Sessiz Konuşabilmek |
08-06-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Sessiz KonuşabilmekSessiz Konuşabilmek Sözsüz konuşabilmek güzel şey olsa gerektir Susmak ve anlamak, susarak anlatmak güzel şey Kelimeler elbette konuşabilmemiz için var Ama sükûtun bir ihtişamı yok mu sizce de? Hani iki talebesi bir Allah dostunu ziyarete giderlerAhir ömründe bize bir sohbet, bir nasihat eder ümidiyleOtururlar saatlerce, ne bir tek söz, ne bir sohbet " Canı sıkılır iki arkadaşın Müsaade isteyip kalkarlarKapıya geldiklerinde aralarında konuşmaktadırlar, üstadımız niye sohbet etmedi,diyerek Fısıldaşmaları duyan evin hanımı seslenir arkalarından; -Yazık size, hiçbir şey duymadınız öyle mi? Oysa o neler anlattı size" Susarak anlatmak zor şey galiba, susulanları anlatmak zor şey Hazreti Mevlana talebelerine sohbet ederken,Allah'ı tanıyan susar, derTalebelerden birisi o günden sonra hiç konuşmaz olurGünlerce sükût edip oturur kendi halinde Bu durumu fark eden Mevlana,niye sustuğunu sorar genç adama Efendim siz demiştiniz ki, Allah'ı tanıyan susar, ben onun için Güler Mevlana: -Öyle değil, der, Allah'ı tanıyan Allah'tan gayrısına susar Onun konuştuğu Allah olur artık, ondan konuşan Allah olur Bu meselenin özünü idrak etmek bize uzak belkiAma daima susup, bakışlarıyla insanların halini bir güzel tanıyanlar anlayacaklar ne demek istediğimizi Kitaplarda nice içinden çıkılmaz meseleler vardır ki,sözün anlayamayacağını fak edince bir mısra yazarlar: "Tatmayan bilmez" Tatmayan nasıl bilsin ki?Tadanlarda konuşmazlar nedense "Âşık susarsa, arif konuşursa helak olur"Denmesi bundan olsa gerektirVaktiyle gül kokulu meclislere aşina bir derviş,memleketinden uzaklara gitmek zorunda kalmış Ruhu beden gurbetinde mahpus olan insan, bir de bedeni ile giderse siz düşünün halini!Ne halden anlayan bir dost, ne kapısını çalabileceği bir yaran,ne aynı dilden konuşabildiği bir yoldaşBöyle zamanlarda daha bir özlenir arkada bırakılanlar,daha bir iç yakar muhabbetin iştiyakı Derviş, bir gece vakti yalnızlığın ne menem bir şey olduğunu iliklerine kadar duyarak yürürken, yanından geçmekte olduğu evden gelen bir kokuyla sendelemiş Bir muhabbet, bir neşe, bir tanıdık his Eve doğru yürümüş Bahçe kapısından içeri süzülünce kalbinin atışları hızlanmış,muhabbet kokusu bir başka yakmış içini, ayakları bedenini taşıyamaz olmuş,kapının önüne gelip oracıkta boynunu büküp beklemeye koyulmuş Kapı aralandığında, karşısındaki hiç tanımadığı ama ezelden aşina olduğu kişiye sarılmamak için zor tutmuş kendini Susmuş ve beklemeye koyulmuşTebessüm ederek içeri dönen ev sahibi, elinde ağzına kadar su dolu bir kâse ile geri gelmiş Bu kez yüzünde bir hüzün, gözlerinde mahcubiyet, dudaklarında sükût Kapının önünde mahzun bekleyen derviş başını hafifçe kaldırıp kâseyi görünce, hemen yanı başındaki gülün bir kırmızı yaprağını koparıp, zarafetle bırakmış suyun üstüne Ne su taşmış, ne de ağırlaşmış kâse gül yaprağıyla Kâsenin oracığa bırakılmasıyla birbirlerine sarılmış iki ebed dostuBu başka bir lisan galiba Sadece ehlinin bildiği, ehil olmayanların ise sadece hakkında konuştukları bambaşka bir lisan Tevekkeli dememiş "Bilen söylemez, söyleyen bilmez" Diyenler Susmak zor iş belli kiAlemlerin Efendisi "Susan kurtulur" buyurmuşlar Haydi dilinizi susturmayı başardınız diyelim, ya kalbin susması Bir de kalp var Marifet onu susturmakta Peki o nasıl olacak? Kalbe sizin iradeniz dışında bir tek hissin bile gelmemesi "Tatmayan bilmez" Vesselam Serdar TUNCER |
|