Prof. Dr. Sinsi
|
Önümüzde Uzanan Yedi Ayrı Merhale, Yedi Ayrı Basamak..
Önümüzde uzanan yedi ayrı merhale, yedi ayrı basamak 
Bomboştu dünya Koca sokaklar, bulutsuz sema ve bütün Konya 
"Söyle bana Bistami mi daha ileride yoksa Peygamber Efendimiz mi?"
Bu soruyu elinin tersiyle itmek yada geçiştirmek kolay Zor olan ne sorulduğunu anlamaya çalışmak ve tabii birde yanıtı bulmak İnsan hayatı daimi bir seyr ü sefer Beşikten mezara yolculuk halinde, seferdeyiz
Önümüzde uzanan yedi ayrı merhale, yedi basamak
Bilenler güzergahtaki her menzile bir isim vermiş Nefsimiz buralardan bir bir geçmeden, kendini ayrı bir varlk sanmaktan vazgeçmeden yolculuğunu tamamlayıp Hak ile bütünleşemez
İnsan yalandadır, ziyandadır, zandadır Yedi basamağı çıkmadıkça hakikate eremez
İlk mertebenin adı Nefs-i Emmare: Yoz, ham ve daima başkalarını suçlayan nefs merhalesi
Ne yazık ki pek çok insan ömrü boyu bu aşamada takılıp kalır Kurtulamaz cendereden Dünyevi işlerden gayrısını düşünmeyen, paraya iktidara makama tamah eden, şişkin ve semiz bir"Ben" zannıyla yaşayan insan bu makamdadır Buraya demir atmış kişileri hemen tanırsın Hep başkalarını suçlar,eleştirir,çekiştirir;nefes alır gibi doğallıkla dedikodu ve iftira eder;katiyen kendilerinde kusur bulmaz;başkalarını yargılar;şüphe,kuşku ve kibir ikliminde yaşarlar Bilirisn onşarı kendinden bilirsin Çünki madem ki insanız ve madem ki beşer dediğin şaşar, Nefsi Emmare ye düşmeyenimiz yoktur
Önemli olan o çukurdan çabucak çıkabilmek Ol kişi ne zaman ki nefsinin arızalarını, takıntılarını, hatalarını ayırdeder ve düzeltmeye niyetlenir, işte o zaman içsel bir yolculuğa çıkar, Bundan böyle gözleri dışarıda değil, kendi içine çevrilir Böyle böyle adım adım bir sonraki makama varır Bu makam bir bakıma bi öncekinin tam tersidir Burada kişi hep başkalarını suçlayacağına, sürekli kendinde kusur bulur Olan biten herşeyde sürekli kendini didik didik inceleyerek eleştirir "Alem güzel, ben çirkin" aşamasıdır bu
İşte bu safhada nefs, Nefs-i Levvame olur Yani suçlanan yahut Kınanan Nefs
Üçüncü mertebe de kişi biraz daha pişer Nefs-i Mülhime ye erişir Bu noktada insanın nefsi ilham alan olduğundan, kişi dünyada gördüğü herşeyden ve herkesden esinlenir Teslimiyet denilen halin nasıl bir özgürlük olduğunu kıyısından köşesinden hissetmeye başlar Nasibiyse İlim Şehrine adımını atar Zaman zaman kabz, yani sıkılma ve daralma yapsa da, ekseriye bast, yani genişleme ve ferahlama getirdiğinden gönle hoşluk verecek kadar güzeldir bu makam Fakat cazibesi aynı zamanda en büyük tehlikesidir Zira bu aşamaya gelenlerden çoğu buradan çıkmak istemez
Zannederki yolun sonuna gelindi Oysa yol daha uzun ve çetindir Ahenkli ve renklidir ya burası, nice kişi daha öteye gitme iradesini, basiretini veya cesaretini gösteremez Bu nedenledir ki üçüncü makam her ne kadar cennet bahçesi kadar latif olsada, Yüceleri hedefleyenler için bir tuzaktır
Buradan öteye geçmeyi başaran kişi İlim Şehrini kat eder ve Nefs-i Mutmaine safhasına ulaşır Artık nefs eskisi gibi değildir, tamamen değişmiştir Bu sebepten ona
tatmin Olmuş Nefs adı verilir
Kişi artık çok daha üstün bir şuura sahiptir Gözü doymuş gönlü genişlemiştir Para,pul,ad, san, mal mülk makam derdinde değildir Başkalarıyla iyi geçinir, sadece seccade üstünde namaz kılarken değil her zaman huzurdadır Daimi namazdadır Kalp kırmaz, kul hakkı yemekten gözü gibi sakınır ve kimsenin kusuruna bakmaz, hatta başkalarının kusurlarını örter Malı ve mülkü, Malik-ül mülk olan Allaha teslim eder
Buradan ötesi Tevhid Şehridir
Son üç mertebeye Kemal mertebeleri denir Oraya ulaşabilen insan hakikaten çok az dır Ve onlar Allah kendilerini hangi hale sokarsa soksun, mesut, munis ve müteşekkirdir
Son üç safhadan ilkinde Nefs-i Raziye ye erdiklerinden dünyevi meselelere aldırmaz, aldanmazlar
Sonraki makam, Nefs-i Marziye dir
Bu safhadan Allah razı olduğu için Ona Razı Olunmuş Nefs denir
Buraya ulaşan kişi başkalarına deniz feneri olur Işığını kime isterse ona tutar, hakiki bir kutub, sönmeyen bir kandil gibi aydınlatır Bazen şifa dahi dağıtabilir (Şifaya sebep Mevlanın izniyle) Davranışlarında ifrat ve tefritten kaçınır Hiçbir konuda aşırılık sergilemez; tam tersine ayrı düşenleri buluşturur, düşmanları uzlaştırır, ortamları yumuşatır; en hırçın iklimlerde esen ılık bir yel gibidir
Yedinci ve sonuncu makamda kişi Nefs-i Kamile ye ulaşır
Burada ayrı bir "Ben" lik zannı toz duman olur Ama bu makamı bilen, bilse de hakkında konuşan olmadığından oradan bakınca alemin nasıl göründüğüne dair malumatımız sınırlıdır Hak yolundaki makamları tek tek sıralamak kolay, yaşamak ise zordur Güzergahın kendine has engebeleri yetmezmiş gibi, dümdüz bir çizgi halinde ilerlemek de mümkün değildir İlkinden sonuncusuna makamlara giden yol doğrudan değil, dolambaçlıdır Üstelik üst makamlara varan kişinin orada kalacağının garantisi yoktur Hatta " Artık piştim, erdim ben bu yolları çözdüm" zannedip te yukarıdan aşağılara tepetaklak yuvarlananlar vardır Hal böyle olunca, geçmiş ve gelecek, yaşamış ve yaşayacak bunca insan arasında pek azı, oda ancak her asırda bir, en nihai makama kadar varabilir
İşte bu sebepten, Şems bana Hz Muhammed s a v ve Sufi Bistami hakkında o soruyu sorduğunda benden sadece kitabi bir kıyaslama yapmamaı beklemiyordu Aynı zamanda bana, yani şahsıma bir soru yöneltiyordu
"Hak ta yok olmak için nefsini tamamen yok etmeye hazırmısın?" beni düşünmeye davet ediyordu
İlk sorusunun altında ikinci bir soru yatıyordu "Ya sen, yüce vaiz" diye soruyordu " Peki sen yedi makamdan hangisindesin? bulunduğun yerden memnunmusun? söyle senin kabın nicedir? "Yolun sonuna kadar gitmeye yetermi yüreğin?"
Rumi
Zor da olsa, imkansız değil Mevla cümlemizi bütün Ümmedi Muhammedi tüm iman edenleri, İzinden ayrılmadan O yolda olmayı, Rızasına kazanıpta, Tevhid Şehri ne erişmeyi nasip etsin İnşAllah 
Elif Şakaf/Aşk
|