08-13-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Diş Macunu İdrardan Yapılmış
Diş macunu idrardan yapılmış

Onlar öyle icatlar ki günümüzde bile kullanılıyor İşte dişmacunu, şemsiye, futbol, harita ya da ameliyatın tarih yolculuğu;
Öyle icatlar var ki modern zamanlarda hala kullanılıyor Bazıları şekil değiştirmiş, bazıları da aynen kalmış Mesela günümüzde dişmacunsuz, şemsiyesiz, haritasız, futbolsuz ya da ameliyatsız bir hayat düşünebilir miydik? İşte tüm bu buluşların ilk halleri;
İLK DİŞMACUNU İDRARDAN YAPILDI
Diş macununun bilinen en eski kaydı MÖ 4 yüzyılda Mısır'da bulunan bir el yazmasında geçmektedir Yazıda zambak çiçeklerinin bir karışımından bahsedilmektedir Bir çok tarihi diş macunu, idrardan elde edilmiştir Ancak 18 yüzyıla kadar diş macunları genel bir kullanıma ulaşamamıştır Antik Yunanlar ve daha sonra Romanlar, diş macununa ezilmiş kemik ve istiridye kabuğu katarak aşındırıcı bir özellik eklemişlerdir 9 yüzyılda Persli müzisyen ve moda tasarımcısı Ziryab Müslüman İspanya'da popüler hale getirdiği, yeni bir çeşit diş macunu yapmıştır Bu diş macununun içinde neler olduğu tam olarak bilinmiyor, ancak hem işe yarar hem de tadının çok güzel olduğundan bahsediliyor
FUTBOL ANTİK YUNANDAN BERİ VAR

Antik Yunanlıar ve Romalılar'ın topla bir çok oyun oynadıkları bilinir Bunların bazılarında ayaklar da kullanılır Romalılar'ın keşfi olan Harpastum oyununun episkyros olarak bilinen bir takım oyunundan adapte edildiğine inanılıyor Romalı Cicero bir keresinde, bir adamın berberde traş olurken kafasına top çarptığı için öldüğünden bahsetmiştir Bu tip oyunlar ‘Rugby' futbolunu anımsatıyor Ayrıca, futbola benzeyen resmi bir kanıt Çin Askeri Eğitimcisi Zhan Guo Ce'nin yazılarında da geçiyor Ce, 200'lü yıllarda ele aldığı yazısında ‘cuju' adı verilen ve aslında deri topu bambudan yapılmış direkler arasına gerilmiş ipekten yapılmış kumaşın ortasındaki delikten geçirildiği bir oyunu anlatıyor
BABİLLİLER SABUNLA YIKANIRDI

Sabun benzeri en eski madde Antik Babil'e aittir ve yaklaşık MÖ 2800 yılından kalmadır Sabunun o dönemde basit formülü olarak su, alkali baz, Çin Tarçını yağının MÖ 2200 yılında kilden yapılma bir tablete yazıldığı gözlenmiştir Mısır'da MÖ 1550 yılında bir papirüs kağıdına yazılan metinde ise Mısırlılar'ın düzenli olarak banyo yaptıkları ve temizlenmek için de hayvan ve sebze yağıyla alkalin tuzu karıştırarak sabun benzeri bir madde elde ettikleri yazmaktadır
Milâttan sonra ikinci yüz yılda yaşamış Yunanlı bir doktor olan Galen, sabun benzeri bir maddeyi küllü su olarak tasvir ediyor, beden ve giysilerden kirleri atmak için kullandığını bir yazısında bahsediyor Galen'e göre en iyi sabun Almanlara aitti Almanlar'dan sonra ise Fransızlar en iyi sabunu üretiyordu Bu kayıtlar, sabunun ilk defa ne zaman deterjan amaçlı kullanıldığını da gösteriyor
EN ESKİ HARİTA DA BABİL'DEN KALMA

Bilinen en eski harita Babil zamanından kalma kilden bir tablet üzerine çizilmiş, bir ele sığan ve bir akarsu tarafından ikiye bölünen tepeleri anlatan bir çizimdir Harita, 1930'da şu an Irak olan eski Babil antik eserlerinde ortaya çıkarılmıştır Tablet üzerinde çivi yazısı kullanılarak yazılmış karakterler ve semboller de vardır
YARALAR İNSAN SAÇIYLA DİKİLİRDİ

Açık yaraya dikiş atılması Antik Mısır'a kadar dayanıyor Mısırlılar zamanında insan etini bir araya getirmek için saç ve ağaç kabuğu kullanıyorlardı Yaklaşık 4000 yıl boyunca zamanının doktorları yaraları kapatmak için bu yöntemi kullandı Arkeolojik buluntular Antik Mısırlılar'ın yaraları kapatmak için keten ve hayvan kası kullandığını gösteriyor Eski Hindistan'da ise böceklerin kıskaçları ya da karıncalar yaraları kapatmak için kullanılıyordu Yara üstüne konulan böceklerin bedenleri kesiliyor ve ağız kısmı yara üzerinde bırakılıyordu Yaraları kapatmak için kullanılan diğer doğal maddeler ise saç, çimen, keten, pamuk, domuz kılı ve hayvan bağırsağıydı Kullanılan malzemeler değişse de yara dikmenin temel ilkesi 4000 yıldır çok az değişti
YAZI BULUNMADAN DİŞ FIRÇASI BULUNDU

Ağız temizliği için kullanılan araçların geçmişi yazının bulunmasından da öncesine gidiyor Bu, dünya çapında yapılan kazılarda elde edilen bulgularla da destekleniyor O dönemde yaşayan insanlar bir çok çeşit fırça kullandılar
Hintliler Neem ağacından yapılmış bir çeşit sopa kullanıyorlardı İnsanlar dal parçasının başını diş fırçası kıllarına benzeyene kadar çiğniyorlardı ve sonra da bunu dişlerini temizlemek için kullanıyorlardı İslam'ın altın çağında Müslüman dünyada da misvak adı verilen bitkiden yaptıkları yine aynı adı taşıyan ve içinde macununu da barından ağaç parçalarını kullanıyorlardı
ÇİN HANEDANININ AÇILIR KAPANIR ŞEMSİYESİ VAR

Asur'un başkenti olan Nineveh'in heykellerinde şemsiyeye sık sık yer verilir Mısırda şemsiye çeşitli şekillerde kullanılmıştır Çoğu zaman ise palmiye ağacı yaprakları şemsiye olarak kullanılmıştır 2 Yüzyılda Çin'de kumandan Fu Qian, Han Hanedanı Wang Mang'ın açılır, kapanır ve eklentileri olan birşemsiyeye sahip olduğundan bahsetmiştir
KAUÇUĞU İŞLEYİP TOP YAPTILAR

Bir maddeyi sertleştirme 19 yüzyılda ilk defa yapılmaya başlansa da, kauçuğun başka yollarla işlenmesi tarih öncesi zamanlara dayanıyor Antik mezoamerikanlar, Panama Kauçuk Ağacı'ndan lateksi ayrıştırıyorlardı Yerel asmanın suyu, ‘sarı papatya', daha sonra latex ile karıştırılarak MÖ 1600'lü yılların işlenmiş kauçuğunu meydana getiriyordu 3000 yıl sonra gerçekleşen İspanyol İstilası'ndan sonra kauçuk tropikal alanlardan tüm Mezoamerika'ya ihraç edilmeye başlandı Bulgulara göre kauçuğun ana kullanım alanı top yapımıydı
İLK TERSANE HİNDİSTAN'DA İNŞAA EDİLDİ

Dünyanın en eski gemi şantiyesi Hindistan'ın Lothal şehrindeki Harappan'da MÖ 2400'lü yıllarda inşa edilmiştir Lothal'daki tersaneye Sabarmati nehrinden kolayca ulaşılabiliyordu ve bu nehir de Harappan şehirleri ve Saurashtra yarım adası arasında işlek bir ticaret yoluydu Lothallı mühendisler deniz ticarine büyük önem vermişler, tersanenin yanı sıra bir de depo inşa etmişlerdir Bu depo, şehrin doğu tarafında bulunuyordu ve arkeologlar bu yapının tam bir mühendislik dehası olduğunu belirtiyor Deponun şehrin doğusuna kurulma amacı, şehirdeki nehrin yaratabileceği su taşkınından korumaktı ancak deniz kabardığı zaman gemiyle kolayca ulaşılabiliyordu
|
|
|