Olimpiyatlar |
05-16-2008 | #1 |
[KAPLAN]
|
OlimpiyatlarOlimpiyatlar Dünün ve bugünün olimpiyat oyunlarının yüzyıllardır değişmeyen tek ortak yönü, yarışacak sporcuların kendilerini güçlendirmek için başvurdukları özel yöntemlerdir Bugün olduğu gibi, eski çağlarda da olimpiyatlarda yarışan atletler, profesyonelce eğitilmelerinin ve beslenmelerinin yanısıra, değişik yollarla kendilerini güçlendirmeye çalışmaktadırlar Her dönemde yarışmacı sporcular, enerji verici ve kas geliştirici olduğu ileri sürülen besinleri, otları, karışımları yiyorlar Örneğin, eski günlerde atletler, kas yaptığı düşüncesiyle, belirli hayvanların testislerini yiyorlardı İşin ilginç yanı, bugünkü atletler arasında da aynı alışkanlığı sürdürenlere rastlanmasıdır Onlar da güç verici bitkileri kullanıyorlar, onlar da değişik diyetler uyguluyorlar O ilk günlerin olimpiyat oyunlarıyla bugünküler arasında birkaç ortak özellik daha göze çarpıyor Kazananlara övgü şiirleri yazan, Yunanistan'ın en ünlü şairi olan Pindar'a göre, olimpiyatları kazanmanın bedeli ömür boyu yemek parası, dört atlı bir araba, tiyatrolarda ön sıralarda biletlerdi Bugünün olimpiyatlarında ise bu konuda pek değişik bir durum görülmüyor Sponsorlar kazananlara iş garantisi veriyorlar, reklam filmlerinde oynamayı kabul eden şampiyonlar ise, kendilerini bir anda "para denizi"nde buluyorlar Kaybetmenin bedeli eski olimpiyatlarda bugüne oranla çok ağırdı Dereceye giremeyen yarışmacılar halk tarafından ayıplanırdı, onlarla alay edilirdi, hatta evlerine dönemeyecek kadar utandırılırdı Bugün ise olimpiyatlarda kaybetmek çok değişik algılanıyor Yarışmalara katılmak için gereken cesaret ve onur, kaybetmek ya da kazanmaktan daha büyük bir anlam ve önem taşıyor Eski olimpiyatlar, Zeus adına dini bir şenlik olarak düzenleniyordu Bugün, her ne kadar tanrılar oyunlar esnasında onurlandırılsa da, milli gurur, kâr etmek ya da rekor kırmak, artık Zeus adına yapılmıyor Eski olimpiyatlarda dini bir şenlik olsa da, dünyanın dört tarafından gelen insanlar kutsal bir yer ziyareti için gelmiyorlardı Phythagoras'ın dediğine göre, bu insanların gelmelerinin üç nedeni vardı: Katılmak, seyretmek ve ticaret yapmak Zaten, Phythagoras'a göre insanlar dünyaya gelirken de bu gruplara ayrılmıştır (Filozoflar Phythagoras'ın dünyaya seyretmek için geldiğini öne sürmüşlerdir) Bu şenlikler, eski çağlarda büyük bir önem taşıyordu Dört yılda bir, ağustos ayının ortasında başlayan şenlikler, eylül ayının ortasında bitiyordu ve iki olimpiyat arasındaki dört yıllık zaman dilimine ise "bir olimpiyat" deniliyordu Günümüzde dünyanın yedi harikasından biri olan, Olympia tapınağında bulunan, Pheidias'ın altından ve fildişinden yaptığı dev Zeus tanrısının heykeli, özellikle bu şenliğin onuru adına tasarlanmıştı Yunan efsanesine göre olimpiyat oyunlarını, ölümsüz kahraman Herkül kurmuştur İlk kaydedilişi MÖ776 olmasına karşın, ilk oyunların, bu tarihten beş yüz yıl önce başladığına inanılmaktadır İlk kaydedilen olimpiyat oyunu, 200 metre sürat koşusuydu Bu koşuyu Elisli Coroebus kazanmıştır Yarışmalara, giderek çeşit-li spor dalları katıldı Yüzyıllar boyunca, olimpiyat oyunları, yalnızca bir gün sürdü Oyunlara 472'de başlama ve bitiş törenleri eklendi ve süre birkaç gün uzatıldı Dereceye girenlere, Zeus'un kutsal korusundan kopartılmış, zeytin dallarından çelenkler takılmaya ve ödüller verilmeye başlandı Eski çağlarda olimpiyatlar, yalnızca spor yarışmalarından oluşmuyordu Hemen her Yunan kenti şenlikler düzenliyordu Aralarında çok önem taşıyanları da vardı; örneğin, Apollo'un onuruna, Delphi kentinde düzenlenen Phytian oyunları, bu şenlikler içinde en çok ilgi çekeni idi Kentsel şenliklerde müzik alanında da yarışmalar yapılıyordu Kazananlar için ozanlar zafer şiirleri yazıyor, bu ise kazananları ölümsüz kılıyordu Tiyatro ve yazı alanlarında da yarışmalar düzenleniyor, felsefi konularda tartışmalar yapılıyordu Plato'nun, bu şenliklerde edebi bir diyalog yarışmasına girdiği ve felsefeye olan ilgisinin, böylesi bir rastlantı sonucu keşfedildiği ileri sürülmektedir Çıplaklık, eski olimpiyatların belirgin özelliklerinden biriydi Jimnastik sözcüğü, eski Yunanca'da "çıplak" demek olan "gumnos" kökünden gelmektedir Ancak Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlık resmi din olarak kabul edilince, çıplaklık da yasaklandı ve bunun sonucu olarak olimpiyatlardan da kaldırıldı 393'de ise İmparator Theodosius, olimpiyat oyunlarını tümüyle yasakladı Çağdaş anlamda olimpiyat oyunları 1896 yılında başlamıştır Pierre de Coubertin'in çabalarıyla olimpik ruh, dünya barışı adına yeniden yaşama geçirildi Coubertin'in başarısı, olimpiyatlara uluslararası bir nitelik kazandırmasıydı Eski olimpiyatlara yarışmacı olarak katılabilmek için ilk koşul Yunanca bilmekti Oyunları seyretmek ise, rahibeler dışında tüm kadınlara yasaktı Coubertin olimpiyat geleneğini yeniden yaşama geçirirken, bu kısıtlamaları kaldırdı Yunan atletlerinin performanslarının ne olduğunu tahmin etmek zor, ama onların güzelliğe, sağlığa, spor yapma zevkine ve disipline verdikleri önemi düşünürsek, bugün para için yarışan atletlerden daha üstün olduklarından şüphe edilemez Her ne kadar modern olimpiyatların prensibinde uluslararası barış, sporcu ruhu, güzel ahlak ve dostça yarışma zevki bulunsa da, artık Pindar'ın şiirlerinin de tarihe karıştığını görüyoruz Umarız, birgün bu prensiplere dönülür Derleyen: Bahar Akman - Bütün Dünya |
|