Prof. Dr. Sinsi
|
Nesibe Hatun Kimdir
İslam’ın ilk günlerinde güçlenip yayılmasının en büyük nedenlerinden biride kadınlardı Hz Ali’nin (a s) dışında daha hiçbir erkek iman etmemişken Hz Hatice (s a) iman etmiş ve Müslümanlığı seçmişti ve daha sonraları müşriklerin ambargosunda tüm malını Allah yolunda harcayarak, İslam’ın yok olmasının önünü almıştı Yahut Sümeyye canını bu kutsal yolda feda ederek kanıyla İslam’ı korumuştu
Sadr-ı İslam'da kadın, savaş ve cihad meydanlarında hazır bulunuyor ve İslam ile amel etme yolundaki kahramanlığı ile kendi insanlığının esaslarını ortaya koyuyordu İslam’ın ona teslim ettiği ve de kendi hakkı olan risaletle İslam'ı savunma yolunda işlerlik kazandırıyordu
Müslümanlar güçlenip, Medine de devlet kurduktan sonra da kadınlar savaş meydanlarında yaralı mücahitlerle ilgilenip, onlara su verip, yaralarını sarıyorlardı Fakat erkeklerin korkup kaçtığı yerde Nesibe gibi kadınlar Resulullah’ın (s a a) yardımına koşuyorlardı
Nesibe’nin Uhut savaşındaki mücadelesinde, hedefi için her şeyden vazgeçme azmi ve Resulullah (s a a) için savaşında, günümüz kadınları için büyük bir ibret vardır Nesibe çok değerli, himmetli, kalbi güçlü ve inkılâp ruhuna sahip biriydi
Kendisi Ka'b b Ömer-i Ensari'nin kızıdır Oğlunun adı Ammare olduğu için Ümm-ü Ammâre diye tanınıyordu Nesibe İslam güneşinin doğduğu ilk anlarda İslam'ı kabul edenlerden idi Kocası Gazye b Amr ve oğulları “Habib” ve “Abdullah” ile birlikte Uhud savaşında Peygamber'in yanında hazır bulunmuş ve eşsiz fedakârlıklar göstermişlerdi
Yüzü önce düşman ordusunun yenilgiye uğramasıyla güldü, fakat fazla bir zaman geçmeden peygamberin ordusundaki bazı askerlerin gafletinden dolayı düşman ordularının yeniden saldırdığını ve Müslümanların kaçtığını gördü İşte bu sırada Nesibe kılıcını, ok ve yayını alarak İslam ordusuna katıldı ve Peygamberin yanında savaşmaya başladı
Peygamberin etrafında kimse kalmamıştı, Hz Ali (a s) Resulullah’ı (s a a) ok, mızrak ve kılıç darbelerinden koruyordu, kaçmayan bir grup müminde şehit edildi Bu sefer herkes peygamberi öldürmek için yönelmişti, “Muhammed nerede, Muhammed nerede!” diye bağırıyorlardı Nesibe yerden bir kılıç ve kalkan alarak bağıranlardan birine doğru yöneldi ve ona, birkaç darbe indirdi Adam üstüne iki zırh giymiş olduğundan, Nesibe'nin vurduğu onca darbe etkisiz kaldı Buna karşılık adam Nesibe'nin savunmasız omzuna öyle bir darbe indirdi ki, Nesibe ağır yaralandı tedavisi bir sene sürdü
Resulullah (s a a), Nesibe'nin omzundan fışkıran kanları görünce Nesibe'nin oğullarından birine seslendi ve “Çabuk annenin yarasını sar” diye buyurdu O da annesinin yarasını sardı Nesibe ağır yaralı olmasına aldırmadan tekrar düşmanla savaşmak için doğrulmuştu
Tam o esnada oğlunun kanlar içinde yere düştüğünü gördü, hemen yanında ki sargı bezlerini açarak oğlunun yaralarını sardı ve sonra ona “hadi kalk ve savaş, Resulullah’ı koru” dedi Bu söz, henüz Nesibe'nin ağzındaydı ki, Resul-i Ekrem (s a a), Nesibe'ye bir müşriki göstererek, “Oğlunu vuran budur” dedi Nesibe, o adama bir aslan gibi saldırdı, kılıçla onun bacağına, öyle bir vurdu ki, adam yere düştü Resulullah (s a a): “İntikamını iyi aldın Allah'a şükür ki sana zaferi bağışladı ve gözünü aydınlattı ” buyurdu
Ümmü Ammare bu savaşta tam on üç yerinden yaralanmıştı Daha sonraları Resulullah (s a a) bunu şöyle dile getirmişti: “Uhud savaşında sağıma, soluma nereye bakıyordumsa hep Nesibe'yi görüyordum Nesibe benim yanımdaydı ve İslam için savaşıyordu ”
Nesibe bu olayları daha sonraki nesillere şöyle anlatıyordu:
—Savaş meydanında Müslümanlar Peygamber'in (s a a) etrafından dağılmıştı Peygamber’in yanında kalıp mukavemette bulunanlar on kişiyi geçmiyordu Müslümanlar gruplar halinde kaçıyordu Ben, kocam ve çocuklarım Peygamberin yanında hazır bulunuyorduk Var gücümüzle Hazreti korumaya çalışıyorduk Bu esnada Peygamber benim savaştığımı ama ok ve yayımın olmadığını görünce ok ve yayı olan askerlerden birine "okunu yere at da hiç olmazsa savaşanlardan birisi kullansın" dedi Ben de ok ve yayı alarak Resulullah'ı düşmanlardan korumaya çalıştım
Günün birinde Nesibe, Peygamber’in huzuruna gelerek şöyle dedi: “Bizim duyduğumuz ve gördüğümüz her şey erkekler hakkında, kadınlar hakkında bir şey denilmiyor ” İşte bu münasebetle şu ayet nazil oldu:
“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır ” (Ahzab/35)
Evet, savaş meydanlarında Nesibe’nin asıl görevi bir kadın olarak susuzlara su vermek, hastaları tedavi ve yaralıları pansuman etmekti Ama yeri geldiğinde de eline kılıcı alıyor ve kahramanca düşmana karşı savaşıyordu Nesibe, İslam’ın yaşamın tüm aşamalarında kadına hak tanıdığına, insani düzeyde kadın ile erkeği eşit bildiğine ve insanlık esası üzere olan kahramanlığın yol ve adabını kadın için de benimsemiş olmasaydı, bu savunmaları ve büyük fedakârlıkları asla gösteremezdi
Nesibe onca cihad ve telaşıyla Allah ve Resulü (s a a) indinde büyük bir makam elde etmiş, iyiler ve mücahitler safına katılmıştı İşte bu İslam Peygamberinin Müslüman kadına gösterdiği ilgi ve Müslüman kadının İslam ve Peygamber karşısındaki tavrı  
Çağdaş Müslüman kadının yaşamı da, İslam’ın ilk dönemlerindeki Nesibe gibi kadınların yaşamı gibi olmalı ve sadr-ı İslam'daki anneler gibi İslam'a davet, himayet, sorumluluk ve Kuran-î değerleri koruma temelleri üzere şekillenmeli
|