08-05-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Göz (Nazar) Ve Öz
Göz (Nazar):
Göz, bakış vâsıtasıdır Bu sûretle vâkî olan tesir için "göz" kelimesi kullanıldığında, bundan onun yaptığı iş olan "nazar", yâni "bakış" kastedilir Ancak halk arasında, "nazar" kelimesi daha ziyâde bakışla husûle gelen tesir için kullanılır Üstelik bu tesirin sadece menfî olanı kastedilir Nazar veya "isâbet-i ayn" denildiğinde bir kimsenin bakışıyla husûle gelen maddî veya mânevî zarar ifâde edilmek istenir Hadis-i şeriflerde nazarın bu çeşidine şöyle işaret edilir:
"Göz değmesi (nazar) haktır " (Buhârî, Tıb, 36)
"Nazar, insanı kabre, deveyi tencereye sokar (öldürür) " (Suyûtî, Câmiu's-Sağîr, II, 60)
Bu mânâda nazarın tesiri hakkındaki bilgi ve hattâ müşâhede, harc-ı âlemdir Yâni herkesçe bilinen ve kabul edilen bir gerçektir Ancak göz ile vâkî olan tesir -halkın zannettiği gibi- sırf zararlı olmayıp, faydalı olarak da tezâhür edebilir Bunun sebebi, bakan gözden muhâtaba mâhiyeti tam olarak bilinemeyen bir şuânın yöneltilmiş olmasıdır Tesir, bu şuânın müsbet veya menfî vasfından doğmaktadır
Zamanımızda şuâ (ışık) hakkındaki fizikî bilgiler, onun tesirini ilmî bir hakîkat olarak kabul etmemizi îcâb ettirecek kadar ilerlemiştir
Bu asırda keşfedilmiş olan "lazer" de bir şuâ çeşididir Onunla kalın demirlerin kesildiği, ameliyatların yapıldığı, bugün herkesin bildiği bir gerçektir Diğer taraftan şuâ karşısında bâzı cisimlerin ve hâssaten onların renklerinin gösterdikleri aksülameller de öteden beri mâlûmdur
Gözden çıkan şuâ karşısında maddî varlıklarda husûle gelen tesir, hem bakan ve hem de bakılan kimse için her zaman aynı derecede değildir Gerçekten bâzı gözlerden -ister menfî, ister müsbet- çıkan şuâlar kuvvetli olduğu gibi, bu şuâların her muhâtabdaki tesirleri de bir değildir Bâzılarında müteessir olmak (etkilenmek) istîdâdı fazla, bâzılarında ise oldukça azdır Halk, gözünden kuvvetli ve fakat menfî şuâ çıkan insanları "nazarcı" olarak adlandırır ve böylelerinin nazarlarından korunmaya çalışır
Nazar gerçeği bazı hayvanlarda bile cârîdir Meselâ engerek yılanının bakışları o kadar etkilidir ki, hâmile bir kadının çocuğunu düşürmesine ve hatta bir kısım canlıların ölümüne bile sebep olabilmektedir
Halkın, -ilmen olmasa da- hissî veya naklî bir sûrette bildiği "nazar" keyfiyetinin tasavvufta, dolayısıyla sâlikin mânevî terbiyesinde büyük bir rolü vardır Zîrâ mürşid-i kâmiller riyâzât ve kalbî arınma netîcesinde nazarlarındaki tesir gücü hadd-i âzamîye çıkmış kimselerdir Bu salâhiyet ve kudret, vârisi bulundukları Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'den muktebestir
İnsanlığın mânevî kademeleşmesinde birinci sırada yer alan peygamberler silsilesinin hemen arkasından "sahâbe-i kirâm" gelir "Sohbet" kelimesiyle aynı kökten türetilmiş olan "sahâbe" kelimesi, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in feyyâz sohbetinde O'na îmân etmiş olarak bulunma şerefine nâil olmuş kimseleri ifâde eder Ancak onlarda mevcûd olan şân, şeref ve îtibârın bir sebebi "sohbet-i peygamber ile müşerref olma bereketi" ise de asıl müessir, o mübârek varlığın "nazarlarına muhâtab olmuş bulunma" keyfiyetidir Gerçekten "sahâbelik" için çeşitli kıstaslardan bahsedilmekteyse de bunların en çok bilineni, bir kimsenin îmân etmiş olarak Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in nazarlarına muhâtab olması, yâni O'na bakmış ve O'nun bakışına muhâtap bulunmuş olmaları keyfiyetidir
Öz:
Mürşidin, mürîdin rûh ve kalbinde tasarruf için kullandığı en müessir ve kestirme vasıta "öz"dür Bu, "kuddise sirruh" diyerek andığımız velîdeki "sırr"ın kullanılması sûretiyle icrâ edilir Bu vâsıtanın mâhiyetini ancak onu kullanan bilir Bu, tasavvufun hâl kısmına dâhildir, kâl (söz) kısmına âit olmadığından kitaplarda yer almaz
Osman Nûri Topbaş Efendi
|
|
|