Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > İç Anadolu Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ait, atasozleri, atasozlerii, karaman, karamana

Karaman Atasozlerii - Karaman'a Ait Atasozleri

Eski 08-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Karaman Atasozlerii - Karaman'a Ait Atasozleri





Abdala malûm olur

Abdalın avrat boşadığı zaman

Abdal evinde kaymak mı bulunur

Abdestsize namaz dayanmaz

Acele etsen de iş varacağına varır

Acele işe şeytan karışır

Acemi nalbant, gavur eşeğinde öğünür

Acı acıyı, su sancıyı savar

Açı ağlatma toku söyletme

Açı ığratma toku söyletme

Acıkan doymam sanır

Acıyan eşek attan ileri gider

Aç ayı oynamaz

Aç bırakma hırsız olur, çok söyleme arsız olur

Açın açı, çıplağın kabadayısı

Açın gözü ekmek teknesinde olur

Aç köpek fırın deler

Açlığılan tokluğun arası yarım ekmek

Açma kütüğü söyletme kötüyü

Aç ne yemez tok ne demez

Aç tavuk kendini buğday anbarında görür

Açtırma kutuyu söyletme kötüyü

Adam adama lazım olur

Adamakla mal mı tükenir

Adamın adı çıkacağına canı çıksın

Adet yerini bulsun

Adı çıktı dokuza inmez sekize

Ahmak misafir ev sahibini ağırlar

Ağalık vermekle, yiğitlik vurmakla

Ağanın alnı terlemeyince ırgatın burnu kanamaz

Ağır kazan geç kaynar

Ağır ol da kâmil desinler

Ağzına tat boğaza mihnet

Ağızdan burun yakın, kardaştan karın yakın

Ağzı açık ayran delisi

Ağzımın suyu aktı

Ağzından çıkanı kulağı işitmez

Ağlarsa anam ağlar, gayrısı yalan ağlar

Ağlayak da gözden mi olak

Ağmansız güzel arayan yarsız kalır

Ağrısız baş mezarada gerek

Akçe bulsam çıkı yok,

Akçesi ucuz olanın kendisi kıymetli olur

Akıllı evladın var neylersin malı, akılsız evladın var yine neylersin malı

Akılsıza söz kar etmez

Akılsız başın cezasını ayaklar çeker

Akılsızın şaşkını beyaz giyer kış günü

Akılsız köpeği yol kocatır

Akıntıya kürek çeker

Akrabanın ettiğini akrep etmez

Akranı ile konuşmayanın sesi semadan gelir

Akşam aşından bir gelin ölmüş

Akşamın işini sabaha bırakma

Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir

Alabula soğan zarı gibi

Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını orantıya vurursun

Alan satandan umar

Al altını tımarını

Alçak eşeğe kim olsa biner

Alçak yerde yatma sel alır, yüksekte yatma yel alır

Aldı alısını dolandı çalısını

Al elmaya taş atan çok olur

Alemde bekâin insanda cefa yok

Alemin ağzı torba değil ki büzesin

Alet işler el öğünür

Alem unutmuş, kalem unutmamış

Alı al moru mor serdim

Alığını almak, ğölüğünü solmak

Alımı aldım, morumu soldurdum

Alışmadık abdest tutmaz

Alışmış kudurmuştan beterdir

Allah abdala eşeğini kaybettirir, sonra buldurup sevindirir

Allah bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar

Allah herkesin kalbine göre verir

Allah’ın ondurmadığını kul onduramaz

Allah’ın parmağı yok ki gözüne soksun

Allah ilmi dileyene, malı dilediğine verir

Allah gardaşı gardaş, kısmetini ayrı yaratmış

Allah oraspı avrat, puşt oğlan şerrinden emin eylesin

Allah şaşırttığı kulu beygir gibi otur

Allah şaşırttı mı dayıya hal dedirtirmiş

Allah’tan korkmaz kuldan utanmaz

Allah’tan sağlık devletten aylık

Allahümme ferden, kendini sakın kel ile körden

Allah yolunu yolsuza çattırmasın

Allı yelek, pullu yelek, gömlek yok, canfes neye gerek

Alma ağacından uzak düşmez

Alma ağacının altında büyümüş

Analar taş yesin yarım yarım beş yesin

Almadan vermek Allah’a mahsus

Alma mazlum ahını çıkar aheste aheste

Al ¤¤¤¤¤¤nun kızını, alma kızının kızını, sürer ebesinin izini

Aslı ne nesli ne

Altta kalmayı ayı bile sevmez

Altın eşiğin gümüş eşiğe işi düşer

Altın pas tutmaz

Altın yere düşmeyile pul olmaz

Alt yanı sakal üst yanı bıyık

Al kaşağıyı gir ahıra, yağır olan gocunsun

Amma da alaşalı ha

Ana bir, bacı iki, gerisi çalı

Anladı amma palan guskun koymadı

Anan turp baban şalgam, sen içinde gülbe şeker

Anan eğirip baban dokumadı ya

Anamur ineği gibi

Aptalı vali yapmışlar, önce babasını kesmiş

Arz ehlinin kapısı daima örtük gerek

Arsızın ar nesine, gömleği uzun yar nesine

Arpa görmüş at gibi ne sırıtıyorsun

Arpacı kumrusu gibi düşünür durur

Ar namus tertemiz

Armut piş ağzıma düş

Armudun sapı vardır üzümün çöpü vardır

Armudu sapı ile, üzümü çöpü ile, pekmezi küpü ile

Armudun iyisini dağdaki ayı yer

Arkadaşını söyle, seni söyliyeyim

Ar insana, bar hayvana yakışır

Arife tarif gerekmez

Arife günü yalan söyliyenin, bayram günü yüzü kara çıkar

Ârife bir işaret el verir

Arı satmış, namusu tellala vermiş

Arı bal alacak çiçeği bilir

Ar gözden, kar yüzden anlaşılır

Ar eden kar edemez

Arap eli öpmekle dudak kararmaz

Asıl varken vekil aranmaz

Aslını saklayan haramzadedir

Asıl azmaz bal kokmaz; kokarsa ayran kokar, çünkü aslı süttür

Aşşık oynamaktan murat, ütmektir

Aşşığım aşşık, üttüğüm oynamam

Attan indi eşeğe bindi

Atta karın, yiğitte burun

At sineği gibi beygir tersiyle geçinir

At ölür de itler bayram eder

Atlıyı attan indirir

At ile deri, yemek ile diri

At ile avrat yiğidin bahtına

Ateşle oyun olmaz

At elin, torba emanet, bizim dahdahımız var

At ilin, it ilin, bize ne

Atın ölümü arpadan olsun

At binicisine göre kişner

Ata binmeden ayakları sallama

Avradı tuz dedi mi cız der

Avradı er zaptetmez, ar zapteder

Av köpeği gibi ne soluyorsun

Avcı avında, yolcu yolunda gerek

Ayranı yok içmeye, feraceyle gider sya

Ayran içtik ayrı düştük

Ayranım ekşi diyen olmaz

Aylak sirke baldan tatlıdır

Ayın onbeşi karanlık, onbeşi aydınlıktır

Aydan almaz, günden solmaz

Ayağa dokunmadık taş, başa gelmedik iş olmaz

Ayağın sığmayacağı yere baş sokulmaz

Aza nere gidersin demişler, çoğun yanına demiş

Aza kanaat etmiyen çoğu bulamaz

Azıcık aşım kuygusuz başım

Az yaşa, uz yaşa, akıbet gelecek başa

Az veren candan verir, çok veran maldan verir

Az ye de bir çırak tut


Baba hizmet, oğlum himmet

Babamın öleceğini bilseydim acı soğana değişir de yerdim

Babam bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım

Baba mirası yanan mum gibidir

Babası kahya olanın neden pervası olur

Babası oğluna bağ bağışlamış da, oğlu bir salkım üzümü çok görmüş

Babası ölen bey, anası ölen kadın olur

Bacası eğri amma dumanı doğru olsun

Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var

Bacak kadar boyuyla türlü türlü haltlar karıştırır

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun

Bağ dua değil çapa ister

Bağı olmayan kişi, martaval yemek işi

Bağlı aslana tavşan bile hücum eder

Bağlı tavuğu bulamaz

Bahçeciye tere satılmaz

Bahil olan, zelil yaşar

Baht olmayınca başta, ne kuruda biter ne de yaşta

Bakan göze yasak olmaz

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur

Bir çiçekle bahar gelmez

Bak şu feleğin işine, ayıya kaval çaldırıyor

Balcı ağlar,pekmezci ağlar,gatre incinin gözü çıksın

Balcı kızı daha tatlı

Bakkal ölenin borcunu diriye ödettirir

Balcının bal tası, oduncunun paltası

Bal döksen yalanır

Bal bal demekle ağız tatlanmaz

Balığı baştan avlamalı

Balık baştan kokar

Balı parmağı uzun olan yememiş de kısmeti olan yemiş

Baltayı taşa vurdu

Bal tutan parmağını yalar

Bana bir kadın lazım oda bu gece lazım

Battı balık yan gider

Başa gelen başta kalmaz

Başa gelen çekilir

Başa gelmedik iş olmaz

Başa gelmedik iş olmaz, ava gelmedik kuş olmaz

Başar da başakçı ol

Baş başa baş Şeriata bağlı

Baş başa baş yasaya bağlı

Başın başı, başın da başı var

Baş büyük devlet, ayak büyük mihnet

Başıma uymayan takke elin olsun

Başım da bir bitmedik arpa kaldı

Başında guguk öter

Başındaki fese bak, girdiği kümese bak

Başını acemi berbere teslim eden, cebinde pamuk eksik etmesin

Başını sallayana, şapkasının parasını ben verdim sanır

Baş kalkmadıkça ayak kımıldamaz

Baş ol da ister eşek başı ol

Baş sağlığı dünya varlığı

Baş üstüne deme, ayak altına al da işimi gör

Baz baz ilen baz ilen, kel tavuk kel horoz ilen

Bedava sirke baldan tatlıdır

Bedestanda mal kaybolmaz

Beğendiğin dağın odununu kes

Beğendiğin ne, beğenmediğin ne

Bekara avrat boşamak kolaydır

Bekar gözüyle kız alınmaz

Bekle koca kız bahtın açılsın

Bela dur geliyorum demez

Belaya sabır gerekir

Belli düşman gizli dosttan yeğdir

Ben derim bayram haftası, o anlar mangal tahtası

Ben hadımım derim, o oğlun kızın kaç der

Benim için kültürab oldu

Benim oğlan bina okur, döner döner bir daha okur

Ben ölürsem sana eskim ile püsküm mü kalacak

Benim sakalım tutuştu sen cigara yakmak istersin

Ben senin karanlıkta göz kırptığını nerden bileyim

Berber berbere benzer amma başım Allah’a emanet

Beslemeden kadın olmaz, gül ağacından odun olmaz

Bir kuruşla beş kapılı hamam yaptırır

Beş kuruşluk fener o kadar yanar

Beş parmağın beşi de bir değil

Beş parmak düz değil

Beş parmağın hangisini kessen acımaz

Beşik arkası da gurbettir

Bey almaz, paşa almaz, delikli taş yerde kalmaz

Beydir amma cebi omuzunda

Bey gelmediyse bedeli geldi

Bey ile bostan ekenin hıyarı ne gider

Beyinsiz kafaya söz kar etmez

Beylerde zulüm olur da yalan olmaz

Bey oğlunun katırı ne vurursa götürür

Bıçak kınını kesmez

Bıçak yarası iyi olur dil yarası iyi olmaz

Bilmedin kolayını, bok ettin alayını

Bilgisizlikten kurtulmuş amma eşeklikten kurtulamamış

Bilmediği beş vakit namaz, bilir de yanına varmaz

Bilen bilir bilmeyen aslı var sanır

Bin dost az, bir düşman çok

Binin yarısı beşyüz o da bizde yok

Bin merak bir borç ödemez

Bin nasihatten bir musibet evladır

Bin tasa bir keseyi ödemez

Bin yaddan bir bildik yeğdir

Bir ağaçtan hem okluk hem de bokluk olur

Bir ağızdan çıkan bir orduya duyulur

Bir at dört nalın üstünde daima kişneyip durmaz

Bir ayağı çukurda

Biri eşikte biri beşikte

Bir baltaya sap olamadı

Bir çakımlık gav gibi

Bir çıktı pir çıktı

Bir çiçekle bahar gelmez

Bir dalda kırk ceviz olmadan taş atmaz

Bir darlığın bir bolluğu, bir bolluğun bir darlığı vardır

Bir deli kuyuya taş atar bin akıllı çıkaramaz

Bir demeden iki denmez

Bir dirhem et bin ayıp örter

Bir dost kırk yılda kazanılır

Bir dostum pir postum

Bir dostun bin düşman kadar kahrı olur

Bir elini vicdanına bir elini cüzdanına

Bir elin nesi var, iki elin sesi var

Bir evde iki kız, biri çuvaldız biri yıldız

Bir fesli bir saçlıyı besler

Bir gül ile bahar gelmez

Boyumca buldum huyumca bulamadım

Bir işci bin başcı

Bir kararda kalan bir Mevla

Bir korkak bin orduyu bozar

Bir koyundan iki deri çıkmaz

Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur

Bir nalına vurur bir mıhına

Bir mum al da derdine yan

Bir sofrada dokuz ekmek yenilmez, dokuz sofrada dokuz ekmek yenilir

Bir sahan kepek, bir tülü köpek fiatına aptallardan alınma

Bir ye de bin şükret

Biri yer biri bakar Kıyamet ondan kopar

Bir yerim diyenden, bir de yemem diyenden kork

Bir yüzü ipek bir yüzü köpek

Bir şeyin önüne bakma sonuna bak

Bitmeyen işin kırk yıl müsadesi var

Bize gelince yiyip içelim, size gelince gülüp geçelim

Bizim tavuk bir yumurtu yumurtladı mı yedi mahalleye duyulur

Biz ondan yoğurt umarız o bizden ayran umar

Bülbülü altın kafese koymuşlar ille vatan ille vatan demiş

Bülbülün çektiği dili belasıdır

Büyük büyüklüğünü bilmezse küçük küçüklüğünü bilmez

Büyük başın büyük belası olur

Büyüklüğünü bilmeyen Allah’ını da bilmez

Büyük hikmetler kısa sözlerde bulunur

Büyüklük Allah’a yaraşır

Büyük lokma ye büyük söyleme

Bu ağız ile çok sakız çiğner

Bu başa böyle traş

Bu gün bulur bu gün yerim, yarına Allah kerim derim

Bu gün dünya yarın ahret

Bu günkü tavuk yarınki kazdan iyidir

Buğday ekmeğin yoksa tatlı dilin de mi yok

Bu işte kabak tadı verdi

Bulamaçtan dönenin kaşığı kırılsın

Buldukça bunar

Buldukça bunsırar

Bulduksıra bunar

Buldun bir koyun yeyin da doyun Ne vazifen senin ayın oyun

Bulursa yer bulmazsa ağzını poyraza açar

Bundan sonra at olup da kuyruk tutacak değilim ya

Bundan sonra önü söğütlü değirmen sahibi olacak değilim ya

Buna etme bulma dünyası derler

Burnumu sıksan canım çıkacak

Böyledir ahval-i alem, gah şad u gah ğam

Böyle duanın böyle amini olur

Böyle eyyam-ı ğamın böyle olur nevruzu

Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek

Borç yiyen kesesinden yer

Borç yiğidin kamçısıdır

Borç ödemekle yol yürümekle biter

Borçlu ölmez benzi sararır

Borç bini aştı

Borç benim de tasası senin mi

Boğaz yediğini istemez de göz gördüğünü ister

Boğazı büyük olanın dostu olmaz

Boklu tavuk çok yumurtlar

Bol bol yiyen bel bel bakar

Boyuna posuna bakma, huyuna ussuna bak

Boynuz ararken kulaktan da olacak

Boyacı küpü değil ki batırıp çıkarasın

Bozulmuş bağa bekçi olmam

Boza üstünde bina tutmaz

Boşuna kavuk sallama

Boş torba ile at tutulmaz

Bostancıya kelek satar

Boş ite menzil olmaz

Boş gezmekten aylak işlemesi yeğdir

Boş gezenin boş kalfası

Boş çuval dik durmaz

Boş boğazlık karın doyurmaz

Boş boğazı ateşe atmışlar da odun yaş diye bağırmış

Boşa koydum dolmadı, doluya koydum almadı


Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur

Can boğazdan gelir

Candan gördüğünü tanır, yandan gördüğünü tanımaz

Canı cana ölçmüşler artanını kesmişler

Can sefadan da usanır, cefadan da

Cam ile oynama kestirirsin, çocuk ile sohbet etme küstürürsün

Cami yıkılsa da mihrabı yerinde kalır

Camiye lazımken mescide haram

Cefayı çekmeyen sefa bulamaz

Cemaat ne derse desin imam bildiğini okur

Cennete gitse fidan kırar, cehenneme gitse kazan deler

Cevahir çarşısında boncuk satılmaz

Cinsi cinsine çeker

Cumalığı tuttu

Ç

-------------------------------------------------

Çabuk parlayan çabuk söner

Çağrılmayan yere çörekçi ile börekçi gider

Çalmadan oynar kel güdük, ne davul ister ne düdük

Çam sakızı çoban armağanı

Çarığa bakma yüreğe bak

Çatal kazık yere geçmez

Çat okuna uğrayasıca

Çıra dibine karanlık

Çingen çalar kürt oynar

Çingen çingene çatmayınca eleği boynuna geçmez

Çingen evinde kaymak bulunmaz

Çingenenin mahkemeye gidişi gibi

Çirkin bürünür, güzel görünür

Çoban güttüğü kadar, çırak tutuğu kadar alır

Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu

Çobanın gönlü olsa tekeden süt çıkarır

Çok gezenin ayağına tavuk pisliği bulaşır

Çok gülen çok ağlar

Çok mal göz çıkarmaz

Çok mal haramsız olmaz, çok laf yalansız olmaz

Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir

Çoluk çocuk ile eyleme Pazar, arpa alır anbardan buğday yazar

Çürüksüz koza olmaz

Dadanmış kudurmuştan beterdir

Dağ adamı, dağ adamı, hasta eder sağ adamı

Dağ başında duman, insan başında güman eksik olmaz

Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur

Dağdan inme yörük, ne erik bilir ne koruk

Dağdan taş yuvarlar gibi laf söyler

Dağdan yayılır gölden sulanır

Dağına göre kış olur

Dağ kuşu dağda, bağ kuşu bağda yaraşır

Dağlı gelir ovalıyı kovar

Dalamazsın yüzemezsin ne ararsın deniz kenarında

Dal bazlayan dala düşer, kel başlı yara düşer

Damı çok olanın karı çok olur

Dandin desen oynar

Danışan dağ aşmış

Davulu görür oynar, mihrabı görür ağlar

Davulun sesi uzaktan hoş gelir

Debbağ sevdiği deriyi yerden yere vurur

Dede yediğini öde

Değirmenciye hırsızlık ayıp değil, başka ayıbını ara

Değirmenciye salgın salmışlar da oda müşteriye yükletmiş

Değirmene kıtlık girmez

Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan

Değirmenin sesini işitiyoruz fakat onu göremiyoruz

Deli deli akanı bura bura tıkarlar

Deli deliden, imam ölüden hoşlanır,

Deli duran söver akıllı fırsat bekler

Delinin düşüncesine, tavuğun deşinmesine derman yetmez

Delinin harmanı olmaz

Deveye oyna demişler, dokuz kazan süt devirmiş

Deveyi dizinden, pireyi gözünden vurur

Deveyi hendekten atlatan bir tutam ottur

Deveyi ıhtırıp golan dokumaya gider

Deve yük çeker de köpek solur

Devletin malı deniz yemeyen domuz

Deyneği yiyenle sayan bir değil

Dışardaki dost gelinceye kadar, içerdeki düşman çenemi bağlar

Dışı güzel dağ elması

Dışardan baktım türbe, içine girdim tövbe Allah tövbe

Dışı lokum içi b

Dibi görünmeyen kaptan su içme

Dil bilmez dediği tutmaz

Dilbere dildade, sofraya seccade aranmaz

Dilden gelen elden gelse her yoksul bey olur

Dilencinin torbası dolmaz

Dileyen Leylasını da bulur Mevlasını da

Dilinizin kemiği yok ki istediği gibi döner

Dilim dilim, dilim dilim etti benim dilim

Dilim, dilim senden çektiğim zulüm

Dilim senden çektiğim zulüm

Dilim seni dilim seni, dilim dilim dilem seni

Dil kılınçtan keskindir

Dil uzatılan yere el uzatılmaz

Diken battığı yerden çıkar

Dinleyen kendini dinler

Dinsizin hakkından imansız gelir

Dipsiz kiler boş anbar

Dirlik olmayan yerde varlık olmaz

Dişi arslan tek doğurur amma arslan doğurur

Doğan anası olma da Turan anası ol

Doğan ipi gibi uzatma

Doğduğun yere bakma doyduğun yere bak

Doğru bilmeyince eğri bilinmez

Doğruluk minarede kalmış

Doğruların Hak yardımcısıdır

Doğru sarsılır amma yıkılmaz

Delik büyük yama küçük

Delisi olan delisinin kahrını çeker

Deli öğüt tutmaz, kıl düğüm tutmaz

Deliyle çıkma yola, ya sağa sapar ya sola

Deme kış yaz, oku yaz

Demir nemden insan gamdan çürür

Demir tavında dövülür, güzel çağında sevilir

Dene altunu mihenk taşında, insanı iş başında

Deniz dalgasız kapı halkasız olmaz

Denize düşen yılana sarılır

Denizde balık ile pazarlık olmaz

Denizden geçip de arkta boğulma

Deniz suyu ne içilir ne geçilir

Deniz yanında kuyu kazılmaz

Deniz yanar mı? Belki

Derdini söylemeyen derman bulamaz

Derdin yoksa söylen, borcun yoksa evlen

Derdi veren Allah, dermanı da verir

Dert ağlatır, aşk söyletir

Dert benim da tasası senin mi?

Dert derdi açar

Dert derdin halini sorar

Dertli deliden çok sevilir

Dertsiz bir kabak varmış onun da başını kesmişler

Dertsiz kul olmaz

Derviş dervişi tekkede, hacı hacıyı Mekke’de bulur

Derviş Horasan’ı buldu sen hala tarikat ararsın

Destiyi kıran da bir suyu getiren de

Deve ahmak olduğundan kılavuzu eşektir

Deveci ile dost olan kapısını yüksek açar

Deve ile tepiş olmaz

Deve ne kadar kıvrak yürürse de katarını gözetir

Deve kadar büyümüşün, kulağı kadar haysiyetin yok

Devenin yemediği ot başını ağrıtır

Devesi olanın kapısı büyük olur

Deveye binip de hendeğe sinme

Deveye diken insana yaraşır

Doğru söz acıtır

Dokuz ölç bir biç

Domuzdan toklu doğmaz

Donsuzun gönlünden bir top bez geçer

Dostluk başka alışveriş başka

Dostluk kantar ile, alış veriş miskal ile

Dost yoluna post olmalı

Dost yüzünden, düşman gözünden belli eder

Döner taşım yok, öter kuşum yok

Dört duvar sır örtüsü

Dört onluktan tek kuruş iyidir

Dört paralık adamın sekiz paralık keyfi olur

Döşşek gitti kavga bitti

Dudağım patlayayazdı

Dudağının kanını emmek

Dubara ile kazanılan helva ile yenilmez

Dul karı sabunu ile hamama gidilmez

Dut yemeğe dudak gerek

Dut yemiş bülbül gibi ne susarsın

Dudük elin yel Allah’ın istediğin kadar öttür

Düğün aşı ile dost kazanır

Düğün bizim oyna kızım

Düğüncü düğünü uzatırsa döğünür

Düğün evinde eğreti sorulmaz

Düğün olur iki kişiye tasası düşer deli komşuya

Düğünsüz olur, ölümsüz olmaz

Dükkan kapısı Hak kapısı

Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, kullan kendini, göreyim seni

Dünyada dost gibi aziz, ihsan gibi leziz bir şey yoktur

Dünya güzeli, dünya düzeni

Dünya tazeden tazeye

Düz ovada sivri bela

Ecel geldi baş ağrısı bahane

Eceli gelen köpek cami duvarına siyer

Eden kendi kendine eder

Eğri belasını, dileyen Mevlasını bulur

Ehline ver yarıya ver

Ekmeğe mama, kama der

Ekmeği kana doğrayıp yiyor

Ekmeksiz evden iyi

El adamı var sever, er adamı sağ sever

El ağzına bakan avradını tez boşar

Ele geldi korkma, suya geldi kork

El avuç oğalar

Elden bulunan beyden bulunmaz

Elden gelen ele gider

Elden gelen güç gelir

Elden gelen öyün olmaz, o da vaktinde gelmez

El ele bir gün bulunur

El eli bilir, merkep yolu bilir

El el ile, değirmen yel ile

El elin eğlencesi

El elin işini türkü çağırarak yapar

El elin nesine, gülerek gider yasına

Ele verir talkını kendi yutar salkımı

Elganem adam

El için ağlayan gözünden olur

Elif demeden fergaba çıkacağım sanır

Elifi görse öğündüre sanır

Eli hamur karnı aç

Elifin hecesi var gündüzün gecesi var

Eli hamur yoğurur, güzü kırık kovalar

Eli işte gözü oynaşta

El ile gelen düğün bayram

Elim ermez gücüm yetmez

Elin ayıbını sana söyleyen senin ayıbını da ele söyler

Elin davulunu çalar

Elin delisine bakma, evin delisine bak

El içinde vasıyyet ettin, ölmemek olmaz

Elinin hamuruyla er işine karışma

Elin iyisinde, kötüsünde değil

Elin iyisinden kendi kütümüz yeğdir

Elin kazanıyla aş kaynamaz

Elin keli ele kokmaz

Elin keşanesinden bizim viranemiz yeğdir

Elin köyünde horoz olmaktansa, kendi köyünde tavuk olmak yeğdir

Elin ölüsü ele düğün gelir

Elin sözü kayar gider, dostun sözü koyar gider

Elin tavuğu ele kaz görünür

El mi yavuz, bey mi yavuz? El yavuz

Elti eltiyle iyi olsa, bohçası hamamda çekişir

El üstünde gömlek eskimez

El yahşi biz yaman, el buğday biz saman

Emanetin canı cebinde olur

Emek olmayınca yemek olmaz

En akıllısı deli Bekir, o da duvarda bağlı yatır

Er diye erik ağacına çıkacak

Er ekmeği meydan ekmeği

Erenlerin sağı solu belli olmaz

Er getire, Hak yetire

Erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını

Eri olanın harman kadar yeri olmaz

Erkeğin malı meydanda

Erkek koyun kasap dükkanında yaraşır

Erkek vefakar, kadın cefakar olmalı

Erken evlenen döl alır, erken yola çıkan yol alır

Ersiz avrat yularsız at

Er olan ekmeğini taştan çıkarır

Esen rüzgardan nem kapar

Eski çamlar bardak oldu

Eskiye itibar olsa bit pazarına nur yağardı

Eskiyi beğenmeyen yeniyi bulamaz

Esmeyince gıpırdamaz

Esnafa yemin yaraşmaz

Eşeğine bakmaz Hasan Dağı’na oduna gider

Eşek dururken yularını çalar

Eşek hoşaftan ne anlar suyunu içer denesi kalır

Eşek ölür semeri kalır, insan ölür namı kalır

Eşkin at yemini kendi kazanır

Et giren eve dert girmez

Et kanlı yiğit canlı

Et tırnaktan ayrılmaz

Ettin bir hayır, tut bacağından ayır

Etme bulursun, inleme ölürsün

Ev alma komşu al

Ev bizim, gov bizim, söyleşelim hanım kızım

Evdeki hesap çarşıya uymaz

Eve hırsız girdikten sonra kilit takar

Evin küçüğü olacağına dağın domuzu ol

Evlenemezsen yivlenirsin

Evlenenle ev yapanın Allah yardımcısıdır

F

-------------------------------------------------

Fıkranın şaşkını beyaz giyer kış günü

Fukaranın katırı, ne vurursan götürür

G

-------------------------------------------------

Gavur dinime dönsün

Gavur parasıyla on para etmez

Gelin atta, kısmeti yadda

Gökgörmediğin bir oğlu olmuş, tutmuş bacağından ayırmış

Gönder de beşyüz boş çuval olsun

Gönül umduğu yere küser

Gönülsüz aş ya karın ağrıtır ya baş

Görümce gördaşı, gördüğün yerde vur taşı
serçe gibi seker

Göz gördüğünü ister

Güneş çarığı sıkar, çarık da ayağı

Günsüz oğlak gibi


Hacı sandığımızın haçı koltuğunun altından çıktı

Haddini bilmek adettir

Haddini bilmeyene, haddini bildirmek, öksüze gömlek giydirmek gibidir

Hak dedin mi akan sular durur

Hakimsiz, hekimsiz memlekette durma

Hak’kı tanımayan halka baş eğmez

Hak yapar pak yapar

Hak yiyen çok yer

Halâ berber Abid’e traş oluyor

Halâ yoğurdu yumruğu ile yer

Halep ordaysa arşın burda

Halının tozu tükenmez, dilinin sözü tükenmez

Halimi bilmeyen zalim

Haline baksa da halı dokusa

Haline bakmaz harim duvarı atlar

Hamama gider kurnaya, düğüne gider, zurnaya aşık olur

Hamamda türkü çağırması, gurbette öğünmesi kolay olur

Hamam levhası gibi bir kadınlara bir erkeklere

Ham söz, kalp akça sahibinindir

Hamurdan artar da çamurdan artmaz

Hancı tavuğu gibi yolcu tersiyle geçinir

Hanım eli kaşık sapından incinir

Hanım kırarsa kaza, hizmetçi kırarsa ceza

Harca gittik borca geldik

Harama hile karıştırma

Haramın temeli olmaz

Hareket olmayan yerde bereket olmaz

Harmanda dirgeni yiyen sıpa, diğer yıla kadar acısını unutmaz

Harman dökmek keçinin işi değil

Harman el ile, düğün il ile

Harman yakayım diyen ekine erişemez

Hasım hasma mevlüt okutmaz

Hasmına karşı duran gediğinde er olur

Hasmın karınca ise de merdane bil

Hasmın sitemini anlamamak hasma sitemdir

Hasta hekimden derman aranmaz

Hasta olmayan sağlığın kadrini bilmez

Hastaya çorba mı sorarsın

Hatıra bakan yere bakar

Hatıra çok bakan yere bakar

Hatır için her halt yenmez

Hatır için kavuk sallama

Hayatta dişin ile olmadı mı laf

Haydan gelen huya gider

Hayır dile işine, hayır gelsin başına

Haytanın biridir o

Hayvanın alası dışında, insanın alası içinde

Hayvan ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır

Hazıra Hasan Dağı dayanmaz

Horoz götürecek malı çok, gemi götürecek elvanı çok

Horoz ölür gözü çöplükte kalır

Horozun çok olduğu yerde sabah erken olur

Helva şakırtısı değil, dayak şakırtısı bu

Hem kel hem fodul

Hem suçlu hem güçlü

Her inişin bir yokuşu, her yokuşun bir inişi vardır

Her koyun kendi bacağından asarlar

Her tarakta bezi var

Hesabı gördüm yüzüm ak çıktı

Hesabın büyüdü küçüğü olmaz

Hesapsız kasabın gider masadı

Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat

Hırlayan köpeğin önüne varılmaz

Hırsıza beylerin de borcu vardır

Hırsızı kârıyla hesap ederler

Hırsızı kediyi yabancının torbasına katarlar

Hısım ile ye iç alış veriş etme

Hızır eli öpeceğim diyeceğine kendi elini öp

Hileden onaydı fare onardı

Hileli Pazar dostluğu bozar

Hileli öküzün harmanı olmaz

Hocam güzel güzel okuyorsun fakat hasta ölüyor

Hocanın dediğini tut da gittiği yoldan gitme

Ho öküzüm ho, dönek başına varıncaya kadar

Huy canın altındadır


I

-------------------------------------------------

Incığın aşına kurt düşer

Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz


İ

-------------------------------------------------

İçi beni dışı seni yakar

İğne ile kuyu kazmaya benzer

İki cambaz bir ipte oynamaz

İki çıplak bir hamama yaraşır

İki dirhem bir çekirdek

İki el bir baş içindir

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur

İki iyiliksiz bir dünya

İki kaptan bir gemiyi batırır

İki karpuz bir koltuğa sığmaz

İki kişi laf ederken sana halt etmesi düşer

İkindi güneşinin feri olmaz, sözünde durmayan er olmaz

İle karşı

İmamın boğazında ye yazar

İmamın evinde aş olmaz, ölünün gözünde yaş olmaz

İmam yellerse cemaat s

İmamın yuduğunu alırsın

İnanma dayına ekmek al yanına

İnce eğirip sık dokuma

İnsan göre göre at süre süre öğrenir

İnsanın eti yenmez derisi giyilmez

İnsanın her zamanı bir olmaz

İnsanın yere bakanından, suyun ağır akanından kork

İnsanı yüzünden, öküzü boynuzundan tutarlar

İnsan kendini beğenmezse çatlar ölür

İnsan kıymetini insan, altın kıymetini sarraf bilir

İnsan balı, bir dost için, bir de düşman için kazanır

İnsan oğlu çiğ süt emmiştir

İnsan oğluna iyilik yaranmaz

İnsan oğlundan her şey umulur

İpe un seriyor

İp de koptuğu yerden ulanır

İpliği pazara çıktı

İpten terazinin boktan olur dirhemi

İs yanına varan da is, mis yanına varan da mis kokar

İşi olmayanın aşı olmaz

İşkilli büzzük tingilder

İşte gidiyorum şen olasın Halep şehri

İşte haylulu geliyor

İşten artmaz, dişten artar

İş yaparken çiş yapar

İt bok yemekle deniz murdar olmaz

İt burnundan ulur

İte dalanmadan çalıyı dolan

İti an, eline taşı al

İtin ayağını taştan mı sakınırsın

İtin başında takke durmaz

İt iti ısırmaz

İt kuyruğuna buyurur, kuyruğu da ite

İt takkeyi nitsin, tingilderse düşürür

İt yatağında ekmek kırığı olmaz

İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı

İyilik yap denize at Balık bilmezse Hâlık bilir

Kabı bul kazancı öyle kazan

Kadı kalktı kaymakam oturdu

Kanı kan ile yumazlar, su ile yurlar

Kapıdaki köpek zabın gerek

Karaman’ın okkası, çelebinin lokması

Karanlıkta göz kırptığını nerden bileyim

Karda yürür izini belli etmez

Kargaya pisliğin deva demişler, gitmiş denize yapmış

Karınca kararınca

Karıncaya binmiş, deveyi kucağına almış

Karnının doyacağını bilir de canavarın yiyeceğini bilmez

Karnın doymazsa gözün doysun

Kar zararın kardeşidir

Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez

Kedi ile çuvala girilmez

Kedi uzanamadığı ciğere mundar der

Kelin tırnağı olsa başını kaşır

Kel keladır, kel başa beladır, vursan yarılır, vurmasan darılır

Keloğlan ekin ekti yemeden başa kalktı

Kendi başını tarayamayan gelin başı taramaya gider

Kendi kendine gelin güvey olur

Kılı kırk yarar

Kır atın yanında eyleşen ya huyundan ya tüyünden

Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla

Kızını dövmeyen dizini döver

Kimler kondu kimler göçtü

Komşunun eşeği kuyruksuz sıpa doğurdu

Korkunun ecele faydası yok

Köpek dövüldüğü yere, insan kovulduğu yere çok gider

Köpekten toklu olmaz

Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin

Kör atın kör alıcısı olur

Köşe başı dayağı çok yedim

Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez

Kuru söğütten düllü düdük

M

-------------------------------------------------


Mal buymuş mağribi gibi

Malım sene vereyimde mi rezil olayım, vermiyeyimde mi? Verme de rezil ol

Mâli hülya bir tohumdur ektim amma bitmedi, Şu züğürtlük başa bela kovdum amma gitmedi

Metelik etmez

Meyveli ağaca taş atan çok olur

Misafir umduğunu değil bulduğunu yer

Mollanın ekmeği olsa kendisi yer

Möddümün otelinde aldı soluğu

N

-------------------------------------------------

Nalı gayarı yok

Namaz bir günlük olsa ne güller kondururdum

Ne kadar acele etsen de iş varacağına varır

Ne kızı ver ne dünürü küstür

Ne oldum delisi

Nireleri öter

Nisan yağar Mayıs öğünür


O

-------------------------------------------------

Odun alırsan meşeden, avrat alırsan Ayşeden, ev alırsan köşeden

Oğlan babadan öğrenir sofra düzmeyi, kız anadan öğrenir sokak gezmeyi

Oğlan dayıya, kız halaya benzer

Oğlan yedi oyuna gitti, çoban yedi koyuna gitti

Oğlan yetti, bıyığı bitti

Oğlumu doğurdum amma gönlünü doğurmadım

Oğlunu seven hocaya vermez, kızını seven kocaya vermez

Oldu olacak kırıldı nacak

Olmaz olmaz deme olmaz olmaz

Oluk başında oynayan, çark evinde bulunur

Ondan giricime

On parmağında on kara

Onu anan karı da bilir

O kıblesi belli olmaz

O samanın altından çok sular geçti

Osturma çul duyar, çuldan da il duyar

Osturma, sıçma halatçı var

Osturuklu arpa ekmeği pahane

Osturmadık olmaz, arpa yemedik at olmaz

Oturduğu ahır eskisi, söylediği İstanbul türküsü

Otuz iki dişine keman çaldırır

Oynayamayan gelin yerim dar der

Oyun bozanlık etme

Oyunda cıllıma

O zaman anan kız idi

Ö

-------------------------------------------------

Ödünç yiyen kesesinden yer

Öfke ile kalkan zararla oturur

Öğdüğüm oğlan önüme yaptı

Öğüt vereceğine para ver

Öksüze acıyan çok olur da bir dilim ekmek veren bulunmaz

Öksüz oğlan kendi keser kabuğunu

Öksüzün yüzü küllü olur

Öküz öldü ortakçılık ayrıldı

Öküzümün alnı sakar, kendi aybını bana takar

Ölecek ile olacağa çare bulunmaz

Öldürmeyen Allah öldürmez

Ölenle ölünmez

Ölmüş eşek arar nalını sökmeye

Ölmüş eşek kurttan korkmaz

Ölüme sevinilmez

Ölüm geldi baş ağrısı pahane

Ölümü gören hastalığa mum olur

Önce ar idi şimdi kar oldu

Önce bol bol yiyen sonra bel bel bakar

Önce taam sonra kelam

Öyle kız kızarsın da pişsin

Öz ağlamayınca göz ağlamaz

P

-------------------------------------------------

Para akıl öğretir, libas yürüyüş

Para ile değil sıra ile

Para ile imanın kimde olduğu bilinmez

Para isteme benden buz gibi soğurum senden

Para parayı kazanır

Parasız dellal bağırmaz

Para tükendi dükkan kapandı

Paşanın arkasında da kılıç sallarlar

Pazarlıksız iş, barışması güç

Pederin bayraktar olduğunu anlatamadık

Pek ofalakçı

Pekmezi küpten kadını dipten

Pek yürürsen deli gelin, uslu yürürsen densiz gelin derler

Pilava gelince gım gım eder dişleri, işe gelince geri gider kaşları

Pireyi yük edinmek istemez

Püsüre iş göster, sana iş öğretsin

Pire için yorgan yakar

Pireyi deve yapar

Pişmiş aşa soğuk su katılmaz

Pişmişte cici var, pişmemişte böcü var

Pişmiş kelle gibi sırıtma

Pişirene pişirgeçlik, yapana yarım yufka


Rahvan at kendini yorar

Rezaletli kardan, güzellikle olan zarar yeğdir

Rüzgar böyle eser, balta böyle keserse vay halimize

Rüzgar esmeyince yaprak kımıldamaz

Rüzgarlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu

S

-------------------------------------------------


Saadetsiz yaprak ığranmaz

Sabaha kalan davadan korkma

Sabahın sahibi var

Sabır acıdır meyvesi tatlıdır

Sabrın sonu selamet

Sabır ile koruk, helva; dut yaprağı atlas olur

Sabreden derviş muradına ermiş

Saçın önüne döküldüğünde ak mı kara mı görürsün

Saç sefadan, tırnak cefadan uzar

Sadık dost akrabadan yeğdir

Sağ baş yastık istemez

Sağ olana her gün düğün bayram

Sağır için gamet iki olmaz

Sağır işitmez de yakıştırır

Sağırın kulağı duymaz, ahmağın heryanı

Sağırlar birbirini ağırlar

Sağlık varlıktan yeğdir

Sağmal ineğin biciği kesilmez

Sağnak yağmur tez geçer

Sahibi razı olur da tellalı razı olmaz

Sakalım yok ki sözüm tutulsun

Sakalına göre tarak vur

Sakalını değirmende ağartmadı

Saksağana pisliğin deva demişler, gitmiş denizin ortasına itmiş, kediye pisliğin deva demişler, ortalığa pislemiş

Saman altından su yürütür

Sana vereyim bir öğüt, kendi ununu kendin öğüt

Sarhoşa dokunma kendi kendine düşer

Sarığının aklığına bakma, sabunu veresiye

Sarımsağın sıkından seyreği yeğdir

Sarıya al bağla, geç karşısına ağla

Sap sararır saman kararır

Sap yer saman

Saygı sayana, terbiye alana göredir

Sayılı gün tez geçer

Saygısız kasap, ne bıçak kor ne masad

Saza saz ile, söze söz ile mukabele gerekir

Sebepsiz kuş uçmaz

Serçe gibi arsız olma

Sarhoşa mektup yazma ya okur ya okumaz

Sel gibi geldi kum gibi kaldı

Sel gider de kum kalır

Selam verdim borçlu çıktım

Selamet ararsan kenarda dur

Sen bilirsin deyince akan sular durur

Sen bir garip çingenesin nene gerek püsküllü saz

Sen bir yana dünya bir yana

Sen daha çok yorgan geversin

Sen dede, ben dede, bu atı kim tımar ede

Senden korkum yok, kedide görkem yok

Senden yumurta alan sarısını bulamaz

Sen doğru ol eğri belasını bulur

Sen herkesi kör, alemi sersem mi sandın

Senin derdin ayran, benim derdim Meryem

Senin işin kalaycılık değil, çalkalamak

Seni mezara, malını pazara

Sen hod ben hod, deveye kim döksün ot

Sen işi bırakmayınca iş seni bırakmaz

Seni koru beni var iken, bulayım sana yok iken

Sen kuluna ver Allah’ım, helal demez, haram demez yir Allah’ım

Sen seni bil sen seni patlatırlar enseni

Serçeden korkan darı ekmez

Serçe gibi seker

Serçenini gönlünden şahinlik geçer

Seversen oğlunu sev, kız kendini sevdirir

Sevilmeyenin selamı devre gelir

Sev seni seveni yerle yeksan ise, sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise

Sıçan deliğine sığmamış da, bir de kuyruğuna kabak bağlamış

Sıçan sidiğinin denize faydası olur

Sıçanın geçtiğini aramam da yol olur kalır

Sıkça varma dostuna kalksın ayak üstüne

Sır söyleme dostuna, samam teper postuna

Sırtımda yumurta sepeti yok ya

Siğdi Vakkas okuna uğrayasıca

Sinek pekmezciyi bulur

Sinek pis değil amma mide bulandırır

Sirkeyi küp düzer

Sizde yiyip içelim, bizde gülelim geçelim

Sofrada elini, mecliste dilini tut

Sofrada soğan yemez, bulsa kabuğunu koymaz

Sofranın hevengi olmaz

Soğan kesmedim ki gözüm yaşarsın

Soğan yemedim ki içim acısa

Soğanın acısını, yiyen bilmez doğrayan bilir

Soluğu biten zurnacı başı olsun

Sonradan görmeyle alışveriş etme

Sonradan görmüş, dininden dönmüş

Sonradan imam olanın camiye sığmaz sesi, sonradan kadın olanın hamama sığmaz tası

Sorma kişinin aslını, sohbetinden bellidir

Sormadıkları yerden haber verme

Sora sora Mekke bulunur

Soylu köpek adam ısırmaz

Söyleme kele duyurur ele

Söz ne kadar ucuz ise iş okadar pahalı

Söz torbaya girmez

Söz uşakta, bağ eşekte

Sözün sermayesi tutulmaktır

Sözü bil pişir, ağzını der devşir

Su aka aka yolunu bulur

Su başından bağlanır

Su bulanmayınca durulmaz

Su destisi su yolunda kırılır

Su elin, çeşme elin, ya musluğu kimin

Su geldi teyemmüm bozuldu

Su herşeyi temizler de yüz karasını temizlemez

Su küçüğün, sofra büyüğün

Su susamışa verilir

Suçu gelin etmişler, güveyi duran olmamış

Sudan çıkmış sıpaya döndü

Sulu kuyuya gider de susuz gelir

Susuzluğundan yayılmaz

Surata bakma, sırata bak

Suya düşen yılana sarılır

Suyun ağır akanından, insanın yere bakanından kork

Suyu gölden, ekmeği elden

Suyu kesilmiş değirmene döndü

Sükut etmek gibi alemde nadana cevap olmaz

Sümezelenip durma

Sürme çekerken göz çıkarma

Sütlü koyunu sürüden ayırmazlar

Ş

-------------------------------------------------


Şahin küçük amma avını ele vermez

Şaire lazım olan bir sazla bir sözdür

Şakayı şamataya çevirme

Şapkası eğri amma imanı doğru

Şapla şeker bir değildir

Şaraptan bozma sirke keskin olur

Şaşarım kedinin çamaşır yıkayışına

Şaşı şaşı diyeceğine, kör de de kurtul

Şaşkın ördek götün götün gider

Şaşmaz kalkmaz bir Allah

Şecaat kıyafetle değil

Şehre gider, köy haberiyle gelir

Şeyh elin öpmek istersen kendi elini öp

Şeytan eniğini yitirse bulamaz

Şeytan insanı aldatır da suyu vermez

Şeytan kabağı ekenin, kabak başında patlar

Şimden sonra Boz dağ’da kuyruk mu sallıyacağım

Şimdiki hurmalar, yarın tırmalar

Şubatın arpası, Martın sıpası

T

-------------------------------------------------

Taam ile kelamın çoğundan sakın

Tablacı başındakini satar

Tahta çürük mıh tutmaz

Tahsil-i kemalat, kem âlat ile olmaz

Taktirde yazılan, tedbirle bozulmaz

Talihi yaver olanın yar sarar yaresini

Tanesiz aş olmaz, kaygısız baş olmaz

Tanrı’dan korkan, kuldan utanmaz

Tanrı’nın bildiğini kuldan niye saklamalı

Tarlanın taşlısı, kızın kaşlısı

Tarlayı koçan değil, saban zapteder

Tartı var, terazi var, her şeyin bir vakti var

Tasada duracağına, kesede dursun

Taşa çıkan keçinin, dama çıkan oğlağı olur

Taş atana ekmek at

Taşıma suyla değirmen dönmez

Taşkınlığın sonu şaşkınlıktır

Taş ne kadar ıslanırsa, deli o kadar uslanır

Taş ol da baş yar

Tatlı at safra çıkarmaz

Tat kızın dilinden anası anlar

Tatlı söz dinletir, tatsızı da esnetir

Tatlı söz yerden mal çıkarır

Tatlıya yakışmaz soğan, dayısını beğenmez yeğen

Tava delik tas delik, o da bir üstenbelik

Tavşana kaç tazıya tut

Tavşan dağa küsmüş de dağın haberi olmamış

Tavşan dağda, suyu ocakta

Tavuğun zekatı bir yumurta

Tavuğun yem topladığı gibi

Tavuğum güzel olsun da yumurtlamazsa yumurtlamasın

Tavuk gibi gıdaklama

Tay at oluncaya kadar, sahibi mevt olur

Tazısız ava giden tavşansız eve döner

Tazıya tavşanı tutturan etrafın hay huyudur

Tazıyı çullu da bilirler, çulsuz da

Tedbirde kusur eden takdirde bahane bulur

Tek kanatla kuş uçmaz

Tekkeyi bekleyen, çorbayı içer

Tembel bayam yemek ister, kabuğunu kaldırmaya üşenir

Tenbele iş buyur da öğüt al

Tencere dibin kara, seninki benimkinden kara

Tencere kapağını bulmayınca kaynamaz

Tencere yuvarlandı kapağını buldu

Temsilde hata olmaz

Tepme kapımı, teperler kapını

Tıngır elek tıngır saç, elim hamur karnım aç

Tilki bağlar, çakal söker

Tilki baş keser, kurdun adı yavuz olur

Tilki iki defa tuzağa düşmez

Tilki tilkiliğini bildirinceye kadar post elden gider

Tilkiyi tut, danayı güt

Tiz reftar olanın payine damen dolaşır

Tokludan sağ, köpeğe dök

Tok ne bilir açın halinden, aç ne bilir tokun halinden

Toku gönüllemek zor olur

Topala uyan aksamaya mecbur olur

Toz ekmek hakkı bilmeyen akıbet gözden çıkar

Tozdan dumandan ferman okunmaz

Tükürdüğünü yalama

Türk ata binse bey olur

Türk’ün aklı sonradan gelir, o da bir işe yaramaz

Türk’ün bildiğini tilki bilmez

Tüy güzelliği hamamdan eve, huy güzelliği Urum’dan Şam’a


U

-------------------------------------------------

Ucuzdur var bir illeti, pahalıdır var bir hikmeti

Ucuz etin suyu kara olur

Umut fakirin ekmeği

Umut ile yaşayan açlığından ölür

Unu eledik, eleği duvara astık

Usta maymun kamçı istemez

Ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur

Uyuyan yılanın kuyruğuna bastı

Ü

-------------------------------------------------

Üç nal ile bir nal eksik

Üşenenin oğlu kızı olmaz

Üzümünü ye bağını sorma

V

-------------------------------------------------

Vardığın yer kör ise, gözünü kırp da bak

Ver tekerini dostuna sen sürt arkadaş

Y

-------------------------------------------------

Yağar eser yolcunundur

Yaha eme gomayasın e’mi

Yangına körükle gider

Yan yatan da yer bir ekmek çamura batan da

Yaralı parmağa işemez

Yarım elma gönül alma

Yarın sen de imamını kayığına binersin

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır

Yazın yaşa, kışın taşa oturulmaz

Yemek olan aş, buğundan belli olur

Yemeyenin malını bir yiyen bulunur

Yeğnicek çalıyı yel kaldırır, ağır taş yerde kalır

Yörük sırtından kurban keser

Yumurtada tüy bitmez

Yumurta ağzına geldi

Yüz verdik, astarını da ister

Yidir beni öğüyüm seni


Z

-------------------------------------------------

Zahirenin anbarı sabanın ucundadır

Zahmet çeken rahat bulur

Zahmet noktası kalkınca rahmet olur

Zahmetsizce bal yenmez

Zalim ettiğini bulur

Zarar ateşten gömlektir

Zarardan korkan kar edemez

Zararın neresinden dönersen kardır

Zarar satılmaz

Zar kırık tezgah bozuk

Zaruret kapıdan girince, Şeriat bahçeden çıkar

Zahirden şifa, kahpeden vefa olmaz

Zekat çebici gibi titrek

Zemheride yoğurt isteyen cebinde bir inek taşır

Zemherinin kışından, zamanenin puştundan sakın

Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovadan şaşırır

Zengine dokun geç, uğursuzdan sakın geç

Zenginin aybı, fukaranın hastalığı ortaya çıkmaz

Zenginin gönlü oluncaya kadar fukaranın canı çıkar

Zengin helvasını buldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz

Zenginin malı züğürdün çenesini yorar

Zenginin sermayesi kasasında, aliminki kafasında

Zengin olacağına varsın fakir olsun da gönlü rahat olsun

Zeytin ekmek, hazır yemek

Zora beylerin borcu var

Zora dağlar dayanmaz

Zor ile köpek sürüye girmez

Zorla güzellik olmaz

Zorlunun hakkından Allah gelir

Zor oyunu bozar

Zulm ile yapılan çabuk yıkılır

Zulm ile abadın ahiri berbad olur

Zulm ile dünya harap olur

Zulmün ömrü az olur

Zulmün sürekesi olmaz

Zurnacının karşısında limon yenmez

Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına

Züğürtleyen bezirgah eski defteri karıştırır

Züğürtlük demirden leblebider yenilmez, ateşten gömlektir giyilmez

Züğürt olup düşünmekten, uyuz olup kaşınmak YEGDIR

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.