![]() |
Hikâye-İ Nakkaş-İii |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hikâye-İ Nakkaş-İiiHikâye-i Nakkaş-III Hüsn-i Yusuf Efendi büyüyünce yeri dar gelmiş kendisine ![]() Babasının yerlerde sürükletilip, boğazın sularında boğdurulduğu, annesinin kederden kahrolup öldüğü payitahtta kalmaya yüreği el vermemiş ![]() O dönemlerde Bağdat, Basra, Şam hayli karışıkmış ![]() ![]() “O topraklardan çıkacak dinin yenileyicisi; Müceddid-i Elf-i Sani ![]() ![]() Hüsn-i Yusuf Efendi çeşitli duraklardan sonra Herat’ta karar kılmış ![]() İlim meclislerine devam ediyor arta kalan zamanlarında da babası gibi medresenin bahçesinde çiçek yetiştiriyormuş ![]() ![]() Nasılsa o hilebaz, o lâle-i beyaz onu devletlilerle yakın düşürüne dek ![]() Hüsn-i Yusuf Efendi bir lâle yetiştirir ![]() ![]() “Sultan Hüseyin Baykara ![]() Ah kader… Elinde lâle-i beyaz, aklında da aka yazılmış kara: “Devletlilerden uzak durasın!” Yüreği geri geri giderken ayakları çekip götürmüş onu Cihânârâ Sarayı’na ![]() Hükümdar bu lâleye karşılık sarayındaki en güzel cariyeyi Hüsn-i Yusuf Efendiye hediye etmiş ![]() “Bu güzel, Herat’ın altın ağaçlı, gümüş meyveli bahçelerinde salınsa yakışır ![]() ![]() Öyle bir güzelmiş ki… Ay yüzünde yay kaşları rastıkları çatlatır, saçları güneşi kıskandırırmış ![]() ![]() ![]() “Say ki bahçe senin bağ senin ![]() ![]() ![]() ![]() Her bahar, lâlenin yeşil mantosunu üstünden atıp, ak göğsüne sevgilisin adını dövdürmüş âşıklar gibi kendini açmasını beraber gözler olmuşlar padişah ile gülşenin şahı ![]() Bu iş giderek bir şenliğe dönüşmüş ![]() ![]() Öyle ya her sultan adını akçelere, fermanlara yazdırabilir ama kimin adı yazılıdır çiçeklere ![]() ![]() Komşu sultanlardan Babür Şah da çiçek meraklısı bir sultanmış ![]() ![]() Bu hikâye onun illerinde de duyulunca bir mektup göndermiş, tebrik etmiş Hüseyin Baykara’yı ![]() “En büyük sultan sensin ![]() ![]() Ki dedem Timur’dan Büyük İskender’e, Kayzer’e, Cengiz’e… Ve Konstantiniyye Fatihi Mehmet’e değin ![]() Her sultan ismini fermanlara, akçalara, kal’alara yazdırabilir, ama ya çiçeklere? Tebrik ederim mübarek olsun, saltanatın daim olsun!” Bu tebrik üzerine heyetler gönderip davet etmiş Hüseyin Baykara onu devletine ![]() ![]() Babür Şah’ın lâleyi görmeye geldiği bahar ![]() Babür Şah’ın ve diğer seçkin davetlilerin önünde yeşil feracesini üstünden yine sıyırır, yine açar ak bedenini lâle ![]() Lâle açar da, artık hükümdarın ismi yoktur göğsünde ![]() “Aşkın sırrı sır olmasında saklıdır ifşasında değil!” dedi o yaz, naz etti belki ![]() Beklide kem gözlere geldi ![]() Hasutların, gammazların, “Sultanım teveccühünüzden şımardı da böyle yaptı, soğana bu yıl nakşetmedi adınızı!” diye kışkırtmaları ile sultan Hüsn-i Yusuf Efendiyi darağacına çektirir ![]() Son arzusunu sorar cellat ![]() “Sultanıma, Allah adaletiyle değil rahmetiyle muamele etsin… Son arzum kadınıma evladıma nobran eller dokunmasın ![]() Hüsn-i Yusuf Efendinin isteği üzere eşine, çocuğu ve serveti de verilip memleketine gönderilir ![]() ![]() “İncinen gururu yağlı urgan kurtarır ![]() Kim bilebilirdi ki… Kalemlerin mürekkepsiz yazdığı defterden sultanın adının silindiğini… O yıl bir suikastçi canına kastedip, dünyadan el etek çeker, ser verip göz süzerken sezer bu sırrı sultan ![]() Son sözü: “Bağışlasam bağışlanır mıydım acep?!” |
![]() |
![]() |
|