Prof. Dr. Sinsi
|
Seviyorum Ama Kimi
Seviyorum Ama Kimi
Seviyorum, ama Kimi ?
En değerli birini
Nasıl anlatsam sana ?
İlk harflere baksana !
Her halde çoğumuz ilkokul çağlarında duyduk bu dizeyi Sevmek kelimesini genelde tek olarak kullanmayıp, ille de önüne yada arkasına bir özne koymaya o zamandan şartlanmışız Hemen çıkıverir ağzımızdan “seni seviyorum” , “seviyorum sizi” gibi şekillerde de, acaba işin aslı böyle midir ? Yoksa aslında biz sevmeyi/sevme halinde-şeninde olmayı mı seviyoruzdur? Peki onu, bunu, şu hali, bu hali severiz de kendimizi sever miyiz ? Hiç düşündük mü ? Kendi adıma ben söyleyeyim ki sevilecek hiçbir tarafım yok Cahilliğim, edepsizliğim, nankörlüğüm, sinirlenmem gibi bir sürü eksikliğim var çünkü Neyimi seveyim ? Sevsem sevsem başkasını severim ben Bu eksiklikleri olmayan ALLAH ehli kişileri, ancak onlar sevilir Dolayısıyla ben de öyle olmaya çalışmalıyım düşünceleri, belki çoğunuza şimdi olmasa bile geçmişinizden tanıdık geliyordur…
İnşallah/ALLAH dilerse bende öyle sevilecek biri olurum bir gün, derken bir şeyin oluşması için, ALLAH tarafından dilenmiş olmasını kabul ederiz ama, mevcut halimize bakıpta, bunun da ALLAH’ ın dilemiş olduğunu düşünmeyiz genellikle Önce deriz ki; ALLAH’ ın bilgisi ve isteği dışında hiçbir şey olmaz Ama buna rağmen kilitlenmişlikle, ALLAH kötüyü dilemez, onda eksik haller olmaz, O Süphandır der ve iyilikleri O’ na verir, kötülükleri ise şeytana, nefse yada kendimize alırız O’ na sınırsız derken, sadece bize göre olan iyilikler ile sınırlarız O’ nu böleriz, karşına da kendimizi, nefsimizi yada şeytanı koyarız, hem de ağzımızda şirkten ALLAH’ a sığınma kelamları varken Nitekim ALLAH ehli algısına oturtamadığımız davranışlar sonrası yaşadığımız; bu hareketi nasıl yapar, acaba gerçekten ehil bir zat mı sorgusunun temelinde de, ALLAH’ a sadece iyilikleri, güzellikleri isnat etmemiz vardır Sanki iyilikleri yaratan ALLAH ta, kötülükleri yaratan şeytanmış gibi O’ nun asıl süphan olması iyilik ve kötülük kavramlarından/tanımlamalarından münezzeh olmasıdır diyemeyişimiz belki bizi şirke götürür, şirkte mutsuzluğa, kendimizi sevmemezliğe… Ne zaman fark ederiz ki, şu anda bulunduğum hal tamı tamına aynen ALLAH’ ın istediği ve OLuşturduğu bir haldir, o zaman başlarız kendimizi sevmeye, huzura ermeye Ne zaman anlarız ki kendini sevmek demek, et kemik bedeni sevmek değil de, bilişinin, bilişini bilişinin, bilişinden isteyişinin, isteyişini gerçekleştirişinin her anda bilgi ve yaşayış olarak algılanış hallerini sevmek demek… O zaman kendimizi severken her şeyi manası ve sureti ile sevdiğimizi ve dolayısıyla et-kemik bedenimizi de bildiklerimizi yaşamayı, şahid olmayı gerçekleştirdiğinden severiz… O zaman başlamış olan huzur, artarak devam eder… O zaman kurallar değişir/yada değişik algılanır, ateşler yakmaz, çünkü ortada ateş kalmamıştır…
Tıpkı sevmediğimiz yönleri olan, yanlışlar yapan, eksikleri olan bir birimin kalmamış olduğu gibi…
M KILIÇ 
Alıntı
|