[KAPLAN]
|
Ahmet Mithat Efendi ( 1844-1912 )
AHMET MİTHAT EFENDİ ( 1844-1912 )
Bahtı ile, kaderi ile boğuşa boğuşa başarıya ulaşmış bir adam! Bütün kötülüklerin, cahillikten kaynaklandığını bilen ve ülkeyi cahillikten kurtarmak için durmamasıya yazan, konuşan bir yazar! Aktar çıraklığından üniversite profesörlüğüne kendi gayreti ile tırmanan bir insan: Ahmet Mithat Efendi! 
1344 yılında İstanbul'da doğdu Bir bezzazın oğlu idi 6 yaşında babasız kaldı Mısır-çarşısı'nda bir aktarın yanına çırak verdiler Zeki bir çocuktu Her işi yüksünmeden yapıyordu Öteki çıraklardan farklı bir yapısı olduğu, kısa bir sürede anlaşıldı Nitekim çarşı esnafından Hacı İbrahim Efendi, bu yetenekli çocuğa, akşamları ders vererek okuma yazmayı öğretti
GALATA'DA BİR YABANCIDAN FRANSIZCA DERS ALDI
Ahmet Mithat Efendi, bu Hacı İbrahim Efendi'nin kendisine yaptığı iyiliği hiç unutmayacak, yıllar ve yıllar sonra bir gün oğlu Dr Kâmil Yazgaç'ın kolundan tutarak Mısırçarşısı'nda bir dükkânın önüne getirecek ve şunları söyleyecektir:
"İşte ben, bu dükkânda çıraktım, ustamdan yediğim dayakların acısı ile on beş yaşından sonra buradaki okur—yazar esnaftan ders almaya başladım, beş yılda okur—yazar bir efendi oldum "
Oysa Ahmet Mithat Efendi, yalnız Hacı İbrahim Efendi'den okuma yazma dersleri almıyor, bir vesile ile tanıştığı, Galata'da ticaret yapan bir yabancıdan da Fransızca dersleri alıyordu Bu öğrendikleri, Ahmet Mithat Efendi'ye yetmiyordu Daha çok öğrenmek, düzenli bir tahsil yapmak istiyordu 1861'de Niş vilayetinde Kaza Voyvodası görevinde bulunan kardeşi Hafız İbrahim Efendi'nin yanına gitti
Bu gidiş, A Mithat Efendi'nin hayatında bir dönüm noktasıdır O sıralar Niş Valisi Mithat Paşa idi Ağabeysi Voyvoda İbrahim Efendi'yi tanıdığı için, genç Ahmet Mithat'ı da tanıdı ve sevdi Zamanın lisesi demek olan rüştiye okuluna yazdırıldı Mithat Paşa, ayrıca genç Ahmet Mithat'a, Mamuryan Efendi'den Fransızca ders almasını sağladı
Mithat Paşa, Tuna vilayetinin başına getirilince, Ahmet Mithat'ı da Mektubî Kalemi'ne memur olarak aldı Çalışkanlığı, zekâsı ve öğrenme hırsını beğendiği bu gence Mithat Paşa kendi adını da vermiş ve o zamana kadar sadece Ahmet olan adı, bundan sonra Ahmet Mithat olmuştur
Ahmet Mithat Efendi, memurluğu süresince de ders almayı sürdürmüştür Bir yandan, Sait Paşa Medresesi'nde sabah derslerine gidiyor, bir taraftan da akşamları, Çankof Efendi'den Fransızca dersler alarak yabancı dil bilgisini ilerletiyordu 20 Haziran 1868'de "Tuna" gazetesine yazar olarak girdi Matbaacılık tekniğini kısa bir zamanda kavradı ve gazetenin başyazarı oldu
BAĞDAT'TA «ZERVA» ADLI BİR GAZETE ÇIKARDI
Mithat Paşa, Bağdat Valisi olunca, Ahmet Mithat'ı da Bağdat'a götürdü Kendisine, bir matbaa kurmak ve 2 gazetesini çıkarmak görevini verdi Çıkardığı ve bütün yazılarını yazdığı gazetenin adı, "Zerva"dır Gazeteciliğin yanısıra Mektubî Kalemi"ndeki görevini de ihmâl etmiyor, ayrıca Farsça ve Arapça dersleri alıyordu Bu arada, sanayi mekteplerinde okunmak üzere "Hâce-i Evvel" ve "Kıssadan Hisse" kitaplarını yazdı
Bundan sonraki hayatı baş döndürücüdür Ağabeysi öldü Ağabeysinin bütün ailesi İstanbul'a geldi ve Ahmet Mithat Efendi'nin eline bakmaya başladılar Tahtakale'de kiraladığı bir evde bir matbaa kurarak işe girişti Bütün aile dizgi, baskı işlerinde çalışıyordu Burada hazırladığı eserleri basmaya başladı Namık Kemal'in yayınlamaya başladığı "İbret" gazetesinin sürekli yazarları arasına girdi "Devir" ve "Bedir" adlı gazeteleri çıkardı ve batırdı "Vatan yahut Silistre" piyesinin olaylara yol açması üzerine, Namık Kemal ve arkadaşları ile birlikte sürgüne gönderildi Sürgün gittiği Rodos'ta, durmadan romanlar yazdı "Hasan Mellah", "Hüseyin Fellah", Dünyaya İkinci Geliş", "Açık Baş" bu dönemin ürünleridir
Abdülaziz'in hallinden sonra, İstanbul'a döndü (11 Haziran 1876) "İttihat" gazetesini çıkardı "Takvim-i Vekayî" müdürlüğüne getirildi "Üs-sü-İnkılâp" adı ile bir kitap yayınlayarak padişahın gözüne girdi Türk basın tarihinde önemli bir yeri olan "Tercüman-ı Hakikat" gazetesini çıkardı Ahmet Cevdet, Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim bu gazetenin sütunlarında şöhret oldular Damadı Muallim Naci, bu gazetenin edebiyat sayfasını yönetiyor, dilde sadeliğe örnek şiirler yayınlıyordu:
"Mintanın düğmesin çöz
Sim tenin görsün bu göz
Eskiden söylenir şu söz
Çok naz âşık usandırır "
1908 Meşrutiyet inkılâbından sonra emekli oldu Fakat bakanlar kurulu kararı ile üniversiteye felsefe, tarih ve din tarihi kürsüsüne profesör atandı Ayrıca, Kız Öğretmen Okulu'nda tarih ve pedagoji okutuyordu
AHMET MİTHAT EFENDİ KALEMİNİ HALKIN EĞİTİMİ İÇİN KULLANDI
Tanzimat döneminin en popüler yazarıdır ve nesrin bütün türlerinde ve konularında yazılmış 200'den fazla eseri vardır Kalemini, halkın eğitim ve öğretimine adamıştı Romanda, hikâyede biçime önem vermiyor, romanın en heyecanlı yerinde olayların dışına çıkarak, halka bilgi vermek için, fizikokimya, astronomi, tarih üzerinde sayfalar dolduruyordu "Sulfatoyu bile çocuğa, sekere bulayarak yedirirler Halka da bilgiyi öyle vereceksin!" diyordu Halk çocuğu idi, halk adamı oldu ve bütün hayatı boyunca halkı için çalıştı Ahmet Mithat Efendi, tek başına Türk halkında okuma zevkini yaratabilmiş büyük bir idealisttir
Bağdat'ta bulunduğu yıllarda Mithat Paşa, kendisine; "Oğlum", demişti "Vatana en büyük hizmet, vatandaşları okutmaktır Sen de bu yolda yürürsen, dünyada cismimi, ahirette ruhumu şad etmiş olursun! Yaşadıkça hocalık yapacaksın, öğreteceksin ve kalemi elinden bırakmayacaksın!"
Ahmet Mithat Efendi, öyle yaptı ve 1912 yılında, son dersini ve son nefesini, Darüşşafaka Mektebi kürsüsünde verdi
|