Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hayattan, hikayeler

Hayattan Hikayeler 3

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hayattan Hikayeler 3




Hayattan Hikayeler 3



kendimi ta derinden tanımak istiyorum!

…beş yaşında bir çocuğun yanına yetmişbeş yıl unutamayacağı bir manzarayı koyuyorlar: ölü bir kadın…hayatın sıcaklığını taşıyan çocuk, ölümün soğukluğunu taşıyan kadına bakıyor: annesi!…öyle bir çığlık atıyor ve kaçmaya başlıyor ki bir daha kendisini hiç kimse durduramıyor

bir ayna gibi taşıdığı günlüğünü hiç ayırmıyor yanındanher şeyi en ince hatlarıyla aksettiriyor aynasınaannesini gülümserken görmedi yagülmüyor hiç…kaçamadığı zamanlarda kaçma planları yapıyor hayatı boyunca

on altı yaşında üniversiteye kaçarken, üç yıl sonra öğrenimini yarıda bırakıpyasnaya polyana’ daki topraklarına kaçıyortoprakları evet, dokuz yaşında kaybedilen soylu bir babanın yadigarıfakat kaçacak o kadar çok yer varkibeklemek olmazmesela moskova ve petersburgmesela kafkaslar, asker ağabeyinin yanı… neden orduya kaçmasın? hem savaş var…kırım savaşında tuhaf bir asker, savaşın görünmeyen yüzünü yazıyor”sivastapol” adı altında topluyor hikayelerini hikayeleri okuyan çar, tehlikelerden uzak tutulmasını istiyor bu askerinoyle ya: küçük bir kurşunla kaybetmemeliler büyük yazarını rusya’ nın…
savaş sona erer ermezde askerliği bırakıp kendi hikayesine kaçıyoryirmidört yaşında hiç bir yazarın cesaret edemediği bir şeye, kendini yazmaya koyuluyor daüç halkalık altın bir zincir çıkıyor ortaya: “çocukluk yıllarım””ergenlik yıllarım” “gençlik yıllarım”iki yaşını hatırlayacak kadar keskin bir hafıza, zapt edilmesi zor güçlü bir beden, aynaya her bakışta çirkin bulunan bir “köylü yüzü” ve bu yüzün sahibi garip bir kont: kont lev nikolayeviç tolstoy

…tek bir kapıya yanaşmıyor kaçarken…ölüm!
nereye nişan alsa hedefini bulan saçmalar, bir yandan genç avcının heybesini doldururken, diğer yandan hedefe sahibini oturtuyornasıl olurda bir kez dahi hastalanmamış bedeni, vurulmuş bir av gibi toprağın heybesine konabilir? ölümü hissettiği o an dehşete kapılıyorhayır!!! korkmamaktadır ölümdenonun korkusu “hayata bir anlam verememektir

yedi yılda yedi kere yazdığı ikibin sayfalık romanı “savaş ve barış” ta beşyüz kahramanı konuşturmuşturhemde hiç bir ayrıntıyı atlamadanöyle bir panoramadır ki bu gerçek bir tabiat harikası gibi bütün ihtişamıyla ruhları sarsmış…her gününe on ıstıraplı saat sığdırılan yedi yılın madalyasını tolstoy’ un yorgun boynuna asmıştır

…tolstoy’ un yüzlerce kahramanından söz ediyorum yaitiraz ediyor bana “tek kahraman var” diyor bütün ruhumla sevdiğimbütün ruhumla çizmeye çalıştığım tek bir kahraman “gerçek!” ve şöyle devam ediyor sözüne “dün de en güzeli oydubugün deyarın da en güzeli o olacaktır!” doğrusu usta haklıdır ve ömrünü görmeye adamıştırgörmeye çalışmakhuzur dolu geçen on altı yılın sonunda büyüyerek ve giderek bütün hayatına yayılacak olan şu sorularla karşılar onu

…niçin yaşıyorum?
…hayatın anlamı nedir?
…ölüm karşısında ne yapabilirim?

gözleri hiç kıpırdamayan, hiç konuşmayan, yemek yemeyen tolstoybu dünyadan değildir sanki

…”bana inanç ver tanrım!” diye yalvardı sonunda tolstoy ve devamında “bu gücü ver ve başkalarınında onu bulmasına yardımcı olmamı sağla lütfen!

çalınan her kapı hemen açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdıaradığı cevabı bulabilmek için denemediği bir şey kalmasını istemeyen tolstoy, filozoflara, ilahiyatçılara ve bilim adamlarına da adresi sormuş ancak onlarda şüphelerini beslemekten başka bir işe yaramamıştı bir ara kilisede ruhunu yatıştırmayı denediysede, kilsenin şekilcilikle buz tutmuş donuk iklimi hayal kırıklığına uğratmıştı onuona göre kilisede yapay bir inanç vardı: hayatı kurutan, israf eden ve sahteleştiren

yıl 1901’ di ve kilisenin otoritesini reddeden tolstoy aforoz edilmişti


köylüler! belkide onlar biliyorlardı hayatın sırrını tabiatın kucağında yaşayanların, bu insanların dinginliği, yoksulluğu ve samimiyetinde aramalıydı gerçeği ve sıyrıldı urbalarından kont tolstoy…oysa çarlık dikkatle izliyordu onuyazılarına sansür koyuyor bazen tamamen yasaklıyordu zira o “sevginin ilahi krallığı” nı öneriyor, milyonlarca insana yeni bir ümit aşılıyordu

eserleri için telif hakkı kabul etmiyoryoksul insanlara evinin kapısını açıyor ve yardım ediyor onlaraefendi olmayı kabul etmiyor ve “efendi” arayanlara “allah” ı işaret ediyor tek hükmedici olarak öte yandan hala konforlu bir evde oturuyor ve hala paranın gölgesinde kurtulamamak nefes almasını güçleştiriyordu, ta ki ailesine yazdığı veda mektubunu çekmecesine koyana dek farklı inançlara sahip insanlardan mektuplar geliyor tolstoy’abütün eserlerinin telif haklarından vazgeçip insanlığa devrettiğini bildiren bir vasiyetname hazırlıyor gizliceson yıllarını “allah” a adamak yoluna…

ve dua’ lar, tolstoy’ un elinden tutup bir gece sabaha karşı kaldırıyorlar yatağındantakvim 28 ekim 1910’ u gösteriyor aceleyle kendini karanlığa bırakıyoryanına üç şey alıyor günlüğü ve biri kurşun, biri kamış iki kalem…

“daha uzağa! daha uzağa gitmeliyim!”diyorsonunda yalnız kalabileceğim bir yere… günlüğüne “insan, allah’a ancak yapayalnızken yaklaşabilir” yazmıştıo halde durmak neden!

”uzak” ın neresi olduğunu kim bilebilir? “itiraflarım” da şöyle dile getirir tolstoy”hayatla ölüm arasında son bir kez çırpındım ve içimde olanları tekrar gözden geçirmeye başladım birdenbire ancak allah’ a inandığım zamanlarda yaşadığımı fark ettim sırf o’ nu düşünmekle bile hayatın dalgaları kabarıyor benliğimde çevremde her şey canlanıyor, her şey bir anlam kazanıyordu halbuki o’ nu unuttuğumda ve o’ ndan uzaklaştığımda hayat duruveriyordu “öyleyse, ne arıyorsun daha? diye haykırdı içimden bir ses… o gün bugün, bu “ışık” hiç bırakmadı beni…”

bir mektup…zavallı kadın, nasılda çaresizdi satırlarında: “üç çocuk annesiyimkocam müslümandır çocuklarımız hristiyan oğullarım, babalarının dinine geçmek için benden izin istiyorlar ne yapmalıyım?verdiği cevabın içindeki cümlelerden bir kaçı bir adım öne çıkıyor “muhammed’ in dinini kabul etmenin ne derece önemli olduğunu anlatamam””müslümanlığın, kilise hrıstiyanlığından kıyas kabul edilmez derecede üstün durması, bende hiç bir şüphe uyandırmıyor

kaçış…ne kadar gizlesede kendini tanınıyor tolstoy polisler, gazeteciler ve meraklılar bu kaçış öyküsüne tanık olabilmek için çırpınıyor”demek yalnız kalmak istemiş”, “demek yalnız kalıp kendini ve allah’ ı bulacakmış” tren sınıra geliyor ve dedektifler selamlıyor usta’ yı ve sınırı geçmesine izin vermeyeceklerini bildiriyorlar birden hastalanıyor tolstoy ateş ve su aynı anda kuşatıyor onu astapova adlı küçük bir tren istasyonuna kısmet oluyor bu büyük adamı kucaklamak istasyon şefinin yoksul odası, tolstoy’ un “uzak” ı oluyor samimiyetlerine hayran olduğu köylüleri hatırlayıp soruyor kendi kendine “peki ama köylüler nasıl ölüyorlar?” bir ara gözlerini son bir gayretle açıp etrafındakilere bakıyor ve dudaklarından şu cümleler dökülüyor “yeryüzünde milyonlarca kişi acı çekiyor siz niçin burada toplanmış, yalnız benimle ilgileniyorsunuz?”

bir el ölünün gölgesini kalemiyle çiziyor duvara, bir daha silinmesin diye
köylüler nasıl ölüyor bilmiyoruz ama tolstoy böyle ölüyor
lev nikolayeviç tolstoy(1829-1910)
………………………………………………………güneşimin önünden çekilaali ural…

“ALLAH (CC)’I KAYBEDEN NEYİ BULURALLAH (CC)’I BULAN NEYİ KAYBEDER…”

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.