![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiKlasik Psikolojide Çağrışım Düşüncesinin Evrimi Rosenthal ve Yudin (1980,s ![]() ![]() ![]() Çağrışım düşüncesi, modern psikolojinin, öğrenme ve hafıza gibi alanlarının temel kavramlarından biridir ![]() ![]() ![]() Çağrışım düşüncesinin evrimine geçmeden önce, başlıkta kullanılan “klasik psikoloji” ifadesinin açıklanması yararlı olacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1879 sonrası modern psikoloji ise, klasik olanından çok daha sistematik, deneysel ve fizyolojik bir çizgide ilerledi ![]() ![]() Bu farklılıklardan dolayı, psikoloji tarihini, klasik psikoloji ve modern psikoloji tarihi olarak ayırmak bu çalışmanın yazarınca uygun görülmüştür ![]() Bu çalışma, çağrışım düşüncesinin yalnız klasik psikoloji içindeki evrimini kapsamaktadır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiPLATON VE ARİSTOTELES Düşünce tarihi içinde çağrışım kavr ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Platon, olgunluk dönemi yapıtlarından Phaidon’da, Sokrates’in dilinden çağrışımla ilgili düşüncesini şöyle aktarıyor : “Birşey gören ya da işiten ya da onu başka bir duyuyla algılayan bir adam, o şeyden başka bir şeyi bilme durumuna gelebilir, o şeyin yanında başka birşeyi, farklı bir bilginin nesnesi olan bir şeyi daha düşünebilir ![]() ![]() ![]() Platon’a göre, bir maddeyi gördüğümüzde yalnızca maddeyi görmeyiz, maddenin içinde bulunduğu yeri de görürüz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çağrışımların varlığının kabulunden sonra Platon, bu çağrışımların kökeni üzerine tartışmaya girmektedir ![]() “Bir nesneyi, görme ya da işitme ya da ona ilişkin bir başka duyu-algısına sahip olma yoluyla, duyumlama temeli üzerinde, unutulmuş olan -o nesneye benzeyen ya da benzemeyen, ancak her durumda onunla ilişkili olan- bu başka şeyi düşünmek olanaklı göründüğü için, şu iki almaşıktan birinin doğru olduğunu söyleyebilirim: ya hepimiz bu şeyleri bilerek doğuyor ve onları yaşamımız boyunca biliyoruz, ya da kendilerinden (birşeyler) ‘öğreniyor’ diye sözettiğimiz kişiler yalnızca daha sonra anımsıyor olup, öğrenme anımsamadan oluşacaktır ![]() ![]() Platon bu sorunu insan bedenine, idealar dünyasından “düşmüş” olan ruhun, idealar dünyasındaki yaşantısının yansımalarıyla ve ruhun ölümsüzlüğü yolundaki kabulüyle çözme yoluna girmektedir ![]() Platon, çağrışım düşüncesine ilk temas eden kişi olmasına karşın, çağrışımla ilgili ilk temel ilkelerin belirlenmesi, kendi gözlemleri ve kognitif süreçlerini değerlendiren Aristoteles tarafından başarılmıştır ![]() ![]() ![]() Burada, üç çağrışımsal süreç belirlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece Aristoteles, çağrışımla ilgili, yüzyıllar boyunca kabul görecek olan tespitleri yapmış bulunuyordu ![]() ![]() ![]() Aristoteles’i izleyen yıllarda, çağrışım düşüncesi üzerine kayda değer bir çalışmaya rastlanmamaktadır ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiAYDINLANMA VE ERKEN DÖNEM BRİTANYA ÇAĞRIŞIMCILIĞI İlk Felsefe Üzerine Altıncı Meditasyon’ da Descartes, çağrışım görüngüsünü kabul etmişti, ama bundan sonra onun çalışmasında çağrışım, temelde duyusal görüngülerin içine gömüldü ![]() ![]() ![]() Aydınlanma sonrasında çağrışım düşüncesini yeniden masaya yatıran, Britanya Görgücü ve Çağrışımcıları olmuştur ![]() “Britanya psikolojisinin öyküsü, pek çok başka öyküde olduğu gibi üç karakterle başlar: bir İngiliz, bir İrlandalı ve bir İskoç; yani Locke, Berkeley ve Hume ![]() ![]() Bu karakterlerden John Locke’a geçmeden önce, onun felsefesini derinden etkilemiş olan ve Britanya Görgücülüğünün başlangıcı olarak kabul edilebilecek olan Thomas Hobbes üzerinde durmak yerinde olacaktır ![]() Hobbes ve onun Britanya geleneğindeki ardılları için zihin bilgiyi çağrışımlar vasıtasıyla elde etmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hobbes’un düşüncelerin çağrışımı teorisi, Aristoteles’in teorisindeki benzerlik ve zıtlık ilkelerini kapsamaktadır ![]() ![]() ![]() Britanya klasik psikolojisinin kuruluşunu sağlayan ilk isimlerden biri de şüphesiz John Locke’dur ![]() ![]() ![]() “İdelerimizin bir bölümü arasında doğal bir karşılıklılık ve bağlantı vardır; bunları özgül varlıklarına dayanan bu birlik ve karşılıklılığa dek izleyerek birarada tutmak usumuzun görevi ve üstünlüğüdür ![]() ![]() ![]() ![]() Locke, çağrışımla ilgili bir takım ilkeler ileri sürmektedir ![]() ![]() ![]() “İdelerin, doğadan gelmeyen bu güçlü bileşimini zihin ya istenciyle, ya da rastlantıyla kendi yapar; bu yüzden de bu, değişik kimselerde, bunların değişik eğilimlerine, eğitimlerine, ilgilerine vb ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Locke, ayrıca yine çağrışımlardan hareketle, bazı şeylerin kişide benzer duygular uyandırmasını veya bazı şeylerin kişi tarafından sevilememesini günümüzde de geçerli olan bir takım tezlere benzer bir biçimde savunmaktadır ![]() “İnsanların çoğunda, sanki doğalmış gibi güçlü işlediği ve düzenli etkiler doğurduğu gözlemlenen duygudaşlık ve sevemezliklerin çoğu, belki de haklı olarak buna yüklenebilir ve bunlara böyle denmesinin sebebi budur; oysa bunların başlangıçtaki nedeni çok güçlü bir ilk izlenimin ya da aşırı bir hoşgörü böyle birleştirdiği iki idenin rastlantısal bağlantısıdır; öyle ki sonradan bunlar, sanki bir tek ideymiş gibi, bir kimsenin zihninde herzaman birlikte bulunurlar ![]() ![]() ![]() Locke böylece, düşüncelerin çağrışımının varlığını, temelde doğuştan olmadığını ve diğer psikolojik süreçlerde de etkili olabileceklerini ileri sürüyordu ![]() ![]() Çağrışım düşüncesinin ilerlemesinde Locke’dan sonraki adım George Berkeley’e aittir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Berkeley’in çağrışım ilkeleri algısal süreçte, çevrenin bilgisinin edinilmesi için aktif durumdadır ![]() ![]() ![]() ![]() Berkeley uzaklık algısının açıklanmasında da, idealar arasında “alışkısal ya da alışılmış bir bağlantı” olduğunu ileri sürer ![]() ![]() ![]() Berkeley’e göre, duyuların ardıllığı ideaların kendiliğinden çağrışımının temelidir ![]() ![]() ![]() ![]() Düşüncelerin çağrışımı üzerinde açık olarak duran ilk isim David Hume’dur ![]() ![]() ![]() Hume’a göre, yalın idealar, aralarında kimi bağlantılar, kimi çağrışımsal nitelikler olmadan, tek başlarına karmaşık idealara dönüşemezler ![]() Hume, çağrışımı bir çekim, ya da idealar arasındaki bir kuvvet olarak görüyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hume, tanımladığı çağrışım ilkeleri içinde, nedenselliğe daha az bir önem atfetmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca, Hume’a göre çağrışımsal ilkeler zorunlu durumlardan değil, yalnız görgül genellemelerden ibarettir (Jones, 1952, s ![]() ![]() Hobbes, Locke, Berkeley ve Hume, her ne kadar çağrışım üzerinde duruyorlardıysa da, çağrışım ilkesi onların felsefesinde yardımcı bir kavramsallaştırma olarak görünmektedir ![]() ![]() Söz konusu felsefecilerden biri David Hartley’di ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hartley, çağrışımla ilgili tek ilke olarak bir arada oluşu ileri sürüyordu ![]() ![]() ![]() Hartley için çağrışım koşulu tekrardı ![]() ![]() ![]() ![]() Hartley, özellikle çağdaşı olan Joseph Priestley’in çağrışım düşüncesi üzerinde etkileyici olmuştur ![]() ![]() Bu dönemde İskoç okulu, Britanya çağrışımcılığı üzerine bir etkinlik kurmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla birlikte, çeşitli durumlara bu üç yasanın uyarlanması yine Brown’nın tanımladığı ikincil yasalar vasıtasıyla mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() Kuşkusuz Britanya Görgücülerinin etkisi Britanya’yla sınırlı kalmamıştır ![]() ![]() Pierre Louis Moreau de Maupertius, çağrışım ve alışkanlık gibi görgücü terimlerle matematiksel ve düzeneksel ilkelerdeki zorunlu bağlantının açıklanabileceğini ileri sürüyordu (Copleston, 1989,s ![]() ![]() ![]() ![]() Condillac ayrıca, isteklerin ortaya çıkmasında da, çağrışıma özel bir önem veriyordu ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji Tarihi19 ![]() Britanya çağrışımcılığı, 19 ![]() ![]() James Mill’in görüşüne göre duyular idealara önderlik ediyordu ![]() “Düşünce düşünceyi, idea ideayı sürekli olarak takip eder ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() James Mill’e göre çağrışımsal hatlar iki yolla kurulabilir ![]() ![]() ![]() ![]() James Mill çağrışım koşulu olarak üç dayanıklılık kriteri tanımlar: süreklilik, kesinlik ve basitlik ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() James Mill için, çağrışımsal ilke olarak bir arada oluş tektir ![]() ![]() James Mill’in oğlu John Stuart Mill, babasının ileri sürdüğü “zihinsel bileşke” düşüncesinin karşısına “zihinsel kimya” düşüncesiyle çıktı ![]() ![]() ![]() ![]() Çağrışım yasalarının ele alınmasında John Stuart Mill her ne kadar gençliğinde babasının yolunu izlediyse de sonraları “sıklık” ilkesini bağımsız bir yasa olarak tanıdı ![]() ![]() John Stuart Mill’in çağrışımcılığı saf psikolojik olmayan mantıksal ve metafiziksel görüşün kapsamı içinde ortaya çıkmıştır (Leahey, 1992, s ![]() ![]() Britanya çağrışımcılığının son temsilcisi Alexander Bain olarak kabul edilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bain ayrıca bir “bileşik çağrışım” dan sözetmektedir ![]() ![]() ![]() Bain’in çalışmalarının ardından “Britanya çağrışımcılığı” veya “çağrışımcı psikolojisi” kapsamı altına alınabilecek bir isimden söz etmek güçtür ![]() ![]() Bir Alman olan Herbert Spencer, bu dönemde “evrimci çağrışımcılık” olarak isimlendirilen doktrinini geliştirmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Spencer, sosyolojide olduğu gibi psikolojide de teorisini biyolojinin kavramlarına dayandırmaktadır ![]() ![]() Spencer’in doktrini ile birlikte, çağrışım düşüncesi klasik psikoloji içindeki son aşamasına da ulaşmış bulunuyordu ![]() ![]() SONUÇ Çağrışım düşüncesinin ilkçağ felsefecilerinde başlayıp, Aydınlanma sonrası Avrupa felsefesinde devam eden klasik psikoloji içindeki gelişimi, modern psikolojinin kuruluşunun hemen öncesinde son aşamasına varmıştır ![]() Klasik psikolojinin bu gelişimi, özde, modern psikolojinin ortaya çıkışıyla ifade olunan niteliksel bir sıçrayışın, niceliksel önceli olarak görülebilir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() KAYNAKÇA BORING, E ![]() ![]() ![]() ![]() BRENNAN, J ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() COPLESTON, F ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DREVER, J ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() DREVER, J ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() HARTLEY, D ![]() ![]() ![]() HOTHERSALL, D ![]() ![]() ![]() ![]() HUME, D ![]() ![]() ![]() ![]() JONES, W ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() LEAHEY, T ![]() ![]() ![]() ![]() LEAHEY, T ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() LOCKE, J ![]() ![]() ![]() LOWRY, R ![]() ![]() ![]() MURPHY, G ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() PLATON (1995) Phaidon ![]() ![]() ROSENTHAL, M ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() SCHULTZ, D ![]() ![]() ![]() SORABJI, R ![]() ![]() ![]() SULLIVAN, J ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() TAYLOR, A ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() WATSON, R ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() WATSON, R ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiTürkiye’de Psikoloji Tarihi Yazımı Üzerine I ![]() Psikoloji tarihi ve genel olarak teorik psikoloji Türkiye’de henüz bir araştırma alanı olmaktan uzak bulunuyor ![]() ![]() ![]() ![]() Teorik psikolojiye gösterilen ilgi konusunda aslında Türkiye ile bir çok Avrupa ülkesi arasında önemli bir fark bulunmuyor ![]() ![]() ![]() ![]() Psikoloji tarihi historiyografyası içinde sadece psikoloji tarihi için değil genel olarak bilim tarihi için de geçerli olan iki dönem ayırt etmek mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tarih yazımında “yeni” dönem, psikoloji için ancak 1960’ların ortalarında gelişebildi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Psikolojinin kendi tarihine ilişkin genel ilgisizliğinin dayanak noktasını psikoloji içindeki hakim paradigmanın belirlediğini söylemek yanlış olmayacaktır ![]() ![]() ![]() Oysa bu, psikolojinin kendine özgü bir takım özelliklerinden dolayı mümkün değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Görüldüğü üzere psikoloji tarihinin gündeme gelişi psikolojinin “kriz” dönemleriyle bir paralellik taşımaktadır ![]() ![]() Buradan hareketle psikoloji tarihinin Türkiye’de neden genellikle gündem dışı olduğuna dair fikir yürütmek mümkündür ![]() ![]() ![]() Diğer yandan psikoloji tarihi çalışmaları günümüzde çevre ülkelerde de önem taşımaktadır ![]() Birincisi özellikle bilgi akışının hızlanmasıyla birlikte artık merkezlerdeki “krizler” çevre ülkeler tarafından da çok daha şiddetli hissedilmekte, modern tartışmalar eskiye oranla oldukça hızlı bir şekilde çevre ülkelere dahil olabilmektedir ![]() ![]() İkinci olarak, çevre ülkeler de geçmişte, merkez ülkelerdeki paradigmaları benimseyerek “kriz”leri savuşturamamış, belki bir miktar geciktirmiş, ancak bu paradigmaların kendi ülkelerindeki sağlamalarının yapılmasında hep bir takım sorunlarla karşılaşmışlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiII ![]() Psikoloji tarihi çalışmasının neden önemli olduğuna ilişkin daha bir çok görüş ileri sürmek mümkündür ![]() ![]() ![]() Ancak eleştirel psikoloji adına vurgulanması gereken daha önemli bir nokta, psikoloji tarihinin psikoloji felsefesi ile ilişkisidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiIII ![]() Bu noktada, bu makalenin amacını ve sınırlarını fazlasıyla aşacak bu tartışmayı bir yana bırakıp, Türkiye’de psikoloji tarihi çalışmalarının bugününe gözatmakta fayda var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji Tarihia) Türkiye’de Psikolojinin Başlangıcı ve İlk Psikoloji Yayınları Türkiye’de psikolojinin başlangıcına ilişkin “resmi tarih” anlayışı Dr ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye’de psikolojinin başlangıcının Anschütz’ün İstanbul’a gelişi olarak kabul edilmesi gerektiği iddiası, aslında Türkiye’de bugün psikoloji dünyasına egemen olan paradigmadan doğmaktadır: Bu anlayışa göre psikoloji deneysel psikoloji ile eşitlenmekte, deneysel olmayan psikoloji tümüyle tartışma dışı bırakılmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla birlikte genel olarak psikolojinin ülkeye girişi çok daha öncelere dayanır ![]() ![]() ![]() Psikolojiye ilişkin ilk yayının tarihi ise belli değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji Tarihib) Adhémar Gelb ve Wilhelm Peters Dünya Savaşının kaybedilmesinden sonra Anschütz Almanya’ya dönmüş ve psikoloji derslerini devam ettirmek sonraki dönemde Mustafa Şekip Tunç ve Ali Haydar Taner’in görevi olmuştur ![]() ![]() ![]() 1933 yılı hem Almanya’daki hem de Türkiye’deki öğretim üyeleri için önemli bir yıl olmuştur ![]() ![]() ![]() Dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galib’in açıklamasına göre15 yeni üniversitede görev alacak öğretim görevlileri üçe ayrılıyordu: Eski Darülfünün hocalarından olup görevlerinden alınmayanlar, yurtdışına eğitim için gönderilmiş olan gençler ve yabancı öğretim üyeleri ![]() Yabancı öğretim üyelerinin getirilmesine aracı olan kişi, daha önce Darülfünun’u inceleyerek reformun gereklerini bir raporla bildirmesi istenen İsviçreli Albert Malche’dı ![]() ![]() ![]() Türkiye’ye gelecek ilk öğretim üyeleri arasında psikolog yoktu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gelb’in ölümü üzerine bu kez Wilhelm Peters davet edilmiş ve bu daveti kabul eden Peters 15 Ocak 1937’de İstanbul’a gelmiş ve yeni kurulan “Pedagoji Enstitüsü”nün yöneticiliğini üstlenmiştir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji Tarihic) Mümtaz Turhan’ın Almanya’daki Eğitimi Türkiye psikoloji tarihinin en ilginç isimlerinden biri de Wilhelm Peters’in asistanı olarak yeni kurulan Pedagoji Enstitüsü’ne atanan Mümtaz Turhan’dır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji Tarihid) Wilhelm Peters’in Almanya’ya “Dönüş”ü Wilhelm Peters İstanbul Üniversitesi’ndeki faaliyetine 1952 yılına kadar devam etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tezi destekleyecek bir diğer kanıt, reformun ilk yıllarında yabancı öğretim üyelerine her türlü kolaylık gösterilirken Peters’in 15 yıl sonra bu kadar kolay bir şekilde “gözden çıkarılması”dır ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiIII ![]() Yukarıda da ifade edildiği gibi, “eski” anlayışla kaleme alınmış kısa tanıtıcı yazıların dışında bir uzmanlık alanı olarak psikoloji tarihi araştırması Türkiye için oldukça yenidir ![]() ![]() Şüphesiz ilk başvurulacak kaynaklardan bir tanesi araştırılan dönemin yayınları, yani birincil kaynaklardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yine işe yarar bir diğer kaynak kitaplık kataloglarıdır ![]() ![]() ![]() Bunların dışında en önemli kaynaklar bürokratik kayıtlardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Birincil kaynakların kullanılması sadece kısa tanıtıcı yazıların yeniden ürettiği “efsane”lerin tarih yazımından uzaklaştırılmasını değil, aynı zamanda bu “efsane”lerin oluşumunda etkili olan kaynakların açıklamalarının yapılmasını da olası kılacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() IV ![]() a ![]() Abou-Hatab, F ![]() ![]() ![]() Anschütz, G ![]() ![]() ![]() Arkonaç, S ![]() ![]() ![]() Benetka, G ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Benetka, G ![]() ![]() Bilgin, N ![]() ![]() Boring, E ![]() ![]() ![]() Galip, R ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Geuter, U ![]() ![]() ![]() Goldmann, L ![]() ![]() Kağıtçıbaşı, Ç ![]() ![]() Kayral, S ![]() ![]() Kuhn, Th ![]() ![]() Leahey, Th ![]() ![]() Orhonlu, C ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Özbaydar, S ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yıldırım, A ![]() ![]() Widmann, H ![]() ![]() ![]() b ![]() Wilhelm Peters, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki Özlük Dosyası Notlar 1 Boring, E ![]() ![]() 2 Leahey, Th ![]() ![]() ![]() 3 Benetka, G ![]() ![]() 4 Geuter, U ![]() ![]() 5 Kuhn, Th ![]() 6 Bak ![]() ![]() Unfulfilled Hopes and Hopeful Fulfillment ![]() 7 Goldmann, L ![]() ![]() 8 Kağıtçıbaşı, Ç ![]() 9 Erkek öğrencilerin çok büyük bir bölümünün silah altına alınmasından dolayı 1915-16 öğretim yılında sadece dört, 1918-19 öğretim yılında sadece 5 öğrenci felsefe bölümünü bitirmişti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 10 Anschütz, G ![]() 11 Yıldırım, A ![]() ![]() 12 Özbaydar, S ![]() ![]() 13 Kayral, S ![]() 14 Bilgin, N ![]() ![]() ![]() ![]() 15 Galip, R ![]() ![]() ![]() 16 Görevlendirmelerin ayrıntılı hikayesi için bak ![]() ![]() ![]() 17 Arkonaç, S ![]() ![]() ![]() 18 Benetka, G ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Toplum ve Bilim Dergisinin 98 ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji Tarihi“SAKINCALI PSİKOLOJİ” – Muzaffer Şerif Başoğlu ve Sadrettin Celal Antel’in Görevlerinden Uzaklaştırılmaları Örneğinde Politika ve Psikoloji İlişkisi Bu sunuşta bizler siyaset ile psikoloji arasındaki ilişkiyi Antel ve Sherif’in yaşamları ve özerk üniversitenin önemi üzerinden değerlendirmeye çalışacağız ![]() ![]() ![]() Almanya’da modern üniversitenin babası sayılan Wilhelm von Humboldt bilimle uğraşanların uyması gereken iki temel koşul belirlemişti: Tek başınalık ve özgürlük ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Humboldt’un yaklaşımı bir ideali ifade ediyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Avrupa’da bu gelişmeler yaşanırken, Avrupa’nın yanı başında da on yaşında genç bir cumhuriyet yönünü aramaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() Eski imparatorluğun başkentinde bulunan ve bu gelişmelere karşı çıkmadığı zamanlarda da tarafsız kalan İstanbul Darülfünunu, bu dönüşüm sürecinde artık iktidar tarafından bir ayak bağı olarak görülmeye başlanmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylece bir yanılsama giderilmiş oluyordu ![]() ![]() ![]() ![]() İktidarın hizmetindeki üniversite “Türk inkılabına ideoloji üretme” görevini elinden geldiği kadarıyla yerine getirdi ![]() ![]() ![]() Taner Timur’un (1984) gösterdiği gibi aslında yabancı kökenli bir düşünce olan Türkçülük de özellikle bulduğu uluslar arası ideolojik destek sonucunda yeni bir evreye girmiş bulunuyordu ![]() ![]() ![]() ![]() Savaşa doğru yaklaşıldıkça iktidar içinde Almanya etkisi giderek arttı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Nitekim Almanya’nın savaşı kazanma ihtimali yaşadığı sürece bu anlayış Türkiye’de iktidar oldu ![]() ![]() 1944 yılı Türkiye tarihinde önemli bir yıldır ![]() ![]() ![]() ![]() 1944 yılına dair unutulmaması gereken bir diğer olay da, savaş boyunca tutarlı bir şekilde nazizm karşıtı tavır almış kimi üniversite öğretim üyelerine yönelik tasfiyelerdir ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiSadrettin Celal Antel Sadrettin Celal Antel 1891’de İstanbul’da doğdu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu bakış açısı Antel’in bilimsel yaklaşımında da belirgindir ![]() ![]() ![]() Antel partiden ayrıldıktan sonra çeşitli okullarda çalıştı ve 22 aralık 1936’da İstanbul Darülfünunu Pedagoji ve Psikoloji Enstitüsü’ne profesör olarak atandı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu açık mektup Türkçü hükümet üzerinde etkili oldu ve Antel mektubun yayınlanmasından 16 gün sonra görevinden alındı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Antel’in davası sürerken gelişen olaylar büyük oranda davanın sonucunu etkilemiş olsa gerek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu yeni yönelim sonucunda Danıştay Antel hakkındaki delilleri yetersiz buldu ve Antel’in 5 Nisan 1945 tarihli kararla görevine dönmesine karar verdi ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Psikoloji Tarihi |
![]() |
![]() |
#15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Psikoloji TarihiMuzaffer Şerif Başoğlu Psikoloji tarihi açısından tahliyenin ikinci önemli ismi olan Muzaffer Şerif Başoğlu hepinizin bildiği gibi dünyaca ünlü bir sosyal psikologtur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle akademik faaliyetlerini siyasallaştırmaktan kaçınmayan Sherif, 1943’te Irk Psikolojisi isimli kitabını yayınlamış ve savaş yıllarında Ankara Üniversitesi’nde sosyoloji bölümü başkanı olan Behice Boran ile birlikte çeşitli siyasal dergilerde yazıları yayınlanmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Konumuz politika ve psikoloji ilişkisi olunca, Sherif’in başına Amerika’da da gelenleri hatırlatmak lazım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|