Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
demiş, sıkıcıdır, tarih

Kim Demiş Tarih Sıkıcıdır Diye...

Eski 08-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kim Demiş Tarih Sıkıcıdır Diye...










Kim demiş tarih sıkıcıdır diye


Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz


gibi değilse eskiden İngiltere'de bu işlerin nasıl yapıldığını düşünün,


1500'lerde İngiltere'de işler şöyle yapılıyordu:


İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu Çünkü senelik banyolarını Mayıs


ayında yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı Ama yine de


kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak


amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu


Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana geliyordu


Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti Ondan sonra oğulları


ve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak


ta bebekler aynı suda yıkanıyordu Bu esnada su o kadar kirli hale


geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü


İngilizce'deki 'banyo suyuyla birlikte bebeği deatmayın'


(Don't throw the baby out with the bathwater) deyimi buradan gelmektedir


Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında


tahta bulunmuyordu Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu


için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler)


çatıda yaşıyordu Yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen


hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu İngilizce'deki 'kedi-köpek


yağıyor' (It's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir


Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu


Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir


sıkıntı oluşturuyordu Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan


İngiliz usulü yataklar buradan gelmektedir


Zemin topraktı Sadece zenginlerin zemini topraktan başka bir şeyden


yapılmıştı Toprak kadar fakir (dirt poor) tabiri buradan çıkmıştır


Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı Bunlar kışın ıslandığı


zaman kayganlaşıyordu Bunu önlemek için yere saman (thresh)


seriyorlardı Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu Bir zaman


geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu Buna mani olmak


üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı 'thresh


hold' (saman tutan; Türkçesi eşik idi


Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir


kazanın içinde yapılıyordu Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler


ilave ediliyordu Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu Akşam


yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan yemek


ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu Bazen bu yahni çok


uzun süre kazanda kalıyordu '


Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük'


(peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old)


tekerlemesinin menşei budur Bazendomuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlardı


Eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı Birisinin


eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi Bu etten küçük bir parça keserek


misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı Buna 'yağ çiğnemek' (chew the fat)


adı veriliyordu


Parası olanlar kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu


Asidi yüksek olan yiyecekler kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep


oluyor, böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açıyordu Domatesler


buna sık sık sebep olduğu için bunda sonraki yaklaşık 400 yıl boyunca


domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü


Çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu Onun


yerine tahta tabaklar kullanıyorlardı Çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten


yapılıyordu Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman


kullanılabiliyordu Bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için içinde kurtlar ve


küfler oluşuyordu Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların


ağızlarında 'tabak ağzı' (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu


Ekmek itibara göre bölüşülüyordu İşçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta


kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı


Bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu Bu bileşim


insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu Yoldan geçen


insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyordu Bunlar


birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor¸ aile etrafına


toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu Buna 'uyanma' nöbeti


deniyordu


İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer


bulamamaya başlamıştı Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor,


kemikleri bir 'kemik evi'ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı


Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri


olduğu görüldü Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı Buna


çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan


dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar Bir kişi bütün gece boyu


mezarlıkta oturup zili dinlerdi Buna mezarlık nöbeti 'graveyard shift')


denirdi Bazıları zil sayesinde kurtulur ('saved by the bell') bazıları


da 'ölü zilci' (dead ringer) olurdu


Gerçekler bunlar:


Kim demiş tarih sıkıcıdır diye:


Ortaçağda Avrupa'daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları



kesin olarak yasaklanmıştı Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla


süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı Kirlilik adeti Amerika'ya da bulaşmış


Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde ''banyo yapmayı yasaklayan'' ya da belirli


kısıtlamalar getiren kanunlar çıkarılmıştı Philadelphia' da ise kanunla


bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine gönderiliyordu


Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa'da lazımlıkları sokaklaraboşaltma adeti


17 yüzyıla kadar sürdü Fransa krallarından 14 Louis, gününün belli bir zamanını


lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü


1600'lerde İstanbul'a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma


ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan


Tarabya'yaki bir konağa gönderilmişti 19 yüzyıla gelindiğinde, kesin olarak


tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim'e taşınmalarına izin verilmişti


kaynak: izmirli



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.