08-06-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Çatallı Yol Ağzı
Çatallı Yol Ağzı

Şaşırdım kaldım Derviş  Seyyah ruhlu aşkımı bohçama alıp çıktığım bu yolda, yürüdüm yıllarca   Yıllarca yürüdüm Kalbime bürünerek yürüdüğüm ve kalbimi ürküterek sürüdüğüm bu yol ağzında seni gördüm  Bu kördüğümü ben ördüm, gel de sen çöz Derviş  Adımlarım düğüm düğüm, yollarım hep çetrefil  Çatallı bir yol ağzındayım şimdi  Sersefil  Göllerimi kuruttum, güllerimi kuruttum Bambaşka bir gülizârdan gül-i rânâ sun bana  Bağımda güller dursun, güller uyusun bağrımda Derviş  
Çatallı yolağzında şaşırıp kaldım Derviş
Söyle hangi patika güldağına gidermiş?
Bir yarım aklın kuyusunda, öbür yarım aşkın kuytusunda  Cennet ve cehennem arasında  Ucu sırattan geçen bir uçurum kenarında  Ârâfta  Ârâfın da arasında  Ar ve af yarasında mekik dokuyan kendimden utanıyor ve affını bekliyorum Şaşırdım, kaldım Derviş  Bir yanım düşle büyüyen hayâl gibi büyülü, öbür yanım külle beslenen gerçek gibi ölümlü  Küllerimin son deminde bir Kaknûs diriliği sun bana  Yeşersin yeniden, yanan yüreğim Yeşersin yeniden, yârân çiçeğim  Suyum sende, sende en kutlu umudum  Çöllerde yol gösteren bir Hüdhüd’ün de mi yok Derviş?
Uçurum kenarında düşle-ölüm gerçeği
Ne zaman yeşerecek bu sahranın çiçeği?
Kurumuş gül gibi kaldım, ufalandım sahrâda  Çöllerde kavruldum ve savruldum zaman rüzgârıyla  Yıllardan ve yollardan sonra başımı dayadım o âşinâ başına Göğsümde taşıdığım nişânenin adı aşk  Yaralı bir ceylan gibi âcizliğimin, yaralı bir küheylan gibi âsîliğimin adı aşk  Nişânem bir bıçak   Aynaların karşısında son bulan ruhum oluk oluk sonsuzluk kuyusuna akacak  Kan kadar sıcak ve kanı donduracak bir kör bıçağın ucunda can çekişirken nefsim, nefesim buz tutmuş aynaları saracak  Aynalar içimdeki hazer intiharın tek şâhidi olacak  Kendimin cellâdı olmayı, nefsimin kâtili olmayı bildir bana ey Derviş  
Göğsümün ortasında âşk nişânesi bıçak
Buz tutmuş aynalarda kan tütüyor sımsıcak!
Alnımdan kan akıyor damlalar bir can gibi Bîçâreyim, suskunum; mühürlü ferman gibi  Okumayı bekliyorum, bilinmeyeni bekliyorum Bu muammâ bir gün öldürecek beni  Çöz beni Derviş, tek tek seslendir harflerimi   Gazabımla kararan mürekkep azâbımla damladı sayfalara  Kara kara akan ter bahtımın rengine müsâvî  Âsî âsî akan terim benden daha cesaretli  Suskunum, yorgunum, durgunum, vurgunum  Başkaldıracak başım, başına dökecek yaşım kalmadı Susuyorum Darağacına sükûta gark olmuş bütün isyanlarımı asıyorum Derviş
Alnımdaki çiğsime azabımdan sızan ter
Bu suskun başkaldırış isyandan daha beter
Bir zindanın duvarlarına çarparken suskunluğum parmaklarım üşüşürken başıma  En köşeye, kûşe-i uzlete çekilirken bedenim bir vav gibi  Senden himmet ve yine senden medet bekledim ey Derviş  Bu zindan, bir mezar çukuru gibi kazılırken beynime  Yusuf’un kuyusuna düşen bir rüyânın huzurunu istedim Bedenimde milyonlarca hücrenin özgürlüğüne inat, ben tek bir hücrede hapsolmak ve seni bulmak istedim Demir parmaklıkla örülmüş hücreme ışık düşür, güneşi güldür gölgeme  Saklı kaldım bu sandıkta yasaklı sözler gibi  “Ene’l Hakk”a koşan yasaklı bir söz gibi, gir lügatime ve ipe çek bütün bildiklerimi  İlmimi ipe çek, ellerim aşk kokmuyorsa  Dağıt pamuk gibi heveslerimi, bir Hallaç da mı yok yurdunda?  
Hücreme ışık düşür, zindanıma kapı aç
Beni bir sen anlarsın, ipe çekilen Hallaç!
Aç artık gözlerimi  Körlüğüme nokta koy ve köz köz yeniden yak yüreğimi  Öyle bir alev ki, kıskandırsın ayı, yıldızları, güneşi ve bütün gezegeni  Âhımla yükselen figânım, günahımla yükselen efganım öldürecek beni  Çığlığım yüreğime sığmıyor Derviş  Kapında diz çöktüm, yüzüme yaprak yaprak düşen güzü, hüsnümün hüzne dönüşen yüzünü bir tek sen bilirsin Derviş  
Yeter artık bu çığlık yüreğime sığmıyor
Yalvarırım hüznümü şerre değil, hayra yor
Şaşırdım kaldım Derviş  Seyyah ruhlu aşkımı bohçama alıp çıktığım bu yolda, yürüdüm yıllarca   Yıllarca yürüdüm Kalbime bürünerek yürüdüğüm ve kalbimi ürküterek sürüdüğüm bu yol ağzında seni gördüm  Bu kördüğümü ben ördüm, gel de sen çöz Derviş  Adımlarım düğüm düğüm, yollarım hep çetrefil  Çatallı bir yol ağzındayım şimdi  Sersefil  Göllerimi kuruttum, güllerimi kuruttum Bambaşka bir gülizârdan gül-i rânâ sun bana  Bağımda güller dursun, güller uyusun bağrımda Derviş  
Çatallı yolağzında şaşırıp kaldım Derviş
Söyle hangi patika güldağına gidermiş?
|
|
|