08-06-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Keşf Ve Mükâşefe Ne Demektir?
Keşf Ve Mükâşefe ne demektir?
Keşf, perdenin açılması ve yükselmesi suretiyle bazı şeylere muttali' olmak, gizli olan bir takım hususların zahir ve açık hale gelmesi, gayb olan şeylerin meşhûd olmasıdır Yani karanlık bir gecede çakan bir şimşeğin ortalığı aydınlatması gibi, keşf de anî bir aydınlanma ile bazı örtülü ve karanlık şeyleri ortaya çıkarır Keşf, genellikle belli riyazat ve mücahede sonucu bir takım kabiliyet ve melekelerin iyice geliştirilmesi ve ruhî bazı güçlerin meydana çıkarılmasıdır Bugüninsanlanmızın çoğu, mücahede ve riyazat sonucu ruhanî lezzetlere, keşf ve kerametlere ermeyi umar Halbuki mücahede ve riyazat, vecd ve keşf, asla gaye değil, belki vasıtadır Halk, Allah'a yakınlıkta hiçbir anlam ifade etmediği halde keşf ve mükaşefeyi kemal alameti olarak görür Halbuki keşf, bir isti'dad işidir
- Hz Ali "Görmediğim Allah'a
inanmam" diyor Başkaları da buna benzer şeyler söylüyorlar Bu konuda bilgi verir misiniz?
- Hz Ali ve diğer İslam büyüklerinden sadır olan bu tür sözler,İmanda ayne'l-yakîn ve hakka'l-yakîn mertebelerini ve ihsan kıvamını göstermektedir: "Allah'ı görürmüşçesine kulluk " Bir bakıma "vahdet-i şühûd" da diyebileceğimiz bu makam, Allah'a îmanın şühûda dönüştüğü makamdır Burada görmekten kasdedilen illa basar gözüyle Allah'ın zatını görmek değildir Bu görme basiretle Allah'ınkudretini, yüceliğini ve bir oluşunu, sıfat ve isimlerinin tecellîlerini görmektir Sıfattan mevsûfa geçip Hakk'ı idrak etmektir
- Tasavvufta gizlilik ilkesi ve sırrı ifşa mes'elesi nedir?İslam'da herşey açık ve net değil midir? İslam muammalar dini olmadığı halde tasavvuftaki bu bilinmezler neyin nesidir? Ayet-i kerime ve hadîs-i şeriflerle îzah eder misiniz?
- Tasavvufta Allah'ın velî kullarına bahşettiği; şahıslarına münhasır bilgileri gizlemeleri esası vardır Nitekim ilk sûfî müfessir ve müelliflerden sayılan Kuşeyrî bu konuda şunları söylemektedir: "Alimler ilmi yaymak borcundadırlar Velîler ise sırları gizlemek durumundadır Eğer bilginler ilmindelillerini gizleyecek olurlarsa kendilerine cehennem ateşinden yular takılır Veliler ise kendilerine verilen sırları ifşa edecek olurlarsa bu sırlar kendilerinden alınır (bk Letaifu'l-işarat, I, 160)
İslam'ın ahkam boyutunda, günlük hayat ve sistem planında getirdiği bütün ilkeler net ve açıktır Ancak bu ilkelerin özellikle gönül aleminde yorumlanması ve Hakk'ın tecellîlerinin algılanması herkes için farklıdır Herkesin görmediğinigörebilecek bir göz, herkesten farklı şeyler duyabilecek bir kulak, elbette başkaları tarafından yadırganacaktır Bu durumda farklı şeyler duyan bir kimsenin bunu duymayanların yanında ifşa etmemesi kendisi için daha sağlıklı bir yoldur
Bu konuyu şöyle bir örnekle açıklayalım Bugün radyo ve televizyon aracılığı ile atmosferdeki radyo-aktif dalgalarının yansıttığı ses ve görüntüleri algılayabiliyoruz Radyo ve televizyonun icad olmadığı bir zamanda havanın içinde bu dalgalar yok muydu? Elbette vardı Ama onları alacak cihazlar yoktu Bu cihazın olmadığı zamanlarda bu sesleri duyabilecek bir kulağa sahip birisi bunlardan haber verse, insanlar kendisine karşı çıkarak "bu adam deli" diyebilirdi Çünkü insanlar için ölçükendileridir İnsanın ibadet ve taat sonucu hissettiği bir takım hazlarla, gördüğü bir takım vakıalar ancak kendini ilgilendiren ve bağlayan şeylerdir Nitekim müfessirÂlûsî: "Hayır, o (Kur' an) kendilerine ilim verilenlerin sînelerinde (yer eden) apaçıkayetlerdir " (el-Ankebüt, 29/49)ayetini velîlerin ve sofilerin gönlüne doğan bir takım sırları gizleme konusunda delil olarak göstermekte ve bu tür hakikatların rabbani alimlerden başkasına açıklanmaması gerektiğinibelirtmektedir (bk Rûhu'l-Meanî, XXI, 16)Ayrıca herkese anlayabileceği dilden konuşmak esastır Nitekim hadiste: "İnsanlara anlayabilecekleribiçimde konuşun İyi anlatılamadığı için Allah ve Rasulu'nün sözlerinin yalanlanmasını istermisiniz?" (Buhari, İlim, 49)
|
|
|