![]() |
Deyimler Sözlügü ( G ) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( G )Gözüne dizine dursun: Nankörlük eden kimseye karşı söylenen ilenme sözü ![]() ![]() ![]() Gözüne girmek: Birinin sevgi ve ilgisini kazanmak ![]() Gözüne sokmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözüne uyku girmemek: Uykusuz kalmak, hiç uyumamak ![]() ![]() Gözünü açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözünü ayırmamak: Bir şeye devamlı bakmaktan kendini alamamak ![]() ![]() Gözünü çıkarmak: Zarara uğratmak, bir işi kötü biçimde yapmak, iyi yerine kötüyü seçmek ![]() ![]() Gözünü daldan budaktan esirgememek (veya sakınmamak): Tehlikeli işlere girişmekten çekinmemek ![]() Gözünü dört açmak: Bir hileye düşmemek, aldanmamak için çok dikkatli olmak ![]() ![]() Gözünü kan bürümek: Birisini öldürecek kadar öfkelenmek ![]() ![]() Gözünü kapamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözünü korkutmak: Yıldırmak, karşı duramaz hâle getirmek ![]() ![]() Gözünün önünden gitmemek: Unutamamak, her an görür gibi olmak ![]() ![]() Gözünün yaşına bakmamak: Hiç acımamak, merhamet etmemek ![]() ![]() Gözü pek (kara): Korkusuz, atılgan, cesur, tehlikelere aldırmayan ![]() ![]() Gözü sulu: En küçük sevinç ya da üzüntü karşısında hemen ağlayıveren, gözyaşlarını tutamayan ![]() ![]() Gözü tok: Elinde imkânlar olsun olmasın, mal-mülk veya paraya düşkün olmayan, cömert ![]() ![]() Gözü tutmak: Güvenmek, beğenmek ![]() ![]() Gözü üzerinde olmak: Bir şeye, bir kimseye sık sık bakarak ne durumda olduğunu kontrol etmek, dolayısıyla kötü bir sonuca meydan vermemeye çalışmak ![]() ![]() Gözü yılmak: Daha önce denediği için o durumla karşılaşmaktan korkmak, o işe girişmekten çekinmek ![]() ![]() Gözü yükseklerde olmak: Hâlen bulunduğu durumdan daha yüksek bir duruma ya da mevkiye çıkmak istemek, böyle bir amacı gütmek ![]() ![]() Göz yummak: Kabahatlerini, kusurlarını hoş karşılamak, görmezlikten gelmek, bağışlamak ![]() ![]() Göz yummamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gururunu okşamak: Bir kimseyi yüzüne karşı överek, becerilerini söyleyerek duygulandırmak ![]() Gücüne gitmek: Bir söz, bir davranış bir kimsenin onuruna dokunmak, o kimseye ağır gelmek ![]() ![]() Güllük gülistanlık: Sorunları bulunmayan; neşe, bolluk ve huzur içinde olan yer ![]() Gülmekten kırılmak: Aşırı ölçüde gülmek, çok gülmekten halsiz düşmek ![]() ![]() Gülüp geçmek: Bir durumu umursamamak, aldırış etmemek, gülünç bulup üzerinde durmamak ![]() ![]() Günaha girmek: Dini bakımdan suç sayılacak bir iş yapmak ya da söz söylemek ![]() ![]() Günaha sokmak: Günah işlemesine yol açmak, dinin buyrukları dışına çıkmasına zemin hazırlamak ![]() ![]() Günahını vermez: “Çok cimri, eli sıkı, hasis” kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Günah işlemek: Dince suç sayılan bir iş yapmak ![]() ![]() Gün almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gün batmak: Güneş batmak ![]() ![]() Güneş almak: Bir yere güneş ışığı ulaşmak ![]() ![]() Gün görmek: Bolluk, mutluluk, esenlik içinde huzurlu günler geçirmek ![]() ![]() Gün görmüş: Başından nice işler geçmiş, tecrübeli, görüp geçirmiş, çok yaşamış ![]() ![]() Gün ışığına çıkmak: Aydınlanmak, açıklığa kavuşmak, anlaşılır olmak ![]() ![]() Günleri sayılı olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günü birliğine: Sabah gidip akşam dönmek üzere ![]() ![]() Günün adamı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Gününü doldurmak: Bir işin gerçekleşmesi için geçmesi gereken zamanı tamamlamak ![]() ![]() Gününü gün etmek: Eline geçen imkânları değerlendirmek, hiçbir şeyi dert edinmeyip hoşça vakit geçirmek ![]() ![]() Gürültüye (patırtıya) pabuç bırakmamak: Korkutmalara, tehditlere aldırış etmeyip dilediği gibi davranmak ![]() Güven beslemek: Bir kimseye, bir şeye güven duymak, inanmak, itimat etmek ![]() ![]() Güvendiği dağlara kar yağmak: Güvendiği kimselerden yardım alamamak, güvendiği bir şeyin işe yaramadığı anlaşılmak ![]() ![]() Güven kazanmak: Söz, davranış ve yaptığı işlerle çevresindekileri kendisine inandırmak ![]() ![]() Güven vermek: Kendisinin güvenilir bir kişi olduğu, kendisine itimat edilebileceği duygusunu uyandırmak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( G ) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( G )Gafil avlanmak: Hiç beklenmedik bir sırada yakalanmak, habersiz ve hazırlıksız olduğu sırada zor duruma düşürülmek ![]() ![]() Gaflet basmak: Uykusu gelmek ![]() ![]() Gam yememek: Kaygılanmamak, tasa etmemek, üzülmemek ![]() ![]() Gani gönüllü: Cömert, eli bol, vermekten kaçınmayan ![]() ![]() Gâvur etmek: Boşuna harcamak, işe yaramaz duruma getirmek, yerinde harcamamak ![]() ![]() Gâvur inadı: Yok edilemeyen, önüne geçilemeyen, yumuşatılamayan inat ![]() ![]() Gazel okumak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Gece kuşu: Geceleri gezip dolaşan, bunu huy edinen kimse ![]() ![]() Geceyi gündüze katmak: Ara vermeden, devamlı çalışmak; büyük çaba göstermek ![]() ![]() Geçer akçe: Herkesçe aranılan, beğenilen, değerli (şey) ![]() ![]() Geçimini sağlamak: Yaşamak için gerekli olanı elde etmek ![]() ![]() Geçmişini karıştırmak: Birinin ölmüşlerini yermek veya onlara sövmek ![]() Geçti Bor`un pazarı (sür eşeğini Niğde`ye): “İş işten geçti artık, fırsatı kaçırdın” anlamında kullanılır ![]() Gel gelelim: “Fakat, ama, ancak” ve “Ne çare ki ![]() ![]() ![]() ![]() Gelip çatmak: Vakti gelmek, kaçınılmaz olmak, çok yakında olmak ![]() Gel keyfim gel: Bir durumdan duyulan memnunluk, işlerin yolunda gitmesi anlatılır ![]() Gel zaman git zaman: Aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra ![]() ![]() Gemi azıya almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Geniş gönüllü: Heyecan ve telâş göstermeyen, merak etmeyen, olayları hoş karşılayan ![]() ![]() Geri basmak: Geri geri gitmek ![]() ![]() Geri çekilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geri çevirmek: 1 ![]() ![]() ![]() Geri durmamak: Bir işe girmekten kaçınmamak, o işe girişmek ![]() ![]() Geri hizmet: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geri kafalı: Yenilikleri kabul etmeyen, bağnaz, kafası hurafelerle dolu ![]() Gıcık tutmak: Bir süre boğaz gıcıklanmasına yakalanmak, konuşamamak ![]() ![]() Gıcık vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gık dememek: Hiç sesini çıkarmamak, yakınmamak, karşı çıkmamak ![]() ![]() Gına gelmek: Usanmak, bıkmak ![]() ![]() Gırla gitmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Gırtlağına kadar borca girmek: Pek çok, ödenmesi zor olacak şekilde borçlanmak ![]() ![]() Gırtlak gırtlağa gelmek: Kıyasıya dövüşmek ya da dövecek hâle gelmek ![]() ![]() Gidiş o gidiş: “Gitti ve kendisinden bir daha haber alınamadı” anlamında kullanılır ![]() Göbeği çatlamak: Birçok güçlükleri yenmek için çok uğraşmak, pek çok çaba sarf etmek ![]() ![]() Göbek adı: Yeni doğan çocuğun göbeği kesilirken konulan ad ![]() Göğsü kabarmak: İftihar etmek, övünç duymak ![]() ![]() Göğüs geçirmek: Üzüntülü bir şekilde soluk almak, içini çekmek ![]() ![]() Göğüs germek: Bir zorluğa dayanmak, karşı koymak ![]() ![]() Göklere çıkarmak: Aşırı ölçüde övmek ![]() ![]() Gökten zembille mi indi?: “Ona niçin ayrıcalık gösteriliyor?”, “Onun ne özelliği var ki ona özel imkânlar tanınıyor?” anlamında kullanılır ![]() Gölge düşürmek: Bir şeyin önemini ve değerini azaltacak, ününü düşürecek işler yapmak ![]() Gölge etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gölgesinden korkmak: Çok korkak olmak, en basit işlere bile girmekten korkar olmak ![]() ![]() Gönlü bol: Yeterli imkânlardan mahrum olmasına rağmen eli açık davranan, cömert ![]() Gönlü kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gönlü kara: Başkaları hakkında kötü düşünen, onların iyiliğini istemeyen ![]() Gönülden geçirmek: Bir şeyi yapmayı düşünmek, olmasını istemek, o şeyi düşünür olmak ![]() ![]() Gönlünden kopmak: Birine iyilik yapma ya da bir şeyi verme isteği, içinde aniden doğuvermek ![]() ![]() Gönlüne göre: İsteğine uygun olarak, dilediğine göre ![]() ![]() Gönlü tok: Fazla para ve mal istemeyen, zorunlu ihtiyacı kadarı ile yetinen, imkânları az da olsa bunu hissettirmeyen, bu durumda dahi cömert olan ![]() ![]() Gönül almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gönülden çıkarmak: Anmaz ve sevmez olmak ![]() ![]() Gönül eri: Açık yürekli, güvenilir, hoşgörüsü geniş, ehli dil (kimse) ![]() ![]() Gönül kırmak (yıkmak): Birini çok üzecek, gücendirecek davranışta bulunmak ![]() ![]() Gönüllü gönülsüz: Pek de istekli olmayarak ![]() Gönül okşamak: Birini hoş bir davranış ve sözle sevindirmek ![]() ![]() Gönül yapmak: Hoşa giden davranışlarla veya sözle birinin kırgınlığını gidermek ![]() Görüş açısı: Bir soruna yaklaşma, onu ele alma biçimi ![]() ![]() Gövde gösterisi: Belli bir amaç için güçlerini birleştiren kalabalıkların yaptıkları gösteri ![]() ![]() Göz açamamak: İşlerinin yoğun oluşu sebebiyle başka bir şeyle ilgilenme imkânı bulamamak ![]() ![]() Göz açıp kapayıncaya kadar: Çok çabuk, kısa bir zamanda ![]() ![]() Göz açtırmamak: Baskı altında bulundurarak başka bir şeyle uğraşmasına fırsat vermemek ![]() ![]() Göz alıcı: Alımlı; şekli, rengi ve güzelliği ile dikkat çekici ![]() ![]() Göz atmak: Kısaca, dikkatli değil de şöyle bir bakıvermek; üzerinde fazla durmadan elden geçirmek ![]() ![]() Göz boyamak: Gösterişle aldatmak, bir şeyi iyi gibi göstermek, kandırmak, yanıltmak ![]() Göz bebeği: Pek değerli, sevgili, çok önem verilen (kimse) ![]() ![]() Gözdağı vermek: Korkutmak, tehdit etmek, istediğini yaptırmak için yıldırmak ![]() Gözden çıkarmak: Bir malın elinden çıkmasına katlanmak, bir şeyden vazgeçmek ve yokluğuna razı olmak ![]() ![]() Gözden düşmek: Kendisine daha önce duyulan sevgi ve ilgiyi kaybetmek ![]() ![]() Gözden geçirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözden kaybolmak: Ortadan çekilmek, görünmez olmak ![]() ![]() Gözden ırak olan gönülden de ırak olur: “Ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır” anlamında kullanılır ![]() Gözden kaçmak: Farkına varılmamak, ortadan çekilmek, görülmemek ![]() ![]() Gözde tütmek: Çok özlemek, hasret çekmek ![]() Göz dikmek: Bir şeyi ele geçirmek isteğinde olmak ![]() ![]() Göz doldurmak: Hâli, tavrı ve görünüşü ile beklenenden çok etkilemek ![]() ![]() Göze almak: Bir iş nedeniyle karşılaşabileceği her türlü zararı ve tehlikeyi önceden kabullenmek ![]() Göze batmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göze çarpmak: Görünüşü ile dikkati üzerine çekmek ![]() ![]() Göze girmek: Yetenekleri ve davranışları ile çevresinde, bulunduğu yerde sevgi ve güven kazanmak ![]() ![]() Göze göz, dişe diş: Misilleme; aynı biçimde kötülük yapıp öç alma, kötülüğü yapandan acısını çıkarma ![]() ![]() Göz gezdirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göz göre göre: Apaçık şekilde, herkesin gözü önünde ![]() ![]() Göz gözü görmemek: Dumandan, karanlıktan ya da yoğun tozdan hiçbir şey görülmez olmak ![]() ![]() Göz hakkı: Görülüp de imrenilen yiyeceklerden görenlere çıkarılan pay, imrenmelerini yok edecek küçük parça ![]() ![]() Göz hapsine almak: Gözetlemek, bir şeyin üzerinden bakışlarını ayırmamak, birinin hiçbir davranışını gözden kaçırmamak ![]() ![]() Göz kamaştırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göz kararı: Gözle oranlanarak belirtilen miktar, gözle yapılan ölçme ya da oranlama ![]() ![]() Göz kesilmek: Bütün dikkatiyle bakmak ![]() ![]() Göz kırpmadan: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göz kırpmak: Karşısındakine göz kapağını açıp kapatarak işaret vermek, bu şekilde meramını anlatmaya çalışmak; bir şeyi onayladığını ya da doğru olmadığını gözünü açıp kapayarak belirtmek ![]() ![]() Göz kırpmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Göz kulak olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözleri bulutlanmak: Gözleri yaşararak çevreyi bulanık görmek ![]() Gözleri dolmak: Ağlayacak gibi olmak, göz pınarlarına yaş yürümek ![]() ![]() Gözleri fal taşı gibi açılmak: Hayret, şaşkınlık ve öfke gibi sebeplerle gözleri iri iri açılmış olmak ![]() Gözleri fıldır fıldır etmek: Gözleri zekice, çabuk çabuk dönerek her tarafa bakmak ![]() Gözleri kan çanağına dönmek: Uykusuzluk, ağlama, kızgınlık ya da bir şeyin kaçması sebebiyle gözlerin çok kızarmış olması ![]() Gözleri kapanmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözlerine inanmamak: Hiç beklemediği bir anda bir şeyi görüp çok şaşırmak, bu sebeple gördüğünün gerçek olduğuna inanmamak ![]() Gözlerini (gözünü) kan bürümek: Çok öfkeli, kinli olmak; her kötülüğü yapacak hâle gelmek ![]() ![]() Gözlerinin içi gülmek: Çok sevindiğini gözlerinden ve yüzünden belli etmek ![]() ![]() Gözleri yaşarmak: Üzücü ve duygulandırıcı bir durum karşısında gözlerinden yaş gelmek ![]() ![]() Gözleri yollarda kalmak: Özlemle beklemek ![]() Göz nuru dökmek: Göz emeği harcamak; gözün dikkatini, elin emeğini gerektiren ince bir iş yapmak ve işte uzun süre çalışmak ![]() ![]() Göz önünde tutmak (bulundurmak): Dikkate almak ![]() ![]() ![]() Göz ucuyla bakmak: Belli etmemeye çalışarak, başını çevirmeden göz kenarı ile yandan bakmak ![]() ![]() Gözü aç: Aç gözlü, doymak bilmeyen, gerektiğinden fazlasını isteyen ![]() ![]() Gözü açık: Uyanık, kurnaz, çıkarlarını iyi kollayan, becerikli, zeki ![]() ![]() Gözü açık gitmek: Çok istediği şeylere kavuşamadan ölmek ![]() ![]() Gözü açılmak: Yararlıyı yararsızı, iyiyi kötüyü ayırt edebilir duruma gelmek ![]() ![]() Gözü arkada kalmak: Kendisi ayrıldıktan sonra, bıraktığı şey veya kimse ile ilgili tedirginliği sürmek, merak etmek ![]() ![]() Gözü bağlı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gözü dalmak: Gözlerini bir noktaya dikerek dalgın dalgın bakmak ![]() ![]() Gözü doymak: Çok istenen bir şeye kavuşup, artık istemez duruma gelmek ![]() ![]() Gözü gibi sakınmak (esirgemek): Bir şeye aşırı derecede ilgi duymak, onu koruyup gözetmek, dikkatle muhafaza etmek ![]() ![]() Gözü hiçbir şey görmemek: Heyecana, öfkeye ya da önem verdiği bir işe kapılıp başka hiçbir şeyle uğraşamaz duruma gelmek ![]() ![]() Gözü ısırmak: Bir kimseyi sanki tanır gibi olmak ![]() Gözü ilişmek: İstemeden, birdenbire, rastgele görmek ![]() Gözü kesmek: Bir işi yapabilme konusunda başkalarına ve kendisine güvenmek ![]() Gözü kara (veya pek): Cesur, atak, korkusuz, tehlikeli işlere tereddüt etmeden girebilen ![]() ![]() Gözü korkmak: Daha önce başından geçen kötü bir denemeden sonra, birinden veya bir şeyden zarar gelebileceği endişesine kapılmak ve o işi yapmaktan çekinmek ![]() Gözünde büyümek: Olduğundan fazla büyük ya da güç görünmek ![]() ![]() Gözünde büyütmek: Bir şeyi, olayı, kimseyi veya işi abartmak ![]() Gözlerinden uyku akmak: Çok uykusu geldiği için göz kapakları kapanır gibi olmak ![]() ![]() Gözüne bakmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|