Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Ege Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
milas, muğla, mylasa

Muğla Mylasa (Milas)

Eski 08-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muğla Mylasa (Milas)



MUĞLA Mylasa (Milas) Resimleri ve Tarihi

Doğusunda Yatağan, Güneyinde Gökova körfezi, güney-batısında Halikarnassos (Bodrum), batısında Güllük Körfezi, kuzeyinde de Tralles (Aydın) bulunmaktadır Yörenin yerli halkını Karlar oluşturmuştur Çevresinde de Euromos,Herakleia,Latmos, İassos,
Labranda, Keramos gibi kentler bulunuyordu
Byzantiuon’lu Stephanos, Mylasa’nın mitolojik kahramanı Mylasos tarafından kurulduğunu ve kentin isminin de buradan kaynaklandığını ileri sürmüştür Tarihçi Plutarkhos ise MÖ680 yılında Arselis’in Lydia kralı olabilmek için Mermnad sülâlesi kurucusu Kral Giges’e yardım ettiğini ileri sürmüştür Bütün bunlar kent ile ilgili bilinen en eski bilgilerdir
Mylasa’nın en eski halkı Karia’lılardar MÖ 545’de Akhaimenid ( Perslerin) sülâlesinin eline geçen kent MÖ450-440 yılları arasında Eurymedon savaşından sonra bağımsızlığını kazanarak Attika-Delos Deniz Birliğine katılmışsa da bir süre sonra birlikten çıkarılmıştır Bu arada Perslere karşı ayaklanırlar ancak bu ayaklanma kısa sürede bastırılarak MÖ 440’da tekrar Pers egemenliğine boyun eğmek zorunda kalırlar

Ö 395- 360 arasında burada kurulan Pers satraplığının merkezi durumuna geçti ve idare yerli bir sülalenin yönetimine verilen kent, Kral Mausollos zamanında önemli imar çalışmalarına sahne olmuştur MÖ334’de Büyük İskender tarafından ele geçirilen kent onun ölümünden sonra Seleukos kralı IIPtolemaios ile Suriye kralı IIAntiochos’un idaresine girer MÖ 190’da Kral Antiochos’un Sipylos Magnesia’sında Romalılara yenilmesi ve bunun sonucunda imzalanan Apameia barışı ile tekrar bağımsızlığına kavuşur MÖ 129’da ise Roma’nın Asia eyaleti başkenti olan Rodos’un yönetimine bırakılan kent, bu olayı içlerine sindiremeyerek yeniden ayaklanırlar ve özgürlüklerini elde ederler Fakat bu da çok kısa bir süre sürer Roma’ya direndikleri için kentleri yakılıp yıkılır Mylasa Roma’nın egemenliğini kayıtsız şartsız kabul ettikten sonra ,Otonom (özgür kent) statüsünü alır ve bundan sonra da halkı refaha kavuşur Bizans döneminde Kibyraioton Theması’nın sınırları içerisinde kalan Mylasa Aphrodisias metropolitliğine bağlı bir piskoposluk merkezi olur
Mylasa en görkemli dönemini MÖ IVyüzyılda Karia kralı Hekatomnos oğulları zamanında yaşamıştır Mausollos’un kurduğu devletin başkenti oluşundan ötürü de daha gelişmiştir

Cok eski Mylasa’nın Peçin köyünde (Mutluca köyü) Peçin Kale tepesinde iken Mausollos tarafından bugünkü Milas’ın olduğu yerde yeniden kurulduğunu ileri sürmüştür Mausollos’un Halikarnassos’u başkent yapmasından sonra da kent önemini korumuştur
Mylasa’da ilk araştırmayı Bernault ve Du Bois başkanlığında Fransız arkeoloji ekibi 1880’li yıllarda yapmış,bazı yazıtlar ile tiyatro maskları bulmuşlardır Bu arada XVIIyüzyılda GWheler’in burada görmüş olduğu yapıların çizimlerini yaparak, krokilerini çizmişlerdir Ne var ki GWheler’in belirttiği Augustos mabedinin o zamana gelemediğini de tespit etmişlerdir Onların ardından İsviçre arkeoloji ekibi MÖ1100 tarihlerine ait kalıntıları ortaya çıkarmıştır MÖ 2000 yıllarına ait ev temellerinin yanı sıra küp şeklindeki mezarlar ile Helenistik döneme tarihlenen bir mabedin kalıntıları, Sodra dağının etekleri ile Hıdırlık yamaçlarında Roma dönemi mezarlarının yoğun olduğu da ortaya çıkarılmıştır
Mylasa, antik çağın diğer kentlerinden farklı olarak akropol üzerinde olmayıp dağın eteklerinde kurulmuştur Kaliteli beyaz mermerleri ile ünlü olan bu ocakları Strabon Şöyle anlatır:
Mylasa’ya gelince: o son derece verimli bir ovadır ve ovanın yukarısında kule gibi bir tepe ve en iyi beyaz mermer ocağı bulunan dağ yükselir Şimdi bu ocak büyük yarar sağlamaktadır,çünkü burası yapılar,özellikle tapınakların yapımı ve diğer genel yapıtlar için bol miktarda ve kolay çıkartılabilen bir taş kaynağıdır Bu nedenle kent diğerlerinden fazla olarak her şekilde portiklerle ve tapınaklarla süslenmiştir

Zeus Osogoa tapınağı Sodra dağının yamacında idi XVIII-XIX yüzyıllarda Milas’a gelen gezginlere göre tapınak stoalarla çevrilmişti MSIIyüzyılda yaşamış olan Pausanius tapınağın içerisinde tuzlu bir su kaynağı olduğunu belirtmiştir İon üslubundaki sütunların dışında kalan kalıntılar günümüze ulaşamamıştır Hisar başında Zeus Karias isimli bir diğer tapınağın varlığı bilinirse de onunla ilgili olarak “Uzun Yuva” diye isimlendirilen bir sütun dışında hiçbir kalıntı günümüze gelememiştir
Sodra Dağının doğu eteklerindeki mezar anıtı gri-beyaz mermerden yapılmıştır Arazi konumundan ötürü önü duvarlarla teras haline getirilmiştir Terasın üzerinde yükselen mezar anıtı peristilli olup üzeri piramit şeklinde bir çatı ile örtülmüştür MSnci yyın ortalarına tarihlenen anıtta kalıntıları günümüze gelmemekle beraber bir heykel grubunun olduğu sanılmaktadır

Bu kapı Sodra Dağının mermerlerinden yapılmış olup, akanthus yaprakları ile bezenmiş ve kilit taşının üzerinde de çift ağızlı Labrandis baltası yerleştirilmiştir
Mylasa’nın doğusunda kalan ovada 2 500 m uzunluğundaki su kemerleri oldukça iyi korunmuştur MS IIyya tarihlenen bu kemerlerde devşirme taşlar kullanılmıştır Topbaşı tepesinin ovaya bakan yamaçlarında olduğu söylenen tiyatrodan hiçbir kalıntı günümüze ulaşamamıştır
Mylasa kent surlarından hiçbir iz günümüze gelememiştir Kentin içinde ise Halikarnassos’daki Mausolun’un küçük bir benzeri olarak kabul edilen Gümüşkesen anıtı vardır MÖ Iyüzyıla tarihlenen bu anıt dikdörtgen bir mezar odası ile onun üzerindeki paye ve sütunların taşıdığı piramit çatılı bölümlerinin son derece ilginç bir görünümü vardır Buradaki payelerle sütunların 2/3 ü yivli olup korinth başlıklı üçlü bir arşitravı taşımaktadır Piramit çatı içten bindirme tekniğinde yalancı kubbe görünümündedir Ayrıca üst örtü içten geometrik ve bitkisel motiflerle bezenmiştir

güneyinde, kayalara oyulmuş mezarlarla karşılaşılmıştırBunlardan büyük olanının ön cephesi mabet görünümündedir Kentin 14 kmgüney-doğusunda Yukarı Kınalıgöl köyünde de dağların arasında Karia tanrılarından Sinuri’ye ait, duvarlarla desteklenmiş bir mabet kalıntısı daha bulunmaktadır
MÖ IV yüzyılda yapılmış olan Gymnasium’a ait üzeri yazılı bir sütun gövdesi ile bir heykel kaidesi ,Milas Müzesi’nin Şevketiye mahallesinde yapmış olduğu kurtarma kazısında ortaya çıkarılmıştır Böylece Gymnasium’un bulunduğu yer kesinlik kazanmıştır Diğer taraftan Labranda yolu üzerindeki nekropol alanı üzerindeki mezarlar da klasik çağ ile Helenistik devire tarihlendirilir Hıdırlık tepesi ile Sodra Dağının eteklerinden aşağıya kadar uzanan nekropol alanında ortaya çıkan mezarlar ölü gömme geleneğini en güzel biçimde yansıtmaktadır Ayrıca Mylasa’nın batısındaki Hıdırlık tepesinde sur kalıntıları ile Sodra Dağında kale izlerine rastlanmıştır Milas ovasının doğusundaki Yusufça köyü üzerinde de Geç Klâsik Çağ’a tarihlenen Kuyruklu Kale bulunmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.