Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aşk, tasavvufun, temeli

Aşk Tasavvufun Temeli..

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Aşk Tasavvufun Temeli..




Aşk Tasavvufun Temeli




Tasavvuf, Allah'ı gönülden sevme işidir

Mutasavvıf ise tasavvuf ile uğraşan ehil kişidir Mutasavvıflara göre aşk her şeyin üzerindedir ve âlemin varlık sebebinin aşk olduğu inancı hâkimdir Tanrı

"Ben gizli bir hazine idim bilinmeyi, sevilmeyi istedim"

demiş ve sırf kendi güzelliğine âşık olmak için insanoğlunu yaratmıştır

Bu yolda Hallac-ı Mansur Enel Hak (Ben Hak'kım) diyerek, aşkın Yaradan'da yok olmak olduğunu iddia etmiş ve bu iddiasının karşılığını da yakılıp küllerinin Dicle'nin suyuna savrulmasıyla ödemiştir

Uzun yıllar sonra Mevlana gibi büyük bir mutasavvıf Hallac-ı Mansur'un teşhisinin doğruluğunu savunmuştur "Ben size şah damarınızdan daha yakınım " ayeti de bunu doğrular mahiyettedir Çünkü asıl âşık olunan, kavuşmak için arzulanan Allah'tır

Mutasavvıflara göre beşeri aşk ilahi aşkın yeryüzüne yansımasından ibarettir

Allah, ruhları Bezm-i Elest'te bir araya topladığında âşıklar orda birbirini görmüş söz vermişlerdir

Bir diğer inanışa göre ise ruhların yarım olduğu söylenir Âşıklar ne zaman bir bedende iki ruh olur, işte o zaman ruhların tamamlanacağı inancıdır

Aşk ruhani olup, cinsel arzuların dışına taşmaktır Bu haliyle aşk, zenginlik, fakirlik, varlık ve yokluğun üzerindedir Ölümden daha güçlü olan, ölümü göze aldıran, candan daha kıymetli, canın feda edildiği şeydir

Bir mıknatıs gibidir aşk

Âşıklar nerde olursa olsun, cuz-i irade onların yollarının bir yerde muhakkak kesişmesini sağlar

Aşk, aramakla bulunmaz Aksine ansızın ve habersizce gelen bir beladır

Öyle bir beladır ki aşk gelirken derdi, acıyı, kederi de beraberinde getirir

Çaresi ise bu beladan tat almak, gam, keder, tasa içerisinde boğulmaktır aşık acı çeker

Bu acı öyle bir acıdır ki ne kılıç yarası ne de başka bir yaraya benzer Çünkü aşk acısı tenden ziyade ruhu acıtır

Bu acı ne kadar ağır olursa olsun, seven insan o acıdan zevk almasını bilir Ayrıca aşkta ne makam ne de denklik aranır

İnsanoğlu yalnız başına sadece bir tenden ibarettir Bu tene can olan ise sevilen, yani canandır

Aşksız insan bir boşluk içerisinde savrulup durur hayatı bir düzensizlikler silsilesidir Bunun sebebi ise, muhayyilemizde hep onun olması, ümidin, idealin o olmasında saklıdır

Aşk sevgili ile buluşma, ona kavuşma ama muvaffak olamama arzusudur

Çünkü aşka erdiği zaman onun biteceğinden, o zevk veren acının kaybolacağından korkar

Âşıklık bir süreklilik arz edeceğinden zamanla alışılır ve yaşam biçimine dönüşür

Aşk makamına yükselen Allah'ın vahdetini ve birliğini anlar

Büyük âlimler önce beşeri aşkı yaşamış, sonra ilahi aşka ulaşmıştır Hakikate ancak aşk yoluyla, aklı terk etmekle ulaşılacağına inanılır Gönülde aşk varsa akıl idrak edemez Bu yaşam biçimi aslında nefsaniyet duygusunun öldürülmesidir



Bir rivayete göre Züleyha, Yusuf'u bulmak için yetmiş deve yükü serveti bu yolda harcamıştır Aşığın gözü kördür derler Bu sözün anlamı, sevenin canandan başkasını görmediği için söylenmiştir

Ancak bu sözle sadece bu düşünceyi ima etmek eksik olur Çünkü seven cananın eksiklerini de görmez

Aşk bazen uzun zamanlar sonunda, bazen de ilk bakışta ortaya çıkar Bazen de didişmeyle başlar

Ya aşk biter mi?

Ruha olan aşk hiçbir zaman bitmez Çünkü ruh kalıcıdır Ama surete olan aşk belirli bir süre sonra o güzelliğin ölümüyle birlikte son bulmaya mahkûmdur

Göz gönül penceresi olduğundan dolayı aşkın ilk başladığı yer ise gözlerdir Tasavvuf edebiyatında sevilenin kaşları yaya gözleri ise kalbi hedef alan oka benzetilir

Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Ferhat ile Şirin, Aslı ile Kerem ve daha nice zamana ve mekâna sığmayan aşklar ve âşıklar…

Aşkın büyüklüğü çekilen cefada ezada ve çilede gizlidir İnsanoğlu erişilmeyene ulaşılmayan her zaman daha çok arzu duyar O ne kadar uzak olursa ona karşı şiddetli bir istek vardır

Tasavvuf edebiyatında simgeler dizisi içerisinde gül ile bülbül önemli bir yeri vardır

Sevilen bir güle benzetilir En güzel gül ise peygamberimiz( sav) dır İslam dinine göre insanoğlu yaradılış itibariyle meleklerden bile üstün yaratılmıştır İşte bu üstün yaratığın en güzeli de Hz Muhammed'dir En büyük sevgili odur Çünkü asıl sevgili olan Allah'a ulaşmanın yolu peygamberimiz sünneti ve onun aracılığıyla indirilen kuran-ı kerim'i doğru anlamak ve uygulamaktan geçmektedir

Yukarıda da değindiğimiz gibi Hallac-ı Mansur'un dediği gibi sevgilide yok olunmalıdır Mevlana Celalettin Rumi ise aşkı, tapılması gereken bir din olarak nitelemektedir

Aşkın başlangıcı esnasında aşıka yüceltilirken âşık kendini sürekli aşağı çeker Belirli bir süre sonra bu hareket tam aksi yönde ilerler Son aşamada bu süreç dengelenir Unutulmamalıdır ki naz sevilene yapılır

İnsanoğlu doğduğu andan itibaren ben demesini öğrenir Ne zaman âşık olur, işte o zaman sen demesini öğrenir Bu cümleden de anlaşılacağı gibi aşk insanın kendi bencilliğini kırması için bir araçtır Çünkü aşkta sevilene itaat söz konusudur

Âşık, kendisi için değil aşkı için yaşar, ona benzemeye çalışır Onun hoşuna giden davranışları sergiler Onu güldürebilmek için en kötü hallere bile katlanır Çünkü onun gülüşü, gülün açışıdır

Birçok kimse hazı, arzuyu birbirini karıştırdığından kendisini âşık olarak nitelendirir Bunun sebebi ise aşkta ölçünün kişinin kendisi olmasıdır Hiçbir insan ne Leyla'nın ne de Mecnun'un duygularını anlayamaz ve de yaşayamaz İnsan ne zaman gerçek aşkı bulur, işte o zaman daha önce yaşadıklarıyla bir mukayese ve muhasebe hesabına girerek gerçek aşkı anlayabilir

Ancak yine de aşkın belirtileri vardır İnsan sevgiliyi gördüğü zaman, kalp atışları hızlanır, yüzü kızarır, söz söyleyemez olur Aşığın korktuğu tek şey sevilenin bir çift gözüdür

O gözler o kadar derindir ki düşeceğinden korkar Ayrıca seven insan sevgiliden söz edilmesinden haz alır, onu sözcüklere sığdıramaz



İnsan fıtratı gereği büyük bir sevgi taşımaktadır Bu sevginin dışarıya çıkması için bir aynaya ihtiyaç vardır İşte o ayna sevgilidir

Aslında kişi kendisine âşıktır, sevilen sadece bir simgeden ibarettir

Âşık olduğu şey kendi hüsn-i zan ve taşıdığı duygularının anlam bakımından güzelliğidir

Ünlü İslam bilginlerinden Arabî ise aşkın aşığın güzelliğine girdiğini söylemektedir

Bir rivayete göre insan sevdiğini ömrü boyunca sadece kendisinde saklarsa Allah katında şehitlikle müjdeleneceğidir Bu da aşkı kendinde saklamanın ne kadar ağır bir yük olduğunun göstergesidir

Alıntı



Alıntı Yaparak Cevapla

Aşk Tasavvufun Temeli..

Eski 08-06-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Aşk Tasavvufun Temeli..



Aşk sevgili ile buluşma, ona kavuşma ama muvaffak olamama arzusudur

Çünkü aşka erdiği zaman onun biteceğinden, o zevk veren acının kaybolacağından korkar

Âşıklık bir süreklilik arz edeceğinden zamanla alışılır ve yaşam biçimine dönüşür

Aşk makamına yükselen Allah'ın vahdetini ve birliğini anlar

ALLAH bu sözlerin manalarının içine girmeyi nasip etsin inşallahOkyonus derinliğindeki yüreğine sevgimi ve muhabbetimi gönderiyorumsevgi ve sağlıkla kal

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.