![]() |
Deyimler Sözlügü ( H ) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( H )Hesabını görmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hesap açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hesap etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hesap görmek: Taraflarca alacakla vereceği karşılaştırıp ödeşmek ![]() Hesap kitap: Düşünüp taşındıktan sonra, hesap sonunda ![]() ![]() Hesapsız kitapsız: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hesap sormak: Bir kimseyi kanunsuz, kural dışı, ahlâka aykırı, usulsüz davranış ve sözlerinden ötürü sorgulamak, o kişiden savunma istemek ![]() ![]() Hesaptan düşmek: Borçtan, alacaktan, hesaptan çıkarıp yok saymak ![]() ![]() Hesap tutmak: Alış verişle ilgili alacağı ve vereceği bir kâğıda ya da deftere yazmak ![]() Hesap vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hevesi kursağında kalmak: Çok istediği, imrendiği, kavuşmak dilediği şeyi elde edememek ![]() ![]() Hevesini almak: İmrendiği, çok istediği şeye kavuşup ona doymak ![]() Heyheyleri tutmak (üstünde): Çok kızıp sinirlenmek ![]() Hık mık etmek: Bir işi yapmamak için bahaneler ileri sürmeye çalışmak, bir soruyu cevaplandırırken net şeyler söylememek ![]() Hık demiş burnundan düşmüş: “Her durumuyla ona çok benziyor” anlamında kullanılır ![]() Hır çıkarmak: Kavga, gürültü, patırtı ve olaya sebep olmak ![]() Hızır gibi yetişmek: Dara düştüğü, çok sıkıştığı, çaresiz kaldığı bir zaman da, beklemediği bir kişi yardımına yetişmek ![]() Hiçe saymak: Hiç önem ve değer vermemek ![]() Hiç yoktan: Sebepsiz, ortada hiçbir neden yokken ![]() Hizaya gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hodri meydan: “Kendine güvenen ortaya çıksın” anlamında kullanılır ![]() Hop oturup hop kalkmak: Ya heyecanından ya da öfkesinden yerinde duramaz olmak ![]() Hora tepmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hor görmek (veya bakmak): Önem vermemek, değersiz saymak, adam yerine koymamak, küçümsemek ![]() ![]() Hor kullanmak: Özen göstermeden, kabaca, dikkat etmeyerek, hırpalayarak kullanmak ![]() ![]() Hoş beş etmek: Şundan bundan konuşarak sohbet etmek ![]() ![]() Hurdası çıkmak: İşe yaramayacak, kullanılamayacak hâle gelmek ![]() Huyuna suyuna gitmek: İsteklerine, alışkanlıklarına, yapısına göre onu kızdırıp ürkütmeyecek davranışlarda bulunmak ![]() Huyunu suyunu almak: Onun özelliklerini, davranışlarını ve karakterini yapısına geçirmek ![]() Huzur vermek: Gönül rahatlığı, iç dirliği vermek; dinlendirmek ![]() Huzurunu kaçırmak: Huzurunu bozmak, tedirgin ve rahatsız etmek ![]() Hüküm giymek: Mahkemece ya da birileri tarafından kendisine ceza verilmek ![]() Hüküm sürmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hükümet kapısı: Devlet dairesi ![]() ![]() Hür düşünüş: İstediğini, düşündüğünü baskı altında kalmadan söyleme ![]() Hüsn-ü kuruntu: İhtimalî bulunmadığı hâlde güzel bir şeyin olacağını sanma, hayal etme, buna kendini inandırma ![]() Hüd dağı gibi şişmek: Bir hastalık sebebi ile bir tarafı, özellikle de karın tarafı şişmek ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( H ) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( H )Ha Hoca Ali, ha Ali Hoca: Farklı gibi gösterilen iki şeyin, gerçekte hiçbir değişikliği yoktur, “ikisi de birdir” anlamında kullanılır ![]() Ha babam (ha): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Habbeyi kubbe yapmak: Önemsiz, küçük bir şeyi büyütüp mesele çıkarmak ![]() Haber uçurmak: Çabucak, gizlice haber göndermek ![]() Ha bire: Durmadan, arka arkaya, sürekli olarak, ara vermeden ![]() ![]() Hacet kalmamak: Gereği olmamak, lüzumu kalmamak ![]() ![]() Hacı ağa: Özellikle büyük kentlerde gereksiz yere çok para harcayan, taşralı bilgisiz zengin ![]() Haddine mi düşmüş!: “Onun bunu yapmaya yetkisi yoktur; böyle bir işe nasıl, hangi yetenekle girişir? Bu işi yapması imkânsızdır” anlamında kullanılır ![]() ![]() Haddini bildirmek: Yetkisi dışındaki işlere karıştığı için sert bir karşılık vererek onu cezalandırmak, yola getirmek, uslandırmak, yetki sınırını bildirmek ![]() ![]() Haddini bilmek: Kendi değer ve yeteneğini bilmek, üstün görmemek, kendi yapabileceği şeylerin ötesine geçmemek ![]() ![]() Haddi zatında: Aslında ![]() Hafife almak: Küçümsemek, önem vermemek,”Beni hafife alıyorlar ama yanılıyorlar ![]() Hak getire: “Yoktur, bulunmaz, Allah vermemiştir” anlamında kullanılır ![]() ![]() Hak kazanmak: Davasında haklı olduğu meydan çıkmak, emeğinin karşılığını alabilecek duruma gelmek ![]() ![]() Hakkı geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hakkından gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hakkını helâl etmek: Geçen hakkını, emeğini bağışlamak ![]() ![]() Hakkını vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hakkını yemek: Birinin hakkı olan şeyi vermemek, onu kendisine maletmek ![]() ![]() Hakk-ı sükût (sus payı): Bir konu üzerinde konuşmaması, bildiği şeyi söylememesi karşılığında bir kimseye sağlanan yarar ![]() Hak yolu: Cenab-ı Allah`ın insanlara kitapları ve peygamberleri ile bildirdiği, dünya hayatında tutmaları gereken yol, yaşama düzeni, doğru ve haklı yol ![]() Hâlden anlamak: Bir kimsenin içinde bulunduğu zor durumu kavrayarak, anlayıp sezerek hoşgörülü olmak, anlayış göstermek ![]() ![]() Hâle yola koymak: Düzenlemek, tertiplemek, iyi işler bir duruma getirmek ![]() ![]() Hâli vakti yerinde: Zengin, oldukça varlıklı, para durumu iyi ![]() ![]() Halis muhlis: Saf, katışıksız, temiz, eksiksiz, içinde yabancı madde bulunmayan ![]() ![]() Halka verir talkını kendi yutar salkımı: Kendi verdiği öğütlere kendisi uymaz ![]() Hallaç pamuğu gibi atmak: Bir arada, toplu bulunan şeyleri ya da kimseleri dağıtmak, parçalamak; bu yolla sağa sola, her birini bir yana atmak ![]() ![]() Halt etmek: Yakışıksız davranmak, uygunsuz bir söz söylemek veya kötü bir şey yapmak ![]() ![]() Ham ervah: Çiğ adam; yersiz ve yakışıksız sözleri, davranışları olan kaba kimse ![]() Hangi dağda kurt öldü?: Kendisinden hiç umulmayan, beklenilmeyen bir kimsenin olumlu davranışı görüldüğünde; “Nasıl oldu da böyle güzel bir iş, bir iyilik yaptı?” anlamında söylenir ![]() Hangi rüzgâr attı?: “Nasıl oldu da gelebildin? Hiç görünmüyordun, sen de gelir miydin?” anlamında, uzun süre bir yerde görünmeyen kimse için kullanılır ![]() Hangi taşı kaldırsan altından çıkar: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hanım evlâdı: Nazlı büyütülmüş, zora gelmeyen, çıtkırıldım kimse ![]() ![]() Hapı yutmak: Kötü bir duruma düşmek, zarar ve ziyana uğramak ![]() Haram olmak: Bir şeyden gerektiği gibi yararlanamaz olmak ![]() ![]() Haram para: Dinî bakımdan yasaklanmış yollardan elde edilen para ![]() ![]() Haram yemek: Dinî inançlara aykırı olarak kazanç sağlamak, haksız olarak bir şeye el atmak ![]() ![]() Harfi harfine: Tastamam, uygun, tıpatıp, gerçekte olduğu gibi ![]() Har vurup harman savurmak: Hesapsızca, düşüncesizce harcamak; malını, parasını ölçüsüzce, bol bol harcayıp tüketmek ![]() Hasret çekmek: Özlem duymak, epeydir ayrı kaldığı yere ya da kimseye kavuşma isteği içinde olmak ![]() ![]() Hasret gitmek: Özlediği, sevdiği bir yere ya da kimseye kavuşamadan ölmek ![]() Hasret kalmak: Özlemini duyduğu şeye uzun zaman kavuşamamak ![]() Hastası olmak: Bir şeye çok düşkün olmak ![]() ![]() Haşir neşir olmak: Aralarında bulunduğu kimselerle kaynaşmak, bir arada bulunup uğraşmak; kimi işlerle ilgilenip durmak ![]() ![]() Hatır belâsı: Sayılan ve sevilen kimse için katlanılan sıkıntı ![]() ![]() Hatır gönül tanımamak (bilmemek): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hatırı kalmak: Gücenmek, kırılmak ![]() ![]() Hatırından çıkmamak: Sevdiği, saygı duyduğu birinin istediği bir şeyi yapmayı reddedememek, gönlünü kırmaktan çekinmek ![]() Hatırı sayılır: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hava almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hava basmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Havada kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Havadan sudan konuşmak: Öylesine, gelişigüzel, rastgele konuşmak ![]() Hava hoş: Şu ya da bu şekilde olması arasında bir fark olmamak ![]() Havanda su dövmek: Bir işle boşuna uğraşmak ![]() ![]() Hava parası: Bir yeri tutmak, kiralamak ya da bir şeyi elde etmek için değeri dışında açıktan verilen para ![]() ![]() Havsalası almamak: Aklı kabul etmemek ![]() ![]() Hayal kırıklığı: Gerçekleşmesi istenilen veya umulan bir şeyin gerçekleşmemesinden duyulan üzüntü, düş kırıklığı ![]() Hayal meyal: Belli belirsiz, açık seçik belli olmayan, bulanık (bir şekilde hatırlanan) ![]() ![]() Hayatını kazanmak: Çalışıp elde ettiği para ile geçimini sağlamak ![]() ![]() Hayatını yaşamak: Canının istediği gibi hayatını sürdürmek ![]() ![]() Hayat memat meselesi: Sonucu çok tehlikeli olan, ölüm kokan bir durum ![]() ![]() Hayat pahalılığı: Yiyecek, içecek ve giyecek gibi geçim için gerekli olan maddelerin pahalı olması ![]() ![]() Hayırdır inşallah!: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hayır işlemek: Dine ve insanlığa uygun, iyi davranışlarda bulunmak ![]() ![]() Hayır kalmamak: İşe yarar, beğenilecek bir yanı ve tarafı kalmamak ![]() ![]() Hayır sahibi: İyiliksever, yardımsever kimse ![]() Hayra yormak: Bir rüya ya da olayı iyi ve yararlı bir durumun işareti görmek ![]() Hazıra konmak: Hiçbir emek sarf etmeden, çaba göstermeden başkasının emeği ile ortaya çıkmış olan şeyden yararlanmak ![]() ![]() Hazır bulunmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hazırdan yemek: Yenisini kazanmadan elindekini harcamak ![]() ![]() Helâl süt emmiş olmak: İyi huylu, doğru yoldan sapmayan, temiz bir kişi ![]() ![]() Helâl olsun (Helâl ü hoş olsun): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hele şükür!: Allah`a hamdolsun, beklediğimiz sonuç gerçekleşti ![]() Hem kel hem fodul: “Bu kadar kusuruna, bu yeteneksizliğine rağmen bir de övünüyor, üstünlük taslıyor” anlamında kullanılır ![]() Hem nalına hem mıhına (vurmak): Birbirine zıt olan iki yanı da desteklemek ![]() ![]() Hem suçlu hem güçlü: Gerçekte kendisi suçlu olduğu hâlde suç işlememiş gibi davranan ve karşısındakini suçlamaya çalışan kimse ![]() Hem ziyaret hem ticaret: Bir yeri veya kimseyi ziyarete giden kimsenin, bu görüşmeden yararlanarak başka bir işi de yapması durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Her kafadan bir ses (çıkmak): Bir konu üzerinde herkesin istediği gibi, rastgele konuşması ve bu konuşmalardan bir sonuç alınamaması ![]() ![]() Her telden çalmak: Pek çok konuda bilgi sahibi olmak, içinde bulunduğu ortamın şartlarına göre her çeşit iş yapabilir olmak ![]() Hesaba çekmek: Bir kişiyi, bir makamı yaptığı işler üzerine açıklama ve savunma yapmaya çağırmak ![]() ![]() Hesaba dökmek: Bir konu ile ilgili işlemlerin hesabını kâğıt üzerinde yapmak ![]() Hesaba katmak (almak): Bir işi yaparken ya da yürütürken bir başka şeyi de göz önünde bulundurmak ![]() ![]() Hesaba (kitaba) gelmez: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Hesabı kesmek: Alış verişi ya da ilgiyi kesmek ![]() ![]() Hesabını bilmek: Boş yere para harcamamak, tutumlu davranmak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|