-Ü )



teşekkürler kanki
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.