Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
manası, semanın

Semânın Mânâsı

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Semânın Mânâsı




Semânın Mânâsı







Raksı ibâdet kisvesi içine sokan Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, onu şiirin ve mûsikînin de katıldığı ve adına semâ dediği bir olgunluğa yükseltmiştir ki asırlar boyu mevlevîhâneler, bu söz, saz ve hareketin mûcizeli işbirliği ile cemiyet ruhunun karanlıklarını yarıp insanoğluna tefekkür ve imanın kapılarını açmıştır Bu suretle de aşk ve şevk aşısı almış pasif, durgun ve battal topluluklardan, bu ham ve dağınık materyalden, uyanık, cevval ve bilhassa müşterek gayeye bağlı idealist ve birleşik irfan merkezleri meydana gelmiştir İşte bu zaferden ötürüdür ki, tesir ve nüfuzu asırların üstünden aşan o veliye, bir mücahit kahraman demek yerinde olur (Samiha Ayverdi, Abide Şahsiyetler, s, 29)
Semâ, lügatte duymak, işitmek anlamına gelir Allah’ın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim “Oku!” diye başlar Okuyan “Peygamber” gibi kendine ait her türlü istek ve arzudan geçip Allah’a ayna olmuş, Allah’ın söylediğini aynasında yansıtan, ney’e benzeyen bir kâmil olunca, okunan kulağa geldiğinde mânâsı ile ruhu ve sesleri ile de vücudu harekete geçirir
İşte Kur’an’ın mânâsının mûsikîsini dinlemeye, dinlerken de vecde gelerek coşkuyla raks etmeye ve dönmeye semâ denir O halde insanı yaratanına götürmeyen bir mûsikî ile dönmek, semâ olamaz Semâ, ruhtan kaynaklanmalıdır cesedden değil Semânın sağdan sola kalbin etrafında çark atıp dönerek, Allah’ın sonsuzluğuna teslim oluşu anlatan bir ibadet olduğunu unutmamak gerekir
Hareket ve dönme, varlıkların var olma sebeplerinin başında gelenidir Makro ve mikro yani kâinat ve atom’un çevresindeki elektronlar sistem üzere dönerek var olurlar Evet, her zerre her mevcut daima harekettedir ve dervişler gibi daim semâdadır
Kâbede nasıl merkez gönülse, semâda da merkez mürşidin gönlüdür ki o gönül Allah’ın nuru makamındadır Âyet-i kerimede de buyurulduğu gibi “Allah göklerin ve yerin nurudur” (Kur’an, Nur, 24:35)
Semâı yani dönmeyi Kâbe’nin etrafındaki tavafa benzeterek şöyle diyebiliriz; hacılar gönül makamı olan Kâbe’nin etrafında dönerek günahlarından arınırlar Semâ eden derviş de kendi gönlünün etrafında dönerek kötü duygulardan arınır Çünkü dönen cisim, kendinden olmayan şeyleri dışarıya fırlatır, atar Bunun anlamı da kalbe küfrü (yani ikiliği; her yaratılmışta Allah’ı görememek küfürdür) sokmayacaksın, girmişse de atacaksın demektir
Mevlevîliğin sembol zikri semâda da maksat ve niyet ruhen yükselmek, Allah’a giden yolda mesafe almaktır Semâ’daki dönme hareketi, mûsikînin nâğmeleri ile birleşir, her çark atışta zikredilen “Allah” ism-i Celâl’inin feyzi, gönlü bir ağ gibi sarar, kuşatır, dervişi eritir, şeffaflaştırır, bir nur sütunu halinde Hakk’a yüceltir
Mûsikînin sihri, dönmeyi kamçılar, lafza-i Celâl’in (Allah iradesi ile canlı kılınışın aydınlığı) kalbin pencerelerini aralar, gönle akan feyz-i ilâhî mayalanır da mayalanır, coşar taşar, yanar, yandırır, bütün güzelliklerin harman olduğu meydân-ı şerifin mânevî burçlarından yükselen görülmez merdivenlerle semâlara yükselen derviş, tevhid (birlik) güzelliklerinin gülzârına(gülbahçesi) konar ve semâına orada devam eder, semâzeni koynuna alan tevhid de (Allah’ın her yaratılmışta aynadaki akis gibi tecelli ettiğini görüp Yaratandan ötürü yaratılmışa hürmet etmek) semâa başlar; böyle bir semâ, bitmeyen senfoninin bitmeyen semâıdır
Bütün bunların özeti olarak semâ, kâinatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, Yüce Yaratıcıya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip “İnsân-ı Kâmil”e doğru yönelişini ifade eder
Benliğinden ölü olan Mevlevî dervişinin, başındaki sikkesi mezar taşı, giydiği tennûresi kefeni, sırtındaki hırkası kabridir Semâhane kâinattır; sağ tarafı görünen ve bilinen madde âlemi, sol taraf mânâ âlemidir
Semâhâne denilen yer, nefis ile muharebe halinde olunduğundan, sanki bir muharebe meydanıdır Nitekim Resulullah, cihattan avdet buyurdukları vakit: “Biz küçük cihattan büyük cihada avdet ettik”, buyururlardı Sancaklar, teberler, topuzlar ve bir arada ilâhîler, naatlar, tevşihler okuyan zâkirlerin, birer asker sayılan dervişleri nefis muharebesine teşvik edip o heyecanı uyandırmaları, hep insanın yüksek duygulara doğru yol alması içindir ve bütün bu ilâhî nağmeler, sesler, sözler bakınız bunlar ile ne diyoruz? Allah diyoruz Davulla dümbelekle hep onu söylüyoruz, demektir (Kenan Rifâî, Sohbetler, s 557)
Semâ töreni, “Naat-ı Şerîf’le başlar Naat-ı Şerîf kâinatın yaratılmasına vesile olan, yaratılmışların en yücesi Hz Muhammed’i öven, Hz Mevlânâ’nın bir şiiridir XVII yüzyıl bestekârlarından “Itrî” adıyla tanınan Buhûrîzâde Mustafa Efendi’nin Rast makamından bestelediği bu naatı, naat-hân ayakta ve sazsız okur Bu edeb anlatır
Naatı, kudüm darbları izler Bu yüce Yaratıcının kâinata “ol” emridir İslâm inanışına göre Allah, insanın önce cansız bedenini yaratmış, sonra ona kendi ruhundan üfleyerek diriltmiştir
Naatdan sonra yapılan ney taksimi işte bu ilâhî nefesi temsil eder
Ney, kâmil insandır, peygamberin mânâsını aksettirir Adeta Hz Mevlânâ anlatılmaktadır Kâmil insan, Hz Mevlânâ’nın dediği gibi : “Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim, Hz Muhammed’in ayağının tozuyum”diyendir Ney misâli ruhlar âleminden yani sazlıktan koparılmış dünyaya gelerek, aşırı arzu ve isteklerinden arınması için içi oyulmuş, sonra üzerine her mûsikî nâğmesindeki meşrebi anlatan insanların sesini verebilmesi için delikler açılmış (bu yüzden kâmil insana ters gelen bir ses ve söz olamaz, her notanın sahibidir O) ve kendisine ait hiçbir sesi kalmayana dek fırında yakılarak (Allah aşkı ile yanarak) sadece üfleyenin sesini veren bir mûsikî âleti olmuştur Bu yüzden ney kendine ait bir isteği ve arzusu olmayan Allah’ın sesini veren kâmil insanın sembolüdürBenim Habibim nefsinin heveslerinden ve arzularından söylemez O’nun sözleri benim vahyimdir” (Kur’an, Necm, 53:3-4)
Taksimden sonra peşrevin başlaması ile şeyh efendi ve semâzenler, semâ meydanında sağdan sola doğru (dünyadan ahirete; sülûk) dairevî bir yürüyüşe başlarlar Semâ meydanını üç kez dolaşmaktan ibaret olan bu yürüyüşe “Devr-i Veledî” denir
Devr-i Veledî esnasında semâzenler, postun önünde birbirlerinin yüzüne bakıp baş kestikleri ve birbirlerini saygıyla selâmladıkları için mevlevî âyini bu ad ile anılmıştır Namazda yüzümüzü döndüğümüz “Kıble” kelimesi de aynı kökten gelmektedir Namaz kılarken kıbleye yöneliyoruz, özde kıble de size yöneliyor Siz kıbleye saygı sunuyorsunuz , kıble de size saygılarını sunuyor
Aslında Kâbe, kıblenin bir sembolüdür; aslında aslolan insandır, Hazret-i İnsan! Kâbenin mahiyeti, insanların müştereken tek Allah inancı etrafında birleşmeleri ve odaklaşmalarıdır Kur’an-ı Kerim’de: “İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerekse yorgun argın, nice uzak yoldan develer üzerinde sana gelsinler” (Kur’an, Hac, 22:27) buyrulur
Bu hacc ayeti, Kâbeye davet âyetidir Böyle olduğu halde her şeyin mahiyetini herkesten iyi bilen ve hâkim olan yüce Tanrı “Kâbe’ye gelsinler” buyurmuyor da “Sana gelsinler” buyuruyor (Hz Muhammed’i kasd ediyor) Çünkü Kâbe de insan içindir, insan kâinatın amacı ve merkezidir “Ona şekil verdiğim ve ruhumdan üflediğim zaman siz hemen onun için secdeye kapanın” (Kur’an, Hicr, 15:29) âyet-i kerimesi hükmünce, meleklerin bile kendisine secde ile emrolunduğu en yüce varlıktır insan Ve insanın bu yüceliği, yüceler yücesi Allah’ın ruhunu taşımasından kaynaklanmaktadır Hz Mevlânâ da “Beni insan olarak yarattığı için O’na binlerce şükür ‘Her şeyi gören, bilen bir aklım var’ diye kendini aldatma artık” buyurmuştur
“Ve lekad kerremna beni Adem = Biz, hakikaten insanoğlunu şerefli kıldık” (Kur’an, İsrâ, 17:70) âyeti, insan için inmiştir ve insandan başka hiçbir varlık bu denli ilâhî iltifata mazhar olmamıştır Bütün varlıklar insan içindir, insanın istifadesine arz olunmuştur Ve Hz Mevlânâ’nın ifadesiyle “İnsan bir incidir”; varlık âleminin kolyesindeki en müstesna inci Semâda merkezde kâmil insanın oluşu ve diğerlerinin ona benzemek amacıyla etrafında dönüşü bu yüzdendir


alıntı-

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.