Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Sözlük Ağı

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
deyimler, sözlügü

Deyimler Sözlügü ( H )

Eski 08-15-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlügü ( H )



Hesabını görmek: 1 Alacağını ödeyip ilişkisini kesmek 2 Cezalandırmak, vücudunu ortadan kaldırmak ya da öldürmek”Çabuk şu adamın hesabını görün!”
Hesap açmak: 1 Hesap defterinde, bir kişiye alış veriş için alacağını borcunu kaydetmek üzere bir yer ayırmak 2 Bankada, gereğinde çekilmek üzere yatırılan para için işlem yapmak 3 Birine kredi açmak, birine borçlanma imkânı tanımak
Hesap etmek: 1 Kazançla gideri karşılaştırıp bir sonuca ulaşmak 2 Düşünmek, tasarlamak, ayrıntıları gözden geçirip ihtimalleri değerlendirmek”Hesap etmeden sakın işe girişmeyin!”
Hesap görmek: Taraflarca alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek”Çok uzadı, hesap görmek için ne zaman bir araya geleceğiz?”
Hesap kitap: Düşünüp taşındıktan sonra, hesap sonunda”Hesap kitap, baktım işler kötüye gidiyor; hemen sizi çağırdım
Hesapsız kitapsız: 1 Sorumsuz, ölçüsüz, tutumsuz 2 Deftere geçirilmeden, herhangi bir belgeye dayanmadan”Ne hesapsız kitapsız işlerin içine girmişiz de haberimiz yokmuş
Hesap sormak: Bir kimseyi kanunsuz, kural dışı, ahlâka aykırı, usulsüz davranış ve sözlerinden ötürü sorgulamak, o kişiden savunma istemek”Size hesap sormak için mutlaka geri döneceğim
Hesaptan düşmek: Borçtan, alacaktan, hesaptan çıkarıp yok saymak”Elli bin lirayı hesaptan düşmeyi unutmadın inşallah
Hesap tutmak: Alış verişle ilgili alacağı ve vereceği bir kâğıda ya da deftere yazmak
Hesap vermek: 1 Herhangi bir davranışının ya da sözünün sebebini açıklamak 2 Bir işin sorumluluğunu üstlenmek”Rahat olun, bu konuda hesap vermek bana düşer
Hevesi kursağında kalmak: Çok istediği, imrendiği, kavuşmak dilediği şeyi elde edememek”Pikniğe gitmek istiyorduk, yağmur yağınca hevesimiz kursağımızda kaldı
Hevesini almak: İmrendiği, çok istediği şeye kavuşup ona doymak
Heyheyleri tutmak (üstünde): Çok kızıp sinirlenmek
Hık mık etmek: Bir işi yapmamak için bahaneler ileri sürmeye çalışmak, bir soruyu cevaplandırırken net şeyler söylememek”Hık mık edip durma, bu işi eninde sonunda yapacaksın!”
Hık demiş burnundan düşmüş: “Her durumuyla ona çok benziyor” anlamında kullanılır
Hır çıkarmak: Kavga, gürültü, patırtı ve olaya sebep olmak”Orada hır çıkarmaya kalkışmayacaksın değil mi?”
Hızır gibi yetişmek: Dara düştüğü, çok sıkıştığı, çaresiz kaldığı bir zaman da, beklemediği bir kişi yardımına yetişmek
Hiçe saymak: Hiç önem ve değer vermemek
Hiç yoktan: Sebepsiz, ortada hiçbir neden yokken”Hiç yoktan adamı dövemezsiniz ya!”
Hizaya gelmek: 1 Düz çizgi durumunda dizilmek 2 Aykırı, yanlış davranışlardan vazgeçmek; doğru yola gelmek, düzelmek
Hodri meydan: “Kendine güvenen ortaya çıksın” anlamında kullanılır
Hop oturup hop kalkmak: Ya heyecanından ya da öfkesinden yerinde duramaz olmak
Hora tepmek: 1 Ayaklarını yere vurarak oynamak 2 Gürültü çıkarmak”Yandaki sınıfta hora tepiyor, ortalığı birbirine katıyorduk ki…”
Hor görmek (veya bakmak): Önem vermemek, değersiz saymak, adam yerine koymamak, küçümsemek”Beni, yoksul diye hep hor gördüler
Hor kullanmak: Özen göstermeden, kabaca, dikkat etmeyerek, hırpalayarak kullanmak”Çok hor kullanmışsınız bu dolabı
Hoş beş etmek: Şundan bundan konuşarak sohbet etmek”O iki ihtiyar kadın hoş beş etmek için yaratılmışlar sanki
Hurdası çıkmak: İşe yaramayacak, kullanılamayacak hâle gelmek
Huyuna suyuna gitmek: İsteklerine, alışkanlıklarına, yapısına göre onu kızdırıp ürkütmeyecek davranışlarda bulunmak
Huyunu suyunu almak: Onun özelliklerini, davranışlarını ve karakterini yapısına geçirmek
Huzur vermek: Gönül rahatlığı, iç dirliği vermek; dinlendirmek
Huzurunu kaçırmak: Huzurunu bozmak, tedirgin ve rahatsız etmek
Hüküm giymek: Mahkemece ya da birileri tarafından kendisine ceza verilmek
Hüküm sürmek: 1 İş başında olmak 2 Yaygın olmak 3 Bir şeyin güçlü varlığı sürüp gitmek”Beşinci Kral beş yıl hüküm sürdü
Hükümet kapısı: Devlet dairesi”Hükümet kapıları halka açık kılınmalıdır
Hür düşünüş: İstediğini, düşündüğünü baskı altında kalmadan söyleme
Hüsn-ü kuruntu: İhtimalî bulunmadığı hâlde güzel bir şeyin olacağını sanma, hayal etme, buna kendini inandırma
Hüd dağı gibi şişmek: Bir hastalık sebebi ile bir tarafı, özellikle de karın tarafı şişmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Deyimler Sözlügü ( H )

Eski 08-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler Sözlügü ( H )



Ha Hoca Ali, ha Ali Hoca: Farklı gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte hiçbir değişikliği yoktur, “ikisi de birdir” anlamında kullanılır
Ha babam (ha): 1 Devamlı olarak, hiç durmadan 2 Karşısındakinin çabasını, gayretini artırmak için kullanılır”Ha babam ha, az kaldı, bitireceğiz işi
Habbeyi kubbe yapmak: Önemsiz, küçük bir şeyi büyütüp mesele çıkarmak”Söyle ona, habbeyi kubbe yapıp durmasın, ne olmuş çocuk biraz geç kalmış da!”
Haber uçurmak: Çabucak, gizlice haber göndermek”Hemen haber uçurun köye, kaymakam bu gece misafir olacakmış!”
Ha bire: Durmadan, arka arkaya, sürekli olarak, ara vermeden”Tarlada bir adam ha bire çalışıyordu
Hacet kalmamak: Gereği olmamak, lüzumu kalmamak”Seni çağırmaya hacet kalmadı
Hacı ağa: Özellikle büyük kentlerde gereksiz yere çok para harcayan, taşralı bilgisiz zengin”Ne bu israf! Hacı ağa mısın sen?”
Haddine mi düşmüş!: “Onun bunu yapmaya yetkisi yoktur; böyle bir işe nasıl, hangi yetenekle girişir? Bu işi yapması imkânsızdır” anlamında kullanılır”Haddine mi düşmüş ki ona söz söyleyebilsin
Haddini bildirmek: Yetkisi dışındaki işlere karıştığı için sert bir karşılık vererek onu cezalandırmak, yola getirmek, uslandırmak, yetki sınırını bildirmek”Haddini bildirin şu serseme de bir daha onun bunun malına el uzatmasın
Haddini bilmek: Kendi değer ve yeteneğini bilmek, üstün görmemek, kendi yapabileceği şeylerin ötesine geçmemek”Merak etme sen, o haddini bilen bir çocuktur
Haddi zatında: Aslında”Haddi zatında sen ona hakkını vermemiştin ki!”
Hafife almak: Küçümsemek, önem vermemek,”Beni hafife alıyorlar ama yanılıyorlar
Hak getire: “Yoktur, bulunmaz, Allah vermemiştir” anlamında kullanılır”Öyle bir diyardayız ki su ve yiyecek Hak getire
Hak kazanmak: Davasında haklı olduğu meydan çıkmak, emeğinin karşılığını alabilecek duruma gelmek”Emekliliğe yedi yıl sonra hak kazanacağım
Hakkı geçmek: 1 Birisinin payından bir başkası almış olmak 2 Bir şeyde veya bir kimsede emeği bulunmak”Komşumun çok hakkı geçmiştir bana, onunla mutlaka helâlleşmeliyim
Hakkından gelmek: 1 Güç bir işi başarı ile sonuçlandırmak 2 Öç almak, yenmek veya cezasını vermek”Siz onu bana bırakın, hakkından gelmesini bilirim
Hakkını helâl etmek: Geçen hakkını, emeğini bağışlamak”Annem inşallah hakkını helâl eder bana
Hakkını vermek: 1 Bir şeyin lâyıkıyla yapılması için ne gerekiyorsa ondan kaçınmamak 2 Birinin çalışmasını gereğince değerlendirmek, hakkı olan şeyi vermek”Çalıştırdığın kişinin hakkını vermek zorundasın
Hakkını yemek: Birinin hakkı olan şeyi vermemek, onu kendisine maletmek”Dürüst ol, milletin hakkını yeme, yoksa boğazında kalır
Hakk-ı sükût (sus payı): Bir konu üzerinde konuşmaması, bildiği şeyi söylememesi karşılığında bir kimseye sağlanan yarar
Hak yolu: Cenab-ı Allah`ın insanlara kitapları ve peygamberleri ile bildirdiği, dünya hayatında tutmaları gereken yol, yaşama düzeni, doğru ve haklı yol
Hâlden anlamak: Bir kimsenin içinde bulunduğu zor durumu kavrayarak, anlayıp sezerek hoşgörülü olmak, anlayış göstermek”Dedem hâlden anlayan birisidir, bize iyi davranacağına eminim
Hâle yola koymak: Düzenlemek, tertiplemek, iyi işler bir duruma getirmek”Hele şu işleri bir hâle yola koyalım, o zaman tatilini de düşünürüz
Hâli vakti yerinde: Zengin, oldukça varlıklı, para durumu iyi”Hasan efendiler mi? Hâli vakti yerinde insanlardır onlar
Halis muhlis: Saf, katışıksız, temiz, eksiksiz, içinde yabancı madde bulunmayan”Halis muhlis bir zeytin yağı satarız biz
Halka verir talkını kendi yutar salkımı: Kendi verdiği öğütlere kendisi uymaz
Hallaç pamuğu gibi atmak: Bir arada, toplu bulunan şeyleri ya da kimseleri dağıtmak, parçalamak; bu yolla sağa sola, her birini bir yana atmak”Sizin takımı hallaç pamuğu gibi atacağız sahadan
Halt etmek: Yakışıksız davranmak, uygunsuz bir söz söylemek veya kötü bir şey yapmak”Halt etmişsin, bir de utanmadan anlatıyorsun
Ham ervah: Çiğ adam; yersiz ve yakışıksız sözleri, davranışları olan kaba kimse
Hangi dağda kurt öldü?: Kendisinden hiç umulmayan, beklenilmeyen bir kimsenin olumlu davranışı görüldüğünde; “Nasıl oldu da böyle güzel bir iş, bir iyilik yaptı?” anlamında söylenir
Hangi rüzgâr attı?: “Nasıl oldu da gelebildin? Hiç görünmüyordun, sen de gelir miydin?” anlamında, uzun süre bir yerde görünmeyen kimse için kullanılır
Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: 1 Hemen her işte parmağı vardır 2 Her işten anlar, her işe karışır ya da her işten anladığı izlenimi verir
Hanım evlâdı: Nazlı büyütülmüş, zora gelmeyen, çıtkırıldım kimse”Amma hanım evlâdıymışsın, çekil şuradan ben yaparım
Hapı yutmak: Kötü bir duruma düşmek, zarar ve ziyana uğramak”Hapı yuttuk desene!”
Haram olmak: Bir şeyden gerektiği gibi yararlanamaz olmak”Senin yüzünü görmek bana haram oldu
Haram para: Dinî bakımdan yasaklanmış yollardan elde edilen para”Haram parayla ekmek alınmaz
Haram yemek: Dinî inançlara aykırı olarak kazanç sağlamak, haksız olarak bir şeye el atmak”İnsan ol, haram yemek insana kâr getirmez
Harfi harfine: Tastamam, uygun, tıpatıp, gerçekte olduğu gibi”Söylediklerimi harfi harfine yerine getirdin mi?”
Har vurup harman savurmak: Hesapsızca, düşüncesizce harcamak; malını, parasını ölçüsüzce, bol bol harcayıp tüketmek
Hasret çekmek: Özlem duymak, epeydir ayrı kaldığı yere ya da kimseye kavuşma isteği içinde olmak”Yıllardır yurdumun hasretini çekiyorum
Hasret gitmek: Özlediği, sevdiği bir yere ya da kimseye kavuşamadan ölmek
Hasret kalmak: Özlemini duyduğu şeye uzun zaman kavuşamamak”Hasret kaldım deresine, tepesine…”
Hastası olmak: Bir şeye çok düşkün olmak”Bizim oğlan köpek hastası, hiç kapıdan eksik etmiyor
Haşir neşir olmak: Aralarında bulunduğu kimselerle kaynaşmak, bir arada bulunup uğraşmak; kimi işlerle ilgilenip durmak”İnsanlarla haşir neşir olmayı sevdiğim söylenemez
Hatır belâsı: Sayılan ve sevilen kimse için katlanılan sıkıntı”İnan bu işi hatır belâsına yapıyorum
Hatır gönül tanımamak (bilmemek): 1 İsterse en sevdiği ve saydığı olsun, gücenmesini göze alarak doğru bildiğini yapmak 2 Kırıcı davranışlarda bulunmak
Hatırı kalmak: Gücenmek, kırılmak”Eğlenceye onu da çağıralım ki hatırı kalmasın
Hatırından çıkmamak: Sevdiği, saygı duyduğu birinin istediği bir şeyi yapmayı reddedememek, gönlünü kırmaktan çekinmek
Hatırı sayılır: 1 Önemli, saygı değer, saygın (kimse) 2 Oldukça çok”Babam, hatırı sayılır bir kimsedir
Hava almak: 1 Temiz havalı bir yere çıkarak dolaşmak, dinlenmek, ciğerlere temiz hava çekmek 2 Eline bir şey geçmemek, umduğunu bulamamak 3 İçine hava girmek”Haydi, kıra çıkıp da biraz hava alalım
Hava basmak: 1 Büyüklenmek, kibirlenmek, olduğundan fazla görünmeye çalışmak 2 Bir şeyin içine hava doldurmak”Amma da hava basıyorsun, onları korkutacağını mı sandın?”
Havada kalmak: 1 Yüksek bir yerde durmak 2 Sonuca bağlanamamak 3 Bir iddia, dayanaksız olduğundan ispat edilememek”Yaptığımız bütün iş havada kaldı
Havadan sudan konuşmak: Öylesine, gelişigüzel, rastgele konuşmak
Hava hoş: Şu ya da bu şekilde olması arasında bir fark olmamak
Havanda su dövmek: Bir işle boşuna uğraşmak”Senin yaptığına havanda su dövmek derler,bırak artık şu işle uğraşmayı
Hava parası: Bir yeri tutmak, kiralamak ya da bir şeyi elde etmek için değeri dışında açıktan verilen para”Yeri bize verecekler ama bir milyon lira hava parası istiyorlar
Havsalası almamak: Aklı kabul etmemek”Nasıl yaparsın bana bunu, hâlâ havsalam almıyor
Hayal kırıklığı: Gerçekleşmesi istenilen veya umulan bir şeyin gerçekleşmemesinden duyulan üzüntü, düş kırıklığı
Hayal meyal: Belli belirsiz, açık seçik belli olmayan, bulanık (bir şekilde hatırlanan)”O olayı hayal meyal hatırlıyorum
Hayatını kazanmak: Çalışıp elde ettiği para ile geçimini sağlamak”Ben iyi ya da kötü hayatımı kazanıyorum, sen kendi işine bak
Hayatını yaşamak: Canının istediği gibi hayatını sürdürmek”Bana karışmaya hakkınız yok, bırakın beni, artık hayatımı yaşamak istiyorum
Hayat memat meselesi: Sonucu çok tehlikeli olan, ölüm kokan bir durum”Artık burada kalamam, iş hayat memat meselesine döndü
Hayat pahalılığı: Yiyecek, içecek ve giyecek gibi geçim için gerekli olan maddelerin pahalı olması”Hayat pahalılığından herkes şikâyetçi olmaya başladı
Hayırdır inşallah!: 1 Anlatılan bir rüyayı iyiye yormak için söylenir 2 Şaşma, heyecan ve merak uyandıran durumlar karşısında söylenir
Hayır işlemek: Dine ve insanlığa uygun, iyi davranışlarda bulunmak”Hayır işle ki öbür dünyada kurtuluşa eresin
Hayır kalmamak: İşe yarar, beğenilecek bir yanı ve tarafı kalmamak”Bu arabalarda hayır kalmamış, yenilerini almamız gerekecek
Hayır sahibi: İyiliksever, yardımsever kimse”Şu yoksullara uzanacak bir hayır sahibi kalmadı mı acaba?”
Hayra yormak: Bir rüya ya da olayı iyi ve yararlı bir durumun işareti görmek
Hazıra konmak: Hiçbir emek sarf etmeden, çaba göstermeden başkasının emeği ile ortaya çıkmış olan şeyden yararlanmak”Hazıra konarak yaşamayı kural edinmiş bu adam
Hazır bulunmak: 1 Bir yerde kendisi bulunmak, var olmak 2 Bir yere hemen gidecek, bir şeyi anında yapacak durumda olmak”Yarınki toplantıda sen de hazır bulunmalısın
Hazırdan yemek: Yenisini kazanmadan elindekini harcamak”Hemen her gün bir bahane buluyor, çalışmıyor ve hazırdan yiyiyordu
Helâl süt emmiş olmak: İyi huylu, doğru yoldan sapmayan, temiz bir kişi”İnanmıyorum onun yaptığına, o helâl süt emmiş birisidir
Helâl olsun (Helâl ü hoş olsun): 1 Bunu sana gönül hoşluğu ile veriyorum, hiç pişman değilim, Allah bunu sana bağışladığıma şahit olsun 2 “Aferin, takdire değer iş yapıyorsun” anlamında kullanılır
Hele şükür!: Allah`a hamdolsun, beklediğimiz sonuç gerçekleşti
Hem kel hem fodul: “Bu kadar kusuruna, bu yeteneksizliğine rağmen bir de övünüyor, üstünlük taslıyor” anlamında kullanılır
Hem nalına hem mıhına (vurmak): Birbirine zıt olan iki yanı da desteklemek”Ben hem nalına hem de mıhına vuran adamlardan korkarım
Hem suçlu hem güçlü: Gerçekte kendisi suçlu olduğu hâlde suç işlememiş gibi davranan ve karşısındakini suçlamaya çalışan kimse
Hem ziyaret hem ticaret: Bir yeri veya kimseyi ziyarete giden kimsenin, bu görüşmeden yararlanarak başka bir işi de yapması durumunu anlatmak için kullanılır
Her kafadan bir ses (çıkmak): Bir konu üzerinde herkesin istediği gibi, rastgele konuşması ve bu konuşmalardan bir sonuç alınamaması”Ortalık kızıştı, her kafadan bir ses çıkmaya başladı, kimin ne dediği anlaşılmaz oldu
Her telden çalmak: Pek çok konuda bilgi sahibi olmak, içinde bulunduğu ortamın şartlarına göre her çeşit iş yapabilir olmak
Hesaba çekmek: Bir kişiyi, bir makamı yaptığı işler üzerine açıklama ve savunma yapmaya çağırmak”Sakın oraya gitme, seni hesaba çekecekler
Hesaba dökmek: Bir konu ile ilgili işlemlerin hesabını kâğıt üzerinde yapmak
Hesaba katmak (almak): Bir işi yaparken ya da yürütürken bir başka şeyi de göz önünde bulundurmak”Hasan`ı da hesaba katalım, az zorluk çıkarmayacaktır bize
Hesaba (kitaba) gelmez: 1 Beklenmedik, umulmadık 2 Sayılmayacak kadar çok, pek fazla, sayısız
Hesabı kesmek: Alış verişi ya da ilgiyi kesmek”Dükkân sahibi, uzun zamandır borcunu ödemeyen müşterisinin hesabını kesti
Hesabını bilmek: Boş yere para harcamamak, tutumlu davranmak”Her ev kadını hesabını bilmek zorundadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.