Koza,Dan Çıkış 3 |
08-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Koza,Dan Çıkış 3Koza,dan çıkış 3 "Koza"dan Çıkış(3) Veyâhut da ‘Falanca ünlü yazar da fosur fosur sigara içiyor! Ki o çok önemli biri!’ diyerek ya da sigara içen, âlkôl tüketiminde fevkalâde ileri giden doktorları kendi hayâtına örnek göstererek tüm bağımlılıkların için hazırladığın komik ambalajları seyret Ve bu acziyetinde de hemen kaderin arkasına saklanıp onu kendi irâde yoksunluğuna malzeme edişini izle!” “İyi de ben içki ya da sigara kullanmam ki!” “O halde her türlü bağımlılığına karşı aynı mekanizmayı çalıştırarak ürettiğin farklı yanıtları, tebessüm ettiren kendi mâzeretlerini incele o zaman! Eş dost bağımlılığını, televizyon bağımlılığını, gezme tozma bağımlılığını, belli gıdâlara olan bağımlılığını, kıyâfete arabaya, eve köye bağımlılığını, bütün bağlarını! Derinleş kendinde! Kendini en iyi sen tanıyorsun! Tut kendi yakandan, sars kendi kendini işte! Meselâ sokağa çıktığında onun bunun kıyâfetine, hâline tavrına bakıp bakıp kafandan kurduğun sevimsiz cümleleri bir bir tut, bırakma! İyice yakından bak zihninden çıkanlara! Sonra ‘Dedikodudan ödüm patlar!’ diyen yalancı tarafına doğru yaklaş ve göster tuttuklarını! Sonra kafandaki plânları ne kadar önemsediğini, sarsılmazlaştırdığını ve en ufak bir aksilikte benliğinde yaşadığın o âni yer kaymalarını izle! “Ama nasıl olur!!’ diyen isyankâr ve kibirli tarafına yaklaş, yakından seyret! Hani sayfalarca döktürdüğün tam teslîmiyet, hani ‘Lûtfun da hoş, kahrın da hoş!’ terennümleri! Hani “Elhamdülillâhi rabbil âlemin!” Hani ‘Mâlik’el mülk!’… Ve başkalarının yaptığı hatâlara ayırdığın zamânı incele ve ‘Yâ nasıl yapmış bunu! Böyle şey yapılır mı!’ derkenki stratejist yanınla, kendi kendini masaya yatırma performansın arasındaki uçurumu seyret! Kafanın içindeki susmak bilmeyen traktörün stop düğmesini ara ya da! ‘Nasıl susar bu chatroom?’ diye merâk et! Ve ondan önce de bu ciddî gürültüye uyan ve rahatsız ol tabi! Sürekli kendi kendine konuşan bu mekanik zihnin ne kadar sağlıklı olduğunu irdele! Sokakta kendi kendine konuşanlardan duyduğun ürküntü ve onlara karşı oluşan otomatik acıma duygusunu kendine yönelt ve ‘Ne kadar sağlıklı ve normalim?’ diye sor kendine! Ve üzüleceksen de kendine üzül! Şimdi, hemen! Geçmiş anılarına ve gelecek tasarımlarına ayırdığın zamanla şimdiye, şu âna ayırdığın dikkati yanyana getir ve yeniden bak kendine! Ne kadar yaşamdasın, ne kadar ölüsün, yüzleş kendinle! Yemek yerken, otobüste ya da arabada giderken, müzik dinlerken tüm farkındalığını bir anda kaybedip hayaller âlemine kayıp gidişini ve hızlı zihninin yediğin yemeğin bile tadını yaşatmadan seni programlayışını, seni şu âna değil, az sonra yapman gerekenlere şutlayışını gör! Ya da bedenini dinlendirmeye çalışırken beyninin irâden dışında alıp başını gidişini ve sâkin, lezzetli bir uykuyu sana haram kılışını müşâhede et! Saçma sapan bilinçaltı çöplüğüyle boğuşup hiç uyumadan uyanışını, hiç dinlenmeden yataktan kalkışını… Ve tüm bunların ardından da aynanın karşısına geç ve Ziya Paşa’nın ‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz! Şahsın görünür rütbe-i aklı, eserinde!’ diyerek okumaya başla, gözlerin gözlerinde… Ne hissediyorsun şimdi?” “Dengesiz, karmakarışık bir hâl!” “İşte sen osun! Yâni henüz osun! Ve bu şekilde yola çıkamazsın! Nasıl ki yola çıkmadan iyi bir uyku alır, ciddî bir hazırlık yapar, beden evini ve yurt evini temizler, türlü işlemler yapıp ondan sonra yola koyulursun; mânevî yolculuk da aynen böyledir Sen ayağında bir sürü zincirle uzak yollara koyulmuş sağlıklı bir insan gördün mü hiç? Ya da bu şekilde hedefine varabilmiş tek bir kişi? Göremezsin! Sünnetullâh da bundan başka bir şey değil zâten! Sistemin, tüm evrenin âhengi, estetik ve matematik düzeni o! Ve sen bu düzene aykırı hareket ederken ondan hediye bekleyemezsin! ‘Nerde bu mutluluk ve huzur?’ diyerek plâstik cümleler kuramazsın! Eğer ters yönde giderken hediye beklemeye devam edersen, adâlet bekleyen bir adâletsiz, merhamet bekleyen bir merhametsiz olursun! Önce iş, sonra netîce! Sözün özü; tüm erteleme ve mâzeretlerini bir kenara bırak ve harekete geç! Ertelemeden, ötelemeden, kendinin bile inanmadığı sahte mâzeretlerle kirli yorganının altına gizlenmeden!” “Ama sanırım daha zamânı gelmedi! Ya da Allâh bende bunları açığa çıkarıyor şu an! O aşamaya geçemedim demek ki! Nasip! Daha doğrusu ben kim oluyorum ki harekete geçiyorum! O ne derse, bende ne dilerse o olur! Buna tam itimat edememişsem, zâten şirk boyutundayım demektir!” “Sana Allâh’a karşı gelmeni ve onun irâdesi dışında kendine bir güç ve yetki vermeni kim söylüyor ki! Elbette o sana o sağlığı vermez ve sende o irâdeyi açığa çıkarmazsa yapamazsın! Ama sen önce yapmaya bir niyet et ve kolları sıva bakalım! Ayrıca ehil bir ruh E Tolle, ‘Zamâna ihtiyâcınız olduğunu düşündüğünüz sürece zamâna ihtiyâcınız olacak!’ der, hâberin olsun Eğer her konuda arkasına sığınmaya kalktığın bir erteleme mekanizması hâline gelen ve yanlış yorumlanmaya çok müsâit olan bu anlayış sana sürekli beklemeni ve sâdece ve sâdece dilemeni, onun ötesinde hiçbir şey yapmamanı salık veriyor ise, “Muhakkak ki Allâh, bir toplumun yaşam biçimini, onlar kendi nefslerini (anlayışlarını-değer yargılarını-davranışlarını) değiştirmedikçe değiştirmez!” âyeti ne demek oluyor peki? Açıkla o zaman bana bu âyeti? Ya da “Allâh kimseye zulmetmez; insan kendi kendine zulmeder!” incisini! Ya da “İnsanlar yalnızca kendi elleriyle yaptıklarının sonucunu yaşarlar!” diyerek yol gösteren o çok önemli levhayı! Ya da “Şimdi dileyen imân etsin, dileyen inkâr etsin!” diyen âyetin işâret ettiği ‘dileme’yi? Allâh sana Kur’ân’ın her bir incisiyle neden çok net bir yol haritası çizip “Dileyen inkâr etsin, dileyen imân etsin!” diyor o zaman? Neden? Eğer hâşâ, kendi tembelliğini çok sinsi bir tavır ve gizli bir nefisle Allâh’a havâle edip ‘O bende bunu diledi ve bu onun için böyle! Zâten kaderde ne varsa o olur! Nasip!’ demekle işin içinden sıyrılabileceksen, neden Allâh sana ‘Önce kendi hâlini değiştir, sonra ben senin durumunu değiştiririm!’ diyor açıktan açığa?” “Ama O’nun gücünün üstünde güç mü var! O ne derse o olur!” “Peki bu aslâ yadsınmaz ve yadsınamaz hakîkati sürekli tekrâr etmen, netleştirmeye çalıştığımız bu açmazı çözüyor mu?” “Sanırım hayır!” “Bak! Allâh’ın ilminde bizim kafamızdaki gibi bir öncelik sonralık ya da bizim zaman kavramımız gibi bir zaman yok! ‘O evveldir, âhirdir!’ diyoruz değil mi? Ve ‘Zaman ve mekân ötesidir!’ diyoruz! O noktada Allâh senin her hâlini, her niyetini ve her yapacağını, yapamayacağını bilen zâten! O ‘Âlim’, o ‘Habîr’… Dolayısıyla senin ne kadar say edip, ne kadar gayret edip ne kadar esas işinle yoğrulacağını ve hangi noktaya varacağını zâten biliyor! Bunu bilmesi şaşırılacak bir şey mi? Ama onun bunu biliyor olması, senin onun sana verdiği mükemmel donanımı kullanarak ve gayret ederek harekete geçmene, adım atmana engel değil; bilakis zâten o senden bunu istiyor! ‘Sana verdiğim mûcizevî donanımı kullan, aktive et!’ diyor! Kur’ân’ı onun için sana kusursuz bir pusula olarak gönderiyor, ulaştırıyor! Sen daha hangi sorunun cevabını arıyorsun ki? Senin sürekli bu ‘kader’, ‘nasip’ kavramlarını bulanıklaştırıp iş yapacağına retorik yapmansa, tamamen yola çıkmana engel olmak isteyen altbilincinin bir oyunu, hazırcı ve kolaycı yönünü besleyen bağırsak beyninin, emreden nefsinin ilüzyonları! Herşey net ve açık! Kur’ân da elinin altında… O zaman Kur’ân’ın hakkını vereceğiz önce, Allâh’ın izni ve inâyeti ile! Temizleneceğiz yâni, abdest alacağız! O’nun sevdiği ‘temizlenenler’den olmak için gayret sarfedeceğiz… Tâbir yerinde ise önce eşeğimizi sağlam kazıya bağlamak, sonra Allâh’a emânet etmekle yükümlüyüz! Çünkü bu mûcizevî donanım bizlere tam da bunun için verilmiş! O sağlam kazığı arayıp bulup, eşeğimizi ona sımsıkı bağlamak için! Ondan sonrası ise gene yaratanın takdîridir; O’nun dilemesi ve ‘Ol!’ demesidir Allıntı Açalış |
Koza,Dan Çıkış 3 |
08-06-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Koza,Dan Çıkış 3Derinleş kendinde! Kendini en iyi sen tanıyorsun! Tut kendi yakandan, sars kendi kendini işte! Ve tüm bunların ardından da aynanın karşısına geç ve Ziya Paşa’nın ‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz! Şahsın görünür rütbe-i aklı, eserinde!’ diyerek okumaya başla, gözlerin gözlerinde… inanılmaz bir anlatım tüylerim üreperiyor okurken inanılmaz bir yüzleşme kocaman yüreğine sağlık sevgiyle |
Koza,Dan Çıkış 3 |
08-06-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Koza,Dan Çıkış 3Alıntı: LâL Nickli Üyeden Alıntı Derinleş kendinde! Kendini en iyi sen tanıyorsun! Tut kendi yakandan, sars kendi kendini işte! Ve tüm bunların ardından da aynanın karşısına geç ve Ziya Paşa’nın ‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz! Şahsın görünür rütbe-i aklı, eserinde!’ diyerek okumaya başla, gözlerin gözlerinde… inanılmaz bir anlatım tüylerim üreperiyor okurken inanılmaz bir yüzleşme kocaman yüreğine sağlık sevgiyle Sevgili güzel yürek paylaşımlarımı beğendikçe mutlu oluyorum,seninde okuyan gözlerine okyonus kadar derin idrakına sağlık,Sevgi ve sağlıkla kal |
|