[KAPLAN]
|
Şemseddin Fenari ( 1350-1430 )
ŞEMSEDDİN FENARİ ( 1350-1430 )
Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında Bursa çevresinde dikkati çekmiş, din ve
ilim sahasındaki derin bilgisi ile büyük saygı toplamış, zaman zaman Osmanlı beylerine öğütler vererek onları uyarmış değerli bir din bilginidir Yüzden fazla yazılı eseri vardır Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk şeyhülislâmı olmuştur
1350'de Maveraünnehir'de doğmuştur Doğduğu yıllar, Maveraünnehir ve çevresinin büyük kargaşalıklar içinde çalkalandığı yıllardır Oradan kaç yaşında ve ne suretle Anadolu'ya geldiği bilinmemektedir İlk öğrenim yıllarında, ilk öğrenimini ve gerekli bilgileri, Horasan, Taşkent çevrelerindeki yetkili hocalardan aldığı ve göç dalgaları ile Anadolu'ya geldiği sanılıyor Osmanlı kuruluşunun çekirdek günlerinde Bursa çevresinde görülmüş, derin bilgisi, anlayışı ile hemen dikkati çekerek etrafında insanların kümelendiği bir bilgin olmuştur Kurduğu fikrî otorite, Osmanlı beylerini de etkiliyordu O kadar ki, Yıldırım Beyazıt, Niğbolu zaferinden sonra içkiye alışması ve sarayında içki âlemleri tertiplediğinin duyulması üzerine, Şemseddin Fenarî'nin cephe alması, padişahı frenlemiş ve daha dikkatli davranmasına sebeb olmuştur
DİN BİLGİSİNİN YANINDA MATEMATiK VE ASTRONOMİ ÖĞRENDİ
Zamanın ünlü kişilerinden ders alarak kültürünü zenginleştirdiği biliniyor Bu
arada, Cemalettin Aksarayi ve Mısır'da Şeyh Kemaleddin gibi büyük üstadlardan dersler görmüş, din bilgisinin yanında matematik ve astronomi öğrenmiştir
Bursa'da müderris olarak ders veriyordu Ünü, bütün çevreye yayılmıştı Uzak vilâyetlerden insanlar, Fenarî'den ders almak için Bursa'ya geliyorlar ve Orhan Medresesi'nde ondan ders görüyorlardı
Bursa'da kadı olarak da hizmet vermiş ve birçok davaların adaletle sonuçlanmasını sağlamıştır
Bir ara, hac farizasını yerine getirmek için Hicaz'a gitmiştir Hicaz dönüşü Mısır'a uğramış ve Mısır'da dersler vermiştir Mısır'da kısa bir sürede ünü bütün ülkelere yayılmış ve Fenarî'nin Mısır'da olduğunu öğrenen Çelebi Mehmet, kendisine haber göndererek Bursa'ya dönmesini rica etmiştir
Bunun üzerine Fenarî, Mısır'dan kalkıp Bursa'ya geldi O yıllarda Çelebi Mehmet Bursa'da ünlü Yeşil Cami ile türbesini yaptırmakta idi Timurlenk askerlerinin harap ettiği Orhan Medresesi'nin tamirini de bitirmişti Şemseddin Fenarî, bizzat padişah tarafından karşılandı ve Orhan Medresesi'nin baş müderrisliğine tayin edildi
İLK ŞEYHÜLİSLAM LIĞI TEKLİF ETTİ
Osmanlı İmparatorluğu gelişiyor, sınırları gittikçe genişliyordu Padişah ikinci Mu-rad, işlerin adaletle yürümesi ve şeriatın gösterdiği çizgiler içinde gelişmesi için, kendisine bu konuda yardımcı olacak bir bilgine ihtiyaç duydu Şemseddin Fenarî'ye, Osmanlı Devleti'nin ilk şeyhülislâmlığını teklif etti
Tarihlerin yazdığına göre, Şemseddin Fenarî, önce bu teklifi kabul etmek istememiş ve şeriat ahkâmı içinde fetva verecek bir makamın, padişah tarafından tayin ve gerektiğinde azledilmesini doğru bulmamıştı Bunu cesaretle padişaha söyledi, ikinci Murad, tayinin bir ehliyet tercihi olduğunu, bu sebeple padişahın yapmasında yarar bulunduğunu ileri sürmüş, fakat azlinin, adaleti baskı altına alabileceğini kabul ederek, şeyhülislâmlık makamının kayd-ı hayat şartına bağlanmasını kabul etmiştir
ADI EVLİYALARA KARIŞMIŞTI
Şemsettin Fenarî 1424'teOsmanlı mülkünün ilk şeyhülislâmı olarak göreve başladı 6 yıl bu görevi büyük bir ehliyetle ve adaletle yürüttükten sonra, tekrar Hicaz'a gitmek istedi Hükümdardan müsaade aldı ve yola çıktı
İlerlemiş yaşta idi Yol zahmetli ve uzundu Buna rağmen Şemseddin Fenarî, zahmetlere katlanmış ve ikinci haccını da tamamlayarak Bursa'ya dönmüşse de döndükten kısa bir zaman sonra hayata gözlerini yummuştur
Bursa'da, kendi adı ile bilinen bir mahallede, kendi eliyle yaptırdığı camisinin yanındaki bahçede gömülüdür Tertemiz hayatı, daha sonra masallaşmış ve adı evliyalara karışmıştır
100'den fazla yazılı eseri vardır Öldüğü zaman kitaplığında 10 000 cilt kitap bıraktığı söylenir Yunan işgali sırasında bu kitaplık yakılmış, yağma edilmiş, bu yüzden pek çok eser ortadan yok olmuştur Yaptığı tefsirler büyük değer taşır Özellikle Fatiha tefsiri, yalnız Osmanlı ülkesi içinde değil, bütün Müslüman dünyası içinde ünlüdür
Ayrıca,"Enmuzecü'l-Ulûm" adlı yüz kadar ilmin tasnifini yapan ansiklopedik eseri, değerli bir kaynaktır En büyük eseri olarak "Hulusü'l-Bedayi fi Usulü'l-Şerayi" bilinir
|