Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > Serbest Forum

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
göre, milliyetcilik

F.G ye göre milliyetcilik

Eski 03-25-2008   #1
punisher
Varsayılan

F.G ye göre milliyetcilik



ÜLKÜ ER'lerine, TÜRKÇÜ'lere bölücülük yapıyorsunuz deyip hocaefendilerini savunan zavallılara ithaf olunur

Milliyetçilik Aids ve SARS tan daha tehlikeli bir hastalıkmış


Herkül Millas’ın alçakça tecâvüzünden sonra artık bir kez daha anlaşılmıştır ki, bizim bu köşede sık sık belâsına dikkat çekmek mecburiyetinde kaldığımız Hocaefendi’ye de bir yanına ermeni, öte yanına Rum Patriği’ni almadan iftar sofralarına oturmayan bu Hocaefendi’nin sinsi birer rahip gibi aramızda dolaşan Kilise Muhibbanı hâlifelerine de hedef olarak yalnız ve sâdece Türk Milliyetçiliği gösterilmiştir!

Evet!

Eğer bu böyle olmasaydı, o Kilise Muhibbanı, Cenab-ı Hakk’ın Türk olarak yaratmaya lâyık bulmadığı muhtelif yerel haşerâtı Türk Milliyetçiliği’ne saldırmaları için kiralar mıydı? Ve Türk Milliyetçiliği’ne sövdükleri ölçüde paraya boğar mıydı onları?

Şimdi şahsiyetlerini şekillendiren aşağılık duygusunu tatmin etmek için Türk Milliyetçiliği’ne alçakça saldıran o ermeni çocuğundan, muhtelif Balkan döküntüsü ve Kafkas süprüntüsünden sonra bir de yunanlı buldular Adı Herkül Millas!

Bu herif, muhtemelen Yunan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu’nun yönlendirdiği Andreas Papandreu Vakfı’nın etrafında çalışan Diyalog Gurubu’na mensup yazarlardan biri Bizim "millî duygu ve millî asabiyeti aşındırıp, Türk Milleti’ni ecnebi taleplerini kabul etmeye hazır hâle getirmek maksâdıyla tezgâhlanan bir papalık ketenperesi" dediğimiz Dinlerarası Diyalog var ya, işte kasteddiğimiz diyalog, o diyalogtur!

Şu ilişkiler düğümüne bakın lütfen

Yunan İstihbarat Örgütü’nün elemanları arasında bulunan Herkül Millas, Hocaefendi’yi görmek için Amerika’ya kadar gider Türkiye’den tüydükten sonra bir kardinal tarafından ağırlanmakta olan Hocaefendi’yle görüşür Nasıl bir karara varırlar bilinmez ama Herkül Millas Yunanistan’a döndükten uzunca bir süre sonra Hocaefendi’nin gazetesinde "milliyetçiliğin SARS ve AIDS’den daha tehlikeli bir belâ olduğunu" yazar

Neden?

Çünkü Türk Milleti’ni vâreden ve ayakta tutan kudret milliyetçiliktir de ondan! Benim bu Herkül Millas’la da, diğerleriyle de herhangi bir meselem yok Fakat şu Dinlerarası Diyalog meselesinin artık anlaşılması lâzım
Ey okuyucu! Bu Dinlerarası Diyalog, sana hıristiyanlığı kabul ettirmek için II Vatikan Konsili’nde kararlaştırılan bir papaz siyasetinin adıdır! Bakın Papa Jean Paul, "Kurtarıcı Misyon" adlı genelgesinde bu durumu nasıl açıklıyor:

"- Dinlerarası Diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır Karşılıklı bilgilenme ve anlayışı zenginleştirme vâsıtası ve metodu olarak diyalog, misyona zıt değildir Esasen misyon ve misyonun şekilleriyle diyalog arasında özel bir bağ vardırBu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir"

Papalığa bağlı Dinlerarası Diyalog Sekretaryası’nın Başkanı olan Pietro Rossana, dinlerarası diyalogtan maksâdın ne olduğunu şöyle ifade etmektedir: “- Diyalogtan söz ettiğimizde açıktır ki, bu faaliyeti kilise şartları çerçevesinde misyoner ve İncil’i öğreten bir cemaat olarak yapıyoruz

Kilisenin bütün faaliyetleri üzerinde taşıdığı şeyleri, yâni Mesih’in sevgisini ve Mesih’in sözlerini nakletmeye yöneliktir Bu sebeple diyalog, kilisenin İncil’i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yeralır” Öyleyse bu tabloda Hocaefendi’nin ve gazetesinin yerini tâyin etmek herhalde güç olmayacaktır! Ve öyleyse bu Diyalog Gurubu, SARS’tan da, AİDS’ten de daha tehlikeli bir belâdır!







Necdet Sevinç (Ortadoğu Gazetesi Yazarı)---------------------------------
ZAMAN'DA ZAMANSIZ ÖTEN HOROZ !
Bugün at izinin, it izine karıştığı ülkemizde 'milli şuur ve iman' noktasında sağlam bir fikri temele ve şuura sahip olmayanlar, kolaylıkla yollarını kaybederler Çünkü kimin neyi, niçin, ne adına savunduğunun ayırdımına varmak şuursuz, teşkilatsız, sıradan insanlar için artık pek mümkün değildir
Günümüzde suret-i haktan görünenlerin Türklüğe verdiği zararı, apaçık düşmanlığını deklare edenler verememektedir Meseleye bu açıdan baktığımızda, Ülkü Ocaklarının işlevi daha iyi, daha net bir şekilde anlaşılıyor Bu kısa girişten sonra, şimdi lütfen aşağıdaki bir makaleden yapılmış alıntıları dikkatlice okuyun ve 'ibret vesikası' olarak, -günü geldiğinde çıkarıp, bazı suratlara çarpmak üzere- belleklerinizde saklayın…

" …Denktaş'ı kendi ürettiği demagojik yaklaşımların perdelemesine mahkûm olarak değil, o demagojinin içinden tanımakta yarar var… …Ayrıca Denktaş, plan kabul edildiğinde Rumlar "evlerinize gelip yerleşecekler" demekte; ama tabii ki bunların kimin evleri olduğunu söylememekteydi Çünkü o da çok iyi bilmekte ki, bu evler bizim değil ve hiçbir zaman da bizim olmadılar…

…Denktaş'ın savunduğu tek kelimeyle hukuksuzluktur: Bugün iş öyle bir noktaya gelmiş halde ki, Denktaş ideolojisi ancak hukuksuzluk üreterek ayakta kalabilmekte ve o hukuksuzluktan beslenerek siyasi güç olmakta…
…Denktaş çevresi AB üyeliğine bu nedenle karşı çıkarken, milliyetçi hamasete ve toprak fetişizmine dayandıkları ölçüde de Türkiye'den destek bulmaktalar Denktaş, Zaman'daki yazısında açıkça belirttiği üzere, AB yolunun Rumların ürettiği bir tuzak olduğunu öne sürmekte Sanki kendisi herhangi bir müşterek çözümün peşindeymiş gibi… …Denktaş ve benzerleri… hamaset, demagoji, tehdit ve şantajla karışık bir siyasi söylemi hem Kıbrıslılara hem de Türkiyelilere bastırmaktalar…"

Yukardaki yazılar, Yunanistan'daki Ta Nea veya To Vima ya da Apoyevmatini vb adlı gazetelerde çıkan bir makaleden pasajlar içerseydi, ilk okuduğumuzda belki biraz kızar ama daha sonra, her satırı 'Türk düşmanlığı' kokmasına rağmen tabii karşılardık

Çünkü Yunanistan, tarih boyunca, - özellikle de 1453'de Fatih Sultan Mehmet'in Bizans imparatorluğunu yıkıp, İstanbul'u Türklere kazandırmasından sonra,- Türklerle olan münasebetlerini 'barış ve dostluk' değil, 'kin ve düşmanlık' temeline oturtmuş, bunu 'devlet politikası' haline getirmiştir

Yunanlıların milli ülküsü 'Megali İdea' bile, tamamen bugünkü Türkiye topraklarını hedefleyen bir idealdir Konuyu daha fazla dağıtmamak için, bu kadar hatırlatmanın yeterli olacağını düşünüyorum Sadede gelecek olursak, yukardaki buram buram Türk düşmanlığı kokan ve Rum milliyetçiliğine en büyük hizmeti yapabilecek kıvamdaki bu yazı ne Yunanistan'da, ne de Yunan gazetesinde çıktı

Maalesef bu yazı Türkiye'de yayınlanan bir Türk gazetesinde, hem de kamuoyunda 'İslami hassasiyetlere sahip olduğu' izlenimini bırakmış bir gazete olan Zaman'da yayınlandı Yazıyı kaleme alan ise, Etyen Mahçupyan isimli bir Ermeni…

Bu vatandaş, 14 - Aralık'ta yapılan Kıbrıs seçimlerinden önce, Denktaş aleyhine aralıksız tam 6 (altı) yazı yazarak adeta bir misyonu yerine getirmiştir Yukardaki pasajlar da son yazısı olan 'Denktaş'ı daha da tanıyalım' başlıklı olanından alınmıştır Ülkücüler olarak bizim, Türkiye'de yaşayan azınlıklara karşı, devletimizi, vatanımızı, milletimizi ve değer yargılarımızı yok etmeye yönelik faaliyetlerde bulunmadıkları sürece, hiçbir önyargımız, düşmanlığımız yoktur, zaten fıtratımız ve inancımız gereği, olamazda…

Ancak, özellikle "…Denktaş, plan kabul edildiğinde (Annan planını kastediyor) Rumlar 'evlerinize gelip yerleşecekler' demekte; ama tabii ki bunların kimin evi olduğunu söylememekteydi Çünkü o da çok iyi bilmekte ki, bu evler bizim değil ve hiçbir zaman da bizim olmadılar…" diye yazma cüreti gösteren bir Ermeni'ye müsamaha göstermemizi de kimse ama kimse bizden beklememelidir Buna ' dinlerarası diyalog ve hoşgörü' adı altında Hıristiyanlarla 'al takke, ver külah - canciğer kuzu sarması' olup, ülkemizde yapılacak misyonerlik faaliyetlerine kapı aralayanlar da dahildir

Çünkü biz bu ve bunun gibi milletimizi derinden ilgilendiren konuları değerlendirirken, ölçütümüz , bazı insanların 'salya, sümük' ağlaması değil, Kur'an-ı Kerim'deki ' Fe veylün lil müsallin - ellezine hüm an salatihim sahun - ellezine hüm yüraun ( Fakat yazıklar olsun o namaz kılanlara ki; namazlarında yanılmaktadırlar Onlar ki, gösteriş yaparlar)*' ayetleridir Bunu da konuya açıklık getirmesi için anti-parantez belirtmekte yarar görüyor ve diyoruz ki;

Evet Etyen efendi, o evler sizin değil ve hiçbir zaman da sizin olmadı Çünkü o evler, Türklerindir Hem de nasıl ki Türklerin güneydeki evleri, bugün Rumların olduysa, işte aynen öyle Türklerindir Değerlerimizi içselleştirememiş 'Türkiyeli azınlıklar', düşmanlıktan ve kıskançlıktan çatlasa da bu durum değişmeyecektir Ha ! Bu arada;
- 'Bizim milli ve dini değerlerimize apaçık düşmanlık gösteren bir kişi, nasıl oluyor da İslami hassasiyetlere sahip olduğu iddiasındaki bir gazete olan Zaman'da yazıyor' diye soracak olursanız;

- 'Ona Rufailer karışır' derim
Yoksa doğrusu 'ona Fethullahçılar karışır' mı olmalıydı ?
Neyse, sürç -ü lisan ettikse affola…
Allah'a emanet olunuz…
*= Maun suresi/ 4-5-6ayet
-----------------------------------------------------------------------



Milliyetçilik (herkül milas'ın lanet edilecek yazısı)
Bir hastalıktır Bulaşıcıdır Bir yörede çıkar; ama her yana yayılabilir Temasla bulaşır Ağızdan ağza, hatta kulaktan kulağa bile geçer birinden ötekine İnsanların bir mikroptan mı, bir virüsten mi, yoksa psikolojik nedenlerden mi etkilendiği hâlâ tartışılmaktadır; ama hastalığın belirtileri ve sonuçları kesin bilinmektedir

Önce insanın ateşi hafifçe yükselir, başı döner, dengesi bozulur Hasta adayı kendini yoklamaya, ‘bize ne oluyor’ demeye başlar Aynı hastalık belirtilerini taşıyanlarla bir araya gelip konsültasyon yaparlar, tartışırlar Bunu en iyi aydınlar yapar Zaten bu hastalık en fazla aydınlarda görülür Gittikçe artan bir biçimde ‘biz’ demeye başlarlar: Bize ne olacak, biz bize kaldık, bize neden herkes ters bakıyor, biz ne yapmalıyız biçiminde Bu ilk belirtidir

Bu semptomlara bulaşmayanlara kuşku ile bakmaları ikinci belirtidir Kuşku duygusu gittikçe artar ve çeşitli alanlara yayılır Hastalanmayanlar kaygı ve şüphe ile karşılanır İlk paranoya belirtileri bu aşamada belirir Sonra ‘biz’ sayılmayan herkese karşı bir öfke belirir Tansiyonları yükselir Etrafta hep düşman görmeye başlarlar Yüzlerde bir gerilim sezilir Yürek atışları artar, bakışlar bir başka türlü olur, kararır, kanda adrenalin artar Kimilerinde şiir yazma/okuma eğilimi görülür Haykırışlı konuşmalar (nutuklar) atarlarken sesleri çok tiz çıkar

Bir sonraki aşamada hastalar halüsinasyon görmeye başlar ‘Biz’ diye nitelediği birliği aynı biçimde davranan robotlar olarak görmeye başlarlar Bu birlik içinde fertler seçilemez olur Bunun yalnız ruhsal bir bozukluktan olmadığını, görme yetisinin de önemli derecede azaldığını söyleyen doktorlar vardır Artık bakışlar mecnun bakışı gibi sabittir; ama etrafı göremezler de: Seçmeci bir görme biçimine geçerler İşlerine geleni görürler, işlerine gelmeyeni görmezler Bu durumda gözlük kullanmak da yarar vermemiştir Gözlükle tek sağlanan halüsinasyonları daha büyükçe görmek olmuştur
‘Biz’ artık bir saplantı olmaya başlar Ancak bu aşama hastanın en mutlu olduğu süredir Kendisinin (ve grubunun) dünyanın en üstün, en seçme, en haklı, en güçlü, en güzel, en adil, en akıllı, en yaratıcı, en hoşgörülü ve hele en alçak gönüllü, kısaca en ‘en’ olduğuna inanır Bu onda öylesine bir tatmin ve mutluluk sağlar ki, artık bu hastalıktan kurtulmak için en ufak bir isteği kalmaz Bu aşamada uyuşturucu bağımlısı gibi davranır Hastalığını mutluluk ve ‘yarar’ gibi algılar Tedavi edilmek istemez, bu hastalıktan kurtulmasını söyleyenlere karşı da bir saldırganlık geliştirir Anne ve babalarına, kardeş ve eşlerine karşı bu yüzden kin besleyenler bile görülmüştür Bu aşamada ‘biz’ kategorisine hastanın yakınları hatta en yakın akrabaları dahil edilmeyebilip, binlerce yıl önce yaşamış bütünüyle hayali kimseler dahil edilebilir

Artık hastamız duygular aleminden maalesef eyleme geçmektedir ki, bu etrafı ve insanlık için tehlikeli olmaktadır Bir yanda kuşkuları ve güvensizliği, öte yanda kendisinin ve ‘biz’ dediği grubunun üstünlüğüne ve yanılmazlığına inandığı için çok sert ve acımasız olmaktadır Bu hastaların haksızlıklar, cinayetler, hatta soykırımlar, katliamlar, etnik arındırmalar, zorunlu sürgünler, her türlü baskıları uyguladıkları görülmüştür Her seferinde bütün bunlar, tabii, ‘biz’ adına yapılır ve onlarca meşru sayılır Yani moral dünyalarında da bir dengesizlik görülür

Ancak hastamız (ya da hastalarımız) bu yaptıklarını her zaman hatırlamaz Yani hastalık bir tür bellek kaybına da neden olmaktadır Bir tür diyoruz; çünkü başka bir alanda inanılmaz bir hafıza gücü gelişmektedir: Düşman belledikleri kimselerin yaptıkları olumsuz davranışları hiç unutmazlar, hatta abartarak sürekli hatırlatırlar Geceleri kâbuslarında bu abartılı görüntüleri görürler ve sabahları uyandıklarında yüzleri daha da gerilimli olur Düş ile gerçeği bütünüyle karıştırdıklarından onlarla bu alanda tutarlı ve yapıcı bir tartışma yapmanız olanaksızdır Teskin edici ilaçlar bile bu kâbusları engellememektedir

Bu aşamada en iyisi onlardan uzak durmaktır Uzak kalamayacaksanız, en azından onlara sataşmayın, onlarla tartışmayın, özellikle tahrik etmeyin Semboller konusunda çok hassas olurlar, hemen tahrik olurlar Örneğin renkler ve bazı renkli şekiller onları çok heyecanlandırır Bazı aletler de: Örneğin gücü ve öldürmeyi simgeleyen kılıç, kalkan, örs, pala gibi aletler onları saldırgan kılabilir Her türlü yarışmayı, basit bir futbol oyununu bile ‘bize’ karşı düşmanın başlattığı bir savaş gibi algılamaları bu hastalığın tipik belirtilerindendir Bu insanların çocukları ve yakınlarının da bir süre sonra aynı belirtileri taşıdığı sık görülmüştür

Tarih içinde kısa sürede hemen hemen bütün toplumun bu hastalığa salgın biçimde tutulduğu bile olmuştur O zaman belli şarkılar söyleyerek (genellikle bunlara marş derler) ve çocuklar gibi şen, etrafa saldırırlar, önlerine çıkanı kırıp dökerek her yana koşuşmaya başlarlar Bu davranışlarından gurur duyarlar Bu yolda yakınlarının hatta kendilerinin de ölmesi onlar için hiç önemli değildir (Belli ki bu aşama hastalığın had safhasıdır!) Tek amaç etrafa güçlerini kabul ettirmektir Yayılmaya güçleri yetmiyorsa, biraz kırgın ve oldukça ezik, bu mutlu anın ne zaman geleceğini heyecanla beklerler, bu günün hayaliyle yaşarlar Bu arada hınçlarını, güçleri kime yetiyorsa ondan çıkarırlar ‘Biz’ saymadıkları tabii ilk kurbanlarıdır

Yani tek bela AIDS ve SARS değildir

HERKÜL MİLLAS


Alıntıdır

__________________

BU VATANIN EKMEĞİNİ YEYİP İHANET EDEN BİR GÜN EKMEĞİ YEDİĞİ YERDEN KURŞUNU DA YER
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.